• fenerbahçeliyim. fenerbahçe'nin türkiye kupası finalini bu arkadaşın f8 öncesi kovulmaması için bilerek kaybettiğini düşünüyorum ciddi ciddi.
  • kötü oyundaki sorumluluğunu, "elindeki kadronun ve özellikle yerlilerin kalitesi bu kadar" diyerek örtbas etmek bence baştan yanlış bir analize dayanıyor. ceyhun hoca'ya bütçe verildiği gibi iki yıldır kadroyu oluşturma, hazır tutma ve gençleri kazandırma olanakları da sınırsız şekilde sunuldu.

    yasemen saylar ve ayşe cora gibi umut vaad eden iki yeteneği hiç kullanamadı, yarınlara hazırlayamadı; yani "havuz bu kadar, iyiler fenerbahçe'de" demek yersiz zira fenerbahçe'deki iyi jenerasyon da yolun sonuna yaklaşıyor, nevriye - birsel - esmeral üçlüsünden ikisi 32 yaşına bastı; birsel daha oynar, ondan sonrası kübra siyahdemir.

    peki bir nebze yerlilerin yetersiz olduğunu varsayalım; o halde elindeki iyi yerlilerden tuba palazoğlu'yu neden takımdan uzaklaştırırsın? tuba takımın en önemli sorunu olan savunma sertliğine önde basarak çare olabilecek ve gerektiğinde şut sokabilecek bir isim.

    alba torrens sakatlandığından beri türkiye ligi'nde yerine oynayacak yabancı kontenjanı açılmadı. elinde fowles ve charles varken, sadece avrupa maçlarında oynayan ivanka matiç'i seçmek hata olur; o halde ticha penicheiro'ya neden hâlâ lisans çıkarılmıyor? ticha euroleague maçlarında gayet tatmin edici oyun oynuyor, yaşına rağmen rakibe baskısı iyi ve ışıl'dan kat be kat yüksek hücum randımanı sergiliyor. bildiğim kadarıyla sezon içinde belli bir haftaya kadar bu hamle yapılabilirdi, halen yapılabilir.

    gelelim ışıl ve diğer yerlilere: bu isimlerin yanında geçen yıl bunca yıldız yoktu, ona rağmen takım, takım gibi oynayabiliyordu. yetenek ve güç sınırlıydı fakat hücumda doğru işler yapılıyor, top hep boş şut bulana kadar çevriliyor, defansta da efor sarfediliyordu. kimse kusura bakmasın ama yerlilerin bu yılki düşüşü takım olamamaktan kaynaklanıyor, buna da çareyi ceyhun hoca bulmalı(ydı).

    maçların çoğunu hiçbir müdahalede bulunmadan izliyor ceyhun hoca. daha dünkü ted kolejliler maçında fark bir ara 17'lerden 4'e indi, mola alınmadı. mola yahu! ceyhan belediye deplasmanında rezaletbir savunmayla son saniyede geriye düştük, mola aldığında - ki iş işten geçmişti - öyle bir set çizdi ki son top yanlış değilsem şaziye'de kaldı. tina var, taurasi var, prints var ama son top saçma bir yerde şaziye'de kalıyor.

    sorumluluğunu göstermek için daha ne kadar detaylandırmak lazım bilmiyorum, bunu fenerbahçe ve hatta ros casares maçlarından bile önce haykırıyordum. kazanmak değil sorunum, imkanlar doğrultusunda doğruların yapıldığını görmek. hepsi bu.
  • şu dakikadan itibaren galatasaray'a yapabileceği tek hizmet istifa etmesidir.
  • galatasaray medical park'ın geçen sezon bazı hassas yanları vardı. bu sezon ise bir tek hassas yanı var, o da sağolsun ceyhun hoca.

    herhalde salona 12 kişiyle inip de bench'ten sadece 3 kişi oynayan başka takım yoktur bu düzeyde ve bir kaç kulvarda efor sarfeden.

    geçmişinde futbolculuk mu vardı bilemiyorum ama bench'i kullanmayacaksan herkesi 30 dk. civarında oynatacaksan ne lazım sana 12 kişilik maç kadrosu ne lazım 15 kişilik takım kadrosu.

    oyunculardan en fazla verimi alma konusundaki uygulamalarının sağlığından oldukça şüpheliyim. tina charles ile diana taurasi nerdeyse maçın bütününde oynuyor. maç sonu istatistiklere bakıyorsun en az 2 oyuncu süre almamış oluyor, 2 oyuncu da 1-2 dk'nın altında süre almış oluyor. yani bench'ten 3 oyuncu getirmiş, kafasındaki iskelet 5'liyi büyük oranda korumuş oluyor.

    ayrıca maç sırasında oyuna müdahalesinde pek yerinde davrandığından şüpheliyim. oyunu nerdeyse bizler kadar seyrediyor sağolsun. oysa kendisi takım menajeri veya istatistik uzmanı değil, takımın baş antrenörü. umarız o doğrultuda evrilmesine kaldığı yerden devam eder. çünkü bir süredir yerinde saydığı muhakkak.
  • anladığım kadarıyla hücumda; at fink'e, savunmada da; allah'ını seven kaçsın felsefesini benimsemiş bir koç.

    2 yıldır galatasaray'ı bir adım öteye taşıyamadı. her istediği verildi.

    oyuncuysa oyuncu, bütçeyse bütçe, taraftarsa taraftar.

    avrupa'nın hatta dünya'nın en iyi oyuncuları alındı. taraftar gelsin dendi, geldik.

    sonuç?

    ne zaman zorluk derecesi yüksek bir maç olsa yenilen yüksek sayılar ve atılan 60 civarı sayı. yazık, cidden çok yazık.

    elindeki kadroyu profesyonel basketbol oynamış herhangi birisine ver zaten en kötü bu kadar olur.
  • rotasyon konusunda galatasaray'ı iyi yönetemediği yeterince yazılmış. bunu detaylandırmaya gerek yok.
    beni en çok endişelendiren şey bu değil zira geçen yıl da coach olarak bazı kritik noktalarda oyuna müdahelede geç kalmıştı ve bu açıdan bir şey beklemiyorum. ama geçen yıl en azından takımın iyi çalıştığı, savunma disiplinine sadık kaldığı, hızlı hücum yememek için çırpındığı, rakibe kolay sayı vermediği görülüyordu; aynı şekilde oyuncu kalitesi bir iki istisna dışında vasat olsa bile herkes top dolaşımı ve şut dağılımı konusunda üzerine düşeni yapıyor, boş şut daima aranıyor, ikili oyunlar deneniyordu. yani demek ki maç içinde müdahale eksik kalsa da basketbol felsefesi ve takımı oynatma konularında meziyeti var.

    şimdi oyuncu kaliten artmışken neden statik hücumda ısrarcı olunur ki? aynı felsefeyi daha iyi top dolaştıran, şut yüzdesi ve penetre gücü daha yüksek, oyun zekası daha gelişmiş ve fizik olarak hareketli hücuma geçen yıla göre kat be kat yatkın olan şu takıma uygulatsan varsın maç kaybedilsin hiç umrumda değil. zaten olay dünkü berbat maçtan ziyade sezon başından beri oynanan basketbolda bitiyor. tehlike çanları çalıyordu, mesela prag'da, mesela gdynia ve bourges maçlarında, hatta kayseri kaski maçında...

    bu takım bir mağlubiyetle eleştirilecek bir takım değil. ama bunun için antrenörün doğru hamleleri yapıp takımı çalıştırması, bir felsefe yerleştirmesi gerekir. yoksa yine derbi kazanılır, kupa alınır, taurasi ve torrens atar, charles ribaundları toplar boyalı alanı deler geçer ama basketbol bu değil. bu kadro belki de kendisine ağır geldi.
  • 19 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe basket maçında 3 periyodu önde götüren kişi kendisi değil diana taurasi'ydi. yine de hizmetleri için teşekkürü borç biliriz tabi :)
  • türkiye'de ertuğrul sağlam'ın gördüğü saygının 1000'de 1'ini görmese de şampiyonluk kupasını istanbul'dan çıkarabilen ilk ve tek coach kendisidir. botaşspor'a altın çağını yaşattığı dönemde bir de avrupa kupası finali oynatmıştır..
  • hücum çizmesi gereken yerde takıma ''topu kaparsak kazanırız.'' diyen koç.
  • "kaymak bulmuş kedi gibi gülen"dir. ben demiyorum onlar diyor.

    (bkz: the smile of a cat that got the cream/@resneli geyik)
hesabın var mı? giriş yap