• bu adam sanki trompete değil de taşaklarıma üflüyor.. öyle bir haz veriyor ki anlatılmaz. çok büyük müzisyen çook...
  • olumunden iki hafta once kaydedilen son konseri "my favourite songs" albumunun kartonetinden:

    her ne kadar chet baker'in hayati yanlislarla dolu olsa da, muzikal uretimi, ozellikle de son 15 yilinda, oldukca istikrarli ve kazanimliydi. duzinelerce kaydi su anda basim asamasinda, ancak my favourite songs en az uc nedenle one cikmaktadir:

    1) tarihsel: trajik olumunden sadece iki hafta once kaydedildi. bu chet baker'in onayli son konser kaydi olup onun muziksel yeteneklerinde hicbir gerileme olmadigini gostermektedir.

    2) teknik acidan: matthias winckelmann'in kapanis roportajinda da dedigi gibi, radyo muhendisi kurt giese, baker'in kucuk bir grupla calarken kaydedilme zorunlulugu ile arkasinda buyuk bir band ya da senfoni orkestrasiyla olmasi ikilemine cok yaratici bir cozum getirdi*.

    3) muzikal: en onemlisi chet baker bu onemli konser icin ust derecede formdaydi ve prestijli donanimdan, kendisine destek veren ve eslik eden eski dostlari altocu herb geller ("well you needn't"ta solo atiyor) ve piyanist walter norris'ten cok etkilenmisti. chet baker'in vokali bu baglamda son derece uyumlu, "i fall in love too easily"de aci veren bir pismanlikla dolu, ve en unlu kaydi "my funny valentine"in cok duygulu tekrar kaydinda gencligine sitemkardir. yine de ana odak chet baker'in trompetindedir ve calisi "valentine"de kalpkirici ve "django"da yogunken thelonious monkun "well you needn't"inda hafif bir soloya donusmektedir. chet'i, dave brubeck'in "in your own sweet way" melodisini calarken dinlemek, baker'in bir zamanlar coverboy* bakisli, hizla yukselen populariteli ve limitsiz bir gelecekli oldugu donemlere goturuyor bizi.

    aralik 23, 1929'ta, yale-oklahoma'da dogan chet baker (orduyla bir iki munasebetin ve charlie parker ile kisa bir isbirliginin ardindan) kamuoyunca ilk kez 1952'de, gery mulligan'in piyanosuz dortlusunde*, onun bir yandasi olarak tanindi. "my funny valentine"in duygulu enstrumental kaydi surpriz bir hit oldu ancak dortlunun birlikteligi kisa surdu: mulligan kisa bir sure sonra eroin bulundurmaktan (ki bu bagimliligini uzun zaman once birakti) tutuklandi ve onun kisa hapis donemi grubun dagilmasina neden oldu. baker, hemen sonrasinda, yumusak trompeti icin mukemmel bir uyum olan piyanist russ freemanla bir dortlu kurdu. genelde orta notalarda kalarak, chet'in ic dunyasinda arayis icinde oldugu sololari ozlemli bir romantizme ulasti ve egitimsiz sesiyle vokal yapmaya da baslayinca, popularitesi hizla yukseldi.

    ne yazik ki eroin basari hikayesini yarida kesti ve yukselisi tamamen tersine cevirdi. hayat gunluk bir ugrasi oldu ve baker bircok kez cesitli ulkelerde basildi. olasi bir hollywood karakteri ucup gitti (chet, sonradan robert wagner'a verilen, "all the fine young cannibals"da basrol icin dusunuluyordu). etkin olmayan donemler onu ana caz sahnesinden uzak tuttu ve 60'larin ortalarinda uyusturucu parasi icin her turlu kalitesiz kaydi yapiyordu ("blood, chet and tears" da dahil, ki mariachi brass ile birlikte garip bir glenn miller tribute'udur), ve son bir darbe olarak 1968'de san fransisco'da bir grup serseri tarafindan disleri dokuldu.

    kiyida kosede gecen bircok seneden sonra baker, (yeni dislerle) yavas yavas dirildi ve 70'lerin sonuna dogru kariyeri tekrar tum gucuyle geri geldi ve trompeti yeni bir zirvedeydi. fiziksel gorunumu dramatik bir sekilde kotuydu ve hala zaman zaman gunu kurtarmak icin ugrasiyor ve arada bir gozden kayboluyordu. yine de popularitesi tekrar yukselisteydi. konser ve tek gecelik performanslar icin ozellikle avrupada artan bir talep vardi. bruce weber, baker'i 1987'de garip belgesel "let's get lost"ta filme aldi (chet bu filmi goremeden oldu) ve 1988'de trompetci, tarihi tribute konseri icin hazirdi, ki bunun yarisi "my favourite songs"un icindedir. iki hafta sonra, 58 yasinda, amsterdamda, chet baker ikinci kattaki bir pencereden duserek oldu - tuhaf bir hayat icin garip bir son.
    ---scott yanow

    son olarak belirteyim ki, (bkz: copy paste degil alinteriyle tercume)
  • jazz ın james dean i..
  • my funny valentine'ı en dokunaklı icra eden, su gibi ses sahibi adam.
  • şarkı söyler gibi trompet çalan, trompet çalar gibi şarkı söyleyen adam. en neşeli şarkısında bile hüznü yaşatan bir trompetçiydi. caz da böyle bir şey değil midir zaten...
  • jazz snoblugu yapmak istemem ama düşünüyorum da bütün jazz affacionadolari chet baker ı bir fenomen olarak alıp kucaklamalıdır.. bir gün icinde bir insan mutlaka bir an icin chet baker modunda olur.. yani romantik, yani hegelvari anlamda kaybetmeyi kaybeden, tamam hegeli bosverelim bagıslanmaz bir gunahın affedilis anında geriye uzanmıs ve tas gibi seksi... trajik yasamların mücevherli gecelerini üfler ve van morrison der ki

    and as i'm looking at the colour of the leaves, in your hand
    as we're listening to chet baker on the beach, in the sand

    bir ask siirinde mola verip gourmet bir kahvenin biraraya getirdiği ciftler son günleri olduklarından habersiz chet baker in güzelce mutsuz sesiyle tekinsizleşirler ama bu duyguyu yüreklerinden bilinçlerine asla götüremezler artık eskisi gibi olmayacak'ın jazzı:

    there'll be no new romance for me
    it's foolish to start
    for that old feeling
    is still in my heart
  • mum ışığında, şarap ya da viskiyle opsiyonel olarak da bir adet sevgiliyle dinlenilmesi gereken müzisyen. özellikle chet baker with strings (1953) ve she was too good to me (1974) albümleri müsaittir buna.
  • kargo'nun bad'lik amiri şarkısında adı geçen şahıs..
  • o lush life i soyler ben dusunurum,
    little man you've had a busy day'i calar ben dinlerim,
    o my funny valentinei soyler ben aglarim;
    bu kadar guzel bir ses karsisinda baska ne yapabilirim ki...
  • sokaktaki bir kavga sırasında dişleri kırıldıktan sonra chet baker'in hem şarkı söyleyişi hem de trompet çalışı değişmiş, böylece o kendine özgü biçemi ortaya çıkmıştır. çalış tekniğinin yanlış olarak yorumlanmasının nedeni budur. daha önceki dönemlerdeki trompet tekniği, orta düzeyde bir bix beiderbecke - miles davis karışımıdır. insanın iyi ki kırmışlar dişlerini diyesi geliyor.
hesabın var mı? giriş yap