• işkil dolu bir kelimedir. beyaz eşya firmaları ve bankalar bayılır bu kelimeye. en cazip fiyatlarla. indirim yok taksit yok ne cazipi ulan? ölçüsü ne bunun? en cazip bedavadır benim için. bankalarda da faiz için kullanılır genelde. cazip taksit. kaç cazip abi? 3'mü 5'mi? bişey söyle. kafayı yiycem.

    (bkz: dan başlayan fiyatlarla)
  • bana sorulacak olursa -kim neyi soracak gerçi- dilimizde yer alan en tehlikeli kelimedir. çok yere çekilebilen bir anlama sahiptir. özellikle reklam ve pazarlama alanında istismar edilmektedir.
  • "bu vesileyle, cazip olabilecek şeylerin bile zeka içerdiklerinde popülerliklerini yitirdikleri örneklenmiş oluyurdu." thomas mann - doktor faustus

    [ilk geceyi hatırlıyorum. o zaman zeltergasse'de, bir elbise mağazasının karşısında oturuyorduk, mağazanın kapısında sürekli bir tezgahtar kız olurdu. (...) berbat roma hukuku'nu ağzımda gevelerken pencerenin önüne gelince dururdum, nihayet işaret dilini kullanarak iletişim kurduk. akşam saat 8'de onu alacaktım ama akşam yanına gittiğimde orada başka biri daha vardı. ama hiçbir şey fark etmedi, zaten her şeyden korkuyordum, adamdan da korktum, orada olmasaydı yine korkacaktım ondan. kız adamın koluna girmesine rağmen bana onları takip etmem için işaret etti. bu şekilde scützeninsel'e kadar geldik, orada bira içtik, ben yan masada oturuyordum. sonra kızın evine doğru yürüdüler, ben yavaşça arkalarından takip ettim, ev et pazarının oralardaydı. orada adam ayrıldı, kız koşarak eve girdi, çıkması için biraz bekledim, sonra kleinseite'de bir otele gittik.

    otele gelmeden önce çok cazip, heyecan verici aynı zamanda da tiksindiriciydi, otelin içinde de farklı değildi. sabaha doğru karlsbrücke üzerinden eve yürürken hava hala sıcak ve güzeldi, mutluydum çünkü sürekli keder içinde olan vücudum en sonunda biraz huzur bulmuştu, ayrıca bütün bu olan biten göründüğü kadar tiksindirici de değildi. sanırım iki gece sonra kızla tekrar buluştum, ilk seferki gibi her şey aynen tekrarlandı, ama hemen akabinde yaz tatili için ayrılmak durumunda kaldım. kasabada bir kızla arkadaşlık edip zaman geçirince prag'daki tezgahtar kızın yüzüne bir daha bakamadım, onunla bir daha hiç konuşmadım, benim can düşmanım olmuştu (sadece benim açımdan), aslında sevecen ve iyi huylu bir kızdı. neler olduğunu anlamayarak gözleriyle beni takip ediyordu. kızın otelde belli belirsiz çirkin bir hareket yapmasına (sözünü etmeye değecek bir şey değil) rağmen düşmanlığımın tek nedeninin bu olduğunu söylemek istemiyorum (aslında tek nedenin bu olmadığına eminim) ama bunlar hafızama kazındı. o an bunların hiç aklımdan çıkmayacağının farkındaydım ve aynı zamanda kalbimin derinliklerinde bu çirkinlik ve müstehcenliğin dünyanın vazgeçilmez bir parçası olduğunu, (kızın belli belirsiz bir hareketine ve önemsiz bir sözüyle) beni bu kadar büyük bir güçle otele sürükleyen şeyin tamamıyla bu çirkinlik ve müstehcenlik olduğunu anladım ya da anladığımı sandım, aksi takdirde kalan tüm gücümle buna karşı koyardım.

    o günden beri bu anlayışım değişmedi. yıllardır böyle bir hazla karşılaşmamış olan bedenim, en iyi durumda bile belirsiz bir koku, biraz kükürt ve bir parça cehennem ifade eden bu çok özel, önemsiz, iğrenç duyguya olan özleme savruldu. bu dürtü, sebepsiz bir şekilde müstehcen olan bu dünyada, lüzumsuzca sürüklenen, amaçsızca gezinen ölümsüz yahudi'den bir şeyler taşıyor gibi.] franz kafka - briefe an milena

    (bkz: cazibe), cezbe, incizap
  • (bkz: cezbetmek)
  • alımlı. elverişli, uygun. flörtöz.
  • cekici sifatinin "ko$ul" icin kullanilani.. insanlar icin kullanilmaz..
hesabın var mı? giriş yap