• acemide cavus olunca sizi ozel brifing odalarinda toplayip, emrinize tanklar, askerler verilip "hadi asker sana guveniyoruz git yunanistan'ı al gel diyecekler" hissi hakimdir. lakin torenle cavus rutbenizi aldiktan sonra gorev mahalinize dondugunuzde komutaninizla aranizda soyle bi diyalog gecer:

    -komutanim cavus oldum
    -hayirli olsun
    -saolun komutanim
    -..
    -..
    -..
    -baska bir emriniz var mi komutanim
    -yok
  • rütbe olarak bakıldığında onbaşıdan yüksek olsa da, ismin kulağa gelişi açısından bakıldığında onbaşı daha bir karizmatik durur. türkçe'mizde olduğu gibi ingilizce'de de durum böyledir. hemen inceleyelim:

    onbaşı: sanki yüzbaşı'nın bir kademe aşağısı gibi.
    corporal: sanki colonel'ın bir kademe aşağısı gibi.

    çavuş: ne sikimin başı.
    sergeant: what my fuck's head.
  • astından üstüne tüm subaylar tarafından yenir bu. işlerine gelince nöbetçi subaylığına, o geceki takım komutanı mevkisine kadar yükseltilip işlerine gelmeyince erden ne farkın var ki denilip kamyondan mal indirmede faydalanılır. kısacası askerde amelelikten komutanlığa geniş bir yetki yelpazesinde görev yapabilir.
  • + yaaaee çavuş ben mi bu saatten sonra yaaee!!
    - sen tabi canım kardeşim, hadi bakalım soldan soldan..

    hadi öyle bir hata yaptın, askere gittin. ki yapabiliyosan kısasını yap, imkanın varsa daha kısasını yap. yapabiliyosan hiç gitme. ama oldu ki, askere gittin, çavuş olma. mıntıka yaptır, içtimayı al, komutandan fırça ye, üst devrelerle papaz ol, alt devrelerle papaz ol, kendi devrelerinle papaz ol. bir süre sonra ruh hastası bir piskopat olarak ortalıkta dolaşıyosun.

    + yaae çavuş ben fırında yatıcam, idare et beni.
    - olum komutan manyak biliyosun, sonra bana kayıyo, gel içtimaya.
    + yaae idare et işte kanka.

    ...

    komutan: lan çavuş nerde bu eksik adam.
    - fırında galiba gomtanım.
    k: ne demek lan fırında? komando dansı vaziyeti aaaaaallll. çeeek!
    - biiiiiirrr... ikiiiii... üüüüççç.. ananıııısssskkiiii...

    ilerleyen zamanda..

    +yaaee çavuş benim fırında işim var düş beni içtimadan.
    - senin ağzını yüzünü zkherim, gelincek lan o içtimaya, dinime imanıma dağıtırım o fırını!
    - tamam be, idare etsen ölür müsün yaaeee..

    herkese, herşeye, her zaman atar gider yapmak..

    + çavuuuşş!
    - ne var amnagoyyim ne var lan yine!
    + çay ister misin dicektim ya bu ne sinir çavuş?
    - istiyom!

    (bkz: ben mi yapayım)
  • eğer kısa dönem askerseniz ve gittiğiniz bölükte sizden başka çavuş yoksa beş ay boyunca isminiz yerine geçen kelimedir. bir müddet sonra o kadar alışırsınız ki sanki daha önce hiç isminiz olmamıştır. ayrıca antepli bir erin ağzından çavış olarak kullanıldığı da duyulmuştur.
  • "tzaousios" (çavusios) adıyla doğu roma imparatorluğu'nda da hem bir askeri rütbe hem de bir saray unvanı olarak kullanılmış türkçe sözcük ve askeri rütbe.

    çavuş sözcüğünün kökenine bakıldığında göktürkler'e kadar gitmek gerekiyor. orhun yazıtları'nda da geçtiği bilinen çabış unvanı muhtemelen ulak ya da vezir gibi manalara gelmekteyken sözcüğün kökeni olan "çabmak" fiili ise "haykırmak, bağırmak, sesle çağırmak, haber vermek" gibi hem birbirine yakın hem de birbirinden farklı anlamlara gelmektedir. göktürkler ve uygurlar'da kullanıldığı bilinen bu rütbenin daha sonra "dûrbaş" adıyla gazneliler ve iranî devletlere geçtiği de tarihçilerce ifade edilmektedir.

    (bkz: pers rönesansı/@ncpzbsn)

    doğu roma imparatorluğu'na dönecek olursak; kuvvetle muhtemel malazgirt sonrası anadolu'nun hızlı türkleşmesini takiben sözcüğün yunanca sesletilmiş versiyonu olan "tzaousios" ifadesi imparatorlukta günlük kullanıma girmeye başlamıştır. bu unvana sahip bilinen ilk doğu romalı asker konstantinos margarites'tir. kendisi, bugün kabaca balıkesir ve çanakkale yöresine tekabül etmekte olan neokastra theması içerisinde çok hızlı yükselen bir asker olarak üstün hizmetler vermiş ve bu başarıları da dönemin iznik imparatoru ioannes vatatzes'in kulağına gitmiştir. margarites'i iznik'e çağırtan imparator, tarih araştırmacısı mark bartusis'in belirttiğine göre bu askere "megas tzaousious" yani "büyük çavuş" unvanın bahşetmiş ve kendisini sarayına aldırmıştır. margarites'in ve daha sonraki çavuşların saray içerisinde tam olarak nasıl bir görev üstlendikleri net olmasa da kuvvetle muhtemel askeri bir görev ifa ettikleri ve kelimenin etimolojik kökeninden hareketle tahminen saray ile thema birlikleri arasındaki iletişimin verimli bir şekilde sağlanması gibi bir misyona sahip oldukları speküle edilebilir.

    iznik imparatorluğu, paleologos hanedanı önderliğinde yeniden konstantinopolis merkezli doğu roma imparatorluğu'na evrildiğinde de kullanılmaya devam eden bu unvanın bilhassa 14'üncü ve 15'inci asırlarda ise saraydan ziyade imparatorluğun uzak toprakları olan despotluklar bünyesinde kullanıldığını ve tamamen askeri bir terime dönüştüğünü görmekteyiz.

    14'üncü asırda bilhassa vilayetlerin idaresinde pay sahibi olan kephale ve kastrophylax rütbeli yöneticilere yardımcı olduklarını ve muhtemelen koruma tarzında bir görev üstlendiklerini anladığımız "tzaousios" unvanlı askerlerin 15'inci asırla birlikte ise neredeyse sadece mora'da görüldüğünü ve imparatorun oğlu ya da akrabası olan mora despotlarının en üst rütbeli askerleri olarak kayıtlara geçtiğini belirtmekte yarar var.

    (bkz: kephale/@ncpzbsn)
    (bkz: kastrophylax/@ncpzbsn)

    1453 sonrasında osmanlı'ya bakıldığında ise genellikle orduda nizamı sağlamakla yükümlü askeri görevlilere verildiği bilinen ve ellerinde madeni asa ya da sopalarla disiplini tesis ettikleri kayıtlarla sabit olan çavuş unvanına, 16'ıncı asrın başları itibariyle layık görülmüş 80 ilâ 100 civarında asker bulunduğu bilinmektedir.
  • etimolojisinin bağırıp çağırmaya, vatandaşa hayt huyt etmeye dayalı olduğunun anlaşılması fevkalade manidardır.

    "< tü *çağ-/*çaw- seslenmek, bağırmak, haykırmak " çağır-
    ———————
    • özgün anlamının bağırmakla ilgili bir görev olduğu açıktır. "

    (kaynak: nişanyan etimolojik sözlük) http://www.nisanyansozluk.com/
  • bahriyede üniformasının kolunda iki adet kırmızı pırpır bulunan asker.
  • ezginin günlüğünün istavrit albümünden bir şarkı.

    sözleri:
    cigarası sönmüş bir elinde
    bakışında sevdalar
    cigarası sönmüş bir elinde
    içinde bir efkar

    böyle değildin yıllar önce sen
    gülüşünü bakışını aldı mı rüzgar
    böyle değildin yıllar önce sen
    gülünü, dalını kırdı rüzgar

    çık yollara şarkı söyle
    ne hale geldi dünya böyle
    unut olanı ver elini oyna
    gülüşünü, bakışını, ceketini topla
    geriye kalan acınası dünya

    yeni bir umut yok bu yerlerde
    bırakmadın gittin
    yeni bir ışık yok bu yerlerde
    güneşini tükettin

    böyle değildi dünya evvelden
    gülüşünü, bakışını, ceketini al git
    çare yok artık soldu bu bahçe
    suçunun yükünü kim alır şimdi

    bu ışıksız gün senden kaldı
    bu yeşilsiz dal senden kaldı
    unut olanı, ver elini oyna
    gülüşünü, bakışını, ceketini topla
    geriye kalan acınası dünya

    bir de göksel baktagir konuşur kanunuyla, kanun dışı bir lisanla.
  • kısa dönem askerlik yapanların aldığı rütbe. erden onbaşıdan farkı başlarda çok yok gibi gözükse de bulunduğunuz kışla disiplinli bir yerse çavuş olmanın avantajı çok oluyor.

    şimdi anti-militarizm filan diyoruz, devlet şöyle böyle diyoruz ama devlet okumuş adamını askerde korumak için çareler bulmuş. seni eratın arasına salıyor ama ezilmeyesin diye çavuş rütbesini de veriyor.

    onbaşılar mesela o kadar sallanmıyor erat içinde. onbaşıyla erin farkı asker arasında pek yok. ama çavuş gördü mü adam belli bir mesafeyle yaklaşıyor ki o da aslında çok iyi bir şey. misal daha çavuş rütbesini takmamışken "poşet poşet" diye kendince eğlenen adamlar çavuş olduktan sonra "çavuş sigaran var mı" diyor en fazla.
hesabın var mı? giriş yap