• ilgiyle izlediğimiz savaş. cemaat hükümete kızmış, zaman gazetesi hükümete sallamış, sabah gazetesi zaman gazetesine provokatör demiş.

    anladığım kadarıyla süreçten tek zararlı çıkan salih memecan olacaktır. ne yazıp ne çizecek olum bu adam şimdi?
  • gülen-erdoğan savaşı ve yandaş medyalar
    kadri gürsel - kgursel@milliyet.com.tr

    henüz “gülen-akp savaşı” diyemiyorum. beklemek gerek. bakalım meclis’teki akp grubu, özel yetkili savcıların mit’i sigaya çekmesini başbakanın iznine bağlayan kanun teklifinin arkasında dikkat çekici bir fire vermeden duracak mı? teklif firesiz ya da az fireyle geçerse amenna, teşhisi “gülen-akp savaşı”na çeviririz... ama iktidarın meclis grubunda kayda değer bir çatlak oluşursa, o zaman akp grubunun siyasi kimlik bütünlüğü sorgulanır hale geleceğinden, “gülen-erdoğan” ya da “gülenciler-erdoğancılar” ikilemi üzerinden devam edeceğiz demektir.
    türkiye düne kadar “gülen hareketi-akp” fiili koalisyonu tarafından yönetilmekteydi. artık yönetilebildiğinden söz edemeyiz. ortaklar arasında bir savaş hali söz konusudur.
    koalisyon, seçilmemiş ortağın, yani gülen hareketi’nin iktidardan daha fazla pay istemesinden kaynaklanan benzeri görülmemiş meydan okumaları neticesinde bir iç savaşa sürüklenmiştir.
    “gülen-erdoğan koalisyonu” hukuki ve tipik olmayan, kendine özgü bir “kutsal ittifak” idi... halkoyuyla iktidara gelmiş, varlığı anayasa ve yasalarla tanımlanmış legal bir siyasi parti ile bu özelliklerin hiçbirini taşımayan bir islami sosyo-politik hareketin koalisyonu.
    akp, gülenci kadrolara devletin adalet, emniyet, mülki idare ve eğitim teşkilatlarının kapılarını sonuna kadar açmıştır. bunun karşılığında gülen hareketi akp’ye medyasının, toplumsal örgütlenmesinin, küresel ilişkilerinin ve adanmış kadrolarının aktivizmini, askeri vesayeti tasfiye sürecinde son derece önemli bir destek olarak sunmuştur.
    bugün anlıyoruz ki gülenci kadrolara açılmayan tek kapı, üzerinde “milli istihbarat teşkilatı” yazan kapıdır. savaşın patlak vermesine de bu neden olmuştur.
    “kutsal ittifak”ın hukuk dışı doğası gibi savaşın sözcükleri de fazlasıyla “atipik”... savaş şifreli kavramlar ve kodlamaların ardında sürdürülüyor. suçlamaların hedefinde olan çevrelerin adı değil, eşkâli veriliyor.
    mesela gülenciler için kullanılan kod adları, “güvenlikçiler”, “operasyoncular”, “otonom güç”...
    gülen-erdoğan savaşının kavramsal şifresi, “yargı-mit savaşı”...
    iki taraf için de iktidar kavgasını dikkatlerden kaçırmanın yolu, vukuat sanki “kürt sorunu” dairesinde cereyan ediyormuş gibi yapmak ve yazmak...
    ne kendi açık kimlikleriyle savaşmak ne de muarızınkinin adını koymak işlerine geliyor.
    kendi hesaplarıdır, bizi ilgilendirmez...
    savaşan tarafları açık kimlikleriyle yazmak, hem eldeki verilerle mümkün, hem de gazeteciliğin özü ve anlamı açısından elzem.
    bunu yapabilmek için “yandaş medya okuryazarlığı” gerekiyor.
    neden böyle olduğuna misal: gülen hareketi’nin yayın organı zaman gazetesinin 25 ocak’ta ankara’da yapılan 25’nci kuruluş yıldönümü törenlerine başbakan erdoğan’ın katılıp, konuşmasında zaman’ı, cemaat’i ve hizmetlerini cömert ifadelerle övmesine bakarak, “cemaat-akp gerilimi”nin yerini yumuşamaya terk ettiğine hükmedenler daha o günlerde yanılmışlardı. zaman gazetesi 27 ocak tarihli nüshasında törene geniş yer verdi ama bunun içine başbakan’ın konuşmasından sadece üç cümle serpiştirdi. başbakan’a karşı olumsuz editoryal tavır, açık ve netti.
    bugün yandaş medyanın savaş hattı boyunca belirginleşen karşıt mevzilenmesi, çarpışan tarafların kimliklerini de faş etmektedir.
    türkiye’de yer yerinden oynarken, zaman ilk iki gün tansiyonu yansıtmadı. perşembe günü krize sadece manşet yanını ayırdı; cuma olayı manşetten de düşürdü. nihayet dün, başbakan’ın restine çekilen resti, yani “savaşa devam” haberini “4 mit yöneticisine yakalama emri” başlığıyla, manşete taşıdı. geçen perşembe birinci sayfasında, görevden alınan iki polis şefine, “kck’yı çökerten iki şube müdürü görevden alındı” başlığıyla sahip çıktı.
    cuma günkü zaman’da mit’e suçlamalar, haberin lafzında “iddia” olarak verilse de, paragraf başlıklarında kalın siyah harflerle sanki sabitmiş gibi vurgulanarak bir gerçeklik algısı yaratılmak istendi. “(mit) operasyonları engelledi”, “kck’nın tamamlanmasına göz yumdu”, “kck’nın taraf olarak kabul edilmesini sağladı” gibi...
    karşı cephede ise sabah düşük profil çiziyor. buna mukabil star ve yeni şafak, başbakan’ı hararetle savunuyorlar.
    işte star’ın birinci sayfa manşetleri... perşembe: “tuhaf bir davet” (fidan’ın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması). cuma: “hedef fidan, kck bahane”. cumartesi: “hukuksuzluğa fren” (mit’i koruyan yasa teklifi kastediliyor)...
    bunlar da aynı gün sırasıyla yeni şafak’ınkiler: “yargı skandalı”, “yetkisiz görevsiz” (özel yetkili savcıya atfen), “talihsiz ve üzücü” (cumhurbaşkanı gül’ün fidan’ın çağrılmasına tepkisi)...
    yandaş medya okuryazarlığıyla savaşın kodlarını çözmek mümkündür.
    nihayet bu savaşı bir ateşkes ya da barış da takip etse, mutlaka yeni güç dengeleri oluşacak ve türkiye değişecektir.

    kaynak: http://dunya.milliyet.com.tr/…2/1501139/default.htm
  • ilk başlarda şüpheli yaklaşıyordum bu iddiaya. zaman geçtikçe gerçek olabileceğine ihtimal vermeye başladım. bu konuda bir kaç gün önce bir sözlük yazarına attığım mesajı paylaşıyorum:

    "valla akp cenahından aldığım bilgiye göre son seçimde cemaat %20 kontenjan istemiş, rte vermemiş. bir de gelinen durum fethullah'ın yetmişlerde msp'ye uyguladığı taktiği çağrıştırıyor. fethullah yetmişlerde diğer nur cemaatleri ile kavga edip ayrılıyor, msp ile yakınlaşıyor ve tüm msp gençlik teşkilatlarında kadrolaşıyor, belli bir güce ulaştıktan sonra msp'yi yüzüstü bırakıp yurtları, evleri, önemli bir tabanı da yanına alıp ayrılıyor msp'den. akp ile ilişkisi bana bunu çağrıştırıyor. rte fethullahçı değil ama fethullah bayağı akp'liyi devşirmiş gibi. abdullah gül ve bülent arınç mesela. şike yasasındaki tavırlarını hatırla. arınç "kimse artık meclise getirmeye cesaret edemez" demişti ama rte hasta yatağından el koydu ve geçirtti. arınç kalakaldı, özeleştiri verdi. yargı tamamen fethullah'ın elinde. rte söz geçiremiyor. örneğin yaygın kanaat başbuğ'un tutuklanmasına karşı olduğu. son olarak da biraz daha içerden bilgi vereyim. avukat bir tanıdığım çok sağlam akp referansları ile hakimlik mülakatına girdi. sınav komisyonu çok zor sorular sorup adamı bozmuş. sınav geç açıklandı. aldığımız haberlere göre bakan ayrı liste yollamış, cemaat ayrı liste yollamış. kurul cemaatin listesini esas almış. bakan bastırmış. kuruldan biri "istifa ederim her şeyi açıklarım" demiş. sonunda sonuçlar açıklandı. nasıl bir pazarlıkla anlaştılar bilmiyorum. arkadaş kazanamadı."
  • bizler için gs-fb derbisi gibidir..tek beklentimiz bol kırmızı kart, sakatlıklar, kavga , dövüş, saha kapatma cezaları vs...iki rakibe de verilebilecek maksimum zarar
    not:beşiktaşlıyım
  • mehmet baransu'nun "sayın başbakan ben eli silah tutanlardan korkmadım. kasımpaşalı tayyip erdoğan'dan korkacağımı zannediyorsanız yanılıyorsunuz." sözlerinden sonra ahmet altan'ın iki gün üst üste yazdığı iki yazısıyla iyice ayyuka çıkmmış çatışmadır. bir de bu iki olay arasında yiğit bulut'un habertürk'teki görevinden alınması, akıldaki tüm soru işaretlerine netlik kazandırmıştır.

    ahmet altan'ın son iki yazısı şurdan okunabilir;
    http://www.ilkehaber.com/…ne-istiyorsunuz--3347.htm
    http://duzceyerelhaber.com/…t_yardakciligi_ve_ahlak

    capua shall i begin ?
  • bir zamanlar birbirleri hakkinda laf soyletmeyen her iki tarafin da taraftarlarini cok kotu iki arada bir derede birakmistir.

    facebook'da calisan agir islamci, cemaatci bir adam vardi. oldukca iyi bir amerikan universitesinden mezundu. kendisiyle tanisirdik ama herhangi bir samimiyetimiz yoktu dogal olarak. facebook'da calisan diger turklerin kendisi ile muhabbeti de ayniydi. zira, bana gore efendi bir sekilde inancini yasayan bir insan olmaktan ziyade, taraftari oldugu [o donem cemaat ve akp'nin tek varlikmis gibi hareket etmesinden dolayi] hareketin iktidarda olmasinin verdigi mutlulugu, bu harekete muhalif oldugunu bildigi bizlerin gozune sokmaya calisiyordu.

    ornegin secimler ve referandum sonrasi laik kesime laf sokan seyler yaziyor, gordugunde biyik altindan gulumsuyor akli sira dalga geciyordu. akp'nin uyguladigi her politikaya sonsuz destek verip savunuyor ustelik akp seviciligi bununla da bitmiyor karsit gorusteki insanlarin gonderilerinin altina kendi yandasi insanlarla beraber yazip ciziyor, akp kurmaylarinin silikon vadisi ziyaretinde yanlarinda yer aliyor, fotograflara giriyordu.

    taa ki gecen aralik ayina dek. artik yukaridan mi emir geldi ne olduysa birden akp seviciligi sona erdi, yerini nefrete birakti. fakat bu nefreti, daha once bagliligini ifade edebildigi kadar rahat ifade de edemedi.

    yine de dusununce az da olsa sempati duymuyor degilim. en azindan bir anda donmek konusunda bazi eski turkucu veya ucuncu sinif film oyunculari kadar midesiz degilmis.

    nihayetinde, kendisi gibi cemaatci olan bir suru silikon vadisi calisani ile birlikte sanki yukaridan bir emir almiscasina istifa etti ve turkiye'ye dondu. belki de henuz bilmedigimiz bir savasin neferi olmak icin.
  • bu savaş esnasında iki tarafın da pislikleri bir bir ortaya saçılmaya başladı. hem de hiç tahmin etmediğim şekilde. muhtamelen başbakan'ın "bildiklerimizi açıklarsak yer yerinden oynar" tehtidi eğer blöf değilse, akp tarafından bu davaya bir misilleme gelecektir. ancak şimdilik bu ortaya saçılış esnasında akp yandaşları ****** var güçleriyle:

    - cemaatin devlet içinde devlet oluşturduğunu,
    - yaptıkları işlerin hukuk yoluyla darbe girişimi olduğunu,
    - cemaatin yıllardır birileri hakkında yasa dışı yollarla belgeler topladığını,
    - yargının siyasallaştığını,
    - gizli kayıtlar, belgeler toplamanın hiç de etik olmadığını,
    - cemaatin, devlet yönetimiyle ilgili gizli hesapları olduğunu,
    - polis ve adalet teşkilatı içerisinde örgütlenen bu yapılanmanın siyasi hesaplarla davalar açtığını,
    - iç ve dış güçlerin cemaat eliyle ülkede oyunlar oynadığını,
    - davanın konusunun çok önemli olmadığı, asıl bunların ortaya çıkarılış şeklinin çok sıkıntılı olduğunu,
    - zamanlamanın çok manidar olduğunu,
    - bu davanın bir operasyon olduğunu,
    - ...

    dillendiriyorlar.

    eee benim, "dün söylediğini bugün yalanlama hızı"na yetişemediğim yandaşım. şimdi senin doğu perinçek'ten ne farkın kaldı. o da 5 yıldır tas tamam bunları söylüyor. iki söylem arasında gram fark yok. ergenekon için, balyoz için, oda tv davaları için insanlar neler söylemişse bugün bu adamlar da tam olarak bunu söylüyorlar. o günler de bunları söyleyen herkesi neredeyse meczup ilan ettiklerini, ciddiye aldıklarını içeriye tıktıklarını, gücü yettiklerini işten attırdıklarını, üzerlerinde bin türlü baskılar kurduklarını, tüm bunlar yaşanırken zil takıp oynadıklarını bilmem buradan hatırlatmaya gerek var mı? dün, tüm bunlar yaşanırken siz ve sizin iktidarınız değil miydi bu yapıyı palazlandıran? bu adamlara bu derece sınırsız yetki ve güç temin eden, bu işleri neredeyse beraber tertipleyen? hadi kendi sözcüklerimle değil büyük ustanızın o meşhur haykırışıyla söyleyeyim size: ulan hepiniz oradaydınız be!

    benim merak ettiğim şey işte burada devreye giriyor. bu tutarsızlıklarını millete nasıl açıklamayı düşünüyorlar. bu konu hakkında bir harekat planları var mı? yoksa toplumun hafızasızlığına mı sığınmaya niyetliler? eğer düşündükleri, ikinci seçenekse; bu konular o kadar çok yazıldı, çizildi ki; benim gibi ağır b12 eksikliğinden muzdarip birisi için bile bunları hatırlamak o kadar zor olmadı.

    son olarak büyük türk düşünürü sevilay hanımın dün cnn türk'te açılan davalarla ilgili yaptığı bir tespitle yazımı sonlandırmak isterim:

    "eğer o taraf (akp) çirkinse; bu taraf (cemaat) ondan da çirkin..."

    eee! doğru söze ne denir...
  • konuya ait hakan gülsevenin şu yorumu beni gülmekten yerlere yatırmıştır ''cemaat ve akp birbiri hakkında ne diyorsa doğrudur''
  • cemaat akp'yi sevmez ve tasvip etmez, kullanabildiği için katlanır o kadar. amaçları, dünya görüşleri başka. uzaktan bakana birmiş gibi görünse de başka. (güncel örnek 1 mayıs 77 tartışmasıyla tekrar gündeme gelen solun tonları arasında kanlı bıçaklı kavgalar olması gibi.)
    araları er yada geç açılacak. şu veya bu sebeple. muhtemelen akp zayıflarken ve yerine yine dinci (belki akp'yi mumla aratacak kadar dinci) yeni bir hareket yükselmeye başlayınca olacak.
    asıl tehdit akp değil cemaattir ve ne büyük trajedi ki cemaat karşısında tek liman akp. akp partidir, dağılır, seçim kaybeder, yanar-döner. cemaat ise bildiği yolda düm düz ilerler, sapmaz, sadece yavaşlar/hızlanır, kamufle olur/görünür olur ama sapmaz, devrilmez.
  • cemaat desteğiyle kamuda bir yerlere gerip azılı akp'li olan insancıkları sudan çıkmış balığa çeviren savaş.

    bu arkadaşlar devletin hizmetini yerine getirirken devletin kurucusuna her gün sallayıp duruyorlardı. ergenekon ve balyoz mevzularında, 4+4+4'de, anayasa değişikliklerinde, gss saçmalığında kayıtsız şartsız hükümete destek veriyorlardı. gün geldi devran döndü. geçici bile olsa aralarında bir zıtlaşma oldu. böyle olunca bu arkadaşlar kimin yanında duracaklarını şaşırdılar. iş yerine her gün 5 tane zaman gazetesi geliyor. ama adamlar kendi aralarında bile bölünmeye başladılar. kimisi rte'ye hayran cemaat çok bozdu, hocaefendiden habersiz işler dönüyor diyor kimisi ise bu ülkenin kötülüğünü hoca efendi istemez tayyip padişah olmak istiyor diyor.

    daha da beter olmanızı diler, saygılarımı sunarım sayın karaktersizler...
hesabın var mı? giriş yap