• bu teoriyle ilgili benim en ilginç bulduğum nokta "runaway" ve "handicap" konularıdır.

    önce handicap prensibi meselesini açıklayalım -

    israilli amos zahavi 1975 yılında der ki - hayvanların (ve insanların) erkeklerinde doğrudan yaşam avantajına dönüşmeyen ve esasen cinsel seçilimde avantaj sağlayan (dişilerin dikkatini çekip eş olarak seçilme şansını artırıcı) süsleri (ing. ornament, tam süs gibi değil de, abartılı, dikkat çekici manasında - tavus kuşunun kuyruğunu örnek veriyoruz) esasen bir "reklam" mekanizmasıdır.

    yani en güzel renkli, parlak tüylü, dikkat çekici kuyruğa sahip tavus kuşunun yaptığı reklam şudur - "ben birey olarak, bu bana yük olan koca kuyruğu taşıyabilecek kapasitede güçlüyüm - benim bunu taşıma lüksüm var (can afford to) - zira benim genetiğim süper iyi ve besin bulmakta zorlanmıyorum, doğal düşmanlarıma ve rakiplerime kolay lokma olmuyorum. binaenaleyh beni eş olarak seçiniz"

    bunun benzeri reklamları bir çok hayvanda görüyoruz ve sadece süs olarak da görmüyoruz.

    the selfish gene'de dawkins reyiz ağaçların en üstteki dallarına çıkarak öterek tehlikeleri diğer kuşlara haber veren küçük kuşların yaptığını diğer kuşlara "iyilik" (altruism) olsun diye yapmadığını, tam olarak aynı handicap prensibi sebebiyle "bakınız ben öyle über bir kuşum ki, beni avlayabilecek yırtıcı kuşlara rağmen en üst dallara çıkabilecek kadar güçlü, kuvvetli bir kuşum" mesajını vererek "uygun eş" reklamı yaptığını anlatır.

    bu bonibondan daha küçük beyni olan kuşların yaptığı reklam, bizim türümüzde rolex saat gibi ferrari gibi şeylerle de realize oluyor, cesurca dediğimiz hareketlerle de realize oluyor. "ben buna muktedirim, bu bana vız gelir çünkü ben güçlüyüm, herkes de bunu duysun görsün".

    ikinci prensip de "runaway" prensibi.

    darwin bunu the descent of man'da güzelce anlamış ve açıklamıştı. diyor ki "bir türün erkeklerinin, dişilerin dikkatini çekecek süsleri, bireye aşırı maliyet getirecek kadar gelişebilir".

    bu adaptasyonlar hızını alamayabilir yani.

    burada 1-2 adım geri atıp tavus kuşunun kuyruğundan örnekle bu "süs" olayının nasıl geliştiğine bakalım - bu 2 metrelik parlak kuyruk 1 gecede olmadı.

    diyelim bir ilkel (proto - henüz kuyrukları güzelleşip gelişmemiş, tavuga benzeyen) tavus kuşu kolonisinde 100 tane erkek var. bunları kuyruk tüylerinin güzelliğine göre sıraladık - kuyruk güzelliği gerçekten bir "sağlık ve yeterlilik" sinyali ise, bu erkekleri eş olarak tercih eden dişilerin yavruları da güzel kuyruklu doğduğu gibi, sağlıklı ve yeterli oldukları için yaşam şansları artıyor - dolayısıyla eşleşme şansları da artıyor (yavruyken ölmüyor mesela) ve bu güzel kuyruk geni, bir sonraki nesle aktarılıyor.

    ama bu nesilde "sıradışı" olan kuyruk, 4-5 nesil sonra belki "standart" hale gelmiş olacak. çünkü kısa ve mat kuyruklara sahip erkekler çiftleşemeyecek ve bu kuyruk modeli gen havuzundan elenecek.
    e ne oldu? erkeklerin hepsinin kuyruğu 4-5 nesil önceki atalarına göre parlak ve güzel oldu. şimdi elimizde güzel kuyruklu 3-4 tane değil 100 tane erkek var.

    peki dişiler bu durumda "ee hepsi demek ki sağlıklı ve yeterli" mi diyorlar? hayır. bu sefer "bu 100 tane güzel kuyruklu tavus kuşu arasından en üst 10 tanesi eşleşmeye değerdir" diye mevcut erkeklerin en güzel kuyruklularına meylediyorlar.

    erkekler de dişileri kolay dölleyebildiği için en tepedeki güzel kuyruklu erkekler dişileri tekeline alıp bir çok kez baba olurken atalarına göre kuyruğu daha güzel ama akranlarına göre kuyruğu daha zayıf erkekler çiftleşemiyor ve genleri havuzdan eleniyor.

    şimdi runaway kısmına geliyoruz - darwin şunu fark etti - bu süreç bir positive feedback loop - pozitif geri besleme döngüsüne giriyor ve kuyruk parlaklığı, boyu vs sürekli olarak artıyor. zira her nesilde daha güzelleşen kuyruğun sürekli en tepesindeki kuyrukları seçen bir dişi popülasyonu var.

    erkeğin umrunda değil, onun olayı "numbers game" yani bulabildiği kadar çok sayıda dişiden yavru yapmak. bunların sayısı ne kadar çok olursa o genler için o kadar iyi, zira sonraki nesle aktarılma ihtimalini artırıyor.

    ama dişi için gebelik riskli ve maliyetli, yavrular küçükken dişi için risk büyük (av olma ihtimali yüksek) - o yüzden mecburen en iyi erkekten yavru yapmaya çalışıyor. bu yüzden mevcut ortamdaki en iyi erkeği hedefliyor. tutup "ya babamın kuyruğu bundan kötüydü, bu yine idare eder" demiyor. en güzel kuyruğa gidiyor, onu seçiyor.

    peki erkekler arası rekabet nerde?

    erkekler arası rekabet her seviyede var.

    mesela haremi olan bir erkek yaşlanıp güçten düştüğü zaman onun haremine erişim isteyen daha genç erkekler var, burada statü atlamak isteyen erkekler ve statükoyu korumak isteyen erkekler arası rekabet var.

    bir cinsel strateji olarak tecavüz görülen türler olmasına rağmen çiftleşmelerin büyük çoğunluğu dişinin "olur"u olmadan gerçekleşemiyor.

    darwin'in bu "dişiler seçer" gözlemi, 150 sene önce iyi karşılanmadı. hatta en büyük eleştiriler doğal seçilimi darwin ile aynı zamanda keşfeden wallace'tan geldi.

    wallace'ın bugün sallanmamasının sebeplerinden birisi bir türlü teistik bakış açısını bırakamaması, doğal seçilimin "ruh" gibi şeyleri açıklayamadığını iddia etmesidir.

    neyse - runaway konusuna geliyorduk. darwin farketti ki bu kısırdöngü, sürekli olarak kuyruğu büyütecek. ne zamana kadar? ta ki bu kuyruk, erkekler için aşırı büyük bir maliyet olup, türün zayıflamasına hatta neslinin tükenmesine sebep olana kadar.

    bakınız burada ilginç bir detay var - türün ilk başta sağlıklılık ve yetkinlik sinyali olan güzel kuyruğu, bir noktadan sonra sağlık ve yeterliliği lineer olarak göstermeyi bırakıyor ve hızını alamayıp daha da büyüyor - runaway kısmı bu.

    başlarda erkeğin sağlıklı ve yeterli olduğuna güzel bir işaret olan kuyruk, o kadar büyüyor ki, lineer olarak sağlık ve yeterlilik göstergesi olmayı bırakıyor, logaritmik olarak büyüyor. şunun gibi : http://prntscr.com/p1imjk

    darwin için bu gayet normaldi - zira sürüyle türün nesli tükendiği gibi hala o veya bu sebeple tükenmeye devam ediyordu. bu süslerin, reklam görevi gören özellik ve davranışların nihai noktada türün yok olmasına gidecek bir süreç olduğu gerçeği, o zaman evrim ve doğal seçilimi "türün gelişmesini sağlayan süreç" olarak gören akranları tarafından destek görmedi. 1905'te bu sürecin matematiksel modelleri yapıldı, yine ilgi görmedi, ta ki 1960lara kadar.

    iyice anlaşılması 1980leri buldu.

    özetle bu "bakın ben sağlıklı ve yeterliyim" reklamları türün aşırı maliyetli özellikler geliştirmesine sebep olabiliyor.

    bu durum sadece kuşlarda böceklerde vs yok. sinir sistemi az biraz gelişmiş tüm canlılarda var. insanlarda da var ve gayet kompleks sistemler çalıştırıyoruz bu aynı prensipleri işletmek için.

    ve akla getirdiği paralellikler pek de iyi değil -

    insanoğlunun yeterlilik sinyali olarak kullandığı şeyler türümüz için aşırı maliyetli hale gelmiş durumda diyebiliriz.

    örneğin global ısınmayı ben doğrudan bu sürece bağlayabiliyorum.

    ekonomik kaynakları yaratma ve tutabilme becerisi, bir çok türde bir "tavus kuşu kuyruğu" durumunda. insanların rolex, ferrari vs gibi şeylere itimat etmesi, statü ürünleri (positional goods) almaları ve talep etmeleri "ben bunu alma lüksüne sahibim" sinyali verme güdümüz sebebiyle. çünkü karşı cinsi etkilemek istiyoruz.

    peki kadınlar niye atıyorum pazar çantasıyla yetinmiyor da michael kors alıyor? onlar seçmiyor mu zaten erkeği? ne gerek var bu maliyete katlanmaya?

    çünkü tıpkı güzel tavus kuşları arasında en güzel kuyrukluyu seçen dişi kuş gibi, insan dişileri de becerebildikleri en iyi erkek ile eşleşmeye çalışıyor.

    michael kors çanta ile kendi statüsünü yükseltiyor - bu çantayı gören erkekler "bu kadın zaten belli bir statü altındaki erkekleri asla değerlendirmez bile" mesajını şıp diye alıyorlar - daha doğrusu genellikle alıyorlar.

    elbette arada bu mesajı almayan, veya sallamayan ve şansını deneyen veya (burası çok önemli) - ekonomik olmasa da başka şekillerde yüksek statü sahibi (michael kors çanta alma lüksü yoktur ama sefil de değildir ve über bir sanatçıdır mesela) erkekler bu kadınlara yazabiliyorlar - ona da genellikle "taciz" diyoruz.

    ne alaka amk diyeceksiniz - tacizin bence en güzel tanımı kaynağını beğenmediğiniz cinsel amaçlı yaklaşımlardır.

    neyse - dişilerin sürekli olarak daha fazla x-y-z olan erkekleri tercih etmesi, sonu gelmeyen bir runaway efekti yaratıyor.
    tavus kuşunun kuyruğu kendi boyunun 2 katına çıkıyor, insanoğlunun da -doğayı yok etme pahasına- kaynakları (ve diğer insanları) sömürüp kendinde biriktirmesi ve bunun sonunun asla gelmemesi olarak gerçekleşiyor.

    insanoğlu - hayvanlardan farklı olarak sosyal bazı dengeler geliştirmiş, daha doğrusu bazı gelenekler tıpkı doğal ve cinsel seçilim gibi sosyal seçilime uğramışlar.

    mesela poligami ya da poliamori gibi pratikler bir çok kültürden silinmiş durumda. evlilikler (ki resmi bir sözleşme türüdür) monogami olarak düzenlendiği gibi bunun bozulmaması (kurallara göre oynamama) için caydırıcı önlemler var. bunun faydası en tepe %20lik dilimdeki erkeğin tüm kadınları tekeline almasındansa erkek ve kadınların çift olarak mümkün mertebe monogamik olması, alttaki %80lik erkeğin üretime katılması sağlandığı gibi cinsel açıdan tatminsizliklerinin yok edici şiddete dönüşmesini engellemesi.

    bu açıdan evliliğe kadar cinselliğin yasak olması, evlenme yaşının düşük olmasının toplumsal olarak faydası var (bireysel olarak en optimum olmayan çözüm, grup açısından en optimum olabiliyor)

    bir diğer nokta hayırseverlik yapmanın da güzel bir reklam stratejisi olması - gayet sağlam bir statü artırıcı/sağlamlaştırıcı olması. burada bir win-win durumu var.

    hatta türümüz altruism - karşılıksız iyilik - yapmayı psikolojik olarak da ödüllendirecek mekanizmaları evrimleştirmiş. "iyilik" yapmak beyindeki ödül mekanizmasını tetikleyerek bizi ödüllendiriyor. bunlar da türümüzün başarılı olmasını sağlayan adaptasyonlarımızdan.

    edit : (bkz: virtue signalling/@moresk)
  • darwin'in, doğal seçilimle birlikte canlıların evrilmesini açıklamak için kullandığı, türlerin kökeni adlı kitapta bahsedilmesine rağmen pek rağbet görmemiş -daha doğrusu anlaşılamamış ve atıl kalmış- gayet sağlam bir teoridir. 1930'lara kadar da darwin'in tek hatası olarak düşünülmüştür. ancak daha sonra üzerinde yapılan çalışmalarla doğruluğu su götürmez olmuştur.

    zira, bizler şimdi ki halimizi sadece doğal seçilimle açıklamaya kalkarsak, birçok şeyin yanıtını veremeyiz. mesela insanlar neden sanata ihtiyaç duymuştur? neden şiir vardır? şiir yazmanın ya da okumanın bireyin hayatta kalmasına katkısı ne olabilir ki? müzik ve mizahın da öyle?

    bunlar sadece insanı ilgilendiren konulardır, ancak tabi ki cinsel seçilim teorisi bütün canlıların cinsel birleşme yapacakları canlıları nasıl seçtiğini açıklamaya çalışır.

    1990'lardan sonra ise evrimsel psikoloji adında bir alanı doğurmuştur ve geleneksel psikoloji kuramlarına yepyeni düşünceler katmıştır.

    dahası için (bkz: sevişen beyin)
  • yukarıda saçmalayan birkaç yazar gördüm. dişiler erkeği seçer, erkeklerin daha uzun olmasının, daha kaslı olmasının, sesinin kalın olmasının sebebi budur. bu yüzden erkekler ya yakışıklı ya uzun ya da güçlü veya zeki olmalıdır. ha bizim gibi kadınların eşini secmesinin yıllarca baskılandığı ve şu an kadınlar yaşlı erkek seçer diye saçmalayanların olduğu toplumlarda, kadınlar eşini seçemediği için eciş bücüş çirkin insanlar dolanır etrafta.

    hollanda ile ilgili şunu okumuştum. orada kadınlar uzun erkekleri seçtiği için yüzyıllarca, şu an dünyanın en uzun toplumları arasındaymış. batılılar neden doğululardan (örneğin pakistanlılar) daha güzel? çünkü batıda kadınlar yakışıklı erkekleri seçip üreyebiliyor. bir toplumun ne kadar güzel göründüğüne bakarak kadınlarının ne kadar özgür olduğunu anlayabiliriz bence.
  • cinsel seçim olsa oyunu kime verirsin. hadi bakalım.
  • erkeklerin kendilerinden genç ve güzel kadınları, kadınlarınsa kaynakları olan ve yaşlı erkekleri seçtiğini söyleyen teori.
  • erkek, evrimsel olarak, soyunu devam ettirmek için, mümkün olabildiğince dişiyi döllemek ister. dişi ise, döllendikten sonra, yavrusunu sağlıklı büyütmek ve bir yetişkin haline getirmek için uğraşırlar. o bakımdan dişi, erkek için oldukça seçici davranır.sağlıklı, güçlü bir erkek seçmeye çalışır.
    ilgili başlıklarda dediğim gibi hep, aşk filan yalan. işin özünde üreme içgüdüsü var.
  • yahudiler bu yüzden soylarını anadan devam ettirirler.
    çünkü çocuğu doğuran bellidir, babası ise kesin değildir.
    istatistikler popülasyonun % 25 inin biyolojik babasının resmi babası olmadığını göstermekte.
    dna testi ucuz ve yaygın bir şey haline gelmedikçe de bu oran pek düşmez.
  • dünya üzerinde bulunan çok hücreli, koordineli iş yapabilen veya içgüdülerini aktive edebilecek hale getiren canlıların, yaşamı boyunca yaptığı hemen hemen her devinimin aslında cinsellik üzerine kurulu olduğunu savunan bir teori/düşünce akımı.

    insanlığı ele alacak olursak, insanlar gündelik hayatta gerçekleşen çoğu olayda aslında karşı cinsi o anda veya gelecekte karşılaşılacak doğru eş adayını etkilemek için bir takım kurlar yapar. buna örnek olarak kullanılan telefonun yüksek fiyat değerinde olması, markası kitlelerce bilinen ve kaliteli olan ayakkabıların giyilmesi, lüks bir lokantada yemek yemek gibi gibi aktiviteler sayılabilir. son verdiğim örnekte aslında doğal seçilim de ortaya giriyor. bu noktada iki teorinin de birbirine grift olduğu ortaya çıkıyor. şöyle ki; iyi bir lokantada yemek yemek karnınızı doyurabilir, hatta sağlığa zararı olmayan ve kalori değeri lokantadakiyle hemen hemen eşit olan ve fiyatı lokantada satılan fiyattan daha düşük olan bir yemek de karnınızı doyurabilir. buradaki fark, karşı cinse, o lokantaya girebilecek kadar paranızın olduğunu bir güç göstergesi olarak kullanmaktır. yani bir diğer anlamda etkilemektir, eşleşmek için bir mesajdır.

    tabii ki cinsel seçilim teorisi bundan ibaret sayılmaz. daha farklı olguları da vardır. örneğin diyelim ki lokantada karşı cinsle tanışıldı, bir ilişki kuruldu. sonrasında anatomik faktörler de ortaya giriyor. ter kokularının eşleşmesi, zihinsel olarak iki tarafında aşk (bana göre saplantı) hissine kapılması, iki tarafında verimli bireyler oluşturabileceğini düşünebilmesi gibi bir çok etken bulunmakta.

    günümüzde (modern zamanda) bunun yerine ilk örnekte bahsettiğim kapital yöntemler çoğu birey için çok daha etkileyici olmaktadır. kimse işi olmayan, para kazanamayan birini istemez nihayetinde. kaldı ki kültür, ahlak ve terbiye de bir opsiyon sunar.

    içeriği ufuk açan kitapları, filmleri, dergileri, dizileri, müzikleri takip etmek hem kişisel açıdan hem de toplumsal statü açısından bir adım önde olmanızı sağlayabilir. kaldı ki bunlar yukarıda da dediğim gibi modern yöntemler. yani anatomik eşleşim temelinin üzerine konulmuş, etkileme amaçlı kullanılan şeyler. bu konuda ilkel düşünülmesinin hiçbir sakıncası yoktur. insan her ne kadar yüzbinyıllar içerisinde evrimleşme yönünde ciddi yollar katetmiş olsa da bu konuda hala ilkeldir. çünkü cinsel seçimin kiminle eşleşeceği her daim bir piyangodur.

    size yüz vermeyen birine aşık olmak gerçekten doğru bir seçim midir? veya hormonlarınızın size oynamış olduğu bir oyun mudur bu? insan deneyimleyerek ve duyumlayarak öğrenen bir canlıdır. yaşamı boyunca sürekli doğru eşleşmeyi bulana kadar dener. bu süreç içerisinde doğru eşi bulana dek hayli tecrübeler kazanır, davranışlarını şekillendirir, doğru-yanlış skalasını belli bir süreç içerisinde analiz edip kişiliğini revize eder.

    hayvanların da bu tarz durumları vardır. örneğin bir örümceğin, karadul örümceğine * çiftleşmek için yapmış olduğu dans. başlı başına bir kurdur. (hatta ilginç bir bilgi vereyim: çiftleşme esnası veya sonrasında karadul örümceklerinin erkek örümceği yediği görülmüştür.)

    doğada bulunan çoğu türlerde çiftleşmek için güç göstergesi, daha iyi desenlere sahip olma gibi özellikler bulunmaktadır. bunların hepsi cinsel seçilim teorisine dahildir denilebilir.

    her şey canlılık için.
hesabın var mı? giriş yap