• bugün, yani 11 haziran, mecruhin ve mardayı askeriyeye imdat ve muavenet cemiyeti'nin, bizim bildiğimiz adıyla kızılay'ın kuruluşunun 151. yıl dönümü. e haliyle yeri gelmişken, eski bir yardım derneği çalışanı ve gönüllüsü olarak, cem seymen'in "hiç mi bir sivil toplum çalışmasına üye olayım da bir işin ucundan tutayım demez insan?" diyerek suya sabuna dokunmadan çok temiz çok konforlu saçmaladığı cümleleri için bir şeyler yazasım var.

    gazze sınırında 50 metre yanıma roket düştü, iki kere tank atışı arasında, onlarca kez çatışmanın içinde kaldım. kaç kere yolum kesilip üstüm arandı hatırlamıyorum bile.

    bir arkadaşım çad'da ilaç ve tıbbi malzeme dağıtımındaydı, iç savaş şiddetlendi, şehrin her tarafında yağmaya ve önüne geleni katletmeye başladılar. bizim elemanı fransız askerleri son anda operasyonla tankın içine alıp zor kurtardılar. kurtarılışını bütün haber kanalları canlı yayında verdi.

    erdoğan'ın somali'ye uçaklarla yandaş sanatçı götürdüğü dönemde camilerde türkler için idam fetvası veriliyordu. çok yakın bir arkadaşımın içinde olduğu ekip aracına bombalı düzenekle suikast düzenlendi. teröristler bombanın düzenek sabitleme yönünü -büyük ihtimalle tecrübesizlikten- ters ayarladığından, bomba araca değil tarlaya doğru patladı. yine de ekibin yerel şoförü hayatını kaybetti, arka koltukta oturan arkadaşım çapraz ateşe alınan aracın direksiyonuna geçip diğer 2 yaralı ile birlikte canını zor kurtardı. bu olayın haber yapılması ankara tarafından yasaklandı. daha sonra 2013'te başka bir saldırı daha düzenlendi, biri arkadaşım 3 kızılay personeli yaralandı, ve ne yazık ki yine yerel şoför hayatını kaybetti. yaralanan personellerden birisinin babası da görev başında hayatını kaybetmiş bir kızılay çalışanıydı.

    sözlükte de yazar olan canım ciğerim dostumun gitmediği afetzede ülke kalmadı. gri pasaportundaki damgalar gezegenin yakın zaman acılar tarihi gibiydi.

    bitti mi? bosna'da her gece tepesinden geçen kurşunlarla uyuyanlar, keşmir'e pakistanlılar da dahil tüm dünyadan önce gidip eşek sırtında yardım dağıtanlar, sudan'da hastanede can kurtaranlar, endonezya'da tsunami tehlikesi atlatanlar, sri lanka'da tamil gerillalarına esir düşenler...

    yani biz de iyi kötü iyilik için insanlık için çalıştık lan. yetim hakkıdır, garip hakkıdır bir kuruşu bile boşa harcamamak lazım diye nelerle kimlerle mücadele ettik. yani içim rahat söyleyebilirim ki biz "bir sivil toplum çalışmasına üye olup işin ucunu tuttuk". ama gençliğe laf eden sayın cem seymen, mesela atanmış vampirler milletin kefen parasından arttırıp verdiği bağışları yağmalarken, kızılay yolsuzlukları her gün başka bir gazeteye manşet olurken ne yaptı?

    ülkenin en önemli basın kuruluşlarından birisindesin, sosyal medya hesaplarını milyonlar takip ediyor. ortalama takipçiye hitap edecek kişisel gelişim zırvaları paylaşmaktan öte ne yaptın da insanlara akıl veriyorsun?

    akademik personel sınavlarında, memurluk mülakatlarında, okuyan eğiten kendini geliştiren gençler en yüksek notu aldıkları halde en son sıradaki torpilli adayların "sınavı kazanışını" izlerken, cem seymen sisteme karşı nasıl bir ses yükseltti? 150 kişinin başvurduğu bir sınava ilk 20'den kimsenin alınmadığı ama 149. alındığı bir ortamda gençlere omuz verip umutsuzluklarını yenmek için yanlarında oldu mu?

    sadece ve sadece kanunla izin verilmiş bir sivil toplum örgütüne üyeliği "delil" gösterilerek hapis yatanlar var lan bu ülkede. sanki finlandiya'da gençlik kontenjanı kazanmışız da onu boşa yakıyoruz gibi, öyle hariçten hariçten, tatlı su ilham vericiliğiyle tirat atmak ne kolay ya.

    yahu sen bataklığa çamur taşıyanlara ses ettin mi hiç, kokudan kaçanlara sorumsuz diyorsun. gittikleri her ülkede el üstünde tutulan bu çocuklar, bu ülkede niye insan gibi değer görmüyor hiç düşündün mü?
  • donuk zekaları kendisine tav eden populist olduğu gerçeği ayan olmuş. üzerinde çalışılmış bir imajla karşınıza çıkan bu tiplere meftun olup da ayran budalası gibi zırvalarını dinleyip vasat beyanlarında hikmet aramaya koşullanırsanız böyle hayalkırıklığına uğrarsınız işte.

    (bkz: amatörü eğlendirir)
  • artık sıkıldık şunlardan. babam işçi madenci, afedersiniz kıçımı yırttım, emek verdim, çabaladım, bölümü derece ile bitirdim, almanca ve ingilizcem vardı. noldu? geldi; yalaka biri, geçti önümüze. noldu? siyaseten torpili buldu geçti önümüze biri. koca bir hiç kaldı elimizde. sistemi sorguladım, hükümet karıştıyım diye sürekli tehdit ediliyor, şikayet ediliyorum ve hesap vermek zorunda kalıyorum. geyik muhabbeti en sevmediğim; şikayet de etmedim hiç. cem seymen'in babası belediye başkanı ve milletvekiliydi. abd'de 6 yıl yaşamış, bir eli yağda bir eli balda, hayata çok önde başlamış. baba parası ve nüfuzu ile bir yerlere gelip hayatı binbir eşitsizlikle kuşatılmış insanlara abuk sabuk üstenci tavırla akıl vermeler sıktı. sorumluluğu gençlerin üzerine atmak kolay. gençler neden umutsuz, neden fırsatını bulsa yurt dışında yaşama hayalleri kuruyor? kaç öğrenci hapiste, biliyor mu? gençler kafayı kaldırdığı anda kafalarına neyin ineceğini görüyorlar. türkiye'de genç işsizlik oranı %28.5. bir iki laf et cnn'de iktidara da görelim. "konya kadar hollanda, türkiye'den fazla üretiyor" klişe iyi hoş hadi, ama sıktı bu tarz. dört kişilik ailenin açlık sınırı 2.124?, yoksulluk sınırı 6.918? çocuk işçi sayısı da 2 milyon oldu. bunları anlat cnn'de, gençler intihar ediyor, neden intihar ediyor bunları anlat? akp'li olduğu için yatarak maaş alan torpilli gençleri anlat, hah işte onlar şikayet etmez.

    bir dosttan alıntı...
  • olur da bir gün çocukları babaları hakkında gerçek bilgileri okumak isterlerse diye başlığının altına geldiğim yandaş.

    evet çocuklar,

    ülke hatta dünya ciddi bir salgın hastalık ile boğuşurken babanız, günlerdir televizyona çıkıp halkını bilgilendirmek için tek kelime dahi etmeye tenezzül etmeyen türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanından söz etmek yerine ana muhalefet liderini eleştirdi, babanız gerçek bir yandaş.
  • mahalle karısı ağzıyla sabahtan akşama kadar olayların gerçek sorumlulularına değil, genelde en ilgisiz aktörlere saydıran, bu şekilde kendisini "olası risklerden" koruduğunu düşünen zavallı durumdaki acınası tipleme..
    zevzekliğin resmini yap deseler, bunun çirkin suratını gösteririm.
  • çok konuşmaması gereken kişi. herkes hayata milletvekili ve belediye başkanı çocuğu olarak gelmiyor. kendisi de hiç şüphesiz bunun ekmeğini yemiş ve kendi yolunu yapmıştır. bilkent üniversitesi'nin turizm işletmeciliği bölümüne girmek kendi devri için başarı değil maalesef, bugün istanbul aydın üniversitesi hukuk kazanmayla eşdeğer bir durum o dönemde, bilkent'in kuruluşunun 3. ya da 4.senesinde girmiş. ondan sonra amerika'da city university of new york'a gitmiş (şu anki abd üniversiteleri arasında 293.sırada, siz hesap edin) ve amerika'da iyi network yapmış ancak yüksek lisansını da ancak özellerin arasında zayıf kalan beykent üniversitesi'nde tamamlayabilmiş bir adam. bu cv ile sıradan bir genç iş bulamaz, hatta iddia ediyorum biri cem seymen'in karşısına bu cv ile çıksın, direkt kapı dışarı eder.

    ben bu adamı dolu biri sanıyordum ama ondan sonra buradaki soru cevapta epi topu 20 soruya bile cevap vermemesiyle işkillendim (en az 200 soru soruluyor, onda birine bile yanıt vermeye tenezzül bile etmiyorsan ne geliyorsun?) ve bugünkü saçma tweet'iyle iyice bilendim. adama sorarlar, sen ne başardın da millete tembel diyorsun diye. babanın bağlantılarının ekmeğini yemiş adamsın en nihayetinde. zaten programında da "yapay zeka, programlama" diye öterken hep bahçeşehir üniversitesi gibi özel üniversitelere yer veriyordu, bir kez olsun itü çekirdek projesine veya odtü'deki topluluklara yer verdiğini görmedim. sen yaptığın programda bile boru gibi sınıf ayrımı yapıyorken kim seni ciddiye alsın? daha neslinin şansından falan bahsetmedim ki diğer entrylerde bir güzel açıklanmış.

    ülkede herkes herkesi suçluyor zaten ama herkes özellikle gençliğe abanıyor. bu kadar "gençlerimiz geleceğimiz" diye gezip de tam tersi şekilde hareket eden ülke de yoktur. genç nüfusun işsizlik oranının en fazla olduğu ülke lan burası, sonra neymiş "gençlik tembel"? her köşe başını tutup torpilin hasını döndürdüğünüz için olabilir mi acaba cem bey? buna bakmak için de önce kendini kariyerinize bakmanızı tavsiye ederim, kendi cv'nize sahip birisini işe alır mısınız almaz mısınız? bunun cevabını dürüstçe verdikten sonra tekrar bir eleştirin bence.
  • sürekli gençlere hitap ettiğini zannedip aslında genç kesimin endişelerini zerre anlamayan bir adam. anca dolu gibi gözüken içi boş laflarla uyuşturur.

    bir de gelmiş "gençler fırsatını bulsa yurtdışında hayat kuracak. ne münasebet!" demiş. peh, diyene bak sen.

    baba eski belediye başkanı, milletvekili. üniversite bittiği gibi soluğu abd'de alıp orada yıllarca yaşayabiliyor. prestijli bir iş buluyor (tabii canım eminim babasının hiç faydasını görmemiştir)

    tuzu kuru kısacası ama gelip cebinde 10 lira ile intihar eden, kpss'de ataması yapılmadığı için intihar eden, yine kpss'de atanamayıp çareyi organize sanayide bir fabrikada çalışmakta bulan ve iş kazasında ölen gençlerin olduğu ülkede utanmadan çıkıp böyle beylik laflar edebiliyor.

    attığı son tweete ümit kıvanç güzel ayar vermiştir:
    "kaç öğrenci hapiste, biliyorsunuz değil mi? gençler kafayı kaldırdığı anda kafalarına neyin ineceğini görüyorlar. kimse tutamaz bu şartlarda"
  • bu adam emin çapa ile el ele verip iki kişilik azınlık hükümeti kursa memleket çağ atlar. net.
  • bir insan düşünün eline mikrofonu, yanına kameramanını alıyor ve il il gezerek türkiye'de neden tarım sektörünün çıkmaza girdiğini aşama aşama çekiyor. üretenin değil satanın para kazandığı sistemin nerelerinde hatalar var. mesela en son programında 2 liralık çileğin aracıların elinde nasıl 6 lira olduğunu anlattı. sade biz değil asıl devlet cem seymen'e teşekkür etmeli. cem seymen'in dikkat çektiği en büyük şey denetim eksikliği.

    50 yıl sonra yapılan raylı sistemler misali köylülerin daha çok kar etmesi, işini severek yapması için gerekli adımların atılmasına sanırım bir 10 yıl daha var. yazık. çok yazık. tarım sektörü bilindiği üzre büyük çıkmazlarda. el emeği ile çalışan, kazma kürek sallayan, gün doğarken besmeleyi çeken bu köylüye yazık. gerçekten yazık. emeğinin karşılığını alamadığı için yazık. düşünün bütün çileyi çeken üretici 2 liraya elinden çıkartıyor, buradaki manav 6 liraya müşteriye satıyor. e bu nasıl iş? el insaf.

    cem seymen gerek akıcı anlatımı gerekse araştırmacı kişiliği ile daha birçok başarılı yapıma imza atacak gibi.
  • sayesinde yemeden içmeden kesildiğim kişi. içtiğim çaydan, yediğim salatadan keyif alamaz oldum. her bardakta, her çatalda para hesabı yapmaya başlıyorum. domatesin, salatalığın üzerindeki karşılık göremeyen emek gözümde canlanıyor, kahvaltı boğazımdan geçmiyor. çay bardağım bana küskün, "kime verdin bu kadar parayı" diye soruyor. "nerede üreticinin hakkı" diye üzerime üzerime geliyor.

    bilinçlendirdin ama aç bıraktın beni cem seymen!
hesabın var mı? giriş yap