*

  • canakkale savasinin, tecavuzcu ingiltere, amerika(sirf lojistik destek vermekle kalmamistir.), fransa gibi ulkelerin ordularina milletimizin cesaret, kararliligi ile degil de sanki cin, peri, ermisler tarafindan karsi konulmus gibi gosterilmesinde kullanilan milyon tane hurafedir.
  • kendini tatmin için otobüsler dolusu islamcı kesim andavalının gidip de orada, yine kendilerinin hazırladıkları, mustafa kemal atatürk' ün adının dahi geçmediği alternatif çanakkale destanını dinleyip, savaşı büyük ihtimalle kendini dinleyenlerden daha iyi bilmediği halde dilediği kadar yatır katır zırvasını da kendinden ekleyerek anlatan rehberlere aptal aptal* bakmasıyla sonuçlanan operasyonun bel kemiği.

    son zamanlarda gelibolu yarımadası'na uğrayanınız olursa ne kadar programlı ve düzenli şekilde çalışıldığı, alçıtepe'de durakladıklarında uğradıkları çay bahçesinde bile bu zırvalıkların vcd'den izletildiğini görebilirsiniz.
  • hürriyet in haberine göre, askerlere yol gösteren köpekler, asker yutan bulutlar gibileri de vardır bu hurafelerin. yine birinden, düşmen askerlerinin karşı dağlardan gelen askerlerimizi dalga dalga, ardı arkası gelmeyen ordular halinde gördüğünü duymuştum. bu kişi, bu olayı yabancı bir askerin anlattığını söylemişti**.
  • hurafe diyerek kucumsenilen sey, insanimizin gucu ve kararliligiyla ve alman teknolojisinin yarattigi guclu top bataryalariyla, tecavuzcu kopeklere karsi kazanilan muhtesem zafer degil, bu zaferi celikten kalpleri (bkz: heart of steel), ve bukulmez bilekleriyle kazanan insanimizi, sehitlerimizi, komutanlarimizi, dedelerimizi hakir goren orumcek kafalilarin yarattigi fantazi hikayesi zirvalaridir.
  • bu savaşla ilgili en bütük hurâfe, savaşanların can verme amaçları üzerine olan inanıştır.
    o savaşta uğruna can verilen bir çok değer de, anlatılan bâzı mucizevi olaylara hurafe diyenlere göre hurafedir zaten.

    edit : çanakkale savaşında dünyânın en büyük donanmaları yurda giremeden boğazdan döndürülmüş olmasına rağmen 18 mart tarihi 2002 yılında gaziler günü ilân edilene kadar bir istanbul'un kurtuluşu, bir izmir'in yunan işgâli'nden kurtuluşu kadar ehemmiyyet görememiştir. anadolu'nun en güzel şehirlerinin ekseri yunanlılar tarafından yakılıp yıkıldığı, insanların ırzına geçildiği olaylar televizyonlarda "işte biz bu kadar kötü durumdaydık, böyle acizdik, şöyle bitmiştik" şeklinde temsili olarak canlandırılırken, her sene yunan izmir'den denize dökülürken böylesi destanın es geçilmesi o destanı yazanlara daha büyük bir hakaret değil midir ?
  • aslinda bu savaşin kazanılmasıyla ilgili duydugunuz, bildiginiz ve size ilginc gelen hersey hurafedir. cok basit bir sekilde düsman kuvvetlerinin stratejik hataları ve turklerin bazi avantajlari savasin kazanilmasini saglamistir. ingilizlerin yanlis hedefleri, destek ussunu misir'a kurmalari ve anzaklarla koordine olamamalari, askerlerin susuzluk ve sonrasinda yasadigi sitma salgini dusmanın olumcul dezavantajlaridir, buna karsilik turklerin sayica az olmalarina ragmen ellerindeki malzemeyi en dogru sekilde kullanmalari, cogu kendi koyunu, topragini savunan askerlerin haliyle bölgeye hakim olmalari ve baslarina da dogru kumandanlarin olmasi canakkale zaferini getirmistir. hicbir sekilde, hicbir dusman askerini, hicbir bulut yutmamistir.zaten gerek yoktur sonucta dusman kuvvetleri dunyanin bir ucundan gelen ve neden geldigini bilmeyen askerlerden olusurken, turk ordusu vatanini korumak icin zeten olumu goze almis askerlerden kuruluydu bu motivasyon farki bile onemli bir zafer sebebidir
  • boyle bir zaferi kucumseyemezsiniz, sehitleri kucumseyemezsiniz gibi demagoji ve provokasyonlar konusunda uzman kitlelerin, bazi amaclar ugruna dinsel temalari on plana cikararak carptirmak icin kullandiklari hikayelerdir. ataturk ve nice komutanin basarisi hice sayilirken, dedelerimizin celik gibi sinirler ve sapasaglam bir ruh yapisini korumalarini saglayan maneviyatlari, inanislari, kalplerindeki vatan sevgisi ve jonilerin, fransuvalarin, tonilerin topraklarina, analarina, bacilarina, inanislarina ve onurlarina tecavuz etmesini engellemek istegi de yok sayilmaktadir. o kitlelere gore ataturk'u de samsun'a biricik halifeleri yollamistir zaten.
    soyleyin soyleyin korkmayin acikca soyleyin dolandirmayin lafi, ataturk hic bir seye el surmedi yesil sariklilar gelip tum dusmani yuttu deyin.
  • goz gore gore olume sevdalisiymi$casina ko$an mehmetcige edilen bu buyuk hakaretlerin tamamen mesnetsiz oldugu bircok kereler kanitlanmi$ ve delilleriyle ortaya konulmu$tur. lakin buna kar$ilik bircok cevreler hala buyuk bir mucizeden ve olmayacak hikayelerden dem vurmaya devam etmektedir. tabi ki yenilmezlik unvani ta$iyan bir donanmanin yenilmi$ olmasi, geri cekilmeye mecbur birakilmasi onlar icin cok zordu ve kabul edilemezdi. caresiz bu tip karalama ve hurafeler gundem edilecekti. turk'un yeri geldiginde nasil buyuk bir guc haline gelebilecegini tum dunya bu sava$ sayesinde gormu$ olsa da bu onlar icin soylenti ve hurafe yaratmalari icin bir engel te$kil etmiyordu.

    saglam karakterli, tavizsiz, askerleriyle beraber en on saflarda yer alan gozu kara komutanlarin pe$inde turk askerinin hic de surpriz olmayan bir ba$ariya imza atmalarini kabul etmek neden bu kadar zordur anlamak mumkun degildir. olume bile bile gozu kapali gidebilecek cesarete sahip bu vatan evlatlarinin kendi topraklarini savunmak icin bundan ba$ka careleri olmadigi gercegi nasil unutulabilir? 4-5 ay boyunca insani canindan bezdiren curumus et kokulari arasinda vatanini savunmak pahasina kendini feda eden bu insanlarin hakkini yemek bu kadar mi kolaydir? hastaliktan ayakta duramayacak kadar kotu durumda ve gunlerce uykusuz bir adamin ba$ariyi kendi uzerine almak dururken (ki bircok dusman komutani en ufak ba$ariyi bile ustlenmekten cekinmemi$tir) bu vatansever insanlara borclu oldugunu soylemi$ olmasi bile mi akillarina getirmez bazi $eyleri?
  • hurafe klasmanına girmemekle birlikte, hata olarak nitelendirilebilecek bir durumun varlığından söz edildiğini duymuş idim ki, o da türk tarafındaki ölü sayısının 250,000 değil 60-70,000 civarında olduğudur. söylenen o ki, o vakitlerde osmanlı mercilerinin kayıp kelimesinden anladığı artık asker olamayacak kişilerin tümünü kapsamaktaymış. savaş sonucunda toplam 250,000 kişi öldüğü, yaralandığı veya sakat kaldığı için kayıp olarak nitelendirilmiş, daha sonra bu kayıp tabiri "ölü" olarak anlamlandırılmış. ben bunu söyleyenlerin yalancısıyım, belki de ölü sayısının hızla düşmesi hadisesi gene vuku bulmuştur, belki bulmamıştır, bilemem. bildiğim yegane şey, bu savaşın büyük acılara eşlik eden büyük azimlerle kazanıldığı, ve ölen düşman askerlerinin bile, büyük bir adam tarafından milletin bağrına basıldığıdır.

    (bkz: onlar bizim çocuklarımızla koyun koyuna yatacaklar)
hesabın var mı? giriş yap