• avrupa’nın 5 büyük liginde şampiyon olabilen ilk kişi ol, şampiyonlar ligini en çok kazanan kişi ol, dikine futbol denilen şeyin en büyük temsilcisi ol ama bu sene elindeki kadrodan dolayı oynatmak zorunda olduğun futbol için seni teknik direktör saymasınlar:d

    carlo bu sene tuchel, pochettino, guardiola ve klopp’u elemiş. bu adamların herhangi birine bu kadroyla real madrid’i ver ve geldiği ilk sezonda şampiyonlar ligi şampiyonu olmasını iste, hangisi başarabilirdi bunu?
  • çok zeki bir adam.. insanlar elindeki kadroya bakmadan eleştiriyor ama hadi gelin kadroyu analiz edelim..

    1- atak futbol oynamak için artık günümüzde ön alan presi yapmak zorundasınız. yani, rakibe oyun kurdurmayacaksın, basacaksın, sürekli kaptığın toplarla akın sürekliliği yaratıp, rakibini hapsedeceksin. bu atak futbol oynayan her kulübün yaptığı bir şey.

    cevap: pekala real madrid bunu nasıl yapabilirdi? yapamazdı. benzema 35 yaşında, sen o adamı sürekli stopere yüksek tempolu presle bastırırsan, 60.dakikadan sonra bitik hale gelir, modric 37 yaşında, kroos 32, casemiro 31. bak vinicius ve valverde hariç bu takım önde basamaz, basarsa 60’tan sonra dil dışarı çıkar..

    don carlo ne yaptı?

    hoca bu gerçeği bildiğinden, dedi ki; bu takım önde basamaz, takım topu kaybettiğinde hep birlikte topun arkasına geçip bekleyeceğiz, savunmayı 30 metrede yapacağız. kaptığımız toplarla benzema ve vinicius üzerinden kontra yapacağız.. evet beyler bayanlar, bu takım sadece bunu yapabilirdi. adamın elindeki kadro buydu. 4-5 futbolcusunun yaş ortalaması 33’tü.

    bu adamın tek 1 planı vardı, ve dünyanın en iyisi olarak gösterilen klopp, guardiola ve tuchel bir kere bile durduramadı.. en komiği de bu takımın başarısını “şansa” bağlamak. bakınız;

    psg’ye 3 gol attılar, chelsea’ye 5 gol, manchester city’e 6 gol ve finalde liverpool’a 1 gol.. bu nasıl bir şanssa artık, city’e 2 maçta 6 gol atıyorlar? geçelim bunları, saçma sapan 1-0 ile ilerleyen yunanistan örneğini veren gördüm, acil beyin dileriz.

    seneye camavinga 11 başlayacak, monaco’dan tchouameni alındı, 2 tane ciğersiz ve teknik çocuk, bunların yanına yine genç ciğersiz ve teknik olan valverde ekleniyor, siz o orta sahayla görün bakalım ancelotti kontra mı oynayacak, yoksa rakibi çıkartmadan eze eze mi yenecek..

    futbolda kadron ne ise o’sun. hocalar sihirbaz değildir. iyi hoca kadrosuna en uygun oyunu oynatandır. ancelotti gereken saygıyı hala görmüyor, oysa bu rekorları kırarken kimliğinde ingiliz yazsaydı, ferguson ile versus atıyordu.
  • adam takım mı yönetsin sizi mi memnun etsin.

    skoru almadan önce gol fırsatı yaratma ihtimalini arttırmak için oyuna alacağı arda güler'i o esnada gol olması sebebiyle yerine oturtup, skoru korumak ve topu tutabilmek için dani ceballos'u oyuna aldığı için arkasından sövülen teknik direktör.

    aynı zamanda, maçtan sonra evine gittiğinde ilk iş bilgisayarını açıp ekşide hakkında neler yazılmış onları okuyup ağlayacak olan über teknik direktör.
  • debe edit:hanımlar beyler gündeme dair fahiş yemeğe boykot.

    5 büyük ligde şampiyon olmuş tek teknik direktör.ziraat türkiye kupası alır gibi şampiyonlar ligi kupası kazanan dünya futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi taktisyeni.zamanında kıyaslandığı morinho için çağın gerisinde kaldı deniyor,bu adam ondan 3 yaş daha büyük.2000 lerin,2010 ların ve 2020 lerin en iyisi bu adam.saygı duyun.
  • 2024 yazından itibaren (bkz: brezilya milli futbol takımı)'nın başına geçecek efsane teknik direktör. şahane kariyerini bir dünya kupasıyla noktalama hayali baya güzel kendisi açısından.

    ayrıca verdiği bir röportajda eskiden işin teknik, taktik kısmına çok kafa yorduğunu ve geliştirmeye çalıştığını ama artık insan ilişkilerini ve yeni nesli anlayıp onlarla anlaşmanın daha değerli olduğunu ve kendisini bu yöne odakladığını söyleyerek neden sürekli değişen ve gelişen spor sahnesinde hep zirveye yakın olduğunu göstermiştir.
  • cristiano ronaldo - messi rekabetinin heyecanını iyice kaybetmesiyle beraber futbol dünyasında yeni rekabet arayışları özellikle son yıllarda arttı. tabi ronaldo’nun madrid’den ayrılışı akabinde şampiyonlar ligi’nde eski başarıların gelmemesi ve messi’nin de barcelona’dan ayrılışı ile beraber bu durum iyice perçinleşti

    mbappe ve haaland gibi rekabet arayışlarının yanına salah ve mane gibi uyumların veya lewa ile benzema gibi büyük yükselişlerin de eklenmesiyle beraber ikili rekabet kavramı futbolcularda kalmadı. hatta bana sorarsanız dünyanın spor alanındaki şu an en büyük ikili rekabeti guardiola ile klopp arasındadır ki bu sene de tüm kulvarlarda bu rekabeti yansıtıyorlar

    ancak bir adam var ki başarılmamışı başarmak üzere ve bence gavur deyişiyle underrated kaldığını düşündüğüm bir isim. carlo ancelotti.

    bu adam kim ?

    babası peynirci ve çocukluğu peynir çiftliğinde çalışarak geçiyor carlo’nun. futbolu’da ırgat yaşam tarzını değiştirmek adına bir kurtuluş olarak gördü.. aile fertleri kendisini carletto olarak çağırıyor ve covid olana kadar sıkı bir sigara tiryakisi olduğu biliniyor. gençken bir vespa ile geçirdiği kaza neticesinde de sol kaşı kemerli kalıyor carlo’nun

    hem oyuncu hem de müthş bir antrenör

    şampiyonlar ligini 3 kez kazanan 3 teknik direktörden biri. 2 şampiyonluk milan diğeri ise real madrid ile.

    diğer iki abimiz ise bob paisley ve zidane. ancak carlo’nun bir başka özelliği de var.

    futbolculuğundan ziyade teknik adam kariyerine bakalım

    36 yaşında reggiana takımını serie b’den serie a’ya çıkartıyor

    37 yaşında buffon’lu cannavaro’lu parma’nın başına geçiyor ligi ikinci bitirip şampiyonlar ligi’ne gidiyor. buffon 18 yaşında, hernan crespo 21 yaşında, lilian thuram ise 24 yaşında o zamanki kadroda. ileriki yıllarda yazacağı kitabında fenerbahçe’ye söz vermesine rağmen parma’ya gittiğini ve bu yüzden fenerbahçe’yi çalıştırmak için borcu olduğunu ifade eder. hatta kısaca tek borçlu hissettiği kulübün fenerbahçe olduğunu belirtir

    40 yaşında juventus’u çalıştırıyor ve parma ile ik sezonunda olduğu gibi şampiyonluğu kıl payı kaçırıyor. intertoto kupası’nı kazanıyor

    42 yaşında fatih terim’den devraldığı milan’ı 50 yaşına kadar çalıştırıyor. 44 yaşında şampiyonlar ligi’ni kazanıyor. serie a’da şampiyon oluyor . 23 kasım 2005 yılında fenerbahçe ile oynanacak şampiyonlar ligi maçının öncesinde olaylı türkiye-isviçre maçının yankılarına o da katkı veriyor ve istanbul’a miğfer takıp gideceğiz diyorhatta terim’in ahı mı dersiniz artık bilmem ama milan ile ikinci şampiyonlar ligi şampiyonluğunu istanbul’da kaçırıyor ama abimiz 47 yaşında milan ile ikinci şampiyonlar ligi’ni kazanıyor

    bakın 2 şampiyonlar ligi ve 1 serie a üzerinde durmak istedim aslında burada. 40 yaşında juventus ile beraber başlayan büyük italya macerası 50 yaşında çok daha küresel bir hale geliyor . bu arada 25 yıllık eşinden boşanıyor. ve kendi otobiyografisini yazıyor. onun için kendini gerçekleştirmek adına bir kavşak niteliği taşıyor bu dönem. yazdığı kitaptan elde ettiği gelirler de als hastalarına yardım amaçlı kullanıldığını belirtmek gerek

    bekar carlo chelsea’nin başına geçiyor, 2010’da premier lig şampiyonu oluyor. ingiltere ligi’nde ilk yılınızda ferguson’lu bir ligden bahsediyoruz. ancak aynı senenin eylül ayında 87 yaşındaki babasını kaybediyor. özellikle diyabet sorunu olan babasıyla sık sık italya’ya bu dönem ziyarete giden ancelotti, aynı sene bu başarıyı sağlıyor.

    bir sene sonra paris’e geçiyor ve 3 sene içerisinde ligue-1 şampiyonu da oluyor ki bana sorarsanı diğer başarılarının yanında biraz daha arkada kalan bir başarı. 54 yaşında avrupa’nın 5 büyük liginin 3ünde şampiyonluk. avrupa’daki başarılarından az bahsetim yerel başarılarını hiç konuşmuyorum bile

    paris’ten sonra hemen madrid’e geliyor abimiz ve 4 kupa kazanıyor burada. 1’i yine şampiyonlar ligi ancak diğer üçünden biri lig değil. bu sıralarda kanada’lı bir iş kadını olan mariann barrena mcclay ile evleniyor

    terim yerine milan’a, hiddink yerine chelsea’ye, mourinho yerine real madrid’e geliyor. şimdi de guardiola yerine bayern’e gelen carlo 56 yaşında 5. farklı büyük lig içerisinde (ispanya fransa italya ingiltere ile beraber) 4. şampiyonluğunu yaşamaya geliyor

    sonra başarısızmış gibi daha alt kulüplerden teklif alan carlo ne napoli’de ne de everton’da eski günlerindeki kadar başarılı olamıyor.

    ancak carlo madrid’in başına tekrar geçiriliyor. hem de oğlunu yardımcı hocayapıyor ki bir ara bunu münih ve everton maceralarında da gördük. kendisi takımdan ziyade oyunculara ve oyuncuların özelliklerine göre inşa edilen bir taktiğe inandığını söyler. sanırım benzema’nın başarısının ardında yatan en büyük birkaç özellikten biri de bu. ancak bu sözü tabi altın kadro milan’ın da o dönemki takım ruhuyla ne kadar örtüşüyor bu da ayrı sorulması gereken bir soru. bu hususta ılgaz çınar ile serkan akkoyun’un yorumlarına bakmanızı öneririm.

    messi’nin de ayrılışı ile beraber bitti denilen la liga’da (xavi’nin ligde unai emery’nin şampiyonlar liginde döktürdüğü bir sene bu arada) benzema’nın tarih geçen performansı ile şampiyonlar liginde yarı finalde ve ispanya’da da şampiyonluğunu ilan etmek üzere

    evet carlo avrupa’nın 5 büyük farklı ligi’nde şampiyon olan ilk teknik direktör olmak üzere. ben olsam portekiz ve hollanda ile de aynı başarıları yakalamaya çalışıp yerimi perçinledikten sonra tamamen avrupa kupalarına adardım kendimi. borçlu hissettiği fenerbahçe ise emekli olmadan şampiyon yapacağı çok güzel bir son olabilir tabi kim bilir…

    debe editi : imlalar düzeltildi , mesaj ile yorum yapan herkese çok teşekkürler bu kadarını beklemiyordum , ek olarak uyarınız üzerine de ekleyeyim parmadan sonra aslında istanbul'a gelmiş ancelotti fenerbahçe ile görüşmek için ancak sorasında juve ile gördük kendisini..
  • aziz yıldırım'ın başkanlığa yeni seçildiğinde ancelotti'yi ikna etme hikâyesi, biyografisinde nefis anlatılmış:

    her şey istanbul'da başladı ve en başından şehrin uğursuzluğunu bilmem gerekirdi. haziran 98'de parma sezonum bitmişti, türkler çıkageldi. (bkz: 25 mayıs 2005 milan liverpool maçı)* klişenin aksine türkler sigara içmedi, aslında o işi ben yaptım. çok cömertlerdi, beni gerçekten çok istediler. fenerbahçe'nin sahibi olan şirketin sermayesi büyüktü, başkan aziz yıldırım nato üsleri yapan üst düzey bir müteahhitlik şirketi işletiyordu. aziz yıldırım dinamik ve muktedir biriydi. beni kişisel hedefi yapmıştı, uzlaşmamızı engelleyen şey projeye karşı heyecansız olmamdı. evimde ziyaret edildim ve benden 3 günlüğüne tesisleri gezmem için söz aldılar. yolculuk tıpkı paris'teki gibi gizli olacaktı.
    arma'dan özel jetle başlayan yolculuğun sonunda istanbul havaalanında binlerce insan tarafından zaferle karşılandım, bir ara omuzlardaydım. kempinski otel'de banyosu olimpik bir stat kadar olan kral dairesinde konakladım. bir dizi insan sürekli önüme halılar seriyordu. boğaz'da akşam yemeği, serenine foto muhabirlerinin tünediği tekneyle mavi yolculuk, her gün gazete manşetlerinde ismim... roma imparatorlarına yaraşır 48 saatlik bir alaka gördüm. istanbul'daki son akşam yemeğimde tekliflerini yaptılar. 3 milyon $ yıllık garanti ücretten 3 senelik sözleşme. tercümesi: çuvalla para. parma'dan senede primler hariç 550 bin kazanıyordum. fakat serie a'da iki yıldır çalışıyordum ve kenara çekilme riskini alabilmek için yeterince uzun bir süre değildi. hayır demek istedim ama nasıl diyeceğimi bulmak zorundaydım. aniden aklıma bir fikir geldi. bıkkınlık verene dek taleplerimi artıracaktım. sahilde yalı isterim dedim. cevapları evetti. araba ve şoför ? tamam. bütün seyahat masraflarımı ödersiniz dedim. lafı olmaz dediler. kendi ekibimi kendim seçerim ve kimse kararlarıma karışamaz dedim. biz de başka türlüsünü istemeyiz zaten dediler. tüm deliller yanlış taktiğimi seçtiğimi gösteriyordu. her cephede yenilmiştim. yolculuğum bir nezaket ziyaretinden fazlası değildi. fenerbahçe ne pahasına olursa olsun imzamı almadan gitmeme izin vermeyecekti. parmaklıksız bir hapishane gibiydi. şansıma, yerimi alberto malesani'ye bırakıyor olmama rağmen parma ile devam eden bir yıllık daha kontratım vardı ve beni kurtaran da bu oldu. "şu an imza atamam, italya'ya dönmeme izin verin işlerimi halletmem birkaç gün sürer, sonra görüşürüz" dedim.
    italya'ya gittiğimde yapılacak tek şey kalmıştı, düşünüp fikrimi değiştirdiğimi aziz yıldırım'a haber vermek ama bunun için çok korkaktım. karıma arattırdım, ve yaptığımdan biraz da utanmıştım ama başkan yine de vazgeçmiyordu. aracılarından birini yolladı. celalettin bilgiç tüm haşmetiyle felagara'ya geldi. arabamda onunla konuşmamak için bir hırsız gibi parma'ya dönmek için gizleniyordum. delirmiş miydim ? hayır. gerçek çok daha basitti. juventus'un yeni teknik direktörüydüm. doğrusunu söylemek gerekirse birkaç saat olmuştu. bütün suç luciano moggi'den, istanbul'a yola çıkmadan önceki gün aldığım telefonundu:
    - merhaba ben luciano. yarın görüşmemiz lazım.
    - yarın olmaz, istanbul'a gideceğim.
    - niçin ?
    - benimle görüşmek isteyen bir kulüp var.
    - herhangi bir karar vermeden önce seninle görüşmeliyim. en kısa zamanda beni ara.
    doğrusu konunun bir futbolcu filan olduğunu sanmıştım.
    türklerin agresif, sıkı markajından kurtulur kurtulmaz, ertesi gün torino'da görüştük. doğru tahmin ettiniz, gizli bir görüşmeydi.

    ancelotti o görüşme sonrasında juventus'a senelik 1,5 milyon $'a, fenerbahçe'nin önerdiğinin yarısına imza attı. ancelotti o görüşmede moggi'nin yanı sıra, giraudo ve bettega ile masaya oturuyor. nitelemesi güvenilir. şansı da lippi'nin bıkmış olması. ancelotti ile bir sene sonrası için anlaşıyorlar. aziz yıldırım'ın parmaklıksız hapishane hissi uyandıran tek taraflı iletişimi gibi değil.

    işte belki de moggi'den o telefon bir kaç gün sonra gelse hem ancelotti'nin hem fenerbahçe'nin, belki de tüm avrupa futbolunun kaderi değişecekti. belki de 6 ay sonra kovacaktık, kim bilir?
  • arap sermayesine sahip psg ve city’i tokatladı. ülkemizdeki arap göçmen sorununu çözecek tek kişi kendisidir.
  • sırasıyla psg, chelsea, manchester city ve liverpool'u deviren adama ballı diyorlar.

    arkadaş bu dört takım da sezon başında bayern münih ile birlikte turnuvanın ilk beş favorisinden biriydi. adam tek tek ilk beş favorinin dördünü devirdi. bunu sadece şansla balla açıklamak tam bir ahmaklık.
  • evinde city‘den 3 yiyen takimini deplasmanda defansif oynatti diye elestirilen, futboldan anlamadigi iddaa edilen hoca. biz futboldan o kadar iyi anliyoruz ki milli takim en son avustuya‘dan 6 yedi.

    kazanan her zaman haklidir.
hesabın var mı? giriş yap