• ismi sölenemiyen alışveriş merkezi, örnek diyaloglar şöle geçer
    - abi geçen keörfur a gittik
    - ha neresi ?
    - bauhouse
  • akşam iş çıkışı alışveriş için uğradım. kedinin maması, biralar, çerez, et, sebze, ıvır zıvır (klozet kapağı bile aldım lan) vs. derken 121 lira para verdim kasada. "ulan nasıl bu kadar tuttu?" derken (kapak 20 lira) kasiyer "ileride şans çarkı var. gidip çevirebilirsiniz" dedi.
    ...
    elime fiş ve sliple beraber tutuşturduğu kağıda bakarak ileri'ye sürdüm market arabasını. bir yandan da kağıdı okuyorum. "50 lira üstü alışverişinize, şans çarkını 1 kere çevirebilirsiniz. bik bik bik..." falan yazıyor. şans, çark ve çevirmek kelimelerinden anladığım kadarıyla, sikko bir sürü hediyenin arasında göt kadar dilime sahip göreli büyük hediyenin olduğu bir atraksiyona gidiyordum. genelde uğraşmam bu işlerle ancak eve erken dönmek için bir sebep yoktu.
    ...
    ileri'ye ulaştığımda, bim raflarına benzeyen bir köşe gördüm. gofret kutuları, kulak temizleme zımbırtısı, flash tv'nin geceleri yayınladığı türden afacan zenci polis vcd'si ve bir sürü antin kuntin malzemenin önünde duran bezmiş kız, adımı ve telefonumu istedi. hemen yanda duran ilgili çarka baktım. 1'den 8'e kadar rakamlar, belli ki çarkın durduğu anda kazandıracağı hediyenin rakamları ve her biri de doğal olarak eşit payda. bütün hediyelerin aynı oranda sikkoluğa sahip olduğunu düşünürsek, gayet makul.
    ...
    ben çarka ve hediyelere alık alık bakarken, kız "çevirmenize gerek yok. istediğinizi alabilirsiniz" dedi. bu saçmalığın içindeki tek mantıklı olay buydu sanırım. gülümsedim.

    0559'lu hatta sahip nuri özyürek olarak üçlü derby banyo'yu poşete attım ve iyi akşamlar dileyerek uzaklaştım.
  • 50'lik boş plastik cd kutularını 1.25 ytl'ye satan aslan parçaları. karar verdim ben de böyle işlere giriyorum. işte ilk ürünlerim;

    cd ayıracı; bildiğimiz cd kutularından çıkan plastik-sünger gibi yuvarlak şey. boş cd'lerinizi dolulardan ayırmak için. tanesi 25 ykr.
    pizza kenarı; yemediğim kaşarsız-sossuz ve yanmış pizza kenarları. parçası 50 ykr.
    geçen haftanın cnbc-e dergisi; geçen hafta cnbc-e'de neler vardı bilmek istemez misiniz? 1 ytl
  • şikayetimi iletecek bir yetkiliye ulaşamadığım için sabancı holding gida ve perakendecilik grup başkani haluk dinçer'e beni aşağıdaki email'i yollamak zorunda bırakan mağazalar zinciri:

    haluk bey merhaba..

    adım ........ ........., ve bilmenizi istediğim birkaç konu var.

    öncelikle, başında bulunduğunuz carrefoursa alışveriş merkezlerini tüketicilerin "feedback"ları konusunda ulaşılmaz, ve yönetici kadrosunu da erişilmez kılarak ne kadar vurdumduymaz bir fildişi kule yarattığınızın farkında olup olmadığınızı sormak istiyorum.

    daha sonra da, her gün yüzbinlerce tüketicinin alışveriş yaptığı bu mekanlarda gerçekten nelerin döndüğünü hiç merak edip etmediğinizi, tebdil-i kıyafet (incognito) bir şekilde gidip, gezip ve hatta biriki alışveriş yapıp yapmadığınızı da öğrenmek istiyorum.
    masanıza gelen raporlar, toplantılarda heyecandan terlemiş eller ile tutulan kağıtlardan size okunan istatistikler, sizin gibi uzun yıllar yöneticilik yapmış birinin çok iyi bileceği gibi, sunum başarılı olsun diye, "kırışıklıkları ütülenmiş" veriler ile süslenir. o yüzden sizin "carrefoursa deneyimleriniz" olup olmadığını merak ediyorum.

    haluk bey, mağazalarınızda insanlara "insan muamelesi" yapılmıyor.

    ben, bu yüzden yaklaşık iki yıldır carrefoursa'dan alışveriş yapmıyorum. üç olay yaşadım, boyumun ölçüsünü aldım.

    ancak, geçtiğimiz hafta, 22/10/2007 salı günü, acıbadem mağazanızda kanımı donduran bir olayın yaşandığını öğrendiğimde, bu konuyu konuşacak bir "yetkili" aradım. bulamadım.

    benim 68 yaşında bir teyzem var haluk bey. adı, ........ ........ . dünya tatlısı, 68 yıldır bir karıncayı bile incitmemiş, gerçek istanbul terbiyesi almış bir istanbul hanımefendisi.
    ...... hanım, alışveriş yapmak üzere acıbadem mağazasına girerken, kapı girişindeki güvenlik detektörleri uyarı veriyor. bu her halükarda bir sistem arızasına işaret eden bir belirti olarak algılanmıyor, üzerinde durulmuyor, ...... hanım'a "geç" deniliyor.
    aynı detektör sistemi, ...... hanım mağazadan çıkarken de tekrar, girerken olduğu gibi uyarı veriyor.
    bunun üzerine, müşteri ilişkileri konusunda meşe odunundan daha fazla bilgi, görgü ve eğitime sahip olmadıklarını hem ...... hanım'ın hem de daha sonra anlattıklarından benim de açıkça anladığım bir takım güvenlik görevlileri duruma el koyup, ...... hanım'ı sıkıca kavrayıp, içerilere bir yere götürüyorlar. götürmekle kalmayıp, kadıncağızı nerede ise sürüklerken, "parfüm mü çaldın, küçük bir şey mi çaldın?" diye orada bu olaya şahit olan onlarca kişinin önünde hakir bir tarz ile sorgulayarak küçük düşürüyorlar.

    aynı sorgulama, ...... hanım'ın üzerinin arandığı odada da sürüyor.
    haluk bey, sorguladıkları bu hanım, cevahir avm'de yakalanan ve 37 sabıkası olan profesyonel hırsız değil, 68 yaşında, emekli devlet memuru ve oldukça düzgün ve sevimli görünen bir hanımdır. çalıştırdığınız ve sorumlu olduğunuz bunca insana bu kadarcık bir "süzgeç sistemi" oturtamadınız mı?

    herşey olup bittikten sonra, hayatında ilk defa böyle bir travma yaşayan, çok kaba ifadeler ile suçlanan ve suçlandığı hiç bir konuda tabi ki kabahatli olmayan, korkudan titreyen ve ağlamaklı olan ...... hanım'a sadece "olur böyle şeyler" deniliyor. özür dilenmiyor. kadıncağızı yollayıveriyorlar.

    eminim sizin de ailenizde gerçekten sevdiğiniz, değer verdiğiniz, çevreden saygı gören büyükleriniz vardır. böyle bir olay onların başına gelse ne yapardınız, kendinizi nasıl hissederdiniz? bu büyüğünüzü, ağlamaklı bir telefon görüşmesinden sonra merak içinde koşa koşa evine gittiğinizde, ağlamaktan şişmiş gözleri ile boşluğa bakarken bulup tansiyon ilaçları ararken ne düşünürdünüz carrefoursa hakkında?

    benim ilk aklıma gelen acıbadem carrefour'a gidip bütün güvenlik gürevlilerini duvara dizip hıncım geçene kadar bağırmak oldu haluk bey. ancak, aldığım terbiye buna müsade etmez.

    bu konuda sizin daha etkili bir çözüm bulacağınıza inandığım için, bütün gece size ulaşabileceğim bir email adresi aradım.

    bu arada, bütün bu yaşananların telafi edilebilmesi için de bir talebim var aslında. acıbadem carrefour'un üst düzey bir yetkilisinin ...... ......'dan şahsen özür dilemesini istiyorum. tazminat, bedava ürün, hediye değil, kesinlikle değil. sadece bir özür. yüzyüze, ve "özür dileriz, sizi kırdık" diyebilecek bir yetkili.

    beni eminim anlıyorsunuzdur.

    sizden bu konuda bir cevap alabilmek dileği ile,

    ...... ........

    (0533 ... ....)
  • migros grubu ile birlikte, türkiye'de sabancı-koç market ekolünü oluşturuyorlardı. bu ikisi de sıkılıp bu piyasadan elini çektiği zaman, zaten pazarı artık almış götürmüş kiler a.ş. ve türevleri ile kalınacak. radikal bir çehre değişikliği daha.
    içerisinde hiç alkollü içecek, domuz ürünü satılmayan kiler.
    bazı ilçe belediyelerinde yeni cami inşa tasarılarında, ihaleye girerek altına market yapma koşulu ile cami yenileme işini üstlenmiş olan, malum ortamlara paraya para dedirtmemiş kiler.

    edit : bunun istanbul için kesinliği şüphe götürmez bir gerçekken, ülke genelinde dengeler nedir tartışılır.
  • batıkent'teki mağazasının ekspres kasasındaki kasiyeri, harika bir insandır. tüm müşterilerle sohbet ediyor, yerinde espriler yapıyor. alışveriş bitip de fişi uzatırken, iyi dileklerde bulunuyor. hatta kendi dükkanıymış gibi "yine bekleriz, her zaman bekleriz diyor". bugün sırf kendisini bir kez daha görmek için markete gidip alışveriş yaptım.

    maalesef azalıyor bu tür insanlar. herkesin yüzü beş karış, asık... herkes bir ciddiyet içinde. gülümseyin ya birbirinize... başka dünya yok, başka türkiye yok. oysa pozitif enerjiyle birbirimize yaklaşmaya ihtiyacımız var.
  • günün sonunda artan yemekleri, satılmayan fırın ürünlerini vs değerlendirmek için bir sosyal sorumluluk projesi geliştirmesi gereken şirket.

    bugün büyük bir carrefour mağazasına kapanışa yakın bir saatte gittim. yemek reyonundan alacağımı aldım. gözüm tezgahta kalan pilava, köftelere, dolmalara, kızarmış tavuklara, pizzalara, böreklere, diğer sulu ve kuru yemeklere gözüm takıldı. kalan yemeklerin miktarı bir hayli fazlaydı.

    mağazanın kapanmasına dakikalar kaldığı için satılmayan yemeklere ne olacağı kafama takıldı. bazıları ertesi gün başka bir şekilde değerlendirilebilirdi ama azımsanmayacak bir kısmının tekrar değerlendirilemeyeceği belliydi. bana hizmet eden satış görevlisine sordum:

    ben: günün sonunda satılmayan ve tekrar değerlendirilemeyecek olan yemekleri ne yapıyorsunuz?
    satıcı: atıyoruz maalesef
    ben: aaa yazık değil mi? hiç olmazsa hayvan barınaklarına iletseniz.
    satıcı: aynı şeyi biz çalışanlar olarak söylüyoruz, birçok müşterimiz de söylüyor fakat bize verilen emir bu şekilde
  • türkiye'deki en büyük uluslararası marketçilik zinciri.
    migros, dia, continent, tesco falan da var uluslararası, ama carrefour bu işlerin pederşahisi olduğu için hadiseyi burada ele almakta fayda var.

    şimdi, bu adamlar ne yapıyor, vakt-i zamanında batı'da bir yerde uygulanıp başarıya ulaşmış süpermarketçilik işini bir de türkiye'ye ihraç edelim diyorlar. bizden de bir para babası bir sürü para veriyor, isim hakkı alıyor, franchising gibi anlaşılmaz şeyler yapıyor. bir fransız ceo, iki hintli bilgi işlemci geliyor carrefour international'dan. burada da bir carrefour kurulmuş oluyor.

    akla ziyan nokta şu. bu adamlar marka değil ki bir sürü para verip isim hakkını almaya lüzum olsun. senin benim mallarımı satıyorlar. hadi en başta, türk insanı marketçilik nedir bilmiyordu, geldiler öğrettiler diyelim. e tamam, konuya en alakasız ben bile şimdi bir süpermarket kurmanın püf noktalarını söyleyebilirim.

    hani ikea gibi, praktiker gibi spesifik bir alanı, uzmanlık gerektiren ürünleri olsa anlarım. iyi de peynir, zeytin, üzüm satıyorsunuz be anam. haybeye para vermeyin yahu şunlara isim hakkı misim hakkı. bak tansaş'a.

    migros'u figros yapın hiç ki olmadı. carrefour'u da kafiyeli bişeyler ayarlayın. kendi tarzınızda takılın. (çok kıymetli fikirler serisi no:4, çemişgezek)
  • ilk kez sanal market alışverişimi gerçekleştirdiğim marka. http://carrefoursa.com/ evin nerdeyse tüm market alışverişini burdan yapıyoruz. dün acaba şu internetten siparişler nasıl geliyor, sıkıntı olur mu diye düşünürken bir kere deneyelim ne olacak ki dedik ve yaklaşık 70 tl lik bir sipariş verdik. saat aralığını seçtik. ve bugün başladım beklemeye tam vaktinde iki carrefour elemanı nazik bir şekilde paketlerimi ve faturamı teslim ettiler. kapıda ödeme yaptım. hemen ürünlere baktım. hem eksiksizdi hem de sebzeler markette kendi ellerimle seçtiğim sebzelerden çok daha harikaydı. (sanırım ürünleri özellikle iyi getiriyorlar çünkü reyonlarda bazen salata alasım bile gelmiyor o kadar kötü olabiliyor ama bu gelenler harika ürünler.) kısacası bundan sonra aylık alışverişlerimizi bu şekilde yapmayı planlıyoruz. artıları da çok. mesela deterjan gibi temizlik malzemelerinin ve tuvalet kağıdı, havlu peçete vs taşınması oldukça zor oluyor. arabamız olmadığı için onları taksiye yerleştir, taksiye para ver, eve taşı, kolların kopsun... gerçekten sıkıntı veriyor insana. oysa bu şekilde ürünlerini seç -hem de tüm markları ve fiyatlarını gör, daha rahat karşılaştır-, istediğin saat aralığını seç, ödeme seçeneğini seç ve gelsin ürünlerin. kafadan 2 saat cebinde kalsın, ekstra bir ücret talep etmedikleri için yol paran da cebinde kalsın, ayrıca markette ister istemez kendini kaybedip ay şunu da alalım, bundan da alalım derken genelde listenin dışına çıkılıyor. burda ise yanda fiyatın arttığını görünce ona göre hareket ediyorsun. sevdim ben bu işi. ürünler de güzel. umarım bozmaz carrefour bu kalitesini.

    edit: imla
  • cihangir şubesi daha önce girişte yer alan içki reyonunu gözden uzak olsun diyerek en ücra köşeye yerleştirmiş. bu kadar mı korkuyorsunuz tayyör'den ?
hesabın var mı? giriş yap