• 19 yaşındaydım, henüz cm ile tanışmadığımdan şimdiki halimden 19 kilo hafiftim, 19 tane sevgiliyi idare edebilecek kadar boş vaktim vardı, dışarıda gürül mürül akıyordu hayat, ama dışarıdaki hayat hastalıklıydı ve beni anlamıyordu, nihayet, içeride benim hayatımın da bir hastalığı olmuştu: championship manager 2.

    ilk oyunu da oynamıştım ama cm2 çok uzun bir dönemi kapsamış, hayatımın 2 senesinin aralıksız tek saplantısı olmuştu. sabah 9 gibi kalkıyordum, o zamanlar kullandığımız bilgisayarlar cm2 için biraz yetersiz olduğundan, daha doğrusu cm gayet doyumsuz bir oyun olduğundan, kayıt ettiğim oyunu yüklenirken kahvaltımı yapıyor, daha sonra bilgisayarın başına oturuyor ve akşam yemeğine kadar kalkmıyordum. yemekten sonra 1-2 saat daha oynayıp yatıyor, çoğu gece, rüyamda gördüğüm taktikleri uygulamak için kalkıp tekrar oynuyordum.

    bu dönemde dışarıda tanıyacağım hayatın bana öğretebilecekleri yerine, şaşırtıcı bir genel kültür kazanmıştım. bunu çok sonra farkettim. cm'de "continue"ye bastıktan sonra bayağı bekliyorduk o zamanlar ve bu aralarda sıkılmamak için, dergiler, kitaplar, cd'ler alıyordum yanıma. 35 yaşındayım ve cm sayesinde binlerce dergi, bir dolu kitap okudum, sayısız müzik albümü dinledim. tabii bu durum bilgisayarların hızlanmasıyla değiştiyse de, cm4'le, aralıklar açısından tekrar eski hava yakalandı, oyun yavaş çalışıyordu ve arada bir şeyler yapmaya bir hayli zaman kalıyordu.

    söz konusu futbol olduğunda, futbol konuşulduğunda ise, cm'nin beni bir veri bankası haline getirdiğini, gülümseyerek tekrar farkederim. mesela bir transfer konuşulur, "kim bu acaba" diye merak ediliyordur. oysa ben o oyuncuyu, yıllarca önce denemiş, belki yıllarca takımımda oynatmış, gittiğim takıma beraberimde götürmüşümdür. çok sıkışınca oyun kurdurmuşumdur belki? doğum tarihini, hangi pozisyonda oynadığını, havasını, civasını, mahalleden dolandığı kızı, yaladığı mankenleri, özelliklerini bilirim. "hızlı koşar, iyi kafa vurur, centilmendir, çok asist yapar, sahanın şurasında daha iyi oynar, daha önce şu takımlarda oynamıştır, sol kanada koyma taş yerinde ağırdır..." gibisinden bir çok bilgi dökülür ağzımdan. şaşırılır. oysa şaşırılmamalıdır, cm müptelası bir çok insan böyledir. yenilerden bahsetmek gerekirse, suat usta'yı, hamit altıntop/halil altıntop kardeşleri, yasin karaca'yı, fatih sonkaya'yı, okan koç, tunç kip, uğur inceman gibi bir çok futbolcuyu, henüz türkiye'de varlıkları bile bilinmiyorken tanırlar, onlardan söz ederler:

    bir futbolsever: yahu bu viola iyi oyuncuymuş, sol cenaptan ileri geri dinamo gibi çalışıyor...
    bir cm veribankası: bırak abi viola'yı, roda fc'de fatih sonkaya diye bir çocuk var, daha 20 yaşında, 20 tane viola eder, ama bizimkiler araştırmıyor.
    futbolsever: hadi ya, nereden biliyorsun?
    cm'ci: işim bu.

    cm'nin daha hızlı olması, yüklemeleri çabuk yapması için her cm müptelası didinir, çalışır, umut besler. daha hızlı bir cm dergi/kitap okumayı ortadan kaldıracaktır ama, bunun yanında başarılara daha çabuk ulaşmayı sağlayacaktır. daha kısa zamanda kariyer yapılabilecek, daha kısa zamanda daha fazla oyuncu denenebilecek, maç yapılabilecek, daha fazla şampiyonluk kazanılabilecek, yıllar daha hızlı geçilebilecektir. ben de aynı şekilde, yaşıtlarım parfüm, saat, kot pantolon parası biriktirirlerken, belki bisiklet almaya, tatil tasarrufu yapmaya çalışırlarken, sonrası evlilikleri için beyaz eşya taksitleri öderlerken, hep, cm'yi daha da hızlandıracak bilgisayar parçaları için para biriktiriyor olurdum. bunun izahatını psikanalistler yapsın, fakat ben tek kelimeyle "tutku" diye açıklayabilirim.

    cm'deki "continue game" fenomenine de değinmeden olmaz. bu butona bastığınızda oyundaki ertesi güne veya bir sonraki maçınıza yakın bir tarihe kadar, takvimi ilerletir, bu arada maçlar oynanır, oyuncularla ilgili haberler gelir, transfer isteklerinize yanıt gelebilir, taraftar çıldırabilir, asistanınız rakip takımı analiz etmiş ve raporu size sunmuş, bir yerden para gelmiş olabilir, belki tansu çiller tekrar siyasete atılmıştır yahut siz kovulmuş olabilirsiniz. hal böyleyken sürekli "hadi bir daha continue" diye diye saatlerimin geçtiğini hatırlarım. daha bir hafta önce 2 kere sırf "neyse, bir tane daha, dur bir kere daha basayım" derken işe geç kaldım. işe geç kalmak ne ki, bu yüzden, randevularımda hep 20-30 dakika geciken insan bendim, soğuk yemek yemeye alışan, ocağa koyduğu çay suyu kaynayıp buharlaşmış olduğundan, hep yarım fincan çay içmek zorunda kalan, sınavlara girmeyen, monitöre örümceğin ağ ördüğünü gören, belki "continue"ye bir kaç defa daha basmak uğruna çişini tutarken, ileride prostat olacak bir çok cm müptelasından biriyim. 19 yaşımdan beri "bir kere daha "continue game" diye diye, kendimi 35 yaşına getirdim.

    hayatım boyunca da hiç bir şeyin cm'nin yerini alamayacağını, bana onun tattırdıklarını tattırmayacağını, kattıklarını katmayacağını, onun gibi heyecanlandıramayacağını, neşelendirip eğlendirmeyeceğini biliyorum ve orada şöyle oluyorum:

    "continue game"

    bu ara acayip seviyorlar beni,
    sorarsan, kucaklara yatmalıyım, dizlerin dibinde uyumalıyım,
    gözelerin dibinde dinlenmeli, her elini uzatanla arazi olmalıyım,
    maytaplarda gülüşmeye, hamaklarda sevişmeye, mehtaplarda uluşmaya çağırıyorlar,
    sıtma, sahtekâr adamların bana saygılarına şaşırıyorum,
    fahişeler sana bedava diye bağırıyorlar,
    kibrit tek çakışta yanıyor, ayakkabılarım eğilmeyeyim diye, hemen ayağıma oturuyorlar,
    sallamaz şoför ibo, "gideceksen bırakayım abi" diye yanıma kadar geliyor bu ara,
    nobel tylol hot getirdi, "sen seversin" diye,
    inci dişlerini temizletmiş "yakından gör"memmiş tek derdi,
    niyeyse bu ara acayip seviyorlar beni,
    iyi de, ben bu dünyanın sizine, oyunlarına kanacak adam mıyım,
    nazlı yarim, ömrüm, ölümüm, şarabım dururken bir yanda,
    gelir miyim ulan yolunuza, girer miyim koynunuza.
    zira zaten dayanamadım daha fazla bu arsızlığa
    çıkardım ayakkabılarımı,
    kapattım telefonu, her kapıyı kapattım,
    sakince soyundum sonra,
    evvela bir halay çektim tek başıma, ağzımda cigara,
    sonradan oturdum championship'in başına,
    tek başıma şampiyon oldum,
    tek başıma
    .
  • rekabet pompalayan oyun.

    vakti evvel 4-5 kuzen toplanıp "uefa kupası kazanmaca" falan gibi bir hedef koyarak oynardık. yine bir cm toplaşmasında fiorentina'yla uefa kupası yarı finalinde leeds united'dan yediğim bir son dakika penaltısıyla elenmiştim de bildiğin boğazıma bişey düğümlenmişti lan, birisi "iyi misin?" diye sorsa koyverecektim zırıltıyı vallaha. koca herif.. anaaa iştahım lan kaçtı nerden hatırladım?

    nişanlım bastı götüme tekmeyi bu kadar koymadı lan..
  • text tabanlı bir menajerlik oyunu; bu tür oyunlar arasında tartışmasız en çok tercih edileni ve en sevileni. özellikle içerdiği, tuttuğu database, açısından oynayanı kendine bağlarken, aynı zamanda maçların heyecanı, para hırsı, turnuvalar, transferler vb. açılardan oyunun genişliği önemli. kesinlikle bağımlılık yapar, günde en az 5 saati sırf bu oyuna ayırmak zorunda hisseder insan kendisini [ben günde 16 saat oynuyordum, insan değilim].

    arkaplan grafiklerinden başka bi grafik olmamasına rağmen böylesine tutulmuş olması şaşırtıcı olan bir diğer özelliğidir, oyun oynandıkça hd’de kapladığı yer artar... championship manager 2 oldu bu daha çok.
  • bir neslin yok olmasının sebebi bu oyundur.
    ilkini 99-2000 sezonunda almıştım biraz oynadım falan. en zoru da meğerse buymuş sonradan galibiyet almak hiç bu kadar zor olmadı çünkü.
    ardından 2000-2001 sezonu çıktı ve o oyun galatasaray!a tekabül ediyordu ilk kez türkiye ligi bu oyunla hayate geçti ve istisnasız her yaz kuzenle 3 ay boyunca bu oyunu oynardık.
    izmirde hava sıcak iğrenç yaz ayları, yazlığımızda yok kuzenle otur öğlen mesaiye başla geceye kadar oyna arada bir yemek molası ver.
    o fenerliydi ben galatasaraylı
    o lazioydu ben juventus
    o interdi ben yine juventus
    o parmaydı ben yine juventus.
    o arsenaldi ben manchester united
    o real di ben barça
    o boca juniors dı ben river plate.
    denemedik takımımız kalmadı.
    her oyunda 2010 lara kadar gelirdik.
    hatta en son oynadığımızda 2013-2014 sezonuna geldiğimde kendimi kötü hisssettim abi yeter ya dedim o günleri şimdiden yaşamak istemiyorum dedim. şimdi gerçek hayatta o günlere geldik ve inanın yaşayarak geçirdiğim o 10 küsür sene bu oyundaki kadar eğlenceli geçmedi.
    okuduk ettik askere gittikgeldik iş hayatına girdik sistemin adamı olduk.
    renksiz zevksiz gri bir hayatımız var artık ve o oha dediğimiz 2014lere geldik.
    totti yaşlandı artık 45 dakikayı zor çıkartıyor diye üzülüyorduk ama farkediyorsun ki totti hala genç ama biz yaşlandık.
  • 1992'nin soguk bir kı$ gününde elinde 3 tane disketle gelip beni kandırıp 4 disketlik süper frog'u benden alıp o 3 disketlik oyunu bırakan arkada$ım bana nasıl bir kötülük yaptıgını asla bilemeyecekti.. evet o zamanlar icin $ampiyon$ip menejer'le tanı$mamız tamamen bu $ekilde masumane olmu$tu.
    o zaman hayat güzeldi. dı$arıda bizim ya$larımızda olan gencler ilk ili$ki deneyimlerini ya$ıyor, okul a$kları tüm hızıyla sürüyordu.
    ama bir ev vardıki camları panjurla kapanmı$, iceride 2 genc ian wright milli takıma secildigi icin sarılmı$ birbirlerini öpmekteydi. nigel winterburn kendisine yapılan transfer teklifinine red verdigi icin tarafımdan her hafta düzenli olarak cezalandırılıyodu. sezon arası yüklemeler 2 ila 2.5 saat sürdügünden mahalle bakkalının önünde bulu$ulup sezon öncesi yapılacak transferler konu$uluyodu.

    championship manager'in ilk versiyonunun bir de biz türk fanatikleri icin unutulmaz bir yanı vardı. foreign player bölümü cok zengin olmayan championship manager'in oyuncu listesinde türkiye'den kemal serdar, rıdvan dilmen ve rıza calımbay bulunmakdaydı. daha dün gibidir trabzonlu koca kafa kemal'in arsenal'in unutulmaz kaptanı tony adams'ı takımdan kestigi, $eytan rıdvan'ın paul merson'un hayattan unhappy olmasına sebep olması..
    yanlız türk oyuncuların arsenal forması giymesi icin o dönem verdigim cabayı dı$arıda kendime vermi$ olsam ne bileyim bi ahmet bulut ne bileyim bir erdinc $ehit'te kendim olur futbolcu simsarlıgından parayı toplar iyiden iyiye göbeklenirdim..
  • 13 senedir iyi günümde kötü günümde bir kez olsun beni yalnız bırakmamış olan, canım sıkıldığında, moralim bozulduğunda devamlı bana destek olan, zaman zaman onu pes* serisi ile aldatmış olsam da er geç hatamı farkedip tekrar döndüğümde en ufak bir trip dahi atmadan beni tekrar kucaklarına alan, bir erkeğin sahip olabileceği en sadık ve en mükemmel sevgili.

    seni seviyorum aşkım...

    edit: kim demiş erkekler seni seviyorum deme özürlüdür diye. bakın dedim işte. biz sadece bu iki kelimenin kime denip kime denmiyeceğini çok iyi biliyoruz.
  • sevgilinin nikahli esi.
  • 'gerçek türk futbolu'ndaki ciddi çöküş bu 'oyun'un temellerinin ülkede atılması ile başladı zaten. 90 ların sonunda önünün alınması lazımdı bu ibinenin evladının. ülkeye girişini yasaklıcaktın.

    kafamız içerde kalsın! *

    kalamadı. ihraç peşinde koştu herkes. apartmalar, rüştü ispta etme çabaları birbirini kovaladı.

    formatı ezberleyen döküldü sanal mecralara. teknik tabirler, süslü kullanımlar.. -gören de herkesi yılmaz hocayla beraber almanya'da, 'akademi'den pro-lisans aldı zannedicek amına koyim-

    ardından gelen topiş futbol, sikindirik blog artizlikleri, alıntılı güzellemeler, ali ece'ler, bener onar'lar.. -rinus michels'i talebeleri sizin kadar tanımıyodur lan!-

    gökküşağı formaları, hayvanat figürlü kredi kartlar gibi etm(k)enlerle anası zaten sikildi ortamın. sabah saat 5 te stadın önüne gidilirdi lan önceden deyyus! bildin mi?

    hayatında stadda maç izlememiş futbol profesörleri türedi, toprak sahada toz yutmamış 'alt yapı çok önemli'ciler peyda oldu devamında.

    amatör hasköyspor'un bir maçına gitmemiş, mercedes 302 otobüsten yapılma lokantanın içinde uykuluk yememiş zelemeler, isthmian league'den takım alıp! beyinleri büzüşesiceye ekran karşısında kaldıktan sonra, 12 senede şampiyonlar ligini aldım yeaa! diye boxer'ıyla oturduğu ekran karşısında forum kovalıyordu. yok marangozun murduğu takım bilmem ne. lan göt bezi allahını seversen bi valide tayfun takımının soyunma odasına gidip o boxerınla taktik versene.

    götün iki lobsa bi girişsene şu işin gerçeğine, allah adı verdim..
  • bu ülkede bir neslin ingilizcesinin gelişmesine, belki de okullardaki ingilizce eğitiminden daha fazla katkı yapmış, gelmiş geçmiş en güzel spor oyunu, yazları uykusuz geçen gecelerimin en büyük katili..
  • ingiltere 3. ligindeki notts county adli klubun bosalan teknik direktorlugune basvuran insanlarin %60'inin yegane deneyimi cm oynamakmis. artik oyun bir efsane olmayi da asacak gibi. hall of fame i kanit olarak gosteriyorlar herhalde.
hesabın var mı? giriş yap