'' benimle aynı yaştaydı.daha süslü daha püslü. paçaları kısaltılmamış kotu vardı, topuklu ayakkabısı. kaşlarını da alıyordu. annesi makyaj yapmasına da izin veriyordu,hem gece de dışarı çıkıyordu. özenilecek çok şeyi vardı o zamanlar. okuluda bırakmıştı, bütün gün çarşı- pazar geziyordu. böyle bir büyüklük havası vardı. ablalık taslar tavırları, beni ve benim gibi olan arkadaşlarımızı zamanla begenmemeye,yaşından çok büyük kişilerle takılmaya başladı. zamanla koptuk, ben artık ona özenmekten çok sinir oluyordum ve özendigim şeylerini komik buluyordum.
bigün çarşının göbeginde karşılaştık. bu yine giymiş dar kotu, topuklu ayakkabıları, sürmüş sürüştürmüş, saçları fönlemiş, küçük dagları ben yarattım edasıyla dikiliyor yanımda. nasılsın,faslındayız, benimle konuşuyor ama benden başka herkese bakıyor. böyle bir cilveler, durduk yerde gereksiz kahkahalar... yüzünü tam anlamıyla göremiyorum bile. dönse azcık nasıl sürmüş farı gözüne, kalemi nereye çekmiş bakıcam filan diye düşünürken ben birden yüzünü bana çeviriyor ve burnundaki kocaman sümüğü görüyorum. gülmemek için kendimi zor tutuyor, yoluma devam etmek için kısa cümleler kuruyorum. yoldan geçen bi çocuk selam veriyor buna o ona derken '' hadi görüşürüz'' diyerek yoluma devam ediyorum.
çocukca bir mutlulukla, canıma degsin çekiyorum içimden.'nasılda söylemedim bunundaki sümüğü, şimdi çocuga resil olmuştur kesin'' diyerek gülümüyorum kendi kendime. mahalledeki arkadaşlara bahsediyorum durumdan onlarında canına degiyor.gülüyoruz da gülüyoruz avuçlarımızda çekirdeklerle...
yıllar geçiyor, bu konuyu konuştugumuz arkadaşlarla görüştügümüzde hala bunu anlatıp gülüyoruz cahilliğimize. kötü niyetli degiliz biliyoruz hepimiz. yoksa aslının burnundaki sümükten banane, size ne. anı olarak aklıyor zihinlerde olup olacagı bu oluyor''
canıma degsini kullandıgın yıllarda bu söz,düşmanından intikam almış gibi sevindirir seni.
yıllar geçtikce canına degenler seni sevindirmekten çok üzer.