• tam yanındaki çay bahçelerinin olduğu meydan dümdüz edildikten sonra, dün gittiğimde bütün meydanın etrafının metal panolarla kapatılıp, yerin altına en az 10 metre indiklerini gördüğüm yer.
    esnafın dediğine göre müze kazıyı durdurdukça, belediye gelip devam ediyormuş. güya 1. dereceden sit alanı. güya çivi bile çakılmaması gerek. hahaha.
    aşağıdan çıkan bizans sarnıçları vs kepçelerle yok edilmiş.
    belediye yer altı tuvaleti yapacakmış!
    rant uğruna gözümüzün önünde tarih yok oluyor, kimseden tık yok.
    anıtlar yüksek kurulu, arkeoloji müzesi, kültür bakanlığı, fatih belediyes, bşehir belediyesi... hepinizin başına sarnıçlar devrilsin. elbirliği ile içine ediyorsunuz istanbulumun.
  • mısır çarşısı duvarı tarafında kalan çiçekçilerin, belediye tarafından, çarşı duvarına zarar verdiği gerekçesiyle kaldırtıldığı, "eksik" kalmış, rengi solmuş ve artık boynu bükük pazardır.

    belediye 'de aniden beliren bu eski eserleri koruma duyarlılığı karşısında gözlerim yaşarmakta. aynı duyarlılığı, ayasofya ve sultanahmet camii'nin etrafını çevreleyen kaçak ve ruhsatsız mafya çay bahçelerine ve kendilerine bol miktarda rant getirdiğini tahmin ettiğim, sit alanlarındaki bütün kaçak yapılaşmalara karşı göstermelerini bekliyorum. yoksa insana sorarlar gücün beş tane çiçekçiye mi yetiyor diye. şahsen ben soruyorum. hatta sordum bile.

    (bkz: kacak ve ruhsatsiz yapilasma ile mucadele)

    (bkz: sabah sabah delirmek)
  • hemen yan tarafındaki çay bahçelerinde çalışan garsonların familitigardın* diye bağırarak turist toplamaya çalıştıkları, bilimum çiçekleri bulabileceğiniz mekan.
  • artık; fesleğenin hüznüne, küpenin kırılmasına, karanfilin ağlamasına, gül goncasının solmasına, sardunyanın ağıdına, ortancaların feryâdına, hanımelinin karalar bağlamasına sebep olan yetim kalmış pazardır.

    (bkz: çiçekler yasta)
  • bir ay önce iyi ki canım fesleğenimi almışım. içime mi doğmuş nedir, alakasız bir şekilde buldum kendimi orada. bulmuşken de alayım dedim. mis gibi kokuyor, her gün büyüyor, bir nevi yadigar oldu benim için. ve evet inanamıyorum çocukluğumdu orası benim ya annem, babam...
  • içeri girildiği anda yüzde hissedilen serinlik ve ferahlık ile eminönü'ndeki küçük vaha.

    ayrıca her sene balkonda yetiştirilecek kadar aldığım çeri domates, sivri biber, nane, reyhan ile falan kollarım koparcasına eminönü-üsküdar vapuruna giderken bana emekliliğimi düşündüren dönüşleri olan mekan.

    bir emekli olayım, bütün pazarı alıp götüreceğim gibi gelir her seferinde.

    çok değil yirmi sekiz sene falan kaldı.

    ha gayret kaptan!
  • yanındaki bütün çay bahçeleri belediye tarafından yıkılmış pazar.
    beltur işletecekmiş yeni yapılacak yerleri.
  • eminönü'nde, mısır çarşısının yanıbaşında bulunan çiçek, ziraat zımbırtıları ve kedi köpekten yılana kadar bir çok mahlukat bulunduran garip bir mekan.. sağınızda köpek yavruları havlarken solunuzda muhabbet kuşları cikler. önünüze bakmanızda ise fayda var. zira kabından kurtulan sülükler umarsızca gezebilir ortalıkta. öyle de garip bir yerdir..
  • çok boktan mekan. 100 yıl geride kalmış. çeşit zenginliği yok, nadir türler yok, ucuz değil, temiz değil, nezih değil, şık veya zarif değil e o zaman nedir amk?
    üzgünüm ama koçtaş ve praktiker bahçe reyonları ezip geçer bunları. çiğdem soğanının tanesi burada 1 tl, praktiker de daha kalitelisi 30-70 kuruş. üstelik 10 çeşit var. internette hollanda üreticileri-satıcıları zaten kıskançlıktan çatlatır insanı.
    öte yandan şehir için güzel bir motif.
hesabın var mı? giriş yap