• anadoluda daha ziyade büyük - iri kurtlara verilen isim...

    hatta bir deyiş olarak "kurt büyür canavar olur" lafzı da kullanılmaktadır hala...
  • cocuklar ye$il yapiskan canavarlardir......
  • ensem ona dönük oraya konuşsun vs müdür bu buna konuş
  • derya uluğ'un dinleyenlere başkası adına utanmak hissini yaşatan şarkısı. arkadaşlar ben şarkı yazdım deyip şu sözleri arkadaşlarıma söylesem uzun vadeli taşak konusu olurum.
  • atlas grubunun selam yabancı isimli albümlerinde aylin aslım'la düet yaptıkları güzel bir şarkı. aylin aslım ve tuna kiremitçinin sesi yan yana gelince şarkı gerçekten de canavar gibi olmuş. tebrikler.

    canavar gibi sevdim seni
    canavar gibi özledim ama
    öyle bir yara açtın ki bende
    canavarlara benzedim

    bir zamanlar kaygısızdım
    bir pençede devirirdim dağları
    alevler saçardım hep senin uğruna
    canavarmışım neyleyim

    kanatlarım yandı sen gittiğinde
    bugün hala düşmekteyim
    insanlar gibi mutluyum derken
    canavar gibi ölmekteyim

    bugünlerde hiç tadım yok
    ne tufan ne deprem isterim
    öyle bir yara açtın ki bende
    canavarlara benzedim

    kanatlarım yandı sen gittiğinde
    bugün hala düşmekteyim
    insanlar gibi mutluyum derken
    canavar gibi ölmekteyim
    şu halime gülmekteyim

    kanatlarım yandı sen gittiğinde
    bugün hala düşmekteyim
    insanlar gibi mutluyum derken
    canavar gibi ölmekteyim
  • can ve aver* sozcuklerinin birlesmesiyle meydana gelmis yeni bir sozcuk..anlami haliyle: can alan yani bildigimiz canavar
  • butun canavarlarım cıktı bugun gun ısıgına,
    tek tek ve sırayla

    birincisi;
    yapıs yapıs salyaları,
    beyazı kan canagı, bebegi sekılsız renkte gözleri,
    korkunc agzı açık, yarısı dökülmüş sivri dişleri,
    ve iğrenç sesi göbeğimi parçalarcasına
    böğürerek çıktı.
    hak edip alamadıklarımın derdindeydi.
    aşktı, sevgiydi, ilgiydi, şevkatti, saygıydı ve saireydi.
    "böyle taleb edilmez" demiştim çok ama eğitememiştim.
    ruhum aç kaldıkça, gözyaşlarım artınca habire beslenmiş
    en sonunda harekete geçmişti.

    ikincisi;
    kocaman gözlü, uzun kirpikli,
    tavşan kulaklıydı,
    aqrsız mı arsız,
    sevimli mi sevimli.
    mırflıyarak:
    "onu da alabilir miyiz, bunu da alabilir miyiz, nolur nolur"
    diye yalvarıyor,
    kendi mutlu olursa bi ihtimal,
    ilk canavarın tahribatına merhem olacağına ikna ediyordu beni.

    üçüncüsü;
    küskün küskün bakıyor,
    ağzını büzmüş tek kelime etmiyordu.
    anlıyordum tabi ben,
    kıskanıyordu ama malı mülkü değil:
    anneyi kardeşten, sevgiliyi arkadaştan, insanı insandan.
    acaip uzun bir listesi vardı elinde,
    sevdiklerimin bensiz yaptıklarını sıralayıp
    sıralayıp sıralayıp küsüyordu.

    butun canavarlarım cıktı bugün gün ışığına,
    tek tek ve sırayla
    butun canavarlarım çıktı bugün gün ışığına,
    tam da hepsini yendim sanmışken,
    birleşip, cesaretlerine göre bir sırayla saldırdılar.

    hepsi bendim, hepsini tanıyordum,
    hakim olmak hep zordu zaten.
    hem,
    hakim olmayı manasız buluyordum.
  • tek haneli yaşlarımızda duyduğumuz olmayan bir canlıdır.
    aklımda hep önüne gelen şeyi yok eden, yiyen, yutan bir imge canlanırdı.
  • farsça "can alan" değil "can taşıyan" manasına gelir. zira burada "aver" eki sahip olan, taşıyan anlamındadır. ama farsçada canavar kelimesi(canaver) bitkileri değil sadece hayvanatı kasteder.
hesabın var mı? giriş yap