• içinde uzun süre geçirenlerin üzerine yazılanlar hakkında kıçıyla güldüğü semt.
    yıllarca bu semtin içinden geçtim, babamın dükkanı hemen sınırındaydı. ne bir olay hatırlarım ne bir gürültü ne bir tehdit. hatta nedense aklımda ankara'nın gecekondu semtleri içinde en yerleşmiş ve geniş sokakları olanı olarak kalmış. nihayetinde gayet düzlük bir semt. mamak'ın gecekonduları gibi yağmur yağdı mı eve ulaşmanın en babasından doğa sporuna dönüştüğü durumlar yoktu.

    elbette bazı vukuatlar yaşanır ama diğer gecekondu semtlerinde yaşanmaz mı? yıllarca ankara kayaş'da yaşamış bir insan olarak analatacığım herhalde onlarca yüzlerce kriminal vaka veya sefalet öyküsü vardır, adam öldürmeler, tecavüzler, patlayan kanalizasyonlar, selde çamura batan evler vs vs bunlar birçok gecekondu bölgesinde sıradan bir vakadır. neden bu kadar uzun uzun çinçini yazma ve savunma gereği hissettim derseniz, gerçekten de o mahalleden geçerken yaşadığım ferahlığı hala içimde hissetmemdendir. mesela tarlabaşında yaşarken bunu hissetmedim, ya da izmir'in yenişehir bölgesinin arkası hiç böyle hissettirmemiştir.

    ama efsaneler iyidir ve sanırım bu hayatta tek sermayelerinin bu efsaneler olduğunu farkedip çinçinliler keyfini çıkarmaktadır.
  • kentsel dönüşüme uğramış mahalle.

    etap etap yıkılıyor. tamamen yok olmadan önce filmi de çekilecekmiş. ben bol bol fotoğraf çekiyorum.

    "lingi": http://www.haberturk.com/…cin-mahallesi-film-oluyor
  • benim güzel mahallem... evet yanlış okumadınız benim güzel mahallem. ben doğma büyüme çinçinliyim, soğuk bir mart sabahı evimizin karşısındaki zübeyde hanım doğum evinde dünyaya geldim. annem hep anlatır o kadar soğuktu ki o sene, 23 nisanda lapa lapa kar yağdı diye. aşağıdaki babür caddesinden yukarı doğru gümüşlüoğlu düğün salonu, doğumevi, kız meslek lisesi, yenidoğan ilkokulu, karakol taşınmamızın üzerinden 20 sene geçmesine rağmen daha dün gibi gözümün önünde. çinçin'in insanı merttir, yoksuldur ama sapına kadar delikanlıdır. herkes birbirini tanır, alevisi sünnisi, balalı kürtleri, türkmenleri hepsi birbirini uzakta koyup geldiği kardeşinden bile iyi tanır ve herkes birbirine omuz verir çünkü hepsinin paylaştığı ortak nokta tüm bağlardan daha kuvvetlidir: yoksulluk. çinçin ahalisi yoksuldur, gökkız teyzeler de yoksuldu, biz de yoksulduk, ali amcalar da, müslüm dayımlarda, emekli askeri hakim mehmet amca da, pazarcı kürt irfan dayı da, beyaz eşya satan zeynel amca da hepimizin ortak tek bir yönü vardı, yoksulduk. biz benim doğumumla tam 3 kuşaktır çinçin de yaşayan bir aile olmuştuk, rahmetli dedem köyden çinçin'e gelmiş, annem ve kardeşleri çinçin'de doğmuş, orda büyümüş, babam ankara'ya 17 yaşında geldiğinde çinçin'e yerleşmiş, annemle tanışmış, evlenmiş ve onlarda çinçin'e yerleşmişti, peşi sıra da babamın da kardeşleri çinçin'e yerleşmiş. hepsi de yine aynı ortak özelliğe sahipmiş, yoksulluk. ben çinçin'de uzun yıllar yaşadım, ilk eğitimim, sokakla ilk tanışmam, hayatla ilk haşırneşir olmam hepsi çinçin'dedir ve çinçin'de size ilk öğretilen şey: mert ol, dürüst ol delikanlı ol, adam ol düsturudur. o mahalleye o semte ayak basmayalı 10 seneden fazla oldu, taşınalı ise 20 sene, ben hala daha önlüklü veletken öğrendiğim bu düsturu unutmadım.

    şimdi o güzel çinçin'den ne mi kaldı? 20 sene evvel ölmüş bir ceset ve hala yiye yiye bitirilememiş bir leş. hey gidi çinçin hey, delikanlılarının yerine itler çakallar kapladı da sobada közlenmiş patates kokusunun, gecekondu bahçelerinde pişen bulgur pilavı kokusunun yerini esrar kokuları aldı.

    niye mi böyle oldu? önce 3-5 kendini bilmezle başladı bu işler, mahalleli döve döve kovdu alayını. sonra sonra birileri arka çıktı bunlara, mahalleli yine de kovdu, yaşatmadı. sonra şehir taşındı, ulus öldü, mahallelinin 15 dakikalık yürüme mesafesindeki iş yeri kızılaya, demet'e dikmen'e, eskişehir yoluna taşındı, ve benim güzel mahallem 1 sene içinde af sonrası boşalan ceza evi gibi boşaldı, kovulanlara mesken oldu.

    üzerinden 20 sene geçmesine rağmen hala eski çinçinli birini konuşmasından tanırım, pazarda hala babamın çinçin'den alışveriş ettiği irfan dayı'nın oğlundan alırım meyvemi sebzemi, hala burnuma o eski çinçin'in kokusu gelir arasıra pazar tezgahının arkasında irfan dayı'yı görünce. ve hala eski bir çinçinliyle karşılaşınca o düsturu söyleriz satır aralarında: mert ol, dürüst ol, delikanlı ol, adam ol.
  • seviyorum seni,allahıma kitabıma.ne zaman koptuysam senden hep bir yolunu buldum ve döndüm sana..yine gitme vakti yakın belki,olmayacağım bir kaç sene daha sende.ve her geldiğimde başkalaşsa da sokakların,insanların.ben hep sende kalacağım.sen benim asıl vatanım,doğduğum,doyduğum...her naneyi yediğim kutsal toprağımsın.seviyorum ulan seni.
  • (bkz: yolunda a.ş.)
  • gecenin 3'ünde barbar conan kılıcıyla adam kovalayam 1.60 lık tıknaz ruh hastalarının görülebileceği fantastik kurgu mekanı. aynı seviyede bir mekan için;

    (bkz: menzoberranzan)
    (bkz: mordor)

    mahalle kahvesine düzenli olarak takılan emekli kiralık katilden tutun, torbacı rantı için mahalleyi makineli tüfeklerle tarayan manyaklara kadar her türlü benzersiz efsaneyi bulmanız mümkündür.

    beytepe'de geçen üniversite yıllarımda sınıfımızdaki gerizekalı bir arkadaşın 206'sını çinçin torbacıları ve bebeleri kalkındırma vakfına bağışladığını bizzat biliyorum.

    conan kılıcı olayı da gerçek.

    zaten çinçin söz konusu olduğunda herşey doğru anasını satayım.

    sıra dışı olsa da gerçek olan bir diğer şey; çinçin'de çok da düzgün, normal insanların bulunduğu gerçeğidir. bu enteresan sosyolojik karışımın nasıl olduğuna şahsen akıl sır erdiremiyorum.
  • yaklaşık olarak 25 yıldan fazla süredir oturduğum semt.

    biraz önce bütün entryleri okudum da hemen hemen herkes bir hikayesini veya kulaktan dolma ne varsa anlatmış. içinden bir kişi olarak biraz da ben anlatmak isterim çinçin'i. hoş, şu anda çinçin namına bir şey kalmadı ortalıkta. toki'nin yaptığı o binalar tam çinçin'in göbeğine oturdu. fakat yanındaki yenidoğan hala gecekondularıyla beraber duruyor.

    aslında herkesin çinçin olarak bildiği yer tam olarak iki semt'den oluşuyor. bunlardan bir tanesi herkesin bildiği çinçin, diğeri ise yenidoğan. bu iki semt birbirinin içine geçmiş bir haldedir ve etrafını hıdırlıktepe, gültepe mahallesi, çalışkanlar ve örnek mahallesi çevreler.

    peder marangoz olduğundan dolayı ben küçük yaştayken sitelere yakın olsun diye keçiören'den buraya taşınmışız. aslında çok merkezi bir konumdadır fakat hiçbir zaman gereken özen gösterilmediği için değer kazanamamıştır. otobüsle en fazla 10 dakika’da merkeze inebilirsiniz. inmek deyiminden de anlaşılacağı üzere çinçin ve yenidoğan yükseğe konuşlanmıştır. ankara manzarası inanılmazdır. 306 numaralı örnek-çalışkanlar otobüsüne bindiğiniz zaman göreceğiniz manzara sizi şaşırtabilir. hele ki hıdırlıktepe'nin manzarası çinçin ve yenidoğan'dan da güzeldir. onun için de 307 numaralı otobüs güzel bir seferdir gezmek için.**

    yıllarca bu semte bakılmadı. gecekondular aldı yürüdü. ben belediyenin gerçek anlamda bir şeyler yaptığını hatırlamıyorum bu zamana kadar. şimdi ise bir zamanlar dedelerimin de içinde bulunduğu gecekondular yıkıldı ve yerine 15-16 katlı toki binalar yükseldi. dönüşüm o kadar hızlı oldu ki daha "ne oluyor lan?" demeye kalmadan çinçin ortadan kalktı.

    bu semt ankara'nın geçmiş yıllarında oldukça önemli bir yer tuttu. ama zaman buranın da çehresini değiştirdi. burada oturan kesimin bir çoğu ilkokul mezunu zaten. geçinmek için bilindiği üzere hırsızlık, torbacılık vb. işler yapıyorlar. kolay para yani. ama bu sanılmasın ki hepsi öyle. yok öyle bir şey. işinde, gücünde olanlarda var. orada doğup büyüdükleri için kopamıyorlar sadece.

    eskiden çinçin'in içinde oturuyorsanız size bir şey denmezdi. çünkü herkes bir birini tanırdı. yoldan geçerken selamlar alınır verilirdi. ha kavgalar da eksik olmazdı. ama mahalleli kendi arasında nadir kavga ederdi. zaten etse de olay çok büyük patlak verir, mahalle karışır ve tam anlamıyla meydan muharebesine dönerdi. neticede herkes birilerinin tanıdığı. ama ilerleyen zamanlarda bu da ortadan kalktı. herkeste, özellikle gençlerde, kendini ispatlama çabası ortaya çıktı. önüne gelene dayılanmayı adamlık saydılar. kendi mahallesindeki adamları tanımaz oldular. bizim bile önümüzü kesmeye başladılar.

    her türden adamla tanıştım çinçin'de. torbacısından tutunda en pis işi yapanına kadar. sıkı arkadaşlarım da olmadı değil. o "bir kamyon adam yığarım buraya." lafını canlı canlı yapmışlığımız da oldu. o bildiğiniz doç kamyonları ile kavgaya gidiliyordu. arkadaşlarımdan bıçaklanıp böbreğini kaybedenler, kafası gözü dağılanlar oldu.

    burada yaşayanların her biri kendisini kader kurbanı olarak görür. içerler, kollarına faça atarlar, doğan ve şahin marka arabalarla gece yarılarına kadar sokaklarda tur atarlar, yaparlar da yaparlar. çoğunun bir şey'den korkusu yoktur. kaybedecek neyim var ki diye düşünürler. "dakarım 6 ay yatarım." der çoğu.* yapar da. çünkü akrabalarının bir çoğu hapis görmüştür. bir ayrıcalıktır hapis görmek burada. ben aynı aileden 5 kişinin hapis yattığını biliyorum. bunlar kardeş üstelik. bir tek ufakları kalmış dışarıda. oda yolunu kaybetmeye hazır zaten.

    kavgalar hiç bitmez burada. her hafta en az 2 kavgamız kesin vardır mahallede. bazen akrabalar bir birini yer, olay alır yürür. bazen de arabalarla gelinir ortam basılır. silah sesi hiç eksik olmaz. her gece silah sesi kesin vardır. "her evde küçük bir cephanelik vardır" diyorlar ya, o doğru işte. pompalısından tutda keleş'ine kadar var evlerin içinde. kullanmaktan da çekinmezler üstelik. ben bir kavgada kılıç gördüm lan. bildiğin osmanlı kılıçı.* tarihi değeri var yani. evlerin gecekondu olduğuna da bakmayın siz. para gelir ama öyle bir yerler ki o parayı aklın durur. daha piyasada adam akıllı plazma tv yokken bu evlerde vardı. en lüks arabaları burada görebilirsiniz rahatlıkla. bazen ise haber gelirdi çinçin'e kot yüklü kamyon geldi diye. bildiğin o pahalı kotlardan bir kamyon gelirdi ve bir gecede kelepir fiyatına satılırdı kotlar. niye? çalıntı çünkü.

    içki içerler, cigaralık sararlar, ağza alınmayacak küfürler ederler. tipler hep böyledir. aslında uzağa gitmeye de gerek yok örneği için. kuzenim tam çinçin’lidir. saydığım şeyleri tek tek yapmışlığı vardır. zaten taksicidir kendisi. acının dibine vurduğunu sanar. kuzenim ve onun gibi olanlar isteseler çıkabilirler bu ortamdan ama onlar bu hayata alışmışlardır bir kere. onlara göre başka hayat bozar onları. en son kuzeni amatem'den çıkardık. aklı başına gelmiştir dedik ama şimdi gene aynı.

    burada da her yerde olduğu gibi arkadaş ortamı her şeyi değiştirir. gerçi çinçin gibi bir yerde doğru arkadaş seçimi nasıl olur onu da bilmiyorum ya. bir insanın çocuğunu burada yetiştirmesi gerçekten akıl işi değildir. göz göre göre bir çocuğu dark side'a geçmeye zorluyorsun demek bu. bizim komşunun ergen oğulları şimdiden iyice yozlaştılar. yediği haltlar aldı yürüdü. sonları ne olur hiç bilmiyorum.

    polis mevzusu için anlatılanlarda doğrudur. ben kendi gözlerimle şahit oldum bir çoğuna. bak bir tanesini anlatayım; bir gün kavga oluyor çinçin'in göbeğinde. ama öyle böyle değil. 50 kişi bir birine girmiş. kadınlar camdan sarkıp ağza alınmayacak küfürler ediyorlar. sallamalar çekilmiş. kafa göz giriyorlar birbirlerine. derken yolun alt tarafından** polis arabası geliyor. herkes polise bakıyor. "tamam lan şamata sona erer birazdan." diye düşünüyorsun ama polis ne yapıyor; kavgayı görmesine ve milletin bağırmasına rağmen yoldan sapıp görmemiş gibi uzaklaşıyor. çünkü polis uğraşmak istemiyor artık. polisin işi kavga bittikten sonra. biz o zaman geliriz diye düşünüyorlar. buna bir tane daha örnek vereyim; bir gün karşı apartmanımızdaki eve hırsız girerken gördüm. hemen polisi aradım. yer sordular, söylemeye başladım. mahalleyi söyledim, apartman numarasını da söyledim. bu sefer kapı numarasını sordular. ben de "ya dedim kapı numarasını nereden bileyim? karşımdaki apartman işte. mahalleyi söyledim, apartman numarasını söyledim, kaçıncı kat olduğunu da söyledim. bunlar yetmez mi?"dedim. adam bana "kapı numarası olmadan gelemeyiz."dedi. çat kapandı telefon. sonra da polisimiz bir şeyden korkmaz oluyor. korkmazsın belki ama uğraşmakta istemiyorsunuz belli. peh yemişim...

    şimdi de yıkıldı gitti işte. ama dediğim gibi yenidoğan duruyor. orası hala sağlam bir kale. çinçin namına ne varsa yenidoğan'da da zaten aynısı mevcut. çinçin'den ayrılanların bir kısmı ise şimdi mamağa, bir kısmı sincan’a, bir kısmı pursaklar’a, bir kısmı da toki'nin yaptığı binalara yerleşti. geneli dağıldı yani ankara'ya.

    sizin anlayacağınız çinçin artık eskisi gibi değil. ama yenidoğan ve çevresi aynı. ama gene de bir kişi “ben çinçinliyim” diyorsa geçinmeye çalışın. her ne kadar yıkılıp gitse de, o kişinin hala bağlantıları vardır bir şekilde.

    en son olarak ta kendi kelime jargonlarından bir kaç kelime ve cümle yazmak isterim.

    (bkz: are mezeke)
    (bkz: nafta)
    (bkz: ii boynuna tıslayım)

    edit: imla
  • vakt-i zamanın da bu semtte oturan eski kulağı kesiklerden bir arkadaşımın daveti üstüne evine giderken, arabanın arkasından açılan 2 el ateşle karşılanmıştık. sonradan ateş edenin arkadaşımdan sağlam sopa yemiş bir eleman olduğu ortaya çıkmıştı.
    bir de buranın mimli adamları ile takılırsanız, dinlemeye de takılıyordunuz.
  • 18+ film için evin uyumasını beklemiş nesilde heyecan uyandıran ses öbeği.
hesabın var mı? giriş yap