• allah da kendisini yaratmış ama takip etmemiştir. biz bişey diyo muyuz?*
  • başı bedeninden ayrılarak öldürülen münevver karabulut'un ailesi için ayşe arman'a 'e takip etselermiş kızlarını' diyebilmiş istanbul emniyet müdürü. (bkz: ya ben lan neyse bişey demiyorum)

    ayşe arman'la cinayetle ilgili yaptığı telefon görüşmesinin ilgili bölümü şöyle:

    ...aa: 54 gün oldu aileye bilgi verilmiyor. neden?

    cc: ekiplerimi onlara yollamadığımı nereden biliyorsunuz?

    aa: çünkü onlarla konuşuyorum.

    cc: kızlarını neden takip etmediklerini de söylediler mi size?

    aa: nasıl yani?

    cc: e takip etselermiş kızlarını.

    aa: ama 17 yaşındaki bir kızı sürekli kontrol edemezsiniz ki!

    cc: sizin kızınız olsa, kaçta eve gelmesini istersiniz?

    ...

    kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/…11514177.asp?yazarid=12
  • kaçak çay ve sigara içenleri pkk'ya yardım etmekle suçlayan şark tipi vali. herkesi kendi gibi 20 bin lira maaş alıyor zannediyor. sayın valim; adama 750 lira maaş veriyor senin düzenin. adam sigara tiryakisi, sigara üzerine yasladığınız özel tüketim vergileri paket başına 5-6 liralara geldi. adam 8 lira veremiyor sigaraya, mecbur kaçak içiyor. çünkü kaçağı 2-3 lira civarında. "içmesin o zaman" diyemezsiniz. benim sigarayı bırakan dayım bir süre sonra tekrar başlıyor. büyük dayım bu durumu görünce "niye sigara içiyorsun" diye kızıyor. küçük dayım da "senin gibi abisi olan sigara değil rakı içer" diyor. aynı şekilde vali bizlere "içmeyin o zaman" derse bizler de "sizin gibi yöneticileri olan halk değil sigara rakı içer" deriz.
  • istifası için imza kampanyası açıldı ya; etkili görevi nedeniyle o kadar çok siyasetçinin "rica"sını yerine getirmiştir ki, istifası kabul edilmez ödüllendirilir. doğu illerinden birine de vali yapılır.
    sonra, ilk seçimler arefesinde meclis'e gelmek üzere görevinden istifa eder..
    *
    osmanlı'dan beri kamuda başarısızlığın cezası yoktur. iktidara yakın duramayanların sadece, defteri dürülür.
  • münevver karabulut cinayeti ile ilgili , ayşe arman' a ailesi için "e takip etselermiş kızlarını" şeklinde bir cümle sarf edip, kızlarının canice öldürülüp, kafasının testere ile kesilip değersiz bir şey gibi çöpe atılmış olduğunu unutan, ve bunu da sanki hak etmişler gibi konuşmaları ile kanımı donduran emniyet müdürü. o konuşmada geçen bir kaç cümle ile nasıl bir zihniyete sahip olduğunun hemen ipucunu veriyor. işte bu da bizlerin eminiyetini sağlamak ile yükümlü bir kişi. kendisinin adalet kavramı bu şekilde işliyorsa eğer daha da söylecek şey bulamıyorum.
  • münevver karabulut'un ailesine yönelik vicdandan yoksun sözleri sayın cerrah'ın ilk vukuatı değildir ve kamuoyu tepkisiyle istifa etmesi sağlanmadığı sürece de son vukuatı olmayacaktır ne yazık ki.

    istanbul’un güvenliğinden sorumlu celalettin cerrah’ın bazı icraatlarından örnekler:

    - 6 mart 2005'te beyazıt'ta 8 mart dünya emekçi kadınlar gününü kutlamak için toplanan kadınlara bir temiz sopa atıldı, ağzı yüzü dağıtılan 65 kadın yaka paça gözaltına alındı.

    - cerrah’ın 28 kasım 2005’te savaş ay’la yaptığı söyleşi de ibretlikti. cerrah "eşim de kızlarım da iyi silah kullanır. ilkokuldan beri ateş etmeyi öğretirim çocuklarıma. ateş etmek rahatlatır insanı. patlayan tabanca sesi huzur bizim gibilere. stresini alır" diyordu. aynı sıralarda kendisinin başında bulunduğu emniyet teşkilatı, bireysel silahlanmanın önlenmesi ve özellikle 18 yaşın altındaki çocukların silahlardan uzak durması için kampanyalar düzenliyordu.

    - 3 nisan 2006'da düzenlenen 'barbie' operasyonunda 20 kadar manken ceza kanununda suç olmayan bir fiilden dolayı gözaltına alındı üstelik gözaltına alınanlar insanlık onuruna hiç uygun olmayan şekilde teşhir edildi. gelen eleştrilere cerrah, “polisimiz namuslu kişileri afişe etmez” ve “halkımız kimin namuslu olup kimin olmadığını biliyor” gibi iki vecizeyle karşılık verdi.

    - aynı yıl 30 ağustos’taki zafer bayramı töreninde lübnan’a asker gönderilmesini protesto eden dört üniversiteli linç edilmek istendi. cerrah linç girişimi için "güzel tepki" karşılığını verdi.

    - 1 mayıs 2007’de istanbul’da tam bir polis terörü estirildi, işçileri taksim'e sokmamak uğruna öyle akla zarar önlemler alındı ki kent felce uğradı, insanlar işlerine gidemedi, 12 milyonluk metropolde adeta hayat durdu. halka ve göstericilere terörist muamelesi yapıldı. onbinlerce kişi üst aramasından geçirildi, binlerce eylemcinin yanı sıra olayları görüntülemek isteyen basın mensuplarına ve sıradan vatandaşlara dayak atıldı. yoldan geçen turistler bile renkli kıyafetleri nedeniyle eylemci sanılarak dayaktan nasibini aldı. 800 kişi gözaltına alındı. cerrah eleştirilere “provokatif eylem olabileceği istihbaratını aldık” yanıtını verdi.

    - 1 mayıs 2008’de aynı istihbaratın bir kez daha alındığı anlaşıldı. polis, sabah saat 06.30'da, 'düşmanı uykuda etkisizleştiriyoruz' dercesine disk genel merkezi binasına saldırdı. işçiler saat 09.30-10.00 arası buluşacaktı, bu saate kadar polis defalarca genel merkeze saldırdığı gibi, binaya yaklaşan gruplar da dayaklardan ve tazyikli sudan payını aldı. polisin hiçbir ölçü tanımadan kullandığı silahlarından biri de gaz bombasıydı. yaklaşık 1500 kişinin bulunduğu disk binasına yönelik ilk saldırıdan başlayarak, eylemle ilişkili ilişkisiz herkese bomba atıldı. hızını alamayan polis, şişli etfal hastanesi'nin bahçesine kaçan eylemcilerin arkasından, biri acil servise, biri hasta çocukların da bulunduğu bölgeye, iki defa bomba atmakta bir sakınca görmedi. cerrah olayların ardından “olumsuz bir durum yaşanmadı” açıklamasını yaptı.

    daha detaylı araştıran cerrah’ın en az bunlar kadar vahim başka icraatlarını da bulabilir. medeni bir ülkede yukarıda saydığımız altı skandaldan herhangi biri gerçekleştiğinde derhal o ilin ve valisinin istifası istenir bizdeyse kamuoyu, hiçbir skandalın sonrasında cerrah efendinin koltuğundaki huzurunu biraz olsun bozacak bir istifa kampanyası düzenleyebilmiş değildir.

    “amaaan başımızda bu hükümet valilik koltuğunda da muammer güler gibi bir şahsiyet oturdukça istifa etse ne olacak ki, gelenin gideni aratma ihtimali bile var, boş ver gitsin” dememek gerekir. zira bunca skandala imza atan bir kamu görevlisinin istifasını sağlamak, o ülkede demokratik bir kamuoyunun varlığının tescil edilmesi demektir ki, bu hiç de azımsanacak bir iş değildir. düşündürücü olan hala hiçbir demokratik kitle örgütünün ilgili şahsın istifası yönünde bir kampanya başlatmamış olmasıdır.
  • 'hişt hemşerim gimliğini çıkar' diyerek gbt bakıp emniyet sağlamaya çalışan bir teşkilatın istanbuldan sorumlu müdürüdür. münevver karabulut cinayeti konusunda da kızlarını takip etselermiş diyerek mesleki ciddiyetini ortaya koymuştur. hırsızın hiç mi suçu yok diyemiyorum o hırsızlar için. bu deyimi bir cinayete uyarlamak, manası aynı paralelde olsa da doğru değil.

    ayrıca bildiğim kadarıyla münevver karabulut cinayeti öğleden sonra oldu. türkiye'de hangi aile öğleden sonra (gece yarısı değil) kızlarının tam olarak nerede olduğunu biliyor ya da bilmesi mümkün. sanırım celalettin müdür herkesi kendi gibi kızlarının peşine koruma polisi takabilen kişiler olduğunu sanıyor.
  • ölenin münevver karabulut değil de cem garipoğlu olduğunu düşündüğümde asla bu kadar rahat konuşamayacağını, böyle zırvalıklar yumurtlayamayacağını düşündüğüm polis. bunların mantığıyla parkta otururken polis dayağıyle ölen parkta oturmasa ölmezdi, karakola düşen ve dayaktan ölen karakola düşmese ölmezdi. münevver bir tarafını kırıp evinde otursa ölmezdi. daha uzar gider bu liste. öldülerse hak etmişlerdir. insanlar sokağa çıkmasa ne suç olur ne suçlu. ne güzel yönetilir o zaman emniyet müdürlüğü değil mi celalettin bey? salla başı al maaşı şeklinde yaşar giderdiniz.
  • başı kesilerek öldürülen kızın ailesi için takip etselermiş kızlarını diyerek zihniyetini bir kez daha belli etmiştir. 54 gündür katil zanlısını yakalayamamalarını açıklamak yerine mağdur tarafa bir kez daha saldırmayı tercih etmiştir. bir kez de o öldürmüştür kızı bu sözleriyle. merak ettiğim ben gerçekten orospu olsam, öldürülsem, katilimin bulunmasına, cezalandırılmasına gerek olmayacak mı, sırf iffetsiz olduğum için?
  • ailesiyle aynı şehirde yaşayan gencin biri arkadaşlarıyla şehir dışına gezmeye gider. yolda trafik kazası geçerir ve yoğun bakıma alınır. doktor çocuğa bakar, kendi gücünün çocuğu kurtarmaya yetmeyeceğini farkeder. karizmaya bok sürdürmemek için de çıkar çocuğa şehir dışına gitmesi için izin veren aileyi suçlar. "siz izin vermeseydiniz bu çocuk şimdi burada ölümle savaşıyor olmayacaktı" der. utanmadan, yüzü kızarmadan der bunu. aslında kendisi onurlu, bilgili, becerikli bir dokturdur da bu "sorumsuz" aile onu zora sokmuştur onun hesabına göre. yoksa kendisi işini hakkıyla yapan şerefli bir devlet memurudur.

    neyse konu komadaki hasta değil celalettin cerrah'a gelelim. celalettin cerrah, 70 milyon nüfuslu türkiye cumhuriyeti'nin ulu emniyetinin münevver karabulut cinayetinin üzerine gidecek güce sahip olmadığının itirafıdır. cem garipoğlu 14 yaşında kürt çocuğu değil ki vurasın dipçiği.
hesabın var mı? giriş yap