• kitaptaki mustafa denizli tahlili de pek bir leziz olup, "..peki hani tevazu.." diye bitmektedir bilenler bilir kitabin yazildigi zamanlarda mustafa denizlinin nasil kucuk daglari ben yarattim edasi ile dolasan bir kisi oldugunu..
  • ilk basımının üstünden 14 yıl geçtikten sonra okunduğunda da anlamlı olan kitap. bugün geldikleri noktayı gördüğünüz pek çok kişi ve olgunun geri planını görmek oldukça ilginç. kitapta sözü edilen pek çok kişinin hala popüler kültür piyasasında olması da enteresan elbette. imaj olgusunun henüz daha masum yaşandığı en azından şaşkınlıkla karşılandığı yıllarmış. oysa şimdi imaj çok doğal onu farklılaştırma ve benzeştirme yolları iğrenç. yeni şehir notları ile de 90'ların tahliline girişmişti kozanoğlu, ama nedense cilalı imaj devri kadar rafine değildi.
  • can kozanoglu'nun turgut ozal, mesut yilmaz, ibrahim tatlises, ahmet kaya, mustafa denizli, sezen aksu, leyla alaton, ergin ardic ve zafer mutlu gibi isimlerden yola cikarak 80'li yillarin turkiye'sini anlattiği kitabi. 80'lerden 90'lara uzanan sureci ve yasanan toplumsal donusumu anlamlandirmak icin mutlaka okunmalidir.
  • cem yılmaz'ın kapattığı devirdir. (bkz: hakan hepcan)
  • güncellik anlamında bazı bölümleri eskimiş olsa da hâlâ okunmaya değer kitap. herhalde bugünün türkiye'sinde yazılsa binlerce sayfalık bir kitap çıkar ortaya.

    kitabın mustafa denizli'yle ilgili bölümlerini okuyunca mustafa denizli, fatih terim ve şenol güneş'i kafamda canlandırdım. 2002 yılında takım elbiseleri, saç tıraşı ve her türlü davranışı küçümsenen şenol güneş'in çok kıymetli biri olduğunu fark ettim. cilalı imaj devri, olduğu gibi görünen insanların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösteren kitaptır.

    tüketim toplumunun insanları nereye götürdüğünü anlamak adına kitaptaki şu bölümü paylaşmaya değer buldum: "birey kimliğini getiren ilişkilerde tüketim kalıpları ön plana çıkınca, insanların var olabilmek, farklı olabilmek için, her şeyi mübah görerek bireysel servet avcılığına kapılmaları da normal karşılanmalı, öyle karşılanıyor zaten. iki milyon kişinin alabileceği bir swatch yerine bin kişinin alabileceği bir rolex saat edinmek, yine bin kişinin alabileceği bir jaguar'a binmek, yeni değerlerin puanlama sistemine göre, birey olabilmenin, çok farklı ve çok özel biri olabilmenin en kolay yolu artık." tüketim toplumunda birey olabilmek, düşünceyle değil tüketimle mümkün olabiliyor.

    günümüzde daha berbat bir hâl almadı mı bu tüketim toplumu? ekonomik durumu ne olursa olsun iphone almaya çalışan insanlar var. satışa sürüldüğü gün, iphone alabilmek için yüzlerce metrelik kuyruklarda heyecan içinde bekleyen insanlar var. çünkü birey olabilmek, farklı olabilmek iphone'dan geçiyor. bu insanlar, iphone'ları bozuk olduğunda ve eski telefon taşıdıklarında, daha kimse sormadan telefonlarının tamirde olduğunu belirtme ihtiyacı hissediyor. peki niçin? birey kimliklerinin eski bir telefonla zedelenmesinin önüne geçmek için.
hesabın var mı? giriş yap