• kendilerini "entelektüel" olarak gören bir kesimin bu görüşlerini kanıtlamak adına kullandıkları bazı referanslar vardır. hani muhabbette illa ki 'sanat dolu' bir çevrede takıldıklarını belli etme çabası, sinemada en tahammül edilemeyen yönetmenleri yere göğe sığdıramamak veya bir bok anlamadan dahi olsa evinde loş ışıkta debussy dinlemek bu gibi referanslara örnek gösterilebilir sanırım.

    hah işte bu referansların bir de "oturduğu semt" versiyonu var. aşağı yukarı bu bahsettiğim tarzda bir hayat sürmeye kasan insan istiyor ki oturduğu semt de hafif çılgın, bohem tiplerle dolu olsun. bir arkadaşını sıcak şarap içmeye davet ettiği zaman oturduğu semtle gurur duysun. kendisi başkalarına anlatılırken "bilmemkim var ya o da cihangir'de oturuyor, çok güzel yerde evi" densin. falan filan.

    işte bu kafa yapısındaki insanlar entelektüelliklerini kanıtlama çabasıyla götüm götüm giriş yaptılar cihangir'e ve parsellediler orayı.

    kendilerince hem muhalif, hem de pek cumhuriyet yanlısı olmayan, hafif sosyalizme özenir bir hava tutturuyorlar öküz gibi para bayıldıkları salatalarını yerken ettikleri muhabbetlerde.

    12 eylül darbesi yalakalarından koç holding sponsorluğunda düzenlenen bienal dönüşü firuzağa'da kahvelerini yudumladılar ve oradaki eserlerin sistemi ne kadar başarılı eleştirdiğinden dem vurdular. böyle bir etkinliğe katılarak muhalif yanlarını tatmin ettiler.

    brunch yaptıkları kafede yandaki masada oturan tiyatrocuyu tanımazdan gelmeyi, benimsedikleri hayatın yazısız kurallarından biri olarak görüyorlar.

    aykırı görüyorlar kendilerini, bütün aykırılıkları sık sık takıldıkları kafede gece kapatılan perdelerin arkasında deldikleri sigara yasağından ibaret olmasına rağmen.

    yazık lan.
  • bakkalları bile enteresan olan güzide istanbul semti.
    - iyi akşamlar... mercan rakı var mı acaba?
    - mercan... rakı... haaaaaaa... (eli ile rafı göstererek) şurda vardı bi'tane, işçtim ben onu!
    (bkz: aynı ile vakidir)
  • aile yadigarı 400m2 evin eşşek yükü paraya satılacağı semt.

    allah her insana böyle hayırlı aileler versin.
  • reklamı bir sanat olarak görmezsek, sanat sepetle uzaktan yakından alakam olmamasına rağmen çaktırmadan entelmiş gibi yaparak başarıyla oturabildiğim semt.

    arada bir meydandaki kahvede çay içiyorum, oyuncular geliyor gidiyor, güneş gözlüğümü de gözümden çıkarmıyorum ki tanınmamaya çalışan bir ünlü havası vereyim kendime. başarıyorum da. bazı akşamları da reklamcılıkla ilgili bir kitap alıp, siyah kalın çerçeveli dinlendirici gözlüğümü de takarak üç beş bir şeyler okuyorum, sonra eve geçip ntvspor açıp maç seyrediyorum. sonra uyuyorum. sonra uyanıyorum işe gidiyorum.
  • gectigimiz subat ayinda bize unutulmayacak bir ani yasatan semt.

    esim ve ben her istanbul ziyaretimizde galata´da kalir, cihangir´de de zaman geciririz. sevgililik dönemimizde de bu böyleydi. evleneli yarim yil kadar olmustu subat´ta. cihangir´de gezerken birden akordeon sesi duyduk, calan sarki da elvis presley´den it´s now or never. benim en sevdigim sarkilardan oldugu icin dügünümüzde dans ettigimiz sarkidir bu. basladik cihangir sokaginda dans etmeye, birden yokusun tepesinde akordeon calan beyefendi göründü ve bizi o sekilde bulunca iyice gaza geldi, biz gezmeye devam ederken akordeonunu cala cala arkamizdan geldi epey bir yol. muhtesem bir ani olarak, cok büyük bir mutluluk olarak hatirliyoruz.

    böylelikle bir kez daha görüyoruz ki en güzel anlar satin almadiklarimiz, alamadiklarimizmis. bir de tabi istanbul; galata, cihangir gercegi var...
  • yaşamak isteyip yaşayaman insanlarca bol bol kötülenen semt.
    şahsen burada yaşamanın çok rahat ve zevkli olduğunu düşünüyorum, hatta istanbulda en güzel ve rahat 2 semtten biri burası bence.
    konum olarak zaten şehrin en merkezinde, bakımlı ve eski klasik binalar(yüksek tavan sevenler için ideal) bulmak çok kolay, sakinleri çok rahat insanlar, kimse başkasının ne yaptığına yada ne giydiğine karışmıyor, heryerde çeşitli cafeler var, istiklal caddesine 5 dk., sokak hayvanlarına karşı çoğunluk iyi davranıyor ve besliyor, estetik olarak minimum oranda rahatsız edici öğe barındıyor.
    ve en güzelide yobazlaşma yönünde ilerlemiyor olması.
    şimdi siz kötülemeye devam edin haydi.

    edit: buraya son yıllarda gelip mahveden insanlardan değilim. doğduğumdan beri burdayım. annemde ben doğmadan öncede burdaymış. haydi şimdi şortu özgürlük sanan bebe diye dalgaya devam et gerizekalı.
  • genelde boktan edebiyat fakultelerinin bunun icinde istanbul uni de var, mezunlarinin basinda calismasi, gazeteci ot bok olmasindan mutevellit, ardindan kendini sanatci zanneden halbusim avrupada zerre deger gormeyen yeteneksizlerin oldugu (yetenekli olanlar aninda ucuyor avrupaya da), kurt emlakci mafyasinin cirit atip adam vurdugu, kizilay olum kalim cadiri gibi bir artis kahvesi oldugu, kedilerinin gereksizce cok oldugu, 2 dakikada sizi satabilecek karakterde adamin oldugu, komsuluk kavramini sadece kendi kitaplarinda dile getirdikleri oyle bos oyle gereksiz oyle de nasil desem ki kelimeler yetmiyor gereksizligine ve hicsizligini tarif etmemde bu dil bana hic yardimci olmadi ki sozluk.

    5 sayfa yazi yazarim burada da useniyorum. devamini getircem bilahare.

    mesela cok guzel bir ornek size cihangir tayfasini tarifine : okan bayulgen.. adam herseyi ile tarif ediyor, saticiligi, bilgisi olmadigi konularda ahkam kesmesi, kendini karsisindakinden ustun gormesi vesaire.. bunlarda bu virus baki. halbusim bik bik etmekten baska hicbirsey yapmamislar insanlik adina. cogu bikbikleri de kendi esraflari arasindaki kavga olay komiklik hede hodo. yaw siz yasayip durun o cihangir mezbahasinda.

    dandik sanatcisi ile unide solcu olmus gazetecisi ile kendi kapitalizmlerini kurmus topluluktur aslinda.

    sirf bu entel dantel takimi yuzunden 2. dunya savasindan kalma bok kokan nazi bombalamiscasina olan daireler sanirsin bogazdan yali alirmiscasina degerlidir. sanat mekanidir beybi bi kere.. hassiktir lan!

    yersen!

    sonra da amerikan pazarlamasina kapitalizmine globalizmine saydirip dururlar... hep kendileri elestiri yapmaya muktedir sandilar kendilerini ama yok oyle gulum benim!

    ezilmis halklar falan deyip kurtculuk savunurlar, sonra mahalledeki kurt emlakci mafya olur adam vurur, yoldan gecip adres sorani cevirip kimlik sorar. oyle de kendilerine faydasi olmayan ama sesleri borazan gibi cikan bos insanlar toplulugudur. turkiye nin kulturel gelisimini kendi hegamonyasinda sanip aslinda kendi sacmaliklarindan oteye goturmeyen gerzek bir topluluktur.

    ne dogulu olabilmis ne de avrupai olabilmis oyle kendi kendine kavrulan mal toplulugudur. aslinda ne dogunun ne avrupanin iplemedigi topluluktur.

    misal avrupadan yazar getiriyoruz kadin/adam 1 hafta cekemiyor bunlarin hallerini... gerek yok boyle seyler anlatmaya da su merdiven olayi beni cok sinirlendirdi.

    ha bir de perde anlayisi pek yok bu insanlarda, oyle her evin cami acik herkes birbirini izliyor ne yapiyorlar evde diye, o bakimdan enteresan. cinsellige baglamiyorum.

    ocuppy wall street taklidi forumlari yokmu, o kaa bos insanlar iste, kendi fikirlerini uretmekten acizler.

    degis tokus pazari da kurmuslar, sanirsin das kapital canlanip vucuda burundu...

    wikipedia da denyonun teki, belli ki ayni esraftan cihangir tanimina sunu yazmis ;

    by the 1970s, cihangir was known as a neighborhood where anatolian migrants lived alongside artists and intellectuals.

    sanirsin artistler ve intellectual dedikleri uzaydan geldi, anadolu ile alakalari yok, siktir lan! ... oyle kendilerini bok sayma durumunda olan mahalledir.
  • istanbul'un asmis semti. fatih sultan mehmet'in oglu cihangir burada yaptirdigi bahcelere gelip, enfes bogaz manzarasini melankolik takilarak seyrettiginden ve oraya cihangir camii'ni yaptirdigindan adi oyle kalmistir.
    turkten cok yabanci yasar. ozellikle kucuk fransa olarak bilinir. (hatta cihangir parkinda cocuklarin fransizca sek sek oynadiklarini gorunce dumur olmustum.) kiralar acayip pahalidir. (tabii beyoglu'na taksim'e yuruyusle 5 dakika olunca oole oluyor tabii.)
  • istanbul'da her semtin meşhur bir yanı var sanıyorum. kanlıca'nın yoğurdu, vefa'nın bozası, sarıyer'in böreği vs vs... işte bu cihangir'in de bohem hayatı, enteli meşhurdur. bu eğilimdeki insanları çeker dolayısı ile. halbuki bizim kültürümüze ters bunlar.

    misal ben bu akşam eve geldim. annem, ayıptır söylemesi, barbunya ve zeytinyağlı biber dolması yapmış. makarnayla yedim bunları. sonra arkadaşlarla özsüt'e gittik. orada da sakızlı muhallebi yedim. eve gelince de çayın altını yaktım. mis gibi takıldım. her yer tertemiz. çoraplar bile ütülü, perdeler bembeyaz. sikmişim bohem yaşamını. sikmişim sanatsal kaygıyı.
  • yaşamayan bilemez burayı. değişik bir semt. geçen gün sabah 8 sularında alt komşunun kapısı zorlanır. adam o sırada duş yapmakta. banyonun kapısını açıp noluyor diye bakar ve kapıyı kıran hırsızla karşı karşıya kalır. pause tuşuna basıp düşünüyorum ; sabah 8 , duşumu alıyorum , evde bir ses duyuyorum , çıplak halde banyodan çıkıyorum ve karşımda eli bıçaklı bir adam. neyse hırsız nası olduysa kaçıp gidiyor. akşam komşu bize gelip olayı anlattı ve sokak kapısını hep kapalı tutalım gibilerinden sözleştik. bugün saat 08 45 , binadan çıkmak üzereyim , kapı gene açık. kerhane amına koydugum binası..
hesabın var mı? giriş yap