• like a hobo isimli sakin, eğlenceli ve deli parçasıyla an itibariyle keşfettiğim müzisyen. o ne güzel bir şarkıdır allahım ya, 2:58'de sesi hayvani derecede mükemmelleşiyor anlamıyorsunuz bile. folk folk ilerlerken bir anda içinizdeki asi rock'çı uyanıyor ve şarkı bitene kadar - ki bu 3:38'e tekabül ediyor - kendinizi fantastik bir dünyanın içinde hissediyorsunuz. mesela ben devamlı kendimi yırtık pırtık kostümler içerisinde bir ringde hissetmedim değil. çok ilginç vallaha da billaha da.

    adeta uçmuşum mutluluktan. charlie winston, hakkaten kimsin oğlum sen?
  • "başarılı bir albümün bir kılavuz kitabı yok, bana göre. mesela, ilk başlarda müzik yapıp şarkı söylerken, böyle röportaj yapmıyordum, bırak profesyonel bir müzisyeni, şu anda profesyonel bir sanatçı olarak yaptığım birçok şeyi bile yapmıyordum o zamanlar. yalnızca müzik icra edip, kendi müziğimi geliştirmeye çalışıyordum. insan, bir şey başarılı olduğunda hep onun hakkında konuşacağını tahmin edemiyor. tabii bir de senin başarından bir şekilde bir parça koparmaya çalışan birçok insan olacağını da. çok hızlı bir şekilde, birçok çıktı oluşuyor ve kendi kişisel katkını gerçekleştirmeye fazla zamanın olmuyor. bu anlamda, o yer oldukça yalnız olduğun bir yere dönüşüveriyor.
    günümüzde bütün gençler başarı, şan, şöhret filan peşinde, ama sevdikleri özel bir şeyi yaratmak için bütün zamanlarını buna adamazlarsa, elde ettikleri tek şey kocaman bir boşluk ve hiçlikten ibaret olacak. bu boşluk da yalnızlığı getirecek. koruman gereken bir şey var: ‘square 1’ albümündeki üçüncü şarkının adı feeling stop. orada ciddi ciddi diyorum ki “o hissin uçup gitmesine izin verme!”, yani “sahip olduğun o değerli şeyin yitip gitmesine göz yumma!” çünkü eğer onu kaybedersen, elinde gerçekten hiçbir şey kalmayacak."

    iyi ki ibrahim maalouf müzikalinden konuşmuşuz, sonra ben en son gittiğimiz konserinin videolarını açıp izleyip, hızımı alamadan spotify'a geçiş yapmışım. don't worry about me dinlerken şarkıya eşlik eden ve uzun zamandır dinlemediğim charlie winston'ı bulmuşum.
    yılın ilk günlerinde beni iyi hissettiren şarkılardan bazılarını paylaşıyorum,

    shifting paradigms
    in your hands
    like a hobo

    entry başlangıcındaki röportajın tamamı linkten okunabilir.
  • hello alone ile yine yapacağını yapmıştır.

    http://www.youtube.com/…ftbru1rnoae&feature=related

    (oha, entry'yi yazarken bir anda radyoda da çalmaya başlamasın mı?? =s)
  • frankoların pek bir sahiplendiği, her gün birtakım fransız radyolarında saat başı şarkıları çalınan zat-ı muhteremdir. kendisini biz de severek bağrımıza bastık. zira bir albümden sağ baştan itibaren in your hands , like a hobo ve kick the bucket gibi üç hit çıkarması hayra alamet değildir. ayrıca da pek bir sosyal içerik insanıdır. in your hands adlı şarkısı ile afrika asıllı abilerin kağıt problemlerine tuz basmaktadır. ama her halükarda benim için en şukela şarkısı my life as a duck olarak kalacaktır. zira insanın kendisinin bir ördek olduğunu anlaması ancak bu kadar içli anlatılabilirdi. seviyorum ulan.
  • bu aralar her sabah işe giderken, "for all my life, i've tried to hide the animal in me. /now it's time to open up and breath and breath." * diyerek mırıldanmama neden olan adam.

    son yıllarda dönem dönem dadandığım ve günlerce dinlediğim andrew bird gibi bir tür şair kendisi.
  • 1978 britanya dogumlu suffolk'ta buyumus sarkici, tom baxter'in kardesi. yaraticilik genlerinde var. charlie winston and the oxymorons diye grubu da varmis. son albumu 2009'da piyasaya surdugu "hobo". sevdigimiz sarkilari albume adini veren "like a hobo" ve "kick the bucket".

    spencer davis group'un i'm a man adli sarkisini volkswagen icin cover'lamis, reklamin basrolunde bir kopek oynamis, fakat reklam rspca'dan gelen sikayetler uzerine yayindan kaldirilmis.
    http://www.youtube.com/watch?v=6mz5lhmrcu0 (anahtar kelimelerimiz: vw polo commercial - singing dog)

    ayrica http://www.charliewinston.com/ acilana kadar asagidakiyle idare edecekmisiz;
    http://www.myspace.com/charliewinston
  • charlie'ciğim sonunda yavaş yavaş hak ettiği başarıya doğru gidiyor efendim. zira kendisi önce fransa, valonya ve isviçre'de popüler olmuştu. şimdi almanlar da sahiplendi.

    bir bizim buralarda daha hala pek bilinmiyor. inşallah lady gaga gibi sonradan keşfedilir. bunu istiyorum ağbiğ, adam yetenekli, şarkıları süper yer yer mükemmel. oh.

    ikinci single'ı da "in your hands"tir. şahanedir.

    edit: avusturya'yı unutmuşum kanka. amanh. bu adamı ben keşfettim lan. balalale balalale.
  • sesi bizim antony and the johnsons'ın entıni'sine benziyor zaman zaman. güzel.
  • 12 eylül 1978 cornwall doğumlu ingiliz müzisyen. abisi tom baxter'ın da müzisyen olduğunu belirtelim, ama neden soyadları farklı o konuya hiç girmeyelim.
    genel itibariyle müziğini folk türü içinde değerlendirebilecek olsak da, jazz, r&b, blues, rock öğelerini de çalışmalarında barındırdığını söylersek sanırım yanılmayız.
    ancak harika bir vokal yeteneğine sahip, burası su götürmez bir gerçek. ray charles'dan ve özellikle de nina simone'dan etkilendiğini fazlasıyla kanıtlayan bir gırtlağı var. yer yer antony and the johnsons'ın muazzam vokali antony hegarty'e benzetmek mümkün. sanırım bu benzerliğin temelinde ikisinin de nina simone'a olan hayranlığı olabilir.
    2009 çıkışlı albümü hobo fevkaladenin fevkinde. özellikle klip çalışmalarının son derece özgün ve etkileyici olduğunu da belirtmeden edemeyeceğim. albümün öne fırlayan çalışmaları; in your hands, like a hobo, my life as a duck, tongue tied, generation spent. fakat albüm bütünüyle standartların üstünde, hayranlık uyandıran bir eser.
hesabın var mı? giriş yap