• ciftci demek cogunluga gore hatta modern sehirlerde yasayan herkese gore egitimsiz demek,donanimsiz demek senin onunla konusbilecegin cumle ikiyi gecmez demek,tarim toplumu demek gelismemis demek,verdigi kredi ayrilir,kobiler kolay alir ama ciftci o krediyi zor alir demek,hayati zor demek iyi meslek denince avukat doktor isadami gibi kelimelerin arasinda ezilmesi demek.

    simdi aslinda merak ediyorum
    modern insanin(!) baskasina ait arsanin uzerinde baskasina ait bir binada kendisine verilen 1 m2 bile olmayan alanda pardon masada,gun isigindan butun gun habersiz ruzgardan habersiz sudan habersiz topraga basmayali yillar olmus,ayni yolu 360 gun turlar olmus,biseyler urettigini sanirken kendine bile hayri olmayan isler yaparken yada anca kendine ve is yaptigi adama faydasi dokunurken

    birinin kendisine ait m2lerce bir alanda eliyle topraga butun gun dokunurken ruzgari tamamiyla hissederken gunisigi ona enerji verirken, senin benim paralar kazanip bi seyler elde ettigimizi sandigimiz halde umutumuz yokken,o butun yil ektigini bicmeyi butun yil boyunca umut ederken
    ve belki en guzeli
    sana bana yemek saglarken, yaptigi isle 10 kisiye degil 1000 kisiye fayda saglarken,
    sen ben o, nasil ciftci'yi daha dusuk seviyede yada vasifsiz olarak gorebiliriz cok merak ediyorum.ben bunu buara cok sorguluyorum.
  • kendisi babamdır, gercekten az para kazanır. sadece çiftçilikle gecinmez, gecinemez. mecburi olarak hayvancılık yapar. baban çiftçiyse sen yan gelip yatamazsın, çuval taşırsın, balya atarsın, hayvan gübresi temizlersin, çapa kazarsın, tarla sularsın. uzayıp gider liste...
    ki bu işi sadece babanla sen yapmazsın. anan, kardesin, nenen, deden topunuz tarladasınızdır. yaz, kis ,haftaici, haftasonu yoktur. bayram tatili, yilbasi, sömestr da yoktur. yagmur yagarsa tatil olur. yoksa illa yapcak bisiler vardir. ama para gercekten yoktur. kit kanaat gecinirsin. o parayi da hayvanciliktan kazanirsin.
    çiftçi ağlamaya alismamistir, ciftci harbiden aglar ama gözyaşları şakaklarından inen tere karıştığından bilmeyen anlayamaz.
  • çiftçinin karnını yarmışlar kırk tane “gelecek yıl” çıkmış.
  • elaleme kimse "traktörünü al da git" demiyor tabii.
  • o kadar ağlanmalarına rağmen çiftçinin akp ye oy vermesi. çok ironik gelmiyor mu size de?

    mazotun bu kadar artması falan umurlarında değil demek. bu kadar ithal ürüne rağmen demek hala çevirebiliyorlar kendilerini.

    bilemiyorum altan. kafam almıyor. bana mantıklı açıklamalar yapın.
  • "atatürk, dinlenmek için gittiği istanbul’daki florya köşkünden, yanında yalnızca şoförü ile küçükçekmece’ye doğru giderken tarlasında sabanla çift süren bir çiftçi görür. çiftçinin sabanında koşulu olan öküzün yanında, koşulu bir de merkep vardır. şoförüne;

    — arabayı durdur, der.

    arabadan iner. tarlaya doğru yürür. çiftçi kendisine doğru geleni görmüştür. sabanında koşulu olan öküzü ve merkebi durdurur. atatürk, yanına gelince,

    — kolay gelsin ağa, der.

    — sağolasın bey!.. hoşgeldin.

    — hoşbulduk ağa. yoldan geçerken dikkatimi çekti. öküzün yanına merkep koşmuşsun. hiç öküzün yanına merkep koşulur mu?.. bunlar denk değil.

    köylünün canı sıkkındır. biraz da alınmıştır. bezgin bir ses tonuyla,

    — merkeple öküzün yan yana koşulmayacağını bilmiyom mu sanıyon bey. sen bunu bana mı söylüyon?..

    — kime söylemeliyim ağa?..

    — sen bunu git vergi memuruna söyle.

    — vergi memuruna mı?..

    — he ya!.. bu sene ürünüm kıt oldu. vergi borcumu ödeyemedim. dört gün önce vergi memurları öküzün eşini “vergi borcunu karşılar.” diyerek alıp götürdüler. sattılar. benim öküzün eşi sizin gibi beylerin sofrasına et, sucuk oldu bey.

    atatürk, çok sinirlenmiştir. alışkanlığı gereği kızdığı zaman kaşlarını çatmaktadır. onun bu halini gören köylü,

    — bana niye kaş çatıyon bey. yalan söylediğimi mi sanıyon?.. sana ne söylediysem hepsi doğru. ben küçükçekmece köyündenim.muhtara sor istersen.
    atatürk,

    — neden kaymakam bey’e gidip durumu anlatmadın ağa?..

    — gittim bey.

    köylü duraksamıştır. bunu anlayan atatürk, devam eder.

    — kaymakam ne dedi?..

    — git borcunu öde, dedi.

    — sen de vali bey’in yanına gitseydin.
    köylü atatürk’ü bir müddet süzer. atatürk, konuşmadan dinlemektedir. köylü konuşmaya devam eder.

    — sen hiç vali’nin yanına gitmemişsin bey. halından belli oluyor.

    — halimden belli mi oluyor?..

    — he ya!.. hem gitseydin bilirdin.

    — neyi bilirdim?..

    — kapıdaki jandırmaların adamı içeri koymadığını, bey.
    atatürk,

    — başvekil ismet paşa’ya telgraf çekip, durumunu niye izah etmedin?.., diye sorar.
    köylü gülümseyerek,

    — insanı güldürme bey. başvekilin kulağı sağır, duymaz diyola, der.

    atatürk, kızmıştır.

    — peki!.. gazi paşa’ya niye telgraf çekmedin?..,diye sorar.

    — o’nunda bir gözü kör, görmez diyola. hem, sen zenginsin. tomofilin bile var. bunları heç duymadın mı?..

    atatürk, cüzdanından elli lira çıkarır.

    — bunu kabul et ağa. öküzün yanına bir eş alırsın, der.

    elleri titreyen köylünün, elini sıkar. yanından ayrılır. hızlı adımlarla arabasına doğru yürür. florya köşküne döner. başbakan ismet paşa’ya şu telgrafı çeker.

    —“ derhal heyeti vekileyi (bakanlar kurulu’nu) topla, istanbul’a gel.”

    başbakan başkanlığında bakanlar kurulu florya köşküne gelirler. atatürk, şoförünü köylüyü alıp gelmesi için yollamıştır. arabanın içinde sıra sıra dizilmiş jandarmaların arasından florya köşküne gelen köylü “eyvah ben ne yaptım!..” diye için için dövünmektedir. kendisini kapıda karşılayan şık giyimli bir beyefendi nazik bir sesle “ beni takip edin efendim.” deyince içi biraz ferahlasa da çok korkmuştur. adamı takip ederek büyük bir toplantı salonuna girerler. salon kalabalıktır. ortada büyük bir masa, etrafında sandalyelere oturmuş şık giyimli insanlar ile ayakta duran iki kişi daha vardır. gözleri karamış, ayakları bedenini taşımakta zorlanmaktadır. heyecandan kalbi fırlayacak gibidir. tanıdık bir ses duyar.

    — hoşgeldin ağa. gel yerin burada.
    diyen atatürk, sağ tarafında, yanında ayırdığı boş sandalyeyi eliyle işaret etmektedir. köylü, zorlanarak yürür ve yığılırcasına sandalyeye oturur. durumunu anlayan atatürk,

    — sakin ol ağa. korkacak hiç bir şey yok.

    — sağol bey!.. sağol.

    köylünün soluklanmasını ve rahatlamasını bekleyen atatürk, bir müddet sonra,

    — seni buraya niye çağırdım biliyor musun ağa?..
    — hayır bey, bilmiyom.

    — dün bana anlattıklarını, bu gün burada anlatmanı istiyorum; ama bir tek kelimesini dahi atlamadan, eksiksiz olarak anlatmanı istiyorum. haydi başla, seni dinliyoruz.
    köylü başından geçenleri bir bir anlatır. daha önce söylediklerinin eksik olanlarını atatürk, tamamlar. köylünün konuşması bitince atatürk, masada oturanları tek tek tanıtır. kendisinin de gazi olduğunu söyler. sonra ayağa kalkar. elini masaya sertçe vurarak, öfkeli bir sesle;

    — beyler, ben çiftçinin koşumluk hayvanını sattıran kanun istemiyorum. ben çiftçinin tohumluk buğdayını sattıran kanun istemiyorum. ben çiftçinin tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran kanun istemiyorum. ankara’ya dönecek ve bu işi hemen halledeceksiniz.

    bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaştırılmıştır.

    icra iflas kanunu madde 82/4.: borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez..."
  • 1 kg buğday satıp karşılığında bir bardak çay içemeyen kişidir.
  • "türk çiftçisi" tembeldir, kendini de alçak görür.

    150 dönüm tarlayı (150 bin metre kare : yani yaklasık 20-25 standart futbol sahası büyüklüğü) küçük gören adamdır. sen tarımı, toprağı bir fabrika gibi görürsen, bilmediğin ilaçlarla-makinalarla bilinçsizse müdahale edersen ezilirsin. bitersin. iyiki de bitiyorsun.

    senin gibiler sayesinde, benim gibi insanlar 10 dönümden bile para kazanabiliyoruz.

    herşeyden önce çalışkan olacaksın, planlı olacaksın. kahvelerde sürtmeyeceksin. tarlanda yaşayacaksın. bu işin biliminin olduğunu unutmayacaksın, okuyacaksın !

    unutma! toprak cansızdır. gerçek çiftçi ile buluşunca canlanır. senin gibilerini ise öldürür.

    edit: devlet gerçekten destek vermiyor.
    destek demek %0 faizli kredi vermek değildir.
    destek demek hibe para vermek bile demek değildir
    .
    destek demek tohumuna, toprağına sahip çıkmaktır.
    destek demek eğitime, toprak bilimine önem vermektir.
    -
    destek vermek istiyorsan önce köy okullarını tekrar açacaksın. o öğretmenler eskiden sadece çocuklara değil, köylülere de bilim öğretiyordu. hoş; sen önüne geleni öğretmen yaparsan, öğretmen dediğin insan işini bilmez, anca siyaset pazarlamacısı olur o ayrı.
  • sayılarının fazlalığına rağmen hiç akla gelmeyen,kader çizgileri sadece yağmura değil ab'nin de insafında olan yoğun emek,az kazanç,çok şükür insanı.efendi olmak en büyük umududur.
  • 1980'lerden bu yana, imf, dünya bankası programları doğrultusunda uygulanan tarım politikaları sonucu, 432 bin hektar arazide üretim yapmaktan vazgeçmiş olandır.1 milyon kadar çiftçi tarım kredi kooperatifleri'ne borçlarını ödeyemediklerinden dolayı iflas etmiştir.

    türkiye'de yüzde 34 istihdam, yüzde 43 işgücü ve ulusal gelire de yüzde 12 dolayında katkı sunmalarına karşın, ulusal gelirden sadece yüzde 1 civarında pay alır duruma getirilmişlerdir.
hesabın var mı? giriş yap