• konya ili sınırları içinde, tarihi günümüzden 9500 yıl öncesine uzanan yerleşim yeri kalıntılarının bulunduğu ören yeri.

    çatalhöyük'ün anlam ve önemine dair söylenebilecek şeylerin neredeyse tamamı başlık altındaki entrilerde söylenmiş. o yüzden çatalhöyük'e ait genel bilgiler kısmını özet geçip hızlıca eğlenceli kısmına (leoparlar, dünyanın ilk haritası ve yanardağlar) geleceğim.

    çatalhöyük insanlık tarihindeki tespit edilmiş ilk yerleşim yeri değil. israil'deki eriha ve çevresi yerleşimler 12000 yıl kadar geriye gider. ama çatalhöyük bilinen ilk kenttir. hatta en iyi zamanlarında, nüfusunun 8000 kişiyi bulduğu tahmin edilen bu yerleşim yeri yeryüzünün ilk metropolüydü. bu popülasyon neolitik çağ için muazzam bir nicelik demek. aynı sayıları yakalamak için sümer medeniyetini beklemek gerekecek.

    bu devasa şehirde sokak, cadde, bulvar yok. evler birbirine bitişik nizam inşa edilmiş. duvarlarda pencere, kapı yok tahmin edileceği üzere. insanlar evlerine damlardan giriyorlar. ışık ve hava damdaki, bu iş için ayrılmış boşluklardan giriyor. ocağın isi, dumanı yine damdaki delikten çıkıyor. zaten hayat damlarda sürüyor olmalı. bir evden diğerine gidebilmek için komşularının damından geçmen gerekiyor. sıcak yaz gecelerinde, bugün hala güney doğu anadolu'nun köylerinde olduğu gibi damlarda uyuduklarına eminim. şehir muhtemelen şöyle görünüyordu. görsel

    çatalhöyük sakinleri barışçıl bir halktı. ne çevrede bir düşmanları olduğuna dair bir buluntu var. ne de kendi içlerinde süreğen, organize bir şiddet ortamında yaşadıklarına dair bir ipucu. çatalhöyük'te yapılan arkeolojik araştırmalarda istihkamlar, surlar ya da savunma tabyaları izine rastlanmadı. en dış cephedeki evlerin duvarları doğal duvar işlevi görüyor olmalı. zaten tek tehdit yabani hayvanlardan gelmekteydi. silah mahiyetinde sayılabilecek aletler çok sınırlıydı ve askeri değil avcılığa yönelik imal edilmişti.

    çatalhöyük toplumu eşitlikçi ve sınıfsızdı. bazı evler diğerlerine nazaran daha gösterişli ya da daha büyük değil. saraylar ve tapınaklara dair izler bulunmaması bu toplumda krallar, firavunlar, soylular ve ruhban sınıfının olmadığı anlamına geliyor. modern siyasetbilimciler bize, mülkiyet ve sınıfların olmadığı anarşizmin, tabiatı gereği istikrarlı olamayacağını salık verirler ama çatalhöyük insanları 1400 yıl boyunca bununla başa çıkmış görünüyorlar.

    çatalhöyük sınıfların, liderlerin, kralların, savaşçıların yükselişinden önceki toplumdan bir kesit sunuyor. kılıç yerine resim, çömlek ve dokuma kalıntılarındaki niceliği esas alırsak bolluk içinde, barışçıl ve eşitlikçi bir ütopya yeşermiş anadolu topraklarında.

    kazılar sırasında çatalhöyük'teki evlerin birinin duvarında şu mural ortaya çıkarılıyor. görsel

    üstteki turunculu figürün ne olduğu ile ilgili birçok tahmin yapmaya çalışmış uzmanlar. uzun süre leopar postu olduğu düşünülmüş. bunun bir sebebi de özellikle anadolu'da neolitik, kalkolitik ve antik dönemden kalma ören yerlerinde yapılan kazılarda leopar figürüne çok sık rastlanması. çatalhöyük'teki en eski yapıdan en az 2000 yıl daha eski bir yapı kompleksi olan karahantepe'de, kazılar sırasında şöyle bir heykel çıkarıldı. leopar taşıyan adam. dikkat edin leopar cesedi taşımıyor. taş devri heykeltraşımız sanki leoparı canlı tasvir etmek istemiş. görsel

    aynı üslup ve içerik sürekliliğini çok daha yakın bir tarihte milattan önce 1500 lerde hittitlerde görüyoruz. şurada roller değişmiş, tanrı şaruma leoparın sırtında duruyor. görsel

    hittitlerin yaklaşık 3000 - 3500 yıl, çatalhöyük sakinlerinin ise 8000 - 9000 yıl önce yaşamış olduklarından yola çıkıp hittitlerin günümüze daha yakın olduğunu düşünmeyeseniz sakın. kadim çağlarda zaman algısı şimdikinden çok farklıydı. gelişim gözle görülemeyecek kadar yavaş seyrederdi. çoğu kadim toplum için zaman doğrusal değil döngüsel algılanırdı. ilerleme, gelişme gibi kavramlar o zamanın insanlarına bir şey ifade etmezdi. bu durumda günümüz değerler sistemi 200 yıl öncesiyle radikal oranlarda uyumsuzken aralarında 8000 yıl bulunan karahantepe ile hittit eserleri arasında sürekiilik yakalamak mümkündür.

    tekrar çatalhöyük'e dönersek.evlerin duvarında kabartma şeklinde leopar figürlerine ve leopar postu giymiş insan tasvirlerine sık rastlanırdı.görsel

    özelde çatalhöyük genelde ise anadolu coğrafyasında leopar, bütün medeniyetler için kutsala yakın çok önemli bir kült figür olagelmiş.

    hatta uzun yıllar çatalhöyük kazılarını yöneten arkeolog ian hodder yazdığı kitabın adını leoparın öyküsü koymuştu. görsel

    duvar resmindeki yan yana betimlenmiş kare ve dikdörtgen şekillerin çatalhöyük evleri olduğu açıktı. ressam yaşadığı şehri belli bir ölçekten kuşbakışı resmederek bilinen ilk haritayı evinin duvarına çizmişti. kare şekiller çatalhöyük ise yukarısında leopar postu sandığımız şey yine çevredeki doğal şekillerden biri olabilirdi. biri diğerinden daha uzun iki yükselti, birinin ucundan bir şeyler fışkırıyor gibi. arkeologlar bu tasviri yanardağlar olarak yorumladırlar. çevrede bu tarife uyan volkanik oluşum 130 km ötedeki büyük ve küçük hasan dağı var. görsel

    sonra duvardaki resmin 8000 yıl önce çizildiği hesaplandı. arkeologlar bu noktada jeologlardan yardım aldılar. hasan dağı'nın yamaçlarından toplanan volkanik materyal üzerinde yapılan radyokarbon testleri ile volkanın en son ne zaman patladığı bulundu. bingo, 8000 yıl önce yani çatalhöyük'lü sanatkarın duvarına harita resmettiği zamanlar yanardağımız aktifmiş.

    çatalhöyük kilden kibele figürnlerinin ilk bulunduğu ören yeridir. görsel

    primitif ana tanrıça kültü anadolu'ya buradan yayıldı muhtemelen. medeniyetle birlikte toplumlar anaerkillikten ataerkilliğe evrildikçe tanrıçaların yerini tanrıların almaya başlamasına daha bir kaç bin yıl var. uygarlığın doğuşunda ilk dinler şekillenirken çatalhöyük’in önemli bir rolü olması muhtemel. volkan patlamalarında ilahi bir iradenin tezahürlerinin görülmüş olması ise daha muhtemel.
  • 28 temmuz - 18 ağustos tarihleri arasında* bir proje kapsamında gönüllü rehber olarak görev yaptığım kazı alanı. anlatılacak çok şey var aslında. elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım.

    ben geldiğimde nüfus 130 civarıydı, sadece arkeologlar yok, antropologlar, zoologlar, botanikçiler gibi birçok alandan insanlar da var, tamamen disiplinlerarası bir çalışma hakim. gitmeme yakın doğu höyükte kazılar bu sezon için bittiğinden nüfus 30 küsura düşmüştü. 22 milletten insan olduğu söyleniyordu kazıda. amerikan, ingiliz, iskoç, italyan, alman, kosta rika, fransız, yunan, sırp vatandaşı gördüm, tanıdım, daha ötesi de vardır muhakkak.

    ziyaretçilere açık alanlar, müze görevi gören bir ziyaretçi merkezi ve deneysel ev denen çatalhöyük'teki yerleşim zamanındaki evlerin aşağı yukarı nasıl gözüktüğünü göstermek için yapılmış bir ev. müze ve deneysel evdekiler orijinal değil, kazıda çıkıp anadolu medeniyetleri müzesi ve konya arkeoloji müzesi'ne gönderilmiş olanların replikaları. kazı alanını gezmek için, yani gerçek çatalhöyük'ü görmek için yanınızda bir görevli olması lazım. normalde bu görev bekçilerin. geldiğimde bu görevi ben devraldım.

    çatalhöyük ekibi çok muhteşem. türkler de yabancılar da dahil buna. yemek sonrasında herhangi biriyle rastgele oturup çay içiyordum. kazıya bu sene gelmiş olanlar da vardı, bir kaç senedir gelen de. bir kaçı iyi derecede türkçe biliyor. kazı başkanı ian hodder'la bayramın ilk günü türkçe bayramlaştık, biraz konuştuk. bunun dışında "nörüyon?", "bi cigara patlat" diyen amerikalılar, "şıkıdım şıkıdım, öp öp" diye tarkan söyleyen alman da var.

    dediğim gibi doğu höyükte kazılar bu sezon için bitti, batı höyük zaten ziyaretçiye kapalı. orijinal yerinde kalmış duvar resmi çok az var çatalhöyük'te, onlar da şu anda kazılar bittiği için koruma amaçlı kapatıldı. eğer giderseniz orijinal yerinde görebileceğiniz tek duvar resmi, bir duvardaki 8500 senelik el izleri. kapatılan yerler arasında beyaz sıvaları çok iyi şekilde korunmuş bir ev, orijinal yerinde duran yabani koyun boynuzları, yeni çıkartılmış, bir duvarda bulunan geometrik şekiller, 2011 yılında bulunmuş olan bir duvar resmi var.

    gelelim ziyaretçilere;

    19 günlük bu süre içerisinde 380 yerli, 130 yabancı ziyaretçi gezdirdim. yerli ziyaretçilerin çoğu konya'dan, kalanlar türkiye'nin dört bir yanından, hollanda'dan, belçika'dan gelen türkler de vardı. kimisi türkiye turu yapıyordu, kimisi başka bir yere giderken buraya da uğramak istemişti. yabancılar da çok çeşitli, amerikalı, isviçreli, japon, italyan, ispanyol, rus, ingiliz, hintli, boşnak, hollandalı, avustralyalı şu anda hatırladığım yabancı ziyaretçi milletleri. gelenler tek, arkadaşlarıyla ya da aileyle geliyorlar. japonlar sadece grup halinde başlarında rehberle geldi.

    çatalhöyük hakkında hiç bir şey bilmeyen birisine anlatmak zevkli, öğrenmeye hevesli çok türk vardı gelen. keza ben de onlardan çok şey öğrendim. çatalhöyük'ü bilen insanlarla konuşmak da ayrı zevkli, tarihçi, tarih öğretmeni, arkeolog ziyaretçilerle konuşmak, tartışmak insana çok şey katıyor. ama en iyisi çocuklar, büyükler utandığından mıdır nedir, en güzel soruları çocuklar soruyor. her turda 1-2 çocuk en iyisi. fazlasını zaptetmek zor.

    değişik sorular da geliyodu tabi, "burada türkler mi yaşıyodu?", "bunlar müslüman mıydı?", "kazı başkanı neden türk değil?", "burayı neden türkler bulmamış?", "burada altın çıkıyo mu?" soruları en çok duyduklarımdı, dediğim gibi bilmeyen insana bunları anlatmakta, bilinçlendirmekte bir sorun yok. asıl sorun bunları anlatmama rağmen, biliyomuş gibi davranan insanlarda. "bunlar helak olmuş." diyen var, "çatalhöyük'te insanların yaşaması evrimin yalan olduğunu kanıtlıyor." diyen var, hele en inatçılarından bir tanesi, her anlatışımda lafıma karışan adam, kendisi bilmediği gibi öğrenmeye gelenleri de etkiliyodu "öküz çok önemlidir, ilk evcilleştirilmiş hayvandır" dedi, değildir, ilki köpektir dedim, öküzde inat etti adam, allahtan o sırada arkeologlar vardı da onlar inandırdı anca, zaten çevirdi lafı "hititliler'in ilk evcilleştirdiği hayvan öküzdür" diye bişeyler geveledi. "burada altın yoksa niye kazıyosunuz?" diyen vardı, "bu yabancılar boşuna kazmıyo burayı altında bi bit yeniği var" diye dış mihrak arayan insanlar vardı, çatalhöyük'teki yabancı arkeologlardan girip, illüminati'den çıkan, facebook'un google'ın tel aviv'den yönetildiğini söyleyen, beni de "bilinçlendiren" insanlar da vardı.

    güzeldi, yaşadığım en güzel deneyimlerden birisiydi, son kısımda anlattığım insan tipi dışında, ben bir şeyler öğrettim, ben bir şeyler öğrendim, siz de gidin görün, 12 ay ziyarete açık, ama ben kazı alanında çalışan insanları görmek istiyorum diyorsanız eğer, haziran'ın ortasıyla ağustos'un başı arasında sürüyor kazılar, ona göre.
  • hakkinda yeni bir bilimsel makale yayinlanan neolitik donem arkeolojik alani.

    ozetle, ayni ve komsu evlerde gomulu bulunan bireylerin mitokondriyal genomu birbirinden farkli. bu da demek oluyor ki ayni eve en azindan anneleri ayni olan bireyleri gommemisler. catalhoyuk'te sosyal organizasyonun akrabalik iliskilerine dayanmadigi tahmin ediliyordu. bu da ona genetik acidan bir kanit olmus.

    ayni zamanda, calisma gosteriyor ki catalhoyuk sakinleri tarimin basladigi levant'tan ziyade bati anadolu'daki barcin hoyuk, orta anadolu'daki boncuklu gibi bolgelerle genetik benzerlik gosteriyor. buyuk ihtimalle, anadolu'da tarimin baslangici levant'tan gelen goclerle gerceklesmedi, daha ziyade bolgede yasayan avci-toplayicilar tarimi ogrendiler. zaten su calismadaki anadolu avci-toplayici genomu da bu sonucu veriyordu.

    bunun yaninda, alinan 10 ornegin hepsinin farkli mitokondriyal genoma sahip olmasi, yasadiklari donemde catalhoyuk'te buyuk bir genetik cesitlilik olduguna isaret ediyor.

    elbette mitokondri genomu her soruyu cevaplamak icin yeterli degil. catalhoyuk'ten gelecek otozomal genom calismalari bilim dunyasinda heyecanla bekleniyor. hemen dibindeki boncuklu yerlesim alaninda yasam, catalhoyuk'te yerlesim baslamadan hemen once son bulmustu. oradan gelen genetik veriler simdiden bircok soruyu cevapladi. hatta yeni calisma, catalhoyuk sakinlerinin boncuklu'dan gelip yerlesmis olabileceginden bahsetmis.

    bakalim gelecek calismalar ne gosterecek.
  • konya ilinin cumra ilçesinin 10 km güneyinde yer alan yerleşmedir.
    james mellart 1958'de ilk kazıyı yapmıştır, anadolu'da neolitik olduğunu savunur.
    2 höyük var; batı ve doğu.
    erken kalkolitik yerleşmesidir.
    james mellaart-david french-allan hall 1961-1965 hacılar kazısını bırakıp çatalhöyük'ü kazmaya başlıyor.
    james mellaart çatalhöyük'ün yayınlarını yapmıştır.
    1993'te ıan hadder ii. dönem çatalhöyük kazılarını devam ettiriyor.
    650m uzunluğu,
    300-350m genişliği,
    17m yüksekliği, (belki daha fazla)
    13 yapı katı saptanmıştır.
    sürekli (750 yıl kadar) aynı kökenden halk yaşamıştır.
    halkın 3 ayrı etnik gruptan oluştuğu söylenmiştir.
    20 kuşak yaşamıştır.
    taş temel olmaksızın kerpiç duvar örülmüş, duvarlar kalın olmadığı için evlerin hep tek katlı olduğu düşünülüyor, tek ya da iki odalı, merdivenle küçük odaya (dapo odası) iniliyor.
    tabanlar bastırılmış topraktan, duvarlar badanalı ve sıvalı.
    bütün odalar bitişik ancak her odanın bağımsız duvarları var.
    meydanlar mevcut, ortak kullanılıyordu ya da çöpler atılıyordu.
    binaların çatıları ise ahşap direklerle, yan yana sıralanmış dallarla ve son olarak toprakla kapatılıyor.
    çatıdan giriş, çıkış yapılıyor.(orta anadolu'da tipik bir durum. iklimsel koşul ve savunma psikolojisi)
    çatıan bir tahta merdiven yardımıyla evin içine giriliyor.
    evlerin ilk oda bölümünde tarım için; orak, bıçak, havan ve ezgi taşı gibi her çeşit eşya yer alıyor.
    ev iki odalı ise 70-80 cm yükseklikteki bir engelden diğer odaya geçiliyor.
    esas oda her zaman boş bir mekan.
    tabandaki platformlar her binanın içinde var, ölüler bu platformların içine gömülür, gündüz platformalın üstlerine otururlar, bu platformlar 20-30 cm yüksekliktedir.
    dokuma kesinlikle var.
    odalarda mutlaka ocak var.
    sadece bir mekanda çatılara niş yapmışlar.
    bazı taşları kandil gibi kullanmışlar.
    tapınakta; hayvan başı süslemesi, kutsal hayvanları boğa(fırtına ve gökyüzü tanrısı) ve panter, duvarlarda kadın memeleri var ve kil kırılınca içlerinden kuşlar çıkıyor, ana tanrıca, siyah-kırmızı boyalar duvarlada, platformlar üzetine armağanlar bırakılıyor.
    çatalhöyük'te gerçek sanatçılar var.
    duvar resimleri çok fazla uygulanıyor.
    en iyi ve en zengin tabaka 6.-7. tabakaların a ve b evresidir.
    mellaart çok tapınak var diyor fakat bodder az tapınak var diyor.
    mellaart'a göre; duvarlarda çok zengin resimler, kabartmalar veya platformlar kısa parçalar olması ve kille boynuzların ankastre edilmesi bu binaların kült binalar olduklarını gösterir.
    duvarlarda hayvan başları veya kille kapatılmış ya da yapılmış figürler vardır.
    ana tanrıçanın simgesi panter(aşk, doğurganlık ve bereketin simgesi) ve leopar.
    baş tanrının simgesi ise boğa (hava tanrısı) dır.
    kolları ayakları yukarı bakan, göbek kısmı dairelerle süslü figürleri kabartma olarak tapınaklara yapıyorlar.
    geometrik duvar resimleri mevcut.
    boğayı avlayanların bellerinde leopar kürkü var, avlarken yabani atları kullanıyorlar, silahlarla avlanmaya çalışırken bir sahne resmedilmiş.
    kırmızı (yaşam, canlılık) ve siyahı (ölümü) çok seviyorlar. beyazı pek sevmiyorlar. yeşil, mavi ve sarı çok ender olarak var.
    akbabaların başsız insanlara saldırdığı tasvir edilmiş.
    figürin sanatı çatalhöyük'te başarılı ancak hacılar'da daha başarılı.
    figürinler 25-30 cm uzunluğunda ya da daha küçük.
    evin kutsal eşyaları; kemik kaşıklar, tokalar, tutamaklar ve mühürlerdir. (neolitik için belirleyici özellikler)
    steatopik (koca memeli, koca popolu ve abartılı kadın figürini) 2. tabakaya ait bir silonun içinde bulundu.
    fodder döneminde iki başlı kadın figürini bulunur.
    çanak çömlek üretmeyi pek beceremiyorlar. (tabakalar boyunca pek az rastlanıyor)
    az olan çanak çömler en alttan yukarıya doğru gri, bej, kırmızı renkli görülür ve formları gayet basittir. daha çok depolama amaçlı.
    çanak çömlek yerine çok fazla sepet, tahta kap, ve tulum kullanıyorlar. bu sebeple kilden kap yapmayı fazla benimsemediler.
    bir görüşe göre beldibinden kap yapımı tekniği getirmişler denir.
    obsidyenden ayna ve takılar yapılmıştır.
    erkek ölülerin yanına yumurta koymuşlardır.
    mühürler; mülkiyet ifade eder, bir yerde ticaret varsa ya da ortak zenginlikleri veya kamuları varsa orada mutlaka mühür vardır, arada yazı öncesi toplumlarda da mühür kullanılıyor (kadınlar ortak yaptığı ekmeklerde kendi ailesinin ekmeğini belli etmek için bir mühürle işaretleyebilirler deniliyor), çatalhöyük mühürcülük bakımından en önde gelen kültürdür.
    kemikten; çatal, kaşık , toka, kemer, olta iğneleri yapılmıştır.
    çatalhöyüğün en güzel buluntusu tutamağı yılan başı ve gövdesinden oluşan hançerdir.
    yüzlerce ve binlerce boncuk bulunmuş (mezarlar dahil)
    obsidyen yatakları (hasandağı) ve bölgesidir. atölyeleri var ve ticareti yapılıyor, çok da güzel işleyebiliyorlar.
    ölüler, özellikle platformların altına gömülür.
    kuzey; duvarda erkek , güney ve doğu; duvarda kadın mezarları yer alır.
    6. tabaka evlerinde 229 mezar var.
    6. tabaka tapınaklarında 3 tane mezar var.
    bulunan 400 iskeletten 111 tanesinin kırmızıya boyandığı görülmüştür.
    rahip ve rahibelerin mezarlarında; obsidyen aynalar bulunur.
    erkek mezarlarında; hançer, ev aletleri, yumurta ve tahta kaplar bulunur.
    sepetin içine konmuş insan iskeletleri bulunmuştur.
    bazı evlerde çok fazla gömü bir arada yani istiflenmiştir. iskeletler platformun arkalarına itilip yerine yenileri gömülmüş.
    kırmızıya boyanmış kafatasının olması bir ata kültürünün olduğunu gösterir.
    melaart döneminde; kadınlar 24-30 yaş, erkekler 35 yaşlarına kadar yaşarlar. çocuklar ise malaya(sıtma) 'dan ölmüştür. (kafataslarının kalın olmasından anlaşılır.)
  • avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişin ilk dönemlerine rastliyor çatalhöyüğün kuruluşu. sokak kavramı yok, evler arasında damdan dama geziliyormuş eve damdaki açıklıktan girilip çıkılıyormuş. ölülerini evlerin altına gömüyorlar gömdükçe evin yan duvarlarını yıkıp o molozla tekrar üstüne yapıyorlarmış. yüzyıllar içinde kat kat gömü olmuş ve arkeologların belirttiğine göre şehir böyle böyle 21 m yükselmiş. tasvirlerden anlaşıldığı kadarıyla etrafında arada patlamaların olduğu volkanik bir dağ * varmış. yolunuz düşerse gidin kuzey ve güney olmak üzre iki kazı alanı var. güney kazı alanında arkeologların 50 yıllık çalışması sayesinde 1300 yıllık değişim gözünüzün önünde. mö 7200 ile mö 5900 lü yıllardaki evler aynı anda gözünüzün önünde. 1 saatlik zamanınızı ayırırsanız detaylı gezebilir bilgilenebilirsiniz. girişteki deneysel evi mutlaka görün; o zamanki malzemeye standarta göre tasarlanmış örnek ev bir fikir veriyor gezinin başında. unesco dünya mirasları listesinde bir yer sonuçta; bizim sahip çıkacak,araştıracak halimiz yok tabii avrupalılar gelmiş merak duymuşlar,mesailerini harcamışlar. biz avm inşaatlarından anlarız ne o öyle yok diş fırçasıyla kazı yok laboratuara gönder yok radyokarbon tarihleme yöntemiyle tarihini belirle falan geçmiş geçmiştir canikosu avm ye gitsin. (bkz: james mellaart) (bkz: ıan hodder)
  • çatalhöyük'ün yakınlarındaki boncuklu höyük'ten çıkarılan 9-10 bin yıllık mezarlardan elde edilen otozomal dna sonuçları günümüz sicilya ve sardinya popülasyonlarındaki ile benzerlik göstermekte. bu da ilginç bir bilgi olarak bulunsun.
  • geçtiğimiz hafta görme fırsatını yakaladığım, dokusuyla beni büyüleyen prehistorik yerleşim birimi. 9000 yıl önceki insanların yaşam tarzını irdeleme fırsatını yakalamak bana büyük bir zevk verdi. bu insanların yemeklerine tuz katarken kullandıkları tuzluk, saçlarını tararken baktıkları ayna, süslenmek için taktıkları bilezik kolye, evlerini süslemek için duvarlara yaptıkları süslerin günümüz insanının yaptıklarından hiç de farklı olmadığını görünce dumura uğradım. bu durum insanoğlunun doğasında gerçek bir estetik anlayışının yattığını gösteriyor.
    bunun yanında höyüğün bulunuş hikayesi oldukça tesadufidir. koyunlarını otlatan bir çobanın altındaki zeminin aniden çökmesiyle, çoban hemen görevlilere haber verir. james mellaart'sa arkeolojik araştırmalar için buraya gelir. neolitik bir yerleşim birimi olduğu anlaşılır. kazılar halen daha sürmekte. kazıların gösterdiğine göre insanlar vahşi hayvanlardan korunmak için evlerini yerin derinliğine doğru olacak şekilde kat kat yapmışlar. evlere tavandan giriliyor ve pencere yok. fırının dumanınını dışarı vermek için fırını tavandaki açıklığın hemen altına yapmışlar. haliyle dumanın bir kısmı içerde kaldığı için göz rahatsızlıkları ekseriyetle fazlaymış.
    arkeolojiye ilgi duyan herkesin gidip görmesini tavsiye ederim.

    edit: katları yerin derinliğine doğru değil, ölüleri bulundukları kata gömüp ev dolunca yeni evi bir üst kata çıkarak inşa ediyorlarmış. hatamı farkettirdiği için kartalkondu'ya burdan teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
  • akp'nin şansızlığı baraj yapıp suyun dibine gömemeleri, ellerinde imkan olsa çatalhöyük'ün çoktan içine etmişlerdi. kısmet değilmiş.
  • sakinlerinin medeniyet konusunda çok ileri olduklarını bugüne kadar elde edilen kalıntılardan bile anlamak mümkündür,
    geçtiğimiz günlerde ele geçen kalıntılardaki tuzluk buna örnek verilebilir,tuzluğun ağzı tuzun belli bir yönde dökülmesi ve ziyan olup
    saçılmaması için dört taraftan sarılmıştır,bu küçücük,önemsiz,gereksiz ayrıntı bile o bölge yerlilerinin zamanında nasıl bir medeniyette
    yaşadıklarına ve ergonomi konularına ne kadar hakim olduklarına dair ipucu vermektedir.

    edit:fotoğraf için özür dilerim silmişler.
    http://imggaleri.hurriyet.com.tr/…lar\d30103501.jpg
  • milattan once 6000 yilina dayanan cografi cevresinin obsidiyen merkezi, erken arkeolojik site.

    kazilarda bolca domuz, inek ve bugday kalinti ve fosiline rastlanmasi catalhoyuk'u onemli erken evcillestirme siteleri*arasina sokar. arkeolojik bulgular anadolu ve mezopotamya civarinin butun obsidiyan ihtiyacini bu merkezden karsiladigini, ve degisik topluluklar arasinda yogun bir degis tokus aginin o donemde olusmus oldugunu gosteriyor.

    arkeoloji literaturu acisindan bir diger onemli nokta catalhoyuk'un sehir ozelligi gosterip gostermedigi hususunda. boyutlari acisindan benim diyen bir cok sehirden buyuk olmasi ilk onceleri ilk sehir oldugu kanisini dogurmus. gelgelelim kazilar ilerledikce, yerlesimin ortak bir meydani veya kamusal mekani barindirmamasi, catalhoyuk'un sehir ozelligi gostermedigi ve donemi gozonune alindiginda aslinda kocaman bir koy oldugu fikrinin agirlik kazanmasina sebep olmus. ayrica hemen butun erken sehir yerlesimlerinde gorulen surlarin, catalhoyuk'te bulunmamasi da bu gorusu destekler nitelikte.

    kazilar ilerledikce dediysek de o kazilarin cok da bir yere ilerlemedigini, 50 yilda sitenin sadece %6'sinin gunyuzune cikarildigini da belirtmekte fayda var sanirim.

    yavas kaz sacin basin dagilmasin lafini biraz fazla ciddiye almislar tahminen.
hesabın var mı? giriş yap