• 92-95 arası bi zamandı (o dönemde oturduğumuz evi hatırlıyorum sadece, o nedenle sene konusunda hatırladığım bu kadar) trt'de bi yarışma programı vardı, 2-3 dakikalık bir sahne oynanıyordu, orada sanat yönetmeni gibi hataları buluyorduk. çok iyi hatırlıyorum hatayı ben bulmuştum, bir sahnede adam kütüphaneli divanda otururken arkasında çalar saat vardı, sonraki sahnede orada bir vazo duruyordu.

    ödül de merdaneli çamaşır makinesiydi. annemle izlerken ben bulup zıplayınca sanki o akşam adamlar eve çamaşır makinesi getirecek gibi hissediyordum. işten gelir gelmez babama anlattım, o da hevesimi kırmadı bana defterden kopardığım bir sayfaya yazdırıp gönderen kısmına da kendi adını yazdı yolladı, 18 yaş muhabbeti.

    çekiliş şu şekildeydi, bir sonraki bölümde mektuplar dev bir leğene konuyor, oradan bir mektup çekilip açılıyor, cevap doğruysa ödülü kazanıyordu. annemle tv başında yerimizi aldık, adamın kullandığı replik de hala aklımda: "şimdi seyircilerimizin mektuplarını güzelce harmanlıyoruz". "anne bizimkini harmanlasın yaaa!".

    oha lan, babamın adını soyadını okudu. annemle ben bi an birbirimize baktık. açtı mektubu okudu, dikkatli izleyicisini (yani beni, ehe) tebrik etti.

    babam ertesi gün görüştü, adres teyidi falan yapıldı. 20 gün kadar sonra kamyonetle makinemizi getirdiler. o güne kadar leğende çamaşır yıkayan annemin ağladığını gördüm.

    ben de bir ay falan her yerde "ben var ya anneme çamaşır makinesi kazandırdım" falan diye dolandım.
  • köyümün festivalindeki çekilişten leğen kazanmıştık. çok duygusal anlardı. annem: "koş oğlum git al!" dediğinde herkesin arasından sıyrılıp kürsüdeki adamın yanına çıkmıştım.. herkes bana bakıyordu. hayalimdeki leğene kavuşmak üzereydim.. teyzem, abim, annem, ananem... herkes ama herkes benim o leğeni iki elimle tutup adeta bir ülkenin bayrağı gibi taşıyor oluşuma şahit oluyordu. mikrofonu elime aldığımda ağzımdan şu cümleler dökülmüştü: "ben.. biz bugün sadece bir leğen değil, çok daha fazlasını kazandık.. köyümüzü!" teyzem, abim, annem, ananem... herkes ama herkes beni alkışlıyordu.
  • blue jean'den, 23 eylül 1993 michael jackson istanbul konseri'ne kazandığım bilettir efenim en kıymetlisi.

    yaş 15, deli bir michael hastasıyım ve o yıllarda istanbul'da oturmuyoruz. annem konser sabahı beni istanbul otobüsüne bindirdi, otogardan teyzem teslim aldı, akşam teyzemle konsere gittim ve ertesi sabah tekrar otobüse binerek eve döndüm.

    o yılarda oturduğumuz şehirdeki sinemaya film dahi gelmezken bu konser hayatımda gittiğim ilk konserdi, üstelik stadyumdaydı ve üstüne üstlük mj konseriydi. varın o sonsuz mutluluğumu siz düşünün :)

    ne blue jean'i unuturum sırf bu yüzden, ne de annemin o büyük anlayışını ve hoş görüsünü...
  • yaz boyunca çalıştığım parayla bisiklet almıştım. ertesi gün migros da yapılan bisiklet çekilişini kazandım. durduk yere iki tane bisikletim olmuştu.

    hani zar zor bir sevgili bulursun ardından şansın açılır muhabbeti var ya aynısı *.
  • bin9yüz90 yılında arkadaşıma omodan şahin çıktı (araba olan) hala kullanıyor lavuk
  • yıl 1982. elektronik'e meraklıyım. kendi imkanlarımla amfi yapmak istiyorum ama para yok.

    ege bölgesinin en büyük yerel gazetesi sayılan yeni asır'ın her hafta düzenlediği "top nerede" yarışması vardı.
    bir futbol maçı enstantanesinde fotomontajla topu yok ediyorlar.

    o zamanlar photoshop vs. yok tabii. (pc bile yok) çok dikkatli bakarsan fotomontajı fark ediyorsun. amiral battı gibi ilgili kareyi belirleyip doğru cevabı posta ile yolluyorsun.

    ben her hafta cevabı bilip yolluyorum ama bir bok çıkmıyor. ama inatla postayı yolluyorum.
    neyse bir gün gazeteye baktım ki en büyük ikramiye 25.000 tl bana çıkmış. o parayla hemen kendime elektronik malzemeler alıp amfi'mi tamamlamıştım. benim için çok büyük mutluluktu.
  • 2000 yılında cemaat dershanesinin iftar yemeğinde test kitabı seti kazanmıştım.

    mübarek bir insan olduğum o zamandan belliydi.
  • şirkette yapılan bir yılbaşı çekilişinde, katılan 40 kişi, hediyelerin biri kırıldığı için verilecek hedie sayısı 39 adetti. bununla ilgili bir sürüde espri yapıldı. hatta geyik ilerledi ve genel müdür, kırılan hediye yerine bir şey almadan şirketin en şanssızı seçilsin dedi, gülüştük.

    işte o çıkmayan kişi benim. bana amorti bile çıkmaz. sıfır aldığım araba benzin olmadığı için, benzin istasyonuna bile gidemedi de, yolda kalmayı başardım.

    yetişkin olunca hep chp'ye oy verdim.

    kimse bana şans, çekiliş filan demesin, çok kızarım arkadaş.
  • bi dönem coca-colanın teneke kutularında bedava çıkıyordu.hani açma halkasını çekince böyle üçgen parça gelirdi.işte bir yaz halam yüzmeyi öğrendiğim günün ertesi günü sahile gelirken bana hergün getirdiği ekmek arası peynir domates üçlemesini yapmış yanında da hediye olarak teneke kola almıştı.işte o gün başlayan bedava kola döngüsü tam 1,5 ay sürdü.bütün tatil bedava içmiştim.

    bittimi bitmedi.eve döndükten sonra son kalan bedavayla kola aldım ve her çocuk gibi kutuyu bükmeye başladım.ve gördümki bu tenekenin alt kısmında o bedava yazılarından 9 tane var.herhalde makine hepsine birden basıyor yazıyı.konserve açacağıyla açtım,keskiyle düzelttim,yerlerden açma halkaları topladım.sonra sürekli farklı bakkala gidip abi açarken kırıldı dedim bir süre daha bedava içtim.

    o zaman bakkalda nası olsa bunu verip başka alıyor haram değildir diye düşünmüştüm,sonra öğrendimki zaten coca cola israilinmiş.iç gitsin dedim.
  • iş yerinde bir abi vardı. güvercin meraklısı. arada anlatır dururdu güvercinleri falan. hatta bunların yarışları ve mezatları var dedi. bir akşam çıkışta mezata gidiyorum gelsene dedi.

    gittiğimiz yer bildiğin kahve ama her yer güvercin kafesi. neyse mezat falan yapıldı. sonra adamın teki geldi kupon alcanız mı çekiliş için diye sordu. baktım 500 civarı rakam yazılı kağıt var. abi al lan bir tane dedi.
    abi burda 40 kişi var, yarısı anca aldı, 500 rakamdan kimseye çıkmazsa ne oluyor para dedim. kahveye kalıyormuş.

    neyse aldım bir rakam. ama nasıl heyecanlıyım. sanki ne çıkcaksa, gerçi onu da sölemediler daha.

    adam torbayı karıştırdı. benim rakamı bağırdı. aha bende diyerek zıpladım yerimden. bizim abi de dahil kahvenin çeşitli yerlerinden birden 'siktir lan, yalancı' sesleri yükseldi.

    bileti gösterdim. adam güvercin mi yem mi diye sordu. yemi alıp güvercinlere dağıttım sonra.

    hayatımda kazandığım ilk ve tek çekiliş bu oldu.
hesabın var mı? giriş yap