• cehar (4) ve mih (civi) kelimelerinin zamanla kaynasmasindan olusan.
  • yaklaşık 12-18 cm uzunluğundaki ağır ve köşeli demir çiviyi yumuşak ağaca eti delip geçecek şekilde vura vura çakmadan önce, isyancının bileğinin ön yüzeyindeki çökük noktanın yeri yoklanır. ardından diğer tarafa geçip işlemi tekrarlar ve bunu yaparken kolları çok fazla çekmeyip bir miktar esneklik ve hareket imkanı bırakmaya dikkat edilir.sonra çarmıh hafifçe kaldırılır. isyancının sol ayağı sağ ayağının altında kalacak şekilde arkaya itilir ve her iki bacak açık ve ayak parmakları aşağı bakar şekilde üst üste duran iki ayak, taraklarının yüksek noktalarından geçen bir çivi ile dikey kalasa çakılırken dizlerde esneme payı bırakılır.sonra da çarmıh tam dik konuma getirilerek zemine sabitleniyordu.

    isyancı ağır ağır öne doğru eğilirken, ağırlığının büyük bölümü bileklerde çakılı olan çivilere yükleniyor ve bu da parmaklarla kola doğru yayılan bir çarmıh azabına yol açıyordu.bu işkenceden kurtulabilmek için kendini yukarı çektikçe, isyancının tüm ağırlığı ayaklarına çakılı olan çiviye biniyordu. etini ve kemiklerini parçalayan çivinin yakıcı azabını tekrar hissediyordu. kollar yoruldukça adelede giderek yayılan kasılmalar kas düğümlenmelerine yol açıyordu.bu kasılmalar, bedeni yukarı çekip soluklanma kabiliyetiniortadan kaldırıyordu. akciğerlere hava girebiliyordu ama bu hava solunamıyordu. isyancı bir an soluk alabilmek amacıyla kendini yukarı çekebilmek için savaş veriyordu.kan dolaşımındaki karbondioksit miktarı arttıkça kasılmalar kısmen hafifliyordu.sonrasında , düzensiz kasılma hareketleriyle ,isyancı soluk almak ve oksijeni içeri çekmek üzere kendini yukarı çekebiliyordu.yaşayacakları , saatlerce süren ıstırap, kasılma döngüleri ve sürekli yinelenen boğulma hissiydi.

    ardından başka bir işkence başlıyacaktı: kalp zarında ağır ağır biriken sıvının kalbe baskı yapmaya başlamasıyla göğüste hissedilen ezici ağrı. vücut sıvılarının kaybı kritik bir seviyeye ulaştığında kalp gevşek bir halde kan pompalamak için mücadele edecek,akciğerler işlevini yerine getirebilmek için müthiş bir çaba sarf edecek ve en sonunda da, isyancı ölümün ferahlatıcı serinliğini hisseder.
  • çarmıha gerilmiş bir insanın ölümü genelde boğulma nedeniyle olur. bu cezaya çarptırılmış kişinin bacakları gövdesinin ağırlığını taşıyamayacak hale geldiğinde vücut aşağı sarkar. kolların konumu nedeniyle nefes almak güçleşir. bir süre sonra kişi soluk almak için gövdesini kolları paralel hale gelinceye dek yukarı çekmek zorunda kalır. bu hareketi yapacak enerjisi kalmayınca da boğularak can verir. isa, ve en azından kubrick'in filminde spartacus gibi ünlüler bu yöntemle can vermiştir. çarmıha gerilmek bir işkence ve aşağılama göstergesi olduğundan günümüzde yaygın olarak kulklanılan çarmıha gerilmiş isa motifinden uzun süre kaçınılmış hatta beşinci yüzyılda ilk örnekleri ortaya çıktığında bunun tam bir skandal olduğu düşünülmüştür. zaman içinde bu ceza ortadan tamamen kalkınca çarmıha gerilmiş isa motifi yaygınlaşmıştır.
  • - bu ne?
    - çarmıh
    - napiyonuz bununla?
    - insanlari gerioz
    - stres gibi bisi yani
    - eh
  • car; farsça'da dört manasına gelen kelimedir... mıh ise bildiğimiz nalına da vur mıhına da vur nakaratlı türküdeki gibi, at nallarına vurulan çivi benzeri hededir.
    buradan çıkarılan şudur, dörtlü mıhtan müteşekkil bir edevattır bu çarmıh dedikleri...
  • nietzsche her ne kadar çarmıhtakine karşı dionysos dese ve bedeni aşağılayıp yaşamı olumsuzladığı için basitçe köleci olduğunu dile getirdiği hristiyanlığı her fırsatta dinamitlese de yahudi sisifos marangoz isa'ya karşı öfkeli değildir. zaten hiçbir tarihsel koşulda tek tek bireyler onu ilgilendirmemiştir. öfkesini genele kusmayı tercih etmiştir.

    nitekim ecce homo'da çarmıhtakine karşı dionysos telkiniyle sözlerini noktalasa da tan kızıllığı'nda "çarmıhını omzunda taşıyan kişinin her şeyi göze alabildiğinden" övgüyle söz edecektir. bu aslında tüm dışlanmışların nihai kaderidir. yani çarmıhını omzunda taşımak. ve yine nitekim "kaderini sev" mottosu nietzsche'nin en bilindik düsturlarından biridir.

    yahudi sisifos önceden bildiği kaderini gerçekleştirmek üzere çarmıhı omzunda golgota'ya doğru tırmanır. "ben bu kulaklara göre ağız değilim" derken böyle buyurdu zerdüşt'te, tıpkı kısa dalgalı macerası boyunca, havarileri dahil, "beni anlamıyorlar" diyen isa'yı hatırlatır nietzsche. sonuç olarak isa da nietzsche de yaşadıkları zamanda anlaşılamamışlardır. bunu çoğaltıp stendhal'e, van gogh'a, tanpınar'a, oğuz atay'a uyarlayabiliriz. onlar da yaşadıkları dönemde anlaşılamamışlardır. en azından yeteri kadar.

    öyleyse çarmıh yeni ahit eskatolojisinde mükemmel bir eğretilemedir. öyle olmasaydı erken rönesans'tan başlayarak uzun yüzyıllar boyunca çarmıhtaki isa resimleri boyanmazdı herhalde. 1950'ler ve 60'lar boyunca dali bile buna karşı koyamamış, çarmıhtaki isa'yı sürrealist mizansende yeniden kurgulamıştır.
  • adının çarmıhında can veriyor nefesim
    sevgilim sevgilim! beni neden terk ettin

    (bkz: metinlerarasılık)
  • çok insan tarafından " † " olarak bilinen bir ikondur.
    dünyada en yaygın dinin sembolüdür ne de olsa. (bkz: isa)
  • romalılar klasik çarmıha topuk düzeyinde bir destek ekleyerek bu işkenceyi uzattılar. böylelikle kurban bacaklarını gerebiliyor, göğsündeki baskıyı hafifletebiliyordu, yorgunluktan ölünceye değin. bu yüzdendir ki genç ve beden yapısı sağlam olan kurbanlar çarmıhta iki hatta üç gün hayatta kalabiliyorlardı.
  • isayı indirdiler
    ve
    bizi çivilediler
    o allahın belası şeye*
    kara ve beyaz:
    hepimiz*..
hesabın var mı? giriş yap