• ayni zamanda kanadali bir filozof.
  • teğmen charles taylor. 1945 yılında olağan uçuşunu yaparken 'bermuda şeytan üçgeni' olarak tabir edilen bölgenin ortasında kaybolmuştur. kendisini aramak için yapılan kurtarma uçuşuna ait bir uçak da ortadan kaybolmuştur.

    (bkz: flight 19)
  • agustos 1997'de %75'le kazandigi liberya secimlerine* "o annemi oldurdu, o babami oldurdu, ama oyumu ona verecegim"** gibi cilgin bir secim sloganiyla girmis.

    *secimler tum uluslararasi gozlemciler tarafindan adil olarak nitelendirilmis.
    **"he killed my ma, he killed my pa, but i will vote for him"
  • 1997 secimlerinde savasi bitirebilecek tek kisi oldugunu iddia etmis, ve bu sekilde secimleri kazanmistir. savasi bitirebilecek tek kisinin kendisi oldugu ise tamamen dogrudur, cunku savasi yaratan, guclendiren, ve cocuklari asker olmalari icin kacirip, yetistirip, uyusturucuya bagimli edip, cocuklari kacirilmis baska aileleri oldurten yasadisi orgutun baskani bizzat kendisidir. secimi kazanmis, 6 sene liberya baskanligi yapmistir. liberya'yi darmadagin etmesinin yani sira, baskanken sierra leone'ye de asker gondererek 55000 kisiyi telef etmis bir savas suclusudur. sierra leone'den liberyaya soktugu her elmastan kisisel komisyon almis, dokumante edilmeyen bir sekilde dunyanin en zengin insanlarindan biri olmustur.
  • akıl felsefesi, politika ve psikoloji alanlarında çok sayıda makaleye imza atan felsefe profesörü.

    kanada federal parlementosu seçimlerine yeni demokratik parti adayı olarak katılmıştır.

    mcgill üniversitesi'nde çalıştı. çokkültürcülük üzerine ciddi çalışmaları vardır.
  • liberya'daki ic savasin devam etmesinin en büyük sebeplerinden bir diktatör. george w. bush'un ikiyüzlülügünün yüzüne vurulmasini saglayacak derecede, yarattigi vahset dolu ülkeyle bati kamuoyunun tepkisini ceken, bush tarafindan arada sirada "hiist, rahat dur bakayim! yoksa gelirim haa" tarzi bos tehditlerden fazlasini isitmeyen kimse.
  • işlediği savaş suçlarından dolayı 50 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

    (bkz:http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-18259596)
  • aynı zamanda "hegel" adında mufassal bir eseri vardır.
  • can gürola

    bir ilkel güdülenme olarak sandık umudu

    sandığın egemenliğini toplumda kabul ettirmek kolaylaştı son zamanlarda. seçimler başladığı zaman bu seçimde beklentisi olanlar gene bir heyecana kapılıyor, yine hüsrana uğruyorlar. çünkü seçim bizim solda dahil olmak üzere bir politik bilinç olarak görülmeye başlandı. seçimin politik bilinç değil, düzen içi basınçların etkisinde olan, apolitizme yakın bir güdülenmeyle sandığa gidildiğini anlamak için kendimizi zorlamamıza gerek yok. ulusalcıların ekmeleddin ihsanoğlu gibi figürü asla kabul etmediklerini, edemeyeceklerini anlamak zor olmasa gerek.

    buradaki temel mesele zorunlu olduğunu düşündüğü şey için bir eylemin içine girmektir. yemek yemeye eşitlenmiş bir sosyal tutum halini almıştır oy vermek. herkes ya bir diğerine tepki duyduğu için ya da buna zorunlu olduğunu düşündüğü için sandık başına gitmektedir. bu bilinç düştüğü ıssız adada ömrü boyunca yarı aç balık yiyebilir, o sandal inşa etmek istemez bir umut kurtulurum diye. çünkü şartların bu olduğuna ve daha iyisini yapamayacağına dair kesin olarak kendisini şartlandırmıştır. politik bilinç o sandalı inşa etmektir işte, bizde bu seçimlerde bu tutum gene büyük oranda önemsenmedi bile. çoğu insan bitler içindeki derme çatma klübesinde gayet memnun robinson crusoe olmaktan.

    şimdi anlatacağım insan size seçimlerde kitle psikolojisi ve sandığın ne kadar meşru olduğu konusu hakkında fikir verecektir biraz. konumuz dünyanın gördüğü en iğrenç, şerefsiz insanlardan biri olan charles taylor.

    liberya abd’nin özgür zencilerini kendi toplumunda barındırmamak için inşa ettiği bir afrika ülkesiydi. abd kendi ülkesinde giderek artan bu özgür nüfusu ırk ayrımcılığının kuralları gereği sürekli hor görmeye devam ediyordu. çözüm olarak liberya düşünüldüğü vakit bu ülkenin nesillerce kölelik yapmış, abd’nin inşası için kanları dökülmüş, emekleri çalınmış insanların yeni ve özgür bir yurtlarının kurulacağı düşüncesiyle oraya gönderildiği gördü tarih. sonuç ilkinden farklı değildi, liberya’nın yerlileriyle(%95) abd’den dönmüş eğitimli, özgür zenciler(%5) arasında bir kast sistemi oluştu. abd’den gelenler ülkenin önemli bütün kaynaklarını kontrol ediyorlardı. bu kast sistemi batılılar tarafından desteklendi. bu ayrım liberya’nın sonrasında yaşadığı 150 seneye ve bugüne damgasını vuracaktı.

    charles taylor abd’de eğitim gören bir liberya vatandaşı olarak ülkesine döndü, politikaya atıldı. iktidarı sırasında işlediği suçları bir dökelim.

    silah kaçakçılığı (suriye’ye giden bazı tırlara benziyor sanki bu)

    çocuk asker kullanma

    ruf denilen psikopatlar ordusuna destek sağlama (suriye)

    uyuşturucu ticareti (kimisinin yeğeni içicidir sadece zaten)

    katliamlar (katır sırtında 34 ölü, haziran’ın şehitleri, soma)

    el kaide’ye destek iddiaları (biliyorsunuzdur artık zaten)

    seks köleliğini dayatması (kadını sosyal hayattan çekmeye çalışanların tam olarak bunu yapmaya çalıştığını anlatmaya gerek yok)

    yağma (özelleştirmeler ve türgev bunun daha kibarcası oluyor)

    charles taylor’ın en önemli özelliği çok sıkı bir dindar olmasıdır. kendisini tamamıyla dine vermiştir.

    taylor hakkındaki tüm bu iddiaları sandıkta yanıtlayacağını söylemiştir elbette. taylor’ın seçim sloganı şudur: ”annemi öldürdü, babamı öldürdü ama oyum ona!”

    bm gözlemcilerinin aktardığına göre taylor ”adil” bir seçim sonucunda yüzde 75 oyla başkan seçilmiştir. milli irademiz taylor!

    yanlış anlaşılmasın liberya gibi bir ülkeyi örnek vererek bizim ne kadar gelişmemiş bir ülke olduğumuza işaret etmiyorum, bush’un ikinci defa seçildiği abd başkanlık seçimlerine bakalım. bush ırak savaşında yalan söylediği ortaya çıkmasına ve ekonomide gözle görülür bir iyileşme yaratmamasına rağmen gene başkan seçilmişti. bush’un ve taylor’ın kendilerini nasıl meşrulaştırıp seçtirdiğini biliyoruz, ben gidersem korkunç bir tehlike altında kalırsınız, tek çözümünüz benim! bu bize ‘bana oy vermezseniz hizmet göremezsiniz’ diyenleri, ‘chp döneminde ekmek karneyle dağıtılıyordu’ diyenleri hatırlatmalı herhalde.

    biz türkiye’de burjuva demokrasisi dediğimiz şeyin ne olduğunu görüyoruz şu an, rezil sağcı ve dönek sosyal demokrat politikacıların kendilerini seçilebilmek uğruna olmadık şekillere sokup önümüze sürdüklerini görüyoruz. bunların içinden birini seçmezsen trenin kaçacağına seni inandırıyorlar, tren yolunun zaten devrilmeye müsait olduğunu unutturarak. sonra sizin bu seçimde tarafınızın işçilerin tarafı olduğunu yani bu adaylardan hiçbirine oy vermek istemediğinizi söyleyince ‘marjinal, romantik, aptal’ filan oluyorsunuz. diyorsunuz ki, bu ülkenin işçileri şalteri indirecek kadar örgütlendiğinde ancak bu iktidar devrilecektir, onlar hala sandığa bakıyorlar.

    işçi bir yoldaşımın dediği gibi: asgari ücret pazar günü neyse, pazartesi günü aynı.

    bu arada erdoğan seçime katılan herkese teşekkür ediyor, kendi seçimin meşruiyeti arttırdıkları için. he bu arada charles taylor’ın sonu hazin: kendisinin tüm iktidarına ve mutlak gücüne rağmen kararlı bir azınlığın silahlı ayaklanması onu istifaya zorladı, şu an uluslararası bir yargılanma sonucunda cezaevine kondu.

    dolayısıyla unutmamak lazım: diktatörler sandıkta değil, barikatlarda, grevlerde ve dolayısıyla devrimle devrilir.
hesabın var mı? giriş yap