• haluk bilginer’in seslendirdiği reklamı twitter’da görünce merak etim açıkçası. bilim ve makinelere, tüm bunların tarihteki yerine hep ilgi duymuşumdur. uniq’e gideyim bir bakayım dedim. ne yalan söyleyeyim, gülhane’deki bilim müzesindeki gibi maketler olacağını düşünüyordum ama baya ciddi ciddi 800 yıl önce yapılan makineleri birebir yeniden yapmışlar. tabii sadece cezeri’nin aletleri yok, çinlilerin hep güneyi gösteren arabasından buhar makinesine bir sürü alet var çalışan. bir de panolara ve posterlere bayıldım. hep söylüyorum şehir yaşamındayken ve fırsat bulmuşken bu tip sergiler asla kaçırılmamalı. gidip görün derim.
  • durmuş çalışkan, el cezeri'nin çalışmalarını tarihin tozlu raflarından indirip efsanelerden arındırarak tekrar hayata geçirme ve tanıtma/hatırlatma aşkıyla araştırmalar yapan bir isimdi, yıllarını verdiği araştırmaları bu adla kitaplaştırmıştı da. ayrıca o eserleri ilgili gözlerle buluşturmak için bir müze kurma gayesindeydi. lakin ömrü vefa etmedi, kendisi geçtiğimiz yıl vefat etti. fakat çocukları (ki üç kardeşten biri, mehmed ali çalışkan), babalarının hayalinin bir adımını gerçekleştirmişler, yine bu adla, uniq expo'da bir sergi düzenlemişler. sergiyi heyecanla bekleyenlerdendim aslında, lakin bilet fiyatlarını görünce biraz üzülmedim değil. ha, öğrenci indirimi var tabii, lakin ondan da biz yararlanamıyoruz artık.* neyse, o saatler rüyama girip duracağı için, merakımın hatrına o rakamı da gözden çıkaracağım, ne yapayım.
  • aslında bir sözelci olarak, hesaplı kitaplı mekanik işlerinden zerre anlamam; lakin görünümleri ve işleyişleri hep enteresan gelmiştir. hattâ la migliore offerta'yı izlerken, otomatın bulunan her bir parçasında ayrı heyecanlanmış, sırf onun detaylarını daha dikkatli izleyeyim diye filmi tekrar başa almıştım. keza hugo da hafızamda o açıdan bir iz bırakmıştı. dolayısıyla bu serginin haberi, daha doğrusu tümüyle bu çalışmalar benzer heyecanı yaşamama sebep olmuştu. nihayet gidip ziyaret edebildim. itiraf etmeliyim ki soğuk ve tipinin ortasında katettiğim o yola da, verdiğim paraya da değdi. zira cidden kapsamlı çalışılmış, büyük emek verilerek hazırlanılmış. cezeri'nin pek çok çizimini somut olarak görmek gözlerimi büyüledi. tabii bu işlere teknik manada vâkıf olanlar daha bir etkilenmişlerdir eminim.

    sergide saatleri, bilhassa da filli saati merak ediyordum; saatin çalışma sistemi bir yana, süsleme vd. detayları da incelikle hayata geçirilmişti; figürlerin surat ifadeleri bile ne kadar özenli işlenmişti, çok sevimlilerdi, onlara ayrıca bayıldım. zira başta minyatür olmak üzere, böyle "minik" detayların işlendiği eserlerde surat ifadelerine çok dikkat eder, "niteliklerine" kendimce o detaylar üzerinden puan veririm. ki bu sergiye dair en büyük endişem, mankenlerin ya da figürlerin başarısız "kukla"lardan öteye geçememe ihtimaliydi; lakin gördüm ki her biri gayet emek verilerek oluşturulmuş, ekipteki sanatkârları bu açıdan ayrıca takdir ve tebrik ettim. (ki cezeri'nin eserindeki minyatürler boyutlu figürlere yansıtılırken, bildiğim kadarı ile minyatür ustası gülçin anmaç ile de çalışılmıştı, lakin sergi alanındaki afişte yer alan ekip listesinin içinde kendisinin de adı geçiyor muydu, bakmayı unutmuşum.)

    sergideki anıt su saati de boyutları ve detayları ile dikkat çeken eserlerdendi. diyarbakır sarayı'nın kapısının geometrik çizimlerinin/haritasının dijital olarak kopyasına yansıtılması ise çok güzel düşünülmüştü. zira tarihî eserlerdeki geometrik desenlere özel bir ilgim var, serap ekizler sönmez'in her çalışması/çizimi de o yüzden büyüleyici geliyor bana, kapının canlandırmasına bakarken de mest oldum diyebilirim. arka kapak'ın ilk sayısının kapağını süsleyen saatleri ayarlama enstitüsü çiziminin boyutlu replikasını da yapmışlardı, o da cezeri'nin eserlerinin üstüne bonus gibi geldi.

    pek çok açıdan küçük çaplı bir görsel şölendi velhasıl. yeğenleri götürme bahanesi ile tekrar ziyaret edeceğimden eminim.*

    ah, lakin söylemeden, daha doğrusu yazmadan geçemeyeceğim; "çalışkan" kardeşler serbest çağrışım dostumun muzipliğini lütfen mazur görsün; bu sergi, hattâ arka planındaki tüm çalışmalar, özellikle babaları durmuş çalışkan'ın vefatından beri, bana acayip derecede kardeş payı'nı hatırlatıyordu; o dizide de beni etkileyen, babalarının hayalini hayata geçirebilmek için her şeylerini seferber eden kardeşlerin gayretleriydi. sergiyi gezerken elimde olmadan bu doğrultuda benzerlikler kurdum ve gülümsemeden edemedim.
  • mutlaka gidilmesi görülmesi gereken sergidir. 800 yıl önce bunları tasarlayabilmek gerçekten büyük inovasyon ruhu gerektiriyor. sonrasında bu akımdan etkilenseydik çok farklı bir noktada olabilirdik. küçük çocuklarınızı götürün hayallerini gerçekleştirmenin imkansız olmayacağını anlasın. 1200 lü yıllarda 48 bit şifreleme ile kilit tasarlamak nasıl bir mühendisliktir. sen nasıl bir kralsın reyiz.
  • bugün bir arkadaşımın ısrarı üzerine katıldığım, ancak sonrasında ısrar edenin ben olması gerektiği hissine kapıldığım muhteşem sergi. türkiye ölçeğini zorlamış olmasını serginin şanssızlığı mı saysam, bilmiyorum. daha önce bu nitelikte ve çapta bir işle karşılaşmadım. tüm detaylarıyla insanı tarihin içinde tekniğin, teknolojinin nüvelerinin atıldığı aralıklardan biri olan artuklu dönemi ambiyansına sürüklüyor. sadece makinenin,robotiğin emekleme dönemine şahit olmakla kalmıyorsunuz, aynı zamanda 13. yüzyılda artuklu sarayında bir gezintiye çıkıyorsunuz. 5 ay boyunca açık kalacakmış uniq istanbul'da. bu ülkede de neler yapılabiliyor istenince, anlaşılmasına imkan sunan bu sergiyi herkesin görmesini tavsiye ederim
  • bugün gezme şansı buldum. gerçekten harika bir sergi. cezeri'nin bir kaç eseri çalışır vaziyette yeniden üretilmiş. dokunup kendiniz çalıştırabiliyorsunuz. sergide görevli genç arkadaşlar güleryüzlü ve gayretli. makinaların çalışma mantığını da anlatıyorlar size. kesinlikle vakit ayrılıp, yavaş yavaş, sindire sindire gezilmesi gereken bir sergi.
  • sergiyi henüz görme fırsatı bulabildim. yeğenimle gittik. bilime azıcık merakı olan bütün çocukları kesinlikle büyüleyecek bir yer. gidenler makineleri, ortamı güzelce anlatmışlar zaten, ben de bir iki ilave yapayım.

    serginin sonuna doğru, artık çalışmayan replikaların sayısı fazla, çalışanlarda da sorun yaşanabiliyor. her tarafta kocaman "yavaş çevirin" uyarılarına rağmen kırılan düzenekler bile olmuş, kıyıya köşeye kaldırmışlar onları. insanımıza bir şey dayanmıyor deyip geçeyim o kısmı. rehber ilgili ve bilgiliydi. bununla birlikte birkaç mekanizmanın etiket açıklamaları yetersiz kalmış, anlaşılmıyor; bir kısmı da fazla teknik. animasyonlar genel olarak iyiydi. yine de bazı mekanizmalar da birer animasyon istiyordu bence. salonların isimlendirmesinden yerleştirmesine küratörü tebrik ederim, güzel bir bütünlük yakalanmış (çıkıştan önceki bomboş raflarla dolu ardiyemsi salon dışında, ardiye yapacaktınız ışıkları kıssaydınız bari). çıkarken yeğenim düşüncelerini yazacaktı ki sergi defterinde boş sayfa kalmadığını gördük, son sayfalarda millet boş bulduğu her köşeye yazdığı halde üstelik; yeni bir defter konulsaydı keşke.

    yüzyıllar öncesinin atmosferini hayal ederek bugün üzerinde düşünmediğimiz pek çok kolaylığın (otomatlar, saatler) bir zamanlar ne ince hesaplarla ve zahmetlerle modellendiğini görmek, zamanda bir yolculuğa çıkmak gibi. kesinlikle değer.
  • zamanı aşan fikirleri, bakış açısı ve felsefesiyle modern mekaniğin babası kabul edilen; artuklu sarayı'nın 26 yıl başmühendisliğini yapan, anadolu’nun en büyük mucidi cezeri'nin olağanüstü makineleri, 15 yıllık titiz bir çalışmayla 800 yıl aradan sonra yeniden canlanıyor! merkezine cezeri’yi yerleştirerek mekanik tarihinin görkemli hikayesini ilham verici bir şekilde sunacak “cezeri'nin olağanüstü makineleri sergisi”, 15 şubat - 30 haziran 2019 tarihleri arasında unıq expo da haftanın her günü ziyarete açık olacak. cezeri’nin olağanüstü makineleri sergisi, 1500 m2’lik alanda, içerisinde boyutları 4 metreyi bulan dev makinelerle birlikte 66 farklı alete, makineye ve çeşitli düzeneklere yer veriyor. eserlerin çalışma prensiplerini anlaşılır bir biçimde ortaya koyan sergide, cezeri'nin şifreli, dört sürgülü kapı kilidi, şifreli kasası, dünyaca ünlü filli su saati, anıt su saati, tarihin ilk insansı robotu olan içecek sunan çocuk otomatı gibi birçok çalışmasının birebir örneklerini görmek mümkün.

    tanıtım filmi
  • bugün, selami çalışkan rehberliğinde gezme şansı bulduğum mükemmel bir sergi.
  • gezerken zamanın farkına varmadığım sergi. * makinelerin büyüleyici bir tarafları vardı ve çok etkilendim. sergi ben gittiğimde bomboştu. "dene" komutu bulunan ve çalışır vaziyette olan bütün makineleri inceledim ve denedim. aslında modum, bir bölümden sonra nerdeyse hiçbir makinenin tam çalışır ve denenebilir halde olmamasından düştü sonradan. ve 2 buçuk saat süren gezimde artık yorulmuştum. yine de incelemeden hiçbir mekanizmayı bırakmak istemedim.

    o t cetveline benzeyen geometrik çizim aletini kullanamadım mesela. mimarım ben anlıyor musunuz? o t cetvelini denemek benim hakkımdı. ama vandal türkler küre üstüne isimlerini filan yazdıkları için kalemi kaldırmışlar. cezeri bu sistemle bir küre üzerinde bulunan herhangi 3 noktanın bir daire oluşturacağını ispatlamış. ben de ispatlamak isterdim ama deneyemedim. çok içimde kaldı.

    o tekli şifre mekanizmasında da 3 dk uğraştım kek gibi. bütün harfleri birbirine denk getirip açmaya çalıştım kutuyu ama olmadı. rehberler şifreyi 3 tane elif yapmışlar. ziyaretçi nereden bilecek kuzum şifreyi? ilk akla gelen şey aynı harfleri birbirine denk getirmek, öyle yapaydınız da siz yokken de açabilseydik.

    makinelerin bazılarının gereğinden fazla parçayla yapıldığını düşündüm. ama haksız bir yaklaşım benimkisi, cezeri'nin makinelerini bir mimar gözüyle incelemem lazım. her bir makinesi ayrı bir show yapıyordu, oldukça sanatsal icatlardı. ve hiçbir makinede "az parça ile maksimum iş" prensibi yoktu. işi nasıl daha keyifli ve oturup izlenesi hale getireceğini düşünmüş adam. makinelerin parçalarını da insan ve hayvan figürleriyle zenginleştirmişti.

    kayıkçı su saati mesela, nasıl tatlı bir şeydi anlatamam. bugün kullandığımız kronometre aslında. ama bunun için kaval çalan kayıkçı insan figürlerini kullanmış. delik kayıklar azar azar tam 1 saatte su alarak, batıyor. battığı anda insan figürünün içindeki hava suyun basıncı ile sıkışarak figürün elinde tuttuğu kavaldan düdük sesi olarak çıkıyor. yahu sen oturup 1 saatte suya batacak bir hazne ve ona uygun çapta delik mi hesapladın kuzum? * yani mühendis kafası değil adamdaki. modern mühendis kafası az malzeme çok iş prensibiyle, dümdüz bir çubuk sistemi filan kurardı anlatabiliyor muyum? adam kronometre tasarımını bile görsel bir show'a dönüştürmüş. *

    bak anlatırken tekrar etkisi altına girdim. daha önce söylemiş miydim? el cezeri benim çocukken hayran olduğum ama makineleri hakkında pek bir şey bilmediğim bir mühendisti. bkz: #86828870 aylar sürdü gidebilmem ama kavuştum sonunda. iyi ki de tek gitmişim. hiçbir makineyi geçiştirmek zorunda kalmadım. 15 haziran'a kadar uzatılmış. bir gidin görün be, mekaniğin tarihçesi var o sergide.

    bu arada çocuklar için hazırlanan bir sergi belli ki. çocuklar çarkları döndürmeye filan bayılıyordu. bir ara ben çalgı çalan insan figürlerinin olduğu makinenin çarkını çevirirken hepsi başıma üşüştüler. * sonra cezeri'nin üretim yaparken kullandığı aletlerini incelerken birlikte gezdikleri gruptan kaçıp, önden gelen meraklı ufaklıklara sordum. içinizde makine mühendisi olmaya karar veren var mı diye. bakıp cevap vermeden kaçıştılar şapşikler. utandılar zaar *

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap