• masters of horror serisinin 1. sezon 8. bölümü.

    john carpenter ismi bile bu bölüm için beklentilerimin tavan yapmasına yetti.uzun ve zorlu bir download sürecinden sonra tüm seri içinde sona kalan bu bölüm ulaşmanın zorluğu da eklendiğinde izlemem gereken herşey içinde bir numaradaki yerini almıştı.
    geçen 1 saate yakın süre, bana beklentilerimin ne kadar basit olduğunu beni utandırarak da olsa yüzüme vurdu
    in the mouth of madness john carpenter filmografisinde ilk üçünüzdeyse, masters of horror serisinin bu bölümü herşeyi bırakıp bulup izlemeniz gereken bir "amaç" dır.seride adı geçtiği halde belirsiz sebeplerden çıkarılan takashi miike nin imprintini gözardı edersek 12 bölümlük birinci sezonda en sağlam bölüm diyebiliriz.

    kült oyuncular listelerinde udo kier e de yer veren sinemaseverler için ayrı bir anlam taşıyan bu bölüm koleksiyonerler ve sinema bağımlılarına "sınır ve limit"* tanımlarını yeniden yapıyor.bölüm içinde profondo rosso ve dario argento ya yapılan selam tüm korku sineması bağımlılarının saygısını kazanacak cinsten.
    korku sineması adına yapılmış uzun süreden beri izlediğim en iyi seyirlik teşekkürler john carpenter.

    ---spoiler---
    do you see? i have turned her into art! one take, the only cut to her.
    ---spoiler---
    "la fin absolue du monde"

    sıradaki bölüm* : the fair haired child - william malone
  • john carpenter 'ın fetişi doruğa taşıdığı eseri. başka bir yönetmenin elinde ziyan olabilecek, işlenişi itibari ile narin olan bir konu, üstad'ın ellerinde adete göğe yükseliyor. izlerken garip bir haz içerisine giriveriyorsunuz; sürekli şekilde karşınıza çıkan göndermeler,saygı duruşları*, uç nokta ne kadar ileride olabilir ki'yi arayış, sınırları değil zorlamak, paramparça ederek sanatın nasıl bir silaha dönüşebileceğini anlatmak,hollywood ile ilgili samimi söylemler, sinema sanatı ile pek çok deyimi, simge ve sembol' ü birer fetiş obje haline getirmek.....

    uzun zamandan beri ilk defa, bir filmden ağzımda böylesi doygun bir tat kaldı, kalbim huzursuz bir heyecanla çarptı.
    izleyiniz ve izlettiriniz!

    la fin absolue du monde
  • uzun süredir ara vermiş olduğum masters of horror'a, uzun süredir kendisine ara vermiş olan john carpenter'dan mükemmel bir bölüm. konu son zamanlarda oldukça sık irdelenen objelerin insanüstü ve kötü bir güce sahip olması (bkz: japon korku sineması) temeline dayansa da, işleniş açısından oldukça farklı ve hatta bambaşka bir tattadır.

    spoiler vermeden konudan bahsedecek olursak, ortada yapılan tek gösteriminde bile insanları çılgınlığa iten bir film* vardır ve ender filmlerin kolleksiyoneri olan bir adam bu filmi kendisine bulup getirmesi için tüysüz esas oğlan kirby'yi tutar. evet konu tanıdık geldi değil mi, zaten kimi yerlerde sutter cane'i bulmak için yollanan john trent'in hikayesini izliyor gibi oluyoruz, ancak senaryonun yapısı, yapımın kısıtlı süresi ve ana karakterin daha karanlık bir tip olması sanki cigarette burns'ü bir adım daha ileri götürüyor...mu? hayır. sizi denedim, evet, cigarette burns yeterince güzel ama bir in the mouth of madness değil, olamaz da zaten ama bu kötü demek mi, hayır. (gene denedim) tersine serinin şu ana kadarki en sağlam bölümü sayılır.

    ha buraya kadar okuyup da, "ama hocam, altı üstü bir film nasıl insanların çıldırmasına neden olabilir, hem bu konu ring'de ve hatta ringu'da eni konu işlenmişti" diyorsanız. oturup bir izleyin ve insanı izledikten 7 gün sonra öldüren bir filmle insanı izlerken çılgınlığa sürükleyip etrafındakileri deştiren bir filmi kıyaslama kunilliğinde bulunduğunuz için utanın derim.

    izleyecek kişilere bir uyarı olarak, bunun masters of horror bünyesinde bir yapım olduğunu ve gore düzeyinin normal john carpenter filmlerinden bayağı bir yukarıda olduğunu hatırlatırım, peluş bir oyuncakla aileden uzakta izlenmesi tavsiye olunur.
  • serinin* en etkileyici ve güçlü eserlerinden.
  • eli rothun izleyip ders cikarmasi gereken john carpenter filmi. eli efendi, ole saga sola kesik kol, bacak koyarak, goz kestirerek korku filmi yapilmiyor iste. izle ogren...

    filmde gosterilen imgeler (ozellikle de la fin absolue du mondenin parcalari), kullanilan muzik ve filmin ritmi cok basarili. ama bence en basarili olan, john carpenterin seyirciyi ufaktan ufaktan yemleyip, seyirciyi hazirlamasi bi sonraki olaya. gerilimi yukseltmeyi o kadar iyi basariyor ki, seyircinin sigara yaniklarina ihtiyaci kalmiyor birseyler olacagini anlamasi icin. gerilimi yukseltme isini de arka plan muzigiyle degil, direk hikayenin kendisi ile yapmayi basariyor.

    --- spoiler ---
    mesela bizim ana karaktere (kirby) yardim eden su an adini hatirlamadigim fransiz tip. ilk defa gordugumuzde adamin sol eli cebinde, adam elini hic cikarmiyor. biliyoruz ki bi pislik var, beklentilerimiz bu adamin ekranda oldugu her saniye daha da artiyo. ve ogreniyoruz sahnenin sonunda ne oldugunu,

    benzer bir sekilde, kirby elestirmenin evine gittiginde goruyoruz ki abimin evini bok goturuyo. veranda temizlenmemis aylardir. icerde her tarafta yigin yigin kagitlar var. baglanmis. muhtemelen eski kitaplar diye dusunuyoruz. sonra ogreniyoruz ki o binlerce sayfa yazi aslinda bizin elestirmenin yillardir bitiremedigi la fin absolue du monde elestirisi. adam heyecanla "ama az kaldi bitmek uzrere" diyor.
    --- spoiler ---
  • cok siki bir bolum olmus. dizinin diger bolumlerine kiyasla oldukca korkunc. dizinin diger bolumlerini bosverin (ben 8e kadar izledim) ama bunu izleyin.
  • john carpenter ustanın uzun yıllar sonra döktürdüğü bir filmdir(dizi bölümü demeye dilim varmıyor tam anlamıyla bir film). özellikle filmdeki retro havasını sağlayan efekt seçimi ve müziklere ayrıca değinmek gerekir. bir kere carpenter'ın bildiğimiz bilgisayar efekti yerine elle yapılmış lateks malzeme kullanımını ben her zaman taktir etmişimdir**. burda da mesela bir bağırsak sarma sahnesi var, çok rahat bilgisayarda yapılabilecekken maket kullanılmış, gerçek durmasa da filme ayrı bir hava katmış. özellikle fazla kanlı bir film olduğunu da söylemekte yarar var.

    müziklere gelecek olursak bilindiği gibi ustad normalde filmlerinde kendi müziklerini kullanır. bunlar genelde birkaç notadan oluşan ve insanı rahatsız eden tınılardır. bu filmde de bir an kendi yapmış sanmama rağmen mix masasını(böyle bir masa olmayabilir sallıyorum) bu sefer oğlu cody carpenter'a bıraktığını gördüm. böylece ailenin üçüncü jenerasyonunun da müziğe el atmış olduğunu öğrendim. filmde de güzel bir iş çıkarmış. oyunculara gelecek olursak ana karakterimiz iz peşindeki norman reedus ve onu bu belaya sokan udo kier başka söze ne gerek var ikisi de döktürüyor.

    sonuçta beni yıllar sonra ilk defa bu şekilde germeyi başaran film içimde yine john carpenter filmografisini bir kez daha seyretme isteği uyandırdı. son yılların en başarılı korku/gerilim sahnelerine bir saatinizi ayıramıyacaksanız bu satırları okumanız tam bir zaman kaybı, yok oturup seyredecekseniz elinizi çabuk tutun ve bir daha sinema salonuna girdiğinizde kendinize dikkat edin. sigara yakar...
  • sozluk sayesinde kesfettigim sarkidir. sol framede gorup; ne demis yine bu tinerciler diye meraktan baktim. yaklasik bir aydir gunde ortalama 1 defa dinliyorum sarkiyi. hala da sikilmadim. pek bir sukela. yazayim da sol frame'de gorunsun; belki bir suser kardesimi de ben bu sarkiyla tanistirmis olurum.
  • john carpenter'in ghosts of mars gibi bir felaketin ardından çektiği, tüylerimizi diken diken eden filmdir.* izlerken, 'işte ben bu adamı bu yüzden seviyordum' dememi sağlayıp; damakta, in the mouth of madness tadı bırakmıştır.
  • masters of horror serisi birinci sezon sekizinci bölüm. (aka john carpenter's cigarette burns)

    yönetmenliğini john carpenter'ın yaptığı bu bölüm bence de ilk sezonun en iddialı bölümü olmuş. eski formunu yavaş yavaş kaybetmekte olan büyük usta, bu bölüm ile "hala ölmedim" dercesine güzel bir selam çakmış filmografisine.
hesabın var mı? giriş yap