• normalde ne kadar büyük bir sporcu olduğunu biliyordum ama filmde hayatında pek çok bilmediğim detayı daha öğrendim ve sadece büyük bir sporcu değil çok çok büyük ve özel bir adam olduğunu da artık rahatlıkla söyleyebilirim.

    naim in kırdığı rekorların bazılarını muhtemelen yıllarca hiç kimse kıramayacak.

    sanatsal anlamda müthiş bir film değil elbette hataları var ama hikayesi için naim süleymanoğlu için mutlaka gidip izlenmeli bence.

    özellikle naim in dönemini,yaptıklarını bilmeyen genç jenerasyonu da filme götürmeye teşvik edip bu özel adamın hayatının izletilmesi belki de yeni naimlerin çıkması adına faydalı olur
  • siyasi görüşü sebebiyle, müslüman görünümlü (doğal olarak potansiyel ak partili) film yapımcısına bakıp filme gitme kararını gözden geçiren, dünya görüşünü (ya da göremeyişini) bu kadar yalın bir filmde bile gidip gitmeme aracı yapan fikir yobazlarının ve fikir faşistlerinin dahi, gittikleri takdirde etkilenecekleri filmdir.
    yapımcı başarılı, yönetmen başarılı, cast performansı çok yüksek, sinema tekniği üst seviyede, hikaye gerçeklerin dışına çıkmamış (bulgar zulmünü yeterince yansıtmamış diye bile eleştirilebilir). biyografik bir filmden istenebilecek her şey var. sırf müslüman görünümlü olan ve ülkesine küfretmediği için oscar'ı alamayan (bkz: ayla (film)) bir yapımcının elinden çıktı diye filme gitmeyecek olanlar, korsanını iple çekecek olanlardır aynı zamanda.
  • eğer arka sıralarda hıçkıra hıçkıra ağlayan birilerini duyarsanız, bilin ki tüm bunları yaşamış bir göçmendir.
  • beğenmeyen siktirsin gitsin recep ivedik izlesin.
  • naim süleymanoğlu'nun hayatını anlatan filmi bugün izledim. filmin beni rahatsız eden yanları bir yana, oldukça etkileyici bir filmdi ve anlatmak istediğini (naim'in derdini) tam da olması gerektiği kadar anlatıyordu. naim'in derdi neydi, dersek ipucu vermiş oluyoruz.
    gelelim filmin beni rahatsız eden yanlarına: yapımcının (mustafa uslu'nun) nasıl bir insan olduğu (iyi bir film yaptığı sürece) benim çok da umrumda değil... tam bir yapımcı gibi davranıyor. kâr getireceğini düşündüğü bir konuya sağlayabildiği en iyi koşulları sağlıyor. örneğin filmin senaryosunu bir ustaya teslim ediyor: barış pirhasan'a... onun yanında da genç bir yönetmen, bir reklam yönetmeni olan özer feyzioğlu var. senaryoyu ikisi birlikte yazıyorlar. burada senaryonun önemi belli oluyor. senaryoyu sağlam yazın, sonrasını genç bir reklam yönetmenine teslim edebilirsiniz. tabii ki reklam yönetmenlerini hafife almıyorum, senaristin önemini vurgulamaya çalışıyorum.
    her neyse, filmin müziği, yine bir ustanın: fahir atakoğlu'nun...
    yapımcı her ne kadar ilgi çekeceğini düşündüğü bir konuya yatırım yapsa da, evdeki hesap çarşıya uymuyor, film gişede bekleneni vermiyor. çok mu önemli? bizim için olmasa da, yapımcı için önemli...
    beni rahatsız eden bir başka konu, komünist bir yönetimin kötü yanlarının sergilenmesi... ama böyle bir şey olmuşsa sergilenmelidir.
    bir başka rahatsızlığım, 12 eylül faşizminin uygulayıcısı konumundaki özal hükümetinin amaç bu olmasa bile övülmesi...
    ve filmin milliyetçi yanının gitgide artması...
    bu rahatsızlıklarımı bir yana bırakırsak, filmin teslim edildiğini düşündüğüm kişinin (barış pirhasan'ın) güvenilir bir senarist ve yönetmen, aynı zamanda aydın olduğunu söyleyebilirim. filmin olumlu yanları büyük ölçüde bu ustanın eseridir.
    oyunculara gelelim. naim'i oynayan hayat van eck, benzerliğinin ötesinde kusursuz oyunuyla filmi daha da izlenir kılıyor. ustası rolünde gürkan uygun, annesi rolünde selen öztürk etkileyici... babası rolünde yetkin dikinciler, her zamankinden fazla değil... çocukluğunu oynayan batuhan davutoğlu ve biraz daha büyük halini oynayan deniz ali cankorur da en az hayat kadar başarılı...
    kısacası, her şeye rağmen başarılı ve etkileyici bir film... mutlaka izleyin.
  • "sırf müslüman görünümlü olan ve ülkesine küfretmediği için oscar alamayan ayla filmi"

    ya bi siktirin gidin arkadaş ne yiyip ne içiyorsunuz da bu kafaya ulaşıyorsunuz anlamadım. ayla filmi oscarı siyasi sebeplerden kaçırmış xhdhdhhsjsjdjxjss hey allah'ım yarabbim ya.

    naim abiye olan saygımdan izlemeyeceğim bir film. kendisi yaşarken hiç istemezdi böyle bir filmi yapılsın.
  • yıllardır sözlüğe girip birşey yazmış değilim ama şu filmin üstüne yazılanlara da girip cevap vermeyecek kadar kayıtsız kalamadım.

    öncelikle bu film naim süleymanoğlu'nun sporcu kişiliğini, olimpiyat başarılarını vs anlatmıyor. film tamamen çocuk yaşta kendisinin ve ailesinin kimliğinin yok edilmesine karşı isyanını ve bunu tüm dünya'ya duyurma isteğini anlatıyor. naim bunu yaparken en iyi yaptığı şey olan halteri kaldırıyor sadece. spor hayatı, olimpik başarıları, spor sonrası hayatı, siyasi denemeleri vs başka bir filmin konusu olabilir. bu film naim'in halterle yapmak istediği en büyük şeyi yapıp bulgaristan'da baskı altındaki türklere ,türkiye sınırını açtığında bitiyor, ordan sonrası başka bir naim zaten. filmi eleştirirken buna göre eleştirin.

    ikinci olarak da sürekli milliyetçilik pompalanmış, akp reklamı olmuş vs eleştirilere gelsin. milliyetçilik kavramı günümüzde akp ve yandaşlarının elinde bir silaha dönüşmüş kavram haline geldi. insanı kendi milli takımından soğutan bir ortama dönüştü, tamamen içi boşaltıldı ve iğrenç bir hamaset aldı yerini. fakat bu filmi izlerken bunları düşünenler filmde yaşanan hikayeyle ilgili en ufak bir bilgi sahibi değildir eminim. bulgaristan'da doğmuş, 2 yaşında naim'in açtığı yolla türkiye'ye göç etmiş bir ailenin çocuğuyum. filmde anlatılan olayların hiç birisi abartı değil, hatta eksikler bile var fazlasıyla ama filmin önüne geçmemesi için muhtemelen bu kadar yeterli bulunmuş.

    o dönem bulgaristan'dan kaçıp türkiye'ye göç eden herkes evini, işini gücünü bırakıp geldi. taşınabilecek neyi varsa aldı geldi. arabasını, motorunu yok pahasına satıp geldi. türkiye'ye geldiğinde aynı dairede iki aile birlikte kaldı geçinebilmek ve bu zorlukları atlatmak için. doğduğum köy naim'in köyüne 20 dk mesafece, filmde adı geçen türkan bebek'in ailesiyle aynı mahallede oturuyorum, git annesine de akp reklamı gibi olmuş milliyetçilik kasmışlar diye bakalım ne oluyor? o zamanki insanlar için türkiye bir kurtuluşmuş ve sınırı geçince yeri öpmesi kadar doğal birşey yok. naim süleymanoğlu kazandığı başarılarla, yaptığı açıklamalarla bulgaristan üzerinde bir baskı oluşturmasa belki bugün ufak çaplı bir soykırım konuşuluyor olurdu, küçümsenecek bir şey değil.

    filmin eleştirilecek yerleri vardır yoktur ama bilip bilmeden o dönemin şartları hakkında fikir sahibi olmadan 'bu' dönemin şartlarına göre filme etiket yapıştırmak saçmalıktır başka birşey değil. 89 yılında bulgaristan'da herşeyini bırakıp yeni bir hayata sıfırdan başlamak zorunda olanların yaşadığı milliyetçilikle günümüzdeki aynı değil.

    bu film naim süleymanoğlu'nun bir halkın kaderini nasıl değiştirdiğini anlatıyor. bunu anlamayanların filmi beğenmesi zaten zor.

    filmle ilgili canımı sıkan şeyler ise en başta konuşmalar ve şivenin tam olarak yansıtılaması. anne ve biraz da baba haricinde konuşmalar kulağımı tırmaladı. yıllarca ailemde ve çevremde bu dilde konuşuldu ve bazı yerlerde gerçekten canım sıkıldı. naim'in ilk türk hocasının konuşması tamamen falso mesela, orda öyle bir türkçe yok. naim'in sürekli 'abe' demesi de tuhaftı çünkü orda insanlar kendinden büyüklerine 'aga' der. filmde naim'in mahallesindeki yerel teyzelerin dili olması gerekendi, keşke o konuya daha çok çalışılsaymış.
  • halter naim süleymanoğlu'nun hayatını anlatan efsane film. biyografik filmler her zaman ilgimi çekmiştir zaten. açıkçası kendisini sadece isim olarak biliyordum, hakkında pek bir bilgim yoktu. fragmanı ilgimi çektikten sonra gitmeye karar verdim ve bugün izledim. oyunculuklar o kadar iyiydi ki. hayat van eck role cuk oturmuştu zaten söylememe gerek yok. kendisini daha fazla görmek isterim beyaz perdede. diğer oyuncular da keza çok iyi iş çıkarmışlardı. hatta bazı yerlerde ağladım, duyguyu karşı tarafa çok iyi geçiriyorlar. seçilen şarkılar da çok iyiydi (bkz: insan insan). o yüzden aklınızda tereddüt olmasın. izleyin, izlettirin efendim.
  • verdiğim paranın her kuruşu helal olsun.
    filmden çıkınca göçmen arkadaşımı aradım ve ''tekrar hoş geldiniz'' dedim.
    gözyaşlarıyla izlediğim film.
  • bu sefer arkadaşlarımı da götürüp tekrar izledim.
    ufak detayları daha da iyi yakaladım.

    10 numara film. okullarda izletilmeli kesinlikle.
hesabın var mı? giriş yap