• ben ilkokuldayken abimle birlikte, eğer yanlış hatırlamıyorsam o zamanlar kızılcıklı'da olan evine gitmiştik. kızlı erkekli takriben beş altı kişi vardı. büyüklerin çay ve sigara eşliğinde koyu koyu muhabbetleri dönüyordu. başka çocuk da yoktu. sıkıldığımı anlayınca bana "kitap okumak ister misin?" demişti. şu çekyat arkası kitaplıklarından biri tıkabasa doluydu. kitapların hiçbirinden bir şey anlamamıştım. en bana hitap eden ince memed cildi buldum bir tane. okumaya başladım. o da nasıl sıkıcıydı nasıl ağırdı dili. çekyatın üstünde uyuyakalmışım. bir daha ince memed'i okumaya hiç yeltenmedim, nasıl gözüm korkmuşsa o gün.

    cemal abi’yi o günden sonra bir daha görmedim ama arada yazılarına denk gelirsem anlatım gücüne, kıvraklığına öyle hayran kalıyorum ki "acaba işin sırrı ince memed'de miydi" diye düşünmüyorum değil.
  • 15 temmuz darbe girişimi zamanları laikinden yobazına etraf facebook teorisyeninden, twitter stratejistinden geçilmez ve herkes olayları kavramaya niyet bile etmeden onyıllardır durduğu safları daha da sıklaştırırken iyice artan yalnızlığımı bir nebze gidermiş yazar.

    oh be!

    (bkz: http://www.politikapolitik.com/)
  • hoşsohbet bir ağabey, kafası karışık bir rehber, tembel bir peygamber, sivri dilli bir müteffik, kültürlü bir düşmandır.

    siz giderken o geliyordur, çözümünüzün alternatiflerini değil neyi çözeceğini sorgular, siz köprünün trafik sorununa çare olup olmayacağını tartışırken o bu kadar nüfus yoğunluğunun gerekli olup olmadığını masaya yatırır, siz eğitim kalitesinden dertlenirken o yarının dünyasında bir meslek sahibi olmanın ne anlama geleceğini anlamaya çalışır. sizin için heyecanlı bir futbol karşılaşması olan onun için heyecanlı bir "emergent system" simülasyonudur.

    zorbaların arasında tehlikeli bir nifak, uyrukların içinde uygunsuz biridir. aurası her partiye birkaç gömlek bol bir siyasetçi, darwinist bir müslüman, muhafazakar bir anarşisttir. bağımsız bir entellektüel, eksantrik bir orta sınıf aile babasıdır. referans vererek konuşan bir polemikçi, güler yüzlü bir modernite karşıtıdır. doğruları zarif, yanılgıları hesapsızdır.

    siyaset yuvarlaktır, nerede durursanız durun o sizden daha sağdadır. bir köşe yazarından beklediğiniz malumat edinmek, perde arkası dedikoduları öğrenmek, yazara veya yazarla beraber küfretmek, öfkenize, umutlarınıza ve düşüncelerinize tercüman olması değil de sarsılmak, "hiç bu açıdan bakmamıştım" demek, kendinizi ekleme yapmak veya itiraz etmek ama önce düşüncelerinizi baştan toparlamak zorunda hissetmek ise cemalettin nuri taşçı türk basınında benzersizdir.
  • insana inanan düşünce insanlarının kalmadığını düşünüyordum, yanılmışım.

    çok zeki ve çok iyi yazıyor. dönüp dönüp okunacak yazılarından birini de ben önereyim:

    kahramanlar ve savaşları
  • (bkz: türkiye'nin hikayesi) adlı video serisi ile bu güzel ve yalnız ülkenin makus talihini geçmişten bugüne, iç ve dış gelişmeler eşliğinde, sanatı, edebiyatı, estetiği, sosyolojiyi, mimariyi dahi katık ederek, ciğerini bildiğimiz ya da bildiğini sandığımız anadolu insanı yaşar emmi gözünden masal gibi anlatan süper hoca.

    iletişim yöntemi olarak videonun seçilmesi hem tüketimi kolaylaştırmış hem de kendi alemlerinde olan yeni nesillere göz kırpılmış. umuyoruz motivasyonu hiç düşmez de bol bol okur ve izleriz onu.
  • tayyip'e, ortağına, muhalefete nasıl ustalıkla sövülür görmek istiyorsanız imamoğlu'na ceza verilmesinin değerlendirildiği bu haftaki yayını mutlaka seyredin. cemalettin hoca tıpkı neyzen tevfik'in günümüz versiyonu gibi gerçeklerden geldiği belli olan özgüven ile ustaca yeriyor kimsenin gözünün yaşına bakmadan. çok yaşasın. alın size yakın geçmişle birlikte türk siyasetinin sıkıştığı nokta: https://www.youtube.com/watch?v=hcwjcc71yao&t=6s
  • blog sayfasını düzenli olarak takip ettiğim aydın kişi.

    bana kalırsa kendisi türkiye'nin en değerli düşünürlerinden biridir. yazıları ziyadesiyle kafa açıcıdır. özellikle aydınlanma, modernleşme ve kaos üzerine kaleme getirdiği düşünceler düşüncelerimi etkilemiştir.

    aklımda kaldığı kadarıyla sık sık dile getirdiği tezleri ifade edeyim.

    - avrupalılar bir anda bilime ve demokrasiye önem verdiği için güçlenmediler. arayıştaydılar ve biraz da şans eseri kendilerinden çok zengin fakat askeri olarak güçsüz amerika kıtasını keşfettiler. talan ettiler ve avrupa'ya büyük bir zenginlik aktı. böylece bilim ve teknolojiye yapma imkanı buldular. bunu tüm avrupalılar yapmadı, ağırlıklı olarak ingilizler ve fransızlar yaptı. asırlar içinde biriktirdikleri güçle dünyayı şekillendirdiler.

    - türk halkı sanılanın aksine gelişime ve dönüşüme açıktır, asıl hantal ve gerici olan ve terbiyesizce kendi dar çerçeveli normlarını dayatan devlettir. yani sorun millet sorunu değil devlet sorunudur.

    - aydınlanma ciddi bir dünya tasavvurudur fakat asırlar içerisinde iddiasını kaybetmiş ve despotik bir niteliğe kavuşmuştur.

    - evren kaotiktir ve nizam verme çabası beyhudedir. evrenin yapısı dağılmaya ve çoğulculaşmaya teşnedir. yani birleşme değil ayrışma esastır.

    - üretim miktarının ve kalitesinin muazzam ölçüde arttığı bu devirde emek üzerinden dünyayı okumak yetersiz kalmaktadır. gitgide daha az insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. üretilenlerin tüketilmesi ve ekonomik faaliyetlerin devamlılığı için evrensel temel gelir haktır ve küresel ölçekte tartışılmalıdır.

    - son yüz yılda barınma, sağlık, ömür uzunluğu, hareketlilik, iletişim vb birçok alanda standartlar devamlı olarak felaket senaryosu çizenlerin aksine ziyadesiyle artmıştır. bu bakımdan dünya eni konu iyiye gitmektedir.

    - sosyal medyanın yaygınlaşması büyük bir devrimdir. dünya tarihinde ilk defa bu kadar çok sayıda insan fikirlerini dile getirebilmektedir. bilginin ve haberin bu denli hızla ve "demokratik" bir şekilde yayılabilmesi avam için büyük bir şanstır.

    - gücün iyi dağıtıldığı toplumlar daha hızlı ve sağlam bir şekilde ilerlemektedir. asıl ihtiyacımız olan şey gücün tek elde toplanması değil yayılmasıdır.

    - covid-19 salgını yeni bir şey getirmedi. hızlandırıcı bir etki gösterdi. böylesine tehlikeli bir salgına rağmen temel ihtiyaçlar karşılanabildi ve felaket ölçüde kitlesel ölümler görülmedi. bu, insanlığın birikiminin ne kadar fazla olduğunun kanıtıdır.

    - sosyalizm mevcut adaletsizliklere ve eşitsizliklere karşı gösterilmiş meşru ve soylu bir tepki olmasına rağmen aydınlanmanın despot tarafının cazibesine kapılmış ve insanlara bir şey sunamaz olmuştur.

    ilk elden aklıma gelen bunlar. daha birçok düşünce eklenebilir. bu adam da tıpkı benim gibi düzen ve tertip kavramlarıyla sorunlu ve bu çok hoşuma gidiyor. norm dayatma gücü yayılmalıdır. böylelikle daha organik bir yapı kurulabilir. öte yandan kaosun içinde olmaktan gocunmuyor. esaslı dönüşümlerin her birimizin günlük önemsiz hareketlerimizin ve davranışlarımızın yekunu olarak gerçekleşeceğini savunuyor.

    kısacası yazıları okunmaya ve son zamanlarda sevimli kel bir abiyle beraber çektiği genelde 20 dakikalık videolar izlenmeye layıktır. vaktiniz ve ilginiz varsa takip ediniz.
  • bu kadar kafası çalışan bir adam, göçmenler konusuna gelince saçmalıyor. demografi her şeyden (politika, ekonomi vs) daha belirleyicidir diyor. öbür taraftan demografik "gerçek"leri değiştiremeyeceğimiz için oturup izleyelim demeye getiriyor.

    abicim sen yıllardır ülkeni suriyeli'lerle doldurmamış olsaydın bu demografik "gerçek"lik olmayacaktı. bunu anlamaktan aciz misin? ya da bu suriye'liler gelirken senin gibiler "göçen insan iyidir buralara dinamizm getirir" demeseydi arkasından afganından pakistanlısına milyonlarca göçmen daha gelmeyecekti.

    yıllarca kafamızda boza pişirdiniz "ırkçısınız" muhabbetinizle şimdi "ne yapabiliriz ki" kıvamına geliyorsunuz. daha yeni başlıyor sorunlar
  • vaktiyle burada keşke cemalettin taşçı, sevan nişanyan ile tartışsa diye entri girmiştim

    --- spoiler ---
    ülkede sağdan soldan aldığı fikirleri papağan gibi tekrar etmek yerine kendi fikirlerini akıcı ve altını dolduracak şekilde dile getiren bir kaç kişiden biridir.
    aklıma gelen diğer birkaçı için
    (bkz: sevan nişanyan)
    (bkz: roni margulies)

    bu üç kişiyi de dinlerken veya okurken ele aldıkları konuyu daha önce hiç fark etmediğiniz bir noktadan alabildiklerini görürsünüz, sık sık bak hiç bu yönden düşünmemiştim bu konuyu derken bulursunuz kendinizi.

    bu üç kişinin ortak ne gibi özellikleri var diye bakınca
    cemalettin taşçı ankara fen lisesi, odtü
    roni margulies robert koleji, ingilterde çeşitli ünilerde
    sevan nişanyan robert koleji, yale üniversitesi, columbia üniversitesi
    gibi bir eğitim geçmişleri olduklarını görüyoruz.
    yani bu üç kişi de olabildiğince türk eğitim sisteminin dışındaki eğitim kurumlarında eğitim almışlar. türk eğitim tornasının uzağında zihinleri iğfal edilmeden eğitim alabilmiş ve düşünmeyi öğrenebilmiş olduklarını görüyoruz. kanımca bu üç kişinin de fikirlerinin özgün olmasındaki temel sebep budur.

    cemalettin taşçının politikapolitikteki yazılarını okumaya başlayınca fark ettim ki cemalettin taşçı sevan nişanyan ve roni margulies'in iyi bir takipçisi. yazılarında bu kişilerin görüş ve fikirlerine yer veriyor sık sık eleştiriyor. aynı konuyu sevan'dan dinlerken farklı bir perspektif kazanırken cemalettin taşçı'dan dinlerken çok daha farklı bir perspektif edinebiliyorsunuz. aynı şekilde sevan nişanyan da cemalettin taşçı'nın takipçisiymiş bu kişilerin bir birlerinden haberdar olmaları ayrıca güzel.

    keşke cemalettin taşçı ile sevan nişanyan aynı programda bir araya gelseler de şu rusya- ukrayna işini adam akıllı iki kişinin tartıştığını görebilsek. geçenlerde sevan bir grup ile tartıştı ama karşısındakilerin düzeyi sevanın kine denk olmayınca bir tadı olmadı. cemallettin taşçı bir kaç yazısında sevan'ın rusya hakkındaki görüşlerini eleştirmişti fakat sevan nişanyan'dan bir türlü karşılık gelmedi.

    burayı okuyup bu ikiliyi bir araya getirebilecek bir kişi varsa sesimi duysun lütfen. başkasından duydukları fikirlerle değil kendi fikirleriyle tartışabilecek bu iki kişinin bir araya gelip tartışmaları gerekiyor.

    --- spoiler ---

    sonunda bu dileğim gerçekleşti
    tam tahmin ettiğim gibi, tadına doyum olmadı. iki kişiyi de yakından takip eden biri olarak tartışma tam da tahmin ettiğim gibi ilerledi.

    programın içinde de bahsedildi yanlışı olmayan iki düşüncenin çarpışmasını dinledik.
    sadece bir iki ekleme yapmak istiyorum.
    programda cern için günümüzün katedralidir fakat katedralin aksine bugün cern'e giremiyoruz dedi sevan hoca.
    bu kısma itiraz etmek istedim bugünün katedrali olan cern'e giriş fiziksel olarak cern'e girip gezmek değil ki cern de yapılan deneylerin sonuçlarına ulaşmak orada yapılan deneylerin çıktılarına ulaşmak.
    sevan hocanın katedrale girdiğinde hissettiği büyülenmeyi ben highs bozonun bulunduğunu duyrulduğu zaman hissetmiştim.
    şu belgeseli izlerken tam olarak o hissi yaşadım vay ben yaptık, insanlık olarak bulduk işte dedim.
    tam olarak sevan hocanın bahsettiği histi bu yoksa cern'e girmenin katedraldeki karşılığı katedrale girmek değildi o katedralde papaz olmaktı.
    sen o zaman da o katedrale papaz olarak giremiyordun ki o zaman da papazlar bir noktadan seçilme usulüyle gönderiliyorlardı.

    tartışmanın rusya kısmında sevan hoca rusyanın meziyetlerini sayarken bunların arasında hapishanedeki mahküm sayısını saymadı o noktada aha şimdi cemalettn hoca mahküm sayısını sorar diye bekledi ama oradan kontraya kalkmadı cemalettin hoca.
    rusya 100 bin kişi başına türkiye sonrasında en çok mahküm barındıran ikinci ülke çünki. bu çok tipik bir göstergedir gelişmişlik ölçütleri arasında.

    bir de cemalettin hoca bilgisayarlar hakkında konuşurken ben en çok bilgisayar başında vakit geçirmiş kişiyim derken sevan hoca araya girmeye çalıştı comodoru bilirmisiniz diye araya kaynadı. sevan hoca comodoru türkiyeye getiren kişidir osman kavala ile birlikte. tam bunu söyleyecekken konu değişti birden:)

    bu programa iddia ediyorum ki en çok sevinen kişi benimdir.
    çok güzel bir programdı program için tekrardan teşekkürler hocalarım.

    tanım:
    ülkedeki aklı başında birkaç kişiden biri olup bu sınıftaki biri ile tartışmış olan düşünen insan.
  • esaslı bir tiyatro oyunundan alınmış bir tirat gibi duran bu metin, cemalettin hocanın, youtube’da yer alan “haftaya bakış: 18 nisan - 24 nisan / biden, türkiye'nin itibarı, covid-19” başlıklı videonun 35.dakikası ile 39.dakikası arasında gerçekleştirdiği, enfes konuşmasının metni.

    "türk tabipleri birliği diye koskoca bir organizasyon var. twitter’ında durmadan bu salgın yönetimi hakkında üfürüyor da üfürüyor yani. şöyle yapılması gerekir, işte varyantlar hakkında kitaplar yazmışlar, cart curt. çok matah işler yapmışlar gibi kendilerini pazarlıyorlar. ben de bu sabah twitter’da “aa bak, istanbul’da fazla ölümler...” türk tabipleri birliği twitter’ında görünce girdim. güçlü yaman’ın dataları var. o almanya’daki çocuğun iğneyle kuyu kazarak topladığı datalar ve işte türkiye’de de güçlü yaman’ın erişebildiği veriler var. güçlü yaman’ın erişemediği veriler de var. onlar türk tabipler birliği’nin verilerinde de yok. zaten referans olarak da güçlü yaman’ı gösteriyorlar. kardeşim ne iş yaparsınız siz ya, ne iş yaparsınız! türk tabipler birliği almanya’daki bir çocuğun, almanya’da yaşayan bir türk çocuğunun iğneyle kuyu kazdığı datayı verecekse bana, siz ne iş yaparsınız ya! sizin muhalefetiniz nedir ya? hadi iktidara sövüyoruz. ya sizin muhalefetiniz ne, kimsiniz siz ya? bu haldeyiz yani.

    ben, diyordum ki kendi kendime, muhtelif yerlerde “kardeşim ben bilmiyorum da bu türk tabipleri birliği bunları biliyordur.” ya bilmiyorlar yani. ya kendimi o kadar kötü hissettim ki… türk tabipleri birliği diye bir kurum var ve türkiye’de fazla ölümlerin gerçek verilerini bilmiyorlar. orada, bulmuş gördükleri zaman, o da lütfen bilmem hangi tarihten sonra, bizimle paylaşıyor twitter hesabında. bu kadar ciddiyetsizlikle biz çok iyi hayatta kalıyoruz ya! bu kadar ciddiyetsizlik, bu kadar datasızlık… bir de bunlar bana bilim öğretmeye kalkıyorlar yani. bilimsel bilimsel pandemi yönetimleri filan falan vazediyorlar. ulan sizin bildiğiniz bilime tüküreyim ben! elinizde data yok kardeşim, datanız yok, ne bilimi!

    dataya bakın kardeşim! koskoca türk tabipleri birliği’siniz, sağda solda şov yapacağınıza bütün belediyelerden bütün ölüm istatistiklerini alın ve bu senenin ölümleri “hangi yaş grubu?”,” aşılı mı aşısız mı?” filan falan bunları bize söyleyin kardeşim, söyleyin!

    bunları toplayamayacaklarsa niye toplayamıyor olduklarını, iktidarın bunları niye onlardan saklıyor olduklarını söylesinler. ama şimdi böyle… bir tek çocuk ya. yazıktır, günahtır ya! bir çocuk bunları toplayabiliyor da siz bundan fazlasını toplayamıyorsanız, analiz edemiyorsanız ya sizin tabipliğinize de biliminize de, bilimsel… oradan, bana, işte “çarkların dönmesi, engellemesi filan falan…” gibi böyle ham hayal komünistlikler yapıp güya muhalefet ediyorlar salaklar. ya bunların komünistliği bile komünistliğe zarar ya. varlıkları tabipliğe zarar. neresinden tutacağız bu memleketin. sahiden, sahiden zıvanadan çıktım.”

    video

    “hekim - bu işte hastanın kendini iyileştirmesi gerek.
    macbeth – tababeti köpeklere atın öyleyse...”

    w.shakespeare – macbeth
    (v.perde- ııı. sahne)
hesabın var mı? giriş yap