• proje 9 nisan 1923'te tbmm tarafindan onaylanir. zamanlamasi lozan baris gorusmelerinde abd'nin destegini saglamaya da yoneliktir. 6 agustos 1923'te abd ile dostluk antlasmasi imzalanmasinda bu kapitulasyonlarin da katkisi olur (sonradan abd senatosunun 18 ocak 1927'da abd'li ermenilerin etkisiyle ucte iki cogunluk saglayamadigi icin reddettigi anlasma budur - bazi cevreler lozan baris antlasmasini abd'nin reddettigini o yuzden turkiye'nin sinirlarini tanimadigini iddia ediyor, ancak ortada ikinci bir antlasma daha var. zaten abd lozan baris antlasmasinda taraf olmadigi icin imzaci degildir, sadece gozlemcidir).

    chester projesinin maliyetinin yuksekligi ve ingiltere ile abd arasinda cikar catismasi yaratacagi icin proje gerceklesmez. turkiye cumhuriyeti de daha kurulmadan verdigi kapitulasyon odununden de boylece kurtulur.

    donemin bazi kaynaklari (time dergisi, new york times netten okunabiliyor) incelendiginde insanin gozune ufak bir ayrinti carpiyor. lozan konferansinin ana amaci turk petrollerinin paylasilmasi (turkish oil). gunumuzde ise lozan konferansinin turkiye disindaki isimleri irak petrolunu paylasmak icin ortadogu'da. musul, basra, kerkuk.. ayni bolgeler, sadece talan edilecek olan ulkenin adi degismis.
  • adini, turk hukumetiyle pazarliklari yuruten amerikan heyetinin basinda bulunan emekli amiral colby mitchell chester'dan alir. pazarliklar sirasinda turk hukumeti, chester'dan abd'deki turkiye imajini duzeltecek bir seyler yapmasini isteyince chester 1922'de new york times'a turkey reinterpreted baslikli bir yazi gondererek turk insaninin faziletlerini ove ove goklere cikarir, (abd basininda buyuk yanki yaratmis olan) ermeni katliamlarinin anlatildigi kadar kotu olmadigini yazar. bundan bir sene sonra da, colby chester'in oglu arthur tremaine chester ayni gazeteye angora and the turks baslikli bir yazi gonderecek ve turkler'in onurlu, caliskan, hosgorulu ve durust insanlar olduklarini, anadolu'da oldurulen veya evinden kovulan hiristiyanlar'in kendi hirslarinin ve hainliklerinin kurbani olduklarini yazacaktir.
  • konuyla ilgili baska bir gorusu tamamen objektifligine inanmasam da asagida paylasmak istedigim proje.

    1900 yılında türkiye’ye amerikalı bir albay gelir. bu abd’li albayın adı, colby m. chester’dır.
    bir proje hazırlar ve hazırladığı bu proje “chester projesi” adıyla anılır. chester projesi, türkiye’nin doğu anadolu ve güneydoğu anadolu’sunda yapılacak demiryollarının finansmanı için gerekli olan kaynağın nasıl bulunacağını ortaya koymaktadır.

    albay chester hazırladığı projeyle türkiye’ye ihtiyacı olan finansmanı temin etmektedir. ama bu finansman için türkiye çok büyük bir diyet ödemek zorunda bırakılmaktadır. chester projesine göre, demiryolu inşaatının finanse edilmesi karşılığında, toplam 40 km’lik bir şerit halinde inşan edilen demiryolu hatlarının her iki yanından 20 km’yi kapsayan alan içindeki tüm madenlerin işletim hakkı 99 yıllığına abd’ye verilecektir.

    abd sağlayacağı finansman karşılığında istediği ağır diyet budur.
    çok garip bir tesadüf(!) eseri abd’li albay chester’ın projesinin demiryolu hatlarını geçirmeyi öngördüğü, sivas’tan güneydoğu’ya doğru uzanan ana hat üzerindeki harput, ergani ve diyarbakır noktaları, türkiye’nin ve dünyanın en önemli krom, bakır ve petrol yataklarıdır. bu zengin maden yataklarının tamamı chester projesi’nin 40 km’lik imtiyaz şeridi içinde kalmaktadır.

    chester projesinin imtiyaz şeridi içinde bulunan maden ilçesi’nde 200 milyon ton yüksek tenörlü bakır madeni ile van gölü civarından çıkarılacak yüksek tenörlü bakır madeni ile van gölü civarından çıkarılacak milyarlarca varil petrol bu projenin finansmanında kullanılması düşünülmekteydi. abd gerekli olacak finansmanı bölgeden çıkaracağı madenlerden sağlamayı düşünmektedir.

    bu iş için abd’nin 100 milyon dolar maliyeti olacağı hesaplanmıştı. buna karşın karı 100 milyar doları aşacağı tahmin edilmişti.

    john perkins isimli bir yazar 2004 yılında, “bir amerikalı ekonomi tetikçisi” olarak dünyanın değişik ülkelerinde yaptıklarını anlatan bir kitap hazırlamıştı. bu kitaptaki ifadeler abd’nin 1900’lü yıllardan bu yana stratejisini temel olarak değiştirmediğini göstermektedir.

    bakın perkins neler itiraf ediyor!
    “ekonomi tetikçisi olarak bizlerin amacı küresel imparatorluk kurmaktır. bizler, diğer ülkeleri şirketlerimizin, hükümetimizin, bankalarımızın kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz. mafyanın yaptığı iyilikler gibi ekonomi tetikçileri de görünüşte bazı iyilikler yapar. örneğin elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, havaalanları, teknoparklar gibi altyapı hizmetleri için borç temin ederler. bu borçların önkoşulu, bütün bu projelerin amerikan inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir. aslında paranın çoğu amerika’yı hiç terk etmez transfer edilir.

    para hiç vakit geçirmeden şirketlere (kreditörlere) döndüğü halde borçlu ülkenin anapara artı faizin tamamını ödemesini isteriz. eğer ekonomi tetikçisi çok başarılı ise borç tutarı o kadar büyük olur ki, birkaç yıl sonra borçlu ülke ödemeleri aksatır. bu olduğunda biz de mafya gibi diyetini isteriz. birleşmiş milletler’de amerika’nın isteği doğrultusunda oy verme, askeri üs kurma veya petrol gibi değerli kaynaklara el koyma şeklinde olabilir bu diyet..."

    işte abd’li albay chester, 1900’lü yıllarda türkiye’de ekonomi tetikçilerinin bugün yaptıklarını yapmaya çalıştı. ama karşılarında mustafa kemal atatürk’ü buldular.

    abd, lozan görüşmelerinde türkiye’nin yanında yer aldı. türkiye, 24 temmuz 1923 tarihinde lozan’ı onayladı. abd’yle türkiye arasındaki chester projesi bazı ayak oyunları da kullanılarak tbmm’de vekillere onaylatıldı. ancak mustafa kemal paşa neredeyse bütün vekillerin onaylamış olduğu bu anlaşmayı yırtıp attı. bunun üzerine abd, lozan antlaşmasını imzalamadı.

    lozan’ı imzalamamış olan abd türkiye’nin sınırlarını hala tam olarak tanımış değildir. ilişkiler ikili anlaşmalarla yürütülmektedir.

    kaynak: (orhan dede -yenimesaj.com.tr)
  • "chester concession(s)" olarak da anilir, yani chester odunu. zira sartlara bakinca bir ihale anlasmasindan ziyade yeni bir kapitulasyona benziyor, proje demek fazla iyimser. ama ne de olsa yil 1923, retrospective atis serbest.

    edit: kazim dedi ki "concession devlete ait imtiyazların özel sektöre devri için de kullanılır. misal devlete ait bir havaalanının veya limanın özelleştirilmesi ingilizcede concession olarak ifade edilir"
  • prof, dr. yahya sezai tezel, daha asistanken, “birinci türkiye büyük millet meclisi anti-emperyalist miydi? chester ayrıcalığı” (siyasal bilgiler fakültesi dergisi, aralık 1970) adıyla bir makale yayınlamış; o günkü kavrayışla, bu soruyu soruyordu.
    amerikalı chester grubu, daha birinci dünya savaşından önce, osmanlı meclis-i mebusanı’ndan bu ayrıcalığı çıkarmak için epey çaba sarf etmiş; osmanlı bürokrasisi ve meclisi yükselen milliyetçilik nedeniyle bu ayrıcalığı kabul etmemiş/edememiştir.
    ingilizlerce dağıtılan istanbul’daki meclis-i mebusan yerine ankara’da toplanan birinci büyük millet meclisi, tam lozan görüşmelerine ara verildiği sırada bu ayrıcalığı gündemine almış ve kabul etmiştir. bu kabulle birlikte, ceyhan-kerkük arasına döşeyecekleri demiryolu hattı için chester grubuna, hattın geçtiği yerlerde maden arama imtiyazı veriliyordu.
    bu kabulde türkiye’nin amacı ara verilen görüşmelerde, görüşmelere gözlemci sıfatıyla da katılmış olsa da amerikan hükümeti ve iş çevrelerinin desteğini sağlamak; ara vermeye sebep olan kerkük ve musul’un misak-i milli sınırları içinde kalmasını temine destek bulmaktır. amerikalı grubun amacı ise, böyle bir ihtimale karşı, neredeyse on yıldır peşinden koştuğu musul petrollerinin işletme imtiyazını bu vesileyle ele geçirmektir.
    ancak, ne yazık ki, bu karar ertesinde yeniden toplanan lozan görüşmeleri yine musul meselesi üzerine çıkmaza girince; çözüm, taraflardan ingiltere ve türk hükümeti’nin, bir yıl içinde yapacakları ikili görüşmelerle aranacaktı. bu çerçevede önce haliç konferansı ve ardından milletler cemiyetinde bir oldu bittiyle musul elimizden çıkmış, bu sonucu 1926 yılında büyük millet meclisi de kabul edince; musul dışında yeni misak-ı milli sınırlardaki yerler maden (petrol olarak anlamak lazım) bakımından epey yoksul olduğundan, chester grubu, anlaşmanın yükümlülüğünden bütün bütün kurtulmak için kendi temsilciler meclisinden ret kararı çıkartmışlardır.
    her şeyi göze alarak bu ayrıcalığı chester grubuna tanıyan ankara meclisi’nin musul hesabı gerçekleşmeyince, amerikalı enerji avcıları için, türkiye’nin geri kalanı cazibesini kaybedivermiştir.
    ne yazık ki, onların torunları şimdi o topraklara doğrudan el koymuşlardır ki, az kalsın bize de bekçiliğini yaptıracaklardı.
  • projeden vazgeçen tbmm değil, abd'nin kendisidir. musul'un ingilizlerde kalması üzerine anlaşmadan vazgeçen taraf abd olmuştur. emperyalizme karşı verilen milli mücadele kazanıldığına göre artık böyle bir anlaşmayı imzalamakta da beis görülmemektedir. hadi bunu geçelim, diyelim ki lausanne'da amerika'dan destek almak için yapıldı diyelim. 1923'e gelmemize gerek yok daha mücadelenin başında 1920'de tbmm'nin ikinci başkani olan celalettin arif henüz savas halinde oldugumuz italyanlara ereğlide maden arama ve imtiyazini %10 hisse karşılığında vermiştir. (kaynak: korkut boratav, türkiye'de devletçilik, sbf dergisi s52-55)

    ben bu anlaşmalarda çok yanlış bir taraf görmüyorum, belki 99 yıllık imtiyaz ve vergi indirimi aşırıya kaçmış olabilir ama dönemin politik ve ekonomik güçleriyle anlaşmaların yapılması belki de gerekliydi denebilir ama lütfen birileri şu anti-emperyalist tıntından vazgeçsin artik.
  • yapılacak demiryolunun geçtiği hattın iki yanında yirmişer kilometre enindeki arazide çıkacak madenlerin çıkarılma ve işletme hakkı amerikalılara verilecekti.
  • tarihin mi yoksa hataların mı tekerrür ettiğini anlamaya yarayan ı. tbmm döneminden alternatif bir kamu hizmeti gördürme örneği..

    "chester imtiyazı kabaca ülkenin 170,000 kilometre karelik kısmında, her türlü maden ve petrol kaynaklarını ve yapılacak olan demiryollarını ve limanları 99 yıl işletme ayrıcalığı karşılığında, amerikan kapitalistlerinin ülkede 4,400 kilometre kadar demiryolu ve üç liman yapımını üstlenmesini içermektedir."
    y.s.tezel
  • ankara merkezli tarihimizde şarki anadolu demiryolları kanunu diye de bilinir. ne ki kanun görüşmelerinde dahi "çester" ve "proje" kelimeleri geçer.

    kanun gerekçesinde geçtiği haliyle yapılması planlanan demiryolları ve limanlar için gereken miktar tahminen 400 milyon liradır. anadolu'nun "arızalı arazi"si göz önüne alındığında bu miktarın da üstüne çıkılması gerektiği düşünülmektedir. ve ankara olağanüstü bir iktisadi gelişme yaşansa dahi bu masrafı yüklenemeyeceğine kanidir. bu gibi gerekçelerle iş amerikalılara bırakılmıştır.

    kanun gerekçesinin altında imzası bulunan nafia vekili feyzi* bey'in dilinden projenin gerekliliği:
    "...memleketin...seviye-i iktisadiyesini yükseltmek için demiryolları, limanlar gibi müessesat-ı nafıa...inşa edilmedikçe, henüz hakkıyla istismar edilmemiş olan vasi ve zengin topraklarımızda medfun bulunan hazain-i tabiiyeden istifade edilemeyeceği...tabiidir."

    iktisat vekili mahmud esad* bey'in hars vurgusunu kürtlük özelinde okumak yanlış olmasa gerek:
    " bilhassa vilayat-ı şarkiyemizin terakkisi için...harsen de, içtimaen de, siyaseten de...elzemdir...bu yolların temini iledir ki, türkiye'de bir milli vahdet vücud bulabilir."

    kanun hakkında ciddi eleştiriler getirenler de var elbette. temel eleştiri noktası 99 yıl kaydı. özellikle yeraltı zenginlikleri söz konusu olduğunda bu sürenin çok uzun olduğu düşüncesinde mebuslar.

    bu minvalde tunalı hilmi bey'den alıntılarla yetinerek sözü uzatmıyorum:
    "...fennin, bilhassa yarım asırdan beri ve bilhassa yirmi beş günden beri ve belki de beş dakikadan beri daima mütezayid bir süratle terakkisini göz önüne getirirsek biz nasıl olur da doksan dokuz sene müddetle bu imtiyazı verebiliriz? düşününüz arkadaşlar! bundan bir asır evvel öyle bir lokomotif vücuda getirildi ki yalnız istanbul'u görmüş olan bir zavallı köylünüz; onu görünce belki kahkahalarla güler. o kadar bayağı olan o lokomotif bugün tek tekerlekli lokomotif ve trenler haline inkılab etmiştir...acaba birtakım tayyareler gözlerimizin ucunda uçuyor, bu tayyareler terakki etmemiş midir ki saha-i nakliyatta da kullanılmış olsun...dört ay evvel tahkik ettim. mesela roma ile viyana arasında vesait-i nakliye-i havaiye başlamıştır."

    tunalı hilmi'nin hava taşımacılığı ile ilgili fikri edebiyata yakınlığı ile de ilişkili. bu yakınlık, onu yalnızca bilimin hızlı ilerleyişi hakkında değil; kanun metnindeki ifadeler hakkında da uyanık kılmış:
    "...bilhassa üç asırdan beri bu memleketin başına gelen belalar, muahedeler, mukavelenameler itibariyle; nereden doğmuştur, biliyor musunuz?...maddeler içerisinde göze görünmeyen öyle noktalar, öyle kelimeler vardır ki memleketin başına...belalar o kelimelerden çıkmıştır... şu maddeyi okursanız baştanbaşa güzel bulursunuz. fakat dikkatle okuyuveriniz...üç asırdan beri yara yara üzerine almış bir kafa ile okuyuverelim."

    dert yandığı madde "şirket(in); miktar ve fiyat itibariyle memleket dahilinde ihtiyacatına kafi ve elverişli kömür bulamadığı takdirde" dışarıdan vergisiz bir şekilde kömür temin edebileceğine dair maddedir. orada uzunca bir bahis açar. ülkedeki kömür kaynakları ve kömürün kalitesinden, şirketlerin memleketi öteden beri bu gibi maddelerle aldatmasından bahseder ve der ki:
    "arkadaşlar! istirham ederim, en az bildiğimiz şey fen adamlarının raporlarıdır. ondan sonra gelir doktorların raporları; ondan sonra gelir ulemamızın fetvaları...istirham ederim, fetvalar bile; o ulu diyanet, şeriat bile maalesef suistimale uğrarsa; acaba acaba milyonların oynadığı bu işte neler suistimale uğramaz?.."

    son olarak erzurum mebusu durak* bey'in yeraltı zenginlikleri özelindeki endişesi:
    "...atide bize ahfadımız bu hususta ne der? bilmem ki bize rahmet mi okur? zahmet mi okur?.."

    neticede kurucu meclis'in son demlerinde kanunlaşmış bir metin var ortada. metnin emperyalizme göz kırpışı açık; meclisinin gayesinin bu olmadığı da. yeraltı zenginlikleri özelinde en basit haliyle "biz çıkar(a)mıyoruz, bu beyler halletsin" kafasındalar. net karın yüzde otuzu da 'o gün için iyi para'.
  • şeyh sait isyanından önce mecliste kabul edilen amerikan özelleştirme projesi. hem abd hem yeni t.c. için kazan kazan durumu sözkonusu idi. 2000 km'lik sivastan başlayıp musul süleymaniye oradan tekrar anadolu güneyine doğru yumurtalık samandağ adana hatay tarafında inşa edilecek limanlarla dünyaya petrolü çıkaracak rotanın belirlendiği demiryolu ve altyapı projesiydi. akp nin şimdiki meşhur yap işlet devret olayının ağababası bi bakıma.

    şayet türkiye 1925'teki şeyh sait isyanına kadar bir şekilde musul kerkükte karışıklık çıkarıp türk askerini sokabilseydi oralara ki bunları planlamış bizimkiler. böyle bir durumda milletler cemiyeti de fayda etmezdi ingilizlere gerekirse harbederdik.

    aynı zamanda amerikalı iş çevrelerin hatta dolaylı yoldan devletin beyaz sarayın bile desteğiyle ingilizleri defederek misakı milliye göre topraklarımıza katabilirdik. akabinde hemen projeyi başlatır 99 yıllığınada olsa özelleştirirdik. şartlarda gayet makul gözüküyor esasen. demiryolu hattının geçtiği rotanın iki yana 20 km kadar yerlerde maden ve petrol işletim hakkı da onların olacak. işletme ve limanlardan, petrol gelirlerinden yüzde 30'a kadar pay verilecek deniyor. üstüne adamlar demiryolu köprüler vs yapacak.

    bu olmadı tabi. musuldan vazgeçmek kaydıyla ingilizler gelirlerin yüzde 10'unu teklif ettiler dalga geçer gibi. bizde onun yerine topluca bir meblağ istedik alınca da bi daha musul lafı etmedik. aferin bize.
hesabın var mı? giriş yap