• bahis konusu mevzu daha baska bir ifade ile de vitrine cikartilabilirdi, lakin, olayin cazibesi kanimca ancak bu sekilde goz kirpabilir ve de bilenlerin dikkatini bu sekilde odaklayabilirdi diyerek entrymin girizgahini dipnotla donatiyorum.

    70'li ve 80'li yillarda, cogu yeni yetme ergen gibi benim de mecmua olarak telaffuz ettigim yaygin ve dar kapsamli adi ile cizgi romanlarla ilgili bir oyundan daha dogrusu tabiri caizse kucuk capli bir kumardan bahsediyorum: en populer olanlari ile, zagor, teksas, tommiks, mandrake, kizil maske, tom braks, conan, teks'...ten (tenten)

    cok uzatmayayim, bu resimli mecmualara merakli cocuklardan olusma topluluk, sehrin, anlatmaya calisacagim bu isin icra edildigi ve herkesin bildigi bir yerinde toplanarak bir cesit kumar muadili oyun ortaya koyarlar idi. neydi? dis kapaklarindan (ciltlerindan) ozenle talk pudrasi ile pudralanarak (bu islem, kimi zaman ayakkabi cilasi ile de yapilirdi, o zaman bilirdik ki, miktar yuksek c. roman degerli) yuzeyleri kayganlastirilmis ve bir tarafi tatli bir meyil verilerek disa dogru bukulmus mecmualar bu ortama getirilir ve arz/talep esasina gore katilimcilar aranirdi. oyunun kurali basit birkac temele dayanirdi; bir adet cilalanmis cizgi romana sahip kurpiyerlik yapacak eleman ve katilimci, cizgi roman duskunu kumarbaz ruhlu bir tayfa. hadisenin yonlendiriciligini yapan eleman, kapaklari kayganlastirilmis cizgi mecmuayi katilimcilarla belirledigi bir mesafeye gore, (misal 2 ya da 3 adim), uzakta bir yere konumlandirir ve buradan itibaren cekilen cizgiyi gecmemek sureti ile diger elemanlarin metal/demir parayi, mecmuanin uzerine atmasi isini organize ederdi. maksat parayi cizgi romanin ustune atip, dusurmeden uzerinde kalmasini saglamak idi. paranin, cizgi mecmuanin uzerinde kalmasini saglayan eleman, bu cizgi romanin sahibi olur idi, sayet bu isi gerceklestiremez ise organizeci cocugun bir atis basina bictigi parayi kaybetmis olur idi.

    hatirliyorum da bu isin gercekten bir pazari vardi, kibu tarz tezgahlardan en az 5-6 adet vardi toplasilan yerlerde.
    genellikle de sehrin buyuk sinemasi diye bilinen yerlerin onunde yapilirdi ve ne zaman bu donemler aklima gelse zagorla, teksasla...birlikte aklima aydemir akbaslar, hadi camanlar, ferdi tayfurlar, orhan gencebaylar, unsal emreler, kazim kartallar, cuneyt arkinlar....gelir. ha bir de, oralardan yukselen "bu ne dunya kardesim boyle seven sevene" sarkisi...
  • bu oyunun bir önemli özelliği de kitabın üstüne attığın paranın büyüklüğüyle, mesafenin ters orantılı oılmasıydı. misal 25 kuruşu 10 adımdan savuruyorsan 50 kuruş ya da 1 lira fırlatan kişi (riske ettiği para daha büyük olduğundan) daha yakından atış yapma hakkına sahipti.
  • yetmişli yıllarda mahalle çocuklarının ekmek kapısı olan kumar... (kumar mıydı gerçekten yoksa bir yarışma mı?)

    ne hileler yapardı mahallenin üç kağıtçı uşakları (işte bu tam hileli kumar!); kitabın üzerine ayakkabı cilası çekerler, bir de talk pudrasıyla iyice kayganlaştırırlardı kapağın üzerini ki atılan hiç bir bozukluk üzerinde durmasın, kaysın ve bütün paralar da kitap da ona kalsın!
  • 7-8 yaşında köyde tatildeyken benimde merak edip uyguladığım. eve bir iki avuç bozuk para ile döndüğümde şimdi rahmetli olan dedemin bunun kumar olduğunu söylemesi ile utandığım bir eski zaman aktivitesi.
hesabın var mı? giriş yap