• türkiye mimarlık tarihinin en kara lekesidir.
  • 63 bin kişilik çamlıca camii'nin bomboş olması başlığını görünce yazayım dedim.

    nasıl süleymaniye camii kanuni sultan süleyman tarafından yaptırıldıysa, nasıl sultanahmet camii, ortaköy camii, eminönü yeni cami başka padişahlar tarafından yaptırıldıysa, çamlıca camii de aynı şekilde recep tayyip erdoğan tarafından yaptırılmıştır.

    mesele cami değil, sen hâlâ anlamadın mı?* mesele ölümsüzlük sevdası, mesele öldükten sonra hatırlanma çabasıdır. ha bir de öldüğünde cenaze namazı burada kılınacak ve bu caminin avlusuna veya yakınına bir yere defnedilecektir. böylelikle istanbul eyüp sultan camii gibi kimileri için ikonik başka bir ziyaret noktası kazanacaktır. at fava bekle.
  • osmanlı zamanında normal halk ve valilerin yaptırdığı camiler tek minareli, şehzadelerin yaptırdıkları iki minareli olurdu. mesela

    (bkz: manisa muradiye camii)

    3 veya 4 minare sayısı ise sadece padişahların yaptırdığı camiiler için yapılabilirdi.

    (bkz: süleymaniye camii)

    bu camiide 6 minare var. minare sayısının islam tarihinde bir sembol olduğunu düşünürsek, tayyip reyiz kendini semada sayıyor. çok ilginç ve incelenmeye değer bir kafa bu.
  • fatih sultan mehmet
    topkapı saray’ı- ayasofya cami

    kanuni -yavuz sultan selim cami

    sultan 1. ahmet- sultan ahmet cami

    sultan abdülmecid- dolmabahçe saray’ı

    recep tayyip erdoğan- cumhurbaşkanlığı külliyesi- çamlıca camii

    adam resmen padişahçılık oynuyor. tıpta bu hastalığın kesin adı olmalı.

    ha bide reis senin dışında herkes kendi parasıyla yaptırdı. yani böyle biraz ayıp oluyor.
  • görgüsüz dinciler tarafından pavyon ışıklandırılması yapılmış cami.

    bir din karşıtı olarak ben bile bu kadarını düşünemezdim.
  • bulunduğu konum ile hiç bir uyumu olmayan mimari açıdan bir facia olan camii.

    dikdörtgen kesitli sultan ahmet camii'nin ölçeğini büyütüp en üst noktasında dairesel bir topografiye ve yine dairesel ulaşım yollarına sahip bir tepeye oturtmuşlar. bir de camii'yi bembeyaz yapmışlar ki bulunduğu konum ile hiç bir alakası olmayan maket bir obje gibi duruyor.

    o kadar para harcayacaksaydınız bari daha güzel bir mimariye sahip çevresiyle uyumlu bir yapı yapsaydınız.

    beton kullanılarak 16. yüzyılın doğal taştan yapılmış eserlerini kopyalamak sadece bu zihniyetin yapabileceği bir iş.

    foto 1
    foto 2

    oysa ikinci olan proje çok daha güzeldir. ama tabi mimariden yine en iyi biz anlarız denmiş. seçilmemiş.

    2nci olan proje - 1
    2nci olan proje - 2
    2nci olan proje - 3
    2nci olan proje - 4
  • içine girdikten sonra imkan olsa da keşke oradan hemen süleymaniye camiine gitsem ve farkı görüp hissedebilsem dediğim cami.

    nasıl anlatacağımı bilememekle beraber, bir miktar kopukluk olacak fakat burada insanın içine sinmeyen bir kaç problem var. girince rahat edemiyorsunuz, bunu size hissettiriyor, bir şey eksik modunda temkinli hareket ediyorsun. mimari, değer kavramı bir yana hissiyat çok önemli. süleymaniye'ye girince nasıl yumuşacık oluyorsunuz, yaradanla baş başa kalıp huzura erebiliyor, pamuk gibi gevşiyorsunuz, burada bu hazzı alamıyorum. değer, itibar derken siyasi koku ve doku biraz fazla sinmiş sanki.

    bir kere iç avlu yok (süleymaniye'de iki kere giriş yaparsınız), böyle bir yapıda beklerdim. dışarıyla kendinizi soyutlayamıyorsunuz, hoop direk caminin içerisindesiniz ve komik tarafı yürüyen merdivenle, asansör ile camiye ulaşıyorsunuz. benim için süleymaniye'nin en büyük özelliklerinden biri sizi dışarı ile soyutlayıp yaradana yaklaştırması, iç avluya girip, oradan ibadethaneye giriş yaparak yakınlaştığını hissettirmesidir, manevi hazzı çok başka. böyle bir dönemde böyle bir cami yaptığında ister istemez kıyaslıyorsun.

    moderniteyi, teknolojiyi cami içerisine bu kadar sokup da böyle büyük bir camide akustik problemi yaşıyor olmak da ayrı bir problem. içeride vaaz dinleyemiyorsunuz, sesler birbirine çarpıyor hiçbir şey anlaşılmıyor ve kulağı rahatsız eden bir gürültü ortaya çıkıyor, dün cuma namazında böyleydi mesela. mimar sinan'ın camilerinin, mimarlık tarihindeki büyük yerini oluşturan temel faktörlerden biri uyguladığı üstün teknolojidir. mimari akustikte amaç ilk olarak anlaşılabilmektir ve camilerde de dua, vaaz ve hutbelerin iyi anlaşılabilmesi elzemdir. bunun için de cami içerisinde en önemli kriterlerden biri olarak homojen ses dağılımının yayılmasına özen gösterilmiştir. fakat bizim mimar mühendislerimiz eldeki bu imkanlarla hala onun yarattığı akustiği bu denli önemli bir camide bile yakalayamamaları tartışmaya açılması gereken bir konu, üstelik hiçbir masraftan kaçınılmadan yapılmış bir yapıdan bahsediyoruz. nargile fokurtusuyla ses akustik kontrolü yapılan sanat eserlerinden mikrofon, hoparlör kullanılan ve onda bile seslerin birbirine çarptığı, çınlama sürelerinin ayarlanamadığı cami akustiğine nasıl geldik, akıl alır gibi değil.

    bir de caminin altındaki yıkıntı alan nedir? ya da yarı yıkıntı, yarı hayat olan bölge demek daha mı doğru bilmiyorum. o camiyi bitirip, açtığınız süre içerisinde orada ne yaptınız? tüm bölgeyi kamulaştırdınız, caminin altını boşaltacağız, yeşillik olacak dediniz eyvallah ama bu şekilde olmamalıydı. caminin altı caddeye kadar olan bölge yarı yıkılmış yarı yıkılmamış durumda ve yıkılan binaların da hafriyatı alınmamış. fikirtepe'nin o eski halini hatırlayanlar vardır, yıkık binalar, yerlerde gri betonlar ve toz bulutu gibi, e-5'den baktığınızda hayalet şehir, savaş alanı gibi gözükürdü. aynı o şekilde duruyor bölge.

    neyse.
  • (bkz: #89668299) şu entryi yazdığımda henüz burayı görmemiştim, iki gün önce görme şansım oldu bu yüzden daha sağlıklı bir yorum yapabilirim. ilk yazımda 'süleymaniye taklidi' demişim bu sebepten ötürü mimar sinan'dan özür diliyorum zira bu hantal ve zarafetsiz yapı değil süleymaniye aksaray'daki pertevniyal valide sultan camii ile dahi boy ölçüşemez. valide sultan camii kapladığı alan bakımından binde biri falandır ancak söz konusu estetik ise o heyula bu güzelim yapının eline su dökemez. planını kimlere çizdirmişler gerçekten merak ediyorum; gedik üniversitesi %25 burslu iç mimarlık okuyan bir akp milletvekilinin oğluna mı doğru söyleyin, sembol yapı derken ben de özgün bir mimari falan bekliyorum ortaya çıka çıka büyük olmak dışında hiçbir özelliği bulunmayan dev bir bina çıkmış. içim kan ağlayarak gezdim bir müslüman olarak, kesilen ağaçlara, boşa harcanan paralara ayrı ayrı üzüldüm. kimbilir bu heyulaya harcanan para ile kaç kişiye istihdam sağlanır kaç okulun ihtiyaçları giderilir, ülke ekonomisine ne gibi katkıda bulunulurdu. ibadet maksadından ziyade birilerinin gurur nesnesi olmak için yapılan bu bina bana hakkın evinden ziyade ebrehe'nin kabe'ye meydan okuyarak yaptığı o mabedi hatırlattı. halbuki benim kitabımda 'bir yeryüzünü size mescit kıldık' yazıyordu, benim için toprak bu betonarmeden çok daha üstündü. hele bir de 'hasbahçe' dedikleri bir yer var ki görmeyen babil'in asma bahçeleri'ni yapmışlar zanneder, iki ağaç dikip iki bank koyunca bahçe mi yapmış olunuyor yani? mahalle arasındaki parklar bile buradan daha fazla layık bahçe olmaya. her bir de bir yazar buranın sembol olacağından bahsetmiş evet bence de israfın, gururun, ve incelikten mahrum bir zevkin sembolü olabilir.
  • bu cami hakkında çok doğru bir soru sorulmuş, buraya da taşıyayım.
    (bkz: #101543979)

    osmanlı tuğrasının özellikle de secde edilen tarafta olmasının manası nedir acaba?
    buna getirilecek ucuz savumayı tahmin edebiliyorum, tuğranın içinde allah yazıyor denilecek. yazarsa yazsın, sonuçta o tuğra osmanlı hanedanının bir çeşit logosu. ona doğru secde etmek hiç mi kendileri için sıkıntı olmuyor acaba?

    acaba kimin uğrası?
    istersemizin içinde "ahmet oğlu recep tayyip" yazsın*.
  • beş senedir bitmeyen camii. sanki la sagrada familia’yı yapmaya çalışıyorlar sultanahmet camii o zamanın teknolojisine rağmen 8 senede yapılmış.
hesabın var mı? giriş yap