• gidilip görülesi, 1 ya da maksimum 2 gün kalınası şehir. film festivali ve boat show gibi uluslararası aktivitelere ev sahipligi yapmasa, kendi halinde ufak bir balikci kasabasi kalırmış cannes amma ve lakin dünyanın böyle yerlere de ihtiyacı var herhalde.

    buyrun hızlandırılmış cannes turuna:
    la croisette'ten başlayalım. uzuuun plajlar, hemen yanında bir yürüyüş yolu, ortasında dev palmiye ağaçları olan geliş/gidiş bir yol, kenarında da oteller, evler, residance'lar. oteller de apartmanlar da acaip şık, alt katlarında ysl, gucci, chanel vs vs dükkanları sıra sıra dizilmiş. sahil şeridi prensipte halka açık ama öyle ah şu carlton'ın önüne havlumu atıvereyim durumu olamıyor çünkü oteller bu halka açılma olayının önlemini neredeyde 5cm arayla dizdikleri şezlong ve şemsiyelerle almış. günlük kullanım 15-50euro arası değişiyor. burada hemen deniz olayına bir açıklık getirelim, gayet kötü bir denizi var, uzaktan masmavi görünse de yakından pis bir su birikintisi. belki sezon dışı olduğundan öyle çılgın plaj voleybolu turnuvaları, üstsüz dolaşan taş gibi kızlar, bronz tenli erkeklere rastlamadım ben şahsen.

    plajları kumluk ve şehrin dibinde ama ille de cote d'azur'da denize giricem gibi bir durumunuz varsa trene atlayıp civardaki muhteşem minik koylardan birine gidin. şimdi adını unuttuğum iki mekan vardı monaco'ya gelmeden 2-3 durak önce ki kaş'taki küçük çakıl/büyük kıvamında.
    la croisette plajlar, iskeleler, oteller ve pahalı dükkanlarla dolu başka da bir numarası yok, gayet sıkıcı, şöyle bir gidilip uzaklaşılmalı.

    hemen arkasında paralel sokak rue d'antibes var. orda daha normal markaların dükkanları var. croisette'e çıkan sokaklarda ve ara sokaklarında hoş restaurantlar cafeler barlar var. bu arada hayatımda gördüğüm en boş mango mağazasını cannes'da gördüm, koca dükkanda sadece 2 kadın geziyordu! dolayısiyle mango onunde sigara icen erkek de yoktu.

    ne öyle ahım şahım güzel kadın gördüm ne de çok yakışıklı erkek. kadınların yüzde 90'ı baştan aşağı marka ve birbirinin aynısılar: çantalar celine, louis vitton, longchamp, gözlükler tom ford, ayaklarda babetler ya da hawaianas'lar. erkeklerde ise 07 kaan modeli hakimdi: kot pantalon, gömlek ve önde tek düğüm atılmış omuzda taşınan kazak. öyle ferrari resmi geçidi falan da göremedim, gerçi boat show zamanıydı belki millet arabadan ziyade teknesiyle gösteriş yapmak istemiştir.
    yolun bitiminden yukarı yüründüğünde marche forville var. tepesi kapalı bir açık pazar. tropik meyvelerden taze ekmeğe çiçeğe kadar herşey var. etrafında da minik cafeler var.

    festival sarayı ve limanın karşısındaki ara sokaklarda zilyon tane restaurant vs var. festival sarayının önündeki parkımsı mekanda millet sandvic falan yiyor, turistler kırmızı halıda fotoğraf çektiriyor falan filan.

    uzuun bir sokak var ki muhteşem. adını hatırlamıyorum ama daracık, yokuşlu bir sokak, karşılıklı restaurantlar var, akşamları dışarıya atılan masalardan kelli sokakta 2 kişi yanyana yürümek bile zor. içlerinde 19euroya fix menusu olanlar da var, başlangıç tabakları 25euro'dan başlayanlar da. ahşap kepenkli pencerelerinden sardunyalar sarkan binaların altında, hepsi birbirinden farklı dekore edilmiş, inanılmaz zevkli minicik mekanlar, en azından bir kadeh şarap içilmeli.

    kalesinin içine girmedim ama yukardan manzara müthiş ve kaleye çıkan ve kalden aşağıya inen sokaklar çok güzel. dar merdivenler, hoş pencereler, renkli panjurlar... "sevgilim yeşil panjurlu evimiz olsun mu" bir fransız atasözü olmalı.

    insanları güler yüzlü, hepsi ingilizce konuşuyor. şehirdeki tüm köpeklerin 150gr'dan az olma kuralı var sanırım bütün hayvancıklar el kadardı.

    yemek için çok çeşitli alternatifler var, deniz ürünü tabakları ve pizzaları muhteşem. sandviçleri de enfes. her bütçeye uygun mekan var ama ortalama restaurantlardan yemek+içki adam başı 20-30 euro'ya kalkmak mümkün ki bu da bence cannes gibi bir yer için trajik pahalı değil. ya da ben farkında olmadan fiyatlara ve lüks tüketime asimile oldum. hmm zaten o chanel çantanın bana ucuz gelmesinden şüphelenmiştim...
  • yönetmen lars von trier'i:
    "gerçekten yahudi olmak istedim, kendimi nazi buldum çünkü ailem alman'dı. yani ne diyebilirim hitler'i anlıyorum, bazı yanlış şeyler de yaptı tabii, ona biraz da sempatim var... yahudilere karşı değilim, şaka tabii, yahudileri seviyorum ama çok değil çünkü israil bir dert, bu cümleyi nasıl toparlayacağım..."
    sözlerinden ötürü uzaklaştırıp, faşist olarak yaftalayan film festivali...
    ulan adam yaşasın hitler, iyi ki kesmiş pişirmiş yemiş mi demiş? ya da yahudilere ölüm!/lanet zenciler! mi demiş? bu kadar entelektüel olun, genişliğinizle övünün, en tabu konuları bile tiye alın ama iş hitler'e gelince saydamlık göstermeyin... çakma aydınlık böyle olur... oscar gibi siz de yalansınız...
  • nice'den lignes d'azur 42 nolu hattı kullanılarak 1 avro'luk bir maliyetle günü birlik gezilebilecek bir cote d'azur şehri.

    (bkz: cote d'azur/@guatr cemo)
  • euro böyle yüksek olmasa daha çok keyif alınabilecek bir şehir.
    plajları nice’e göre daha güzel, tertemiz ve kumsal.
    beachlere giriş kur farkına rağmen türkiye’den ucuz.
    yemekler güzel.
    çarşı dükkanlarında çeşit çeşit el yapımı harika ürünler var.
    sabunlar çok güzel kokuyor.
    festival zamanı gitmiştik ekstra kalabalıktı. hava soğuktu.
    şimdi havalar güzelken daha keyiflidir.
  • hemen hemen her ay 1-2 festival olmasına rağmen herkes film festivali ile tanıyor şehri. sahildeki pazarda bildiğimiz gözlemeci teyze var ve 8 eura gözleme satıyor.
  • sehirdeki lüks otellerin ve plajlarıni kesfetmenin yanı sıra ünlü croisette caddesi'nde yürüyüş yapma fırsatı buldum. ayrıca, le suquet'te bulunan tarihi eski şehir bölgesini de keşfettim. burada yerel lezzetleri deneyebilir ve muhteşem manzaraların tadını çıkarabilirsiniz.
  • paris'te yaşayan fransızların aksine inanılmaz sıcakkanlı fransızların bulunduğu güzel bir şehir. burada yaşayan insanlar güler yüzlüdür ve size yardımcı olmaya çalışırlar. akdeniz havası kanlarına işlemiştir.
    çok güzel sahil manzarası bulunur ve hemen sahil yakınlarında film festivalinin yapıldığı cannes palais des festivals ve casino bulunur. bu yapıların etrafında yerde bir sürü hollywood yıldızına ait el izleri bulunur. çok zevkli görünümüyle gare de autobus bulunur.
    biraz yukarı kısımlarda adını hatırlamadığım kale vardı ve buranın en tepesinden harika bir cannes manzarası gözüküyor. tepeden tüm limanı, şehri her şeyi görebilirsiniz.
    limandan biraz uzak ara sokaklarda ise türlü çeşitten dükkan bulabilirsiniz, bazı yerler inanılmaz pahalıyken bazı yerler de bir o kadar ucuzdur. i love cannes tişörtleri inanılmaz pahalıdır ama.
    -yemekleri çok güzel deniyor ama günü birlik uğramış olduğum için pek yeme fırsatı bulamamıştım, tipik türkler sahilin oradaki taşlara çıkmış nutella ekmek yemiştik ama siz giderseniz deniz ürünlerini mutlaka deneyin.

    edit: link yenilendi.
  • brezilya'lı bi evsizin bu şehirde bana şarap ısmarlamışlığı olmuştur. "carlton hoteli karşısında içicem, benle gel" demişti kırmadım sarap ikram etti, sonra tavuk çıkardı zorla buyur etti. 3 saat muhabbet ettik. bu 3 saat boyunca önümüzden geçen tüm sokak satıcıları ile beni tanıştırdı(çoğu ekvadorlu) yankesiciler de dahil. gece yarısında doğru cep numarasını verip "eğer ailenden biri gelirse buraya beni arasın ben onlara yardımcı olurum" gibi sözler etmişti. sonra bana dışarıda uyuyabileceğim yerlerden bahsedip kalabalığa karışmıştı. bende o gecemi yanımda getirdiğim tulumun içinde cannes sahilinde geçirdim ertesi sabah erkenden trenle italya'ya doğru yola koyulmuştum. cannes'e giden olursa mesaj kutumu yeşilletsin amcanın adını vereyim görürsünüz muhakkak hem selamımı iletirsiniz hem de şarap içerken ona arkadaşlık etmiş olursunuz.
  • fazla abartılmış ruhsuz şehir. lüks oteller, pahalı markalar falan derken bir süre sonra kendinizi açık hava alışveriş merkezinde gibi hissediyorsunuz. festival de öyle sanıldığı gibi sürekli sanat konuşulan, entelektüel seviyesi yüksek bir festival değil. içeride karayip korsanları'nın galası, dışarıda 3 boyutlu porno film tanıtımları, sahilde de lady gaga konseri... bildiğin küçük oscar...
  • kucuk bir sahil kasabasi. denizi ve plajlari da iyi degil. sirf cannes'a gittigim icin abartip, sevmek zorunda hissetmiyorum kendimi. kibris'ta karpaz diye bir yer var. bence deniz orda denizlikten cikip ruyalardaki bir nesne olur. cannes'daki de en fazla deniz olur iste..
hesabın var mı? giriş yap