• bir zamanlar benimde mensubu olduğum ve bünyesinde yetiştiğim, çocuk esirgeme felsefesini dibine kadar yaşadığım kurum. anlamak için derinlerinde dipsiz derinliklerindeki kuyularında yaşamak lazım..
    ne kadarda sonsuz kimsesiz boşluklar içinde yaşansa da bu kurumda hayatlar yinede güzeldi sevinçlerimiz, hayallerimiz, beklentilerimiz soğuk uzun yapayalnız koridorlarında...
  • uzun zamandır ziyaret etmediğimi fark edip eşimle birlikte gitmeye karar verdik. tabi eskisi gibi öyle hadi deyince gidilmiyormuş önceden yazılı izin alınması gerekiyormuş. artık adı sevgi evleri olarak geçiyor, çok temiz düzenli bir ortamda aynı yaş grubu çocuklar kız-erkek olarak ayrılmışlar. başlarında bir ablaları var onların kahvaltı, temizlik gibi işleriyle ilgileniyor. bir tarafta da yine başka bir bayan oyun oynatıp , vakit geçirmelerini sağlıyor. tabi bu dediğim çocuklar yaklaşık 2-6 arası yaş grubundakiler. giderken oyuncak almıştık ama gidip görünce bizimkilere ihtiyaçları bile olmadığını fark ettim. yeme içme yerleri, menüleri , bakımları gerçekten beklediğimden çok daha iyiydi. onları öyle görünce o kadar mutlu oldum ki.... biz küçükken de çocuk esirgeme kurumları vardı, o zaman da gidip görmüştüm . eğer dürüst olmak gerekirse gerçekten yıllar içinde çok büyük iyileştirmeler yapılmış. gönül ister ki her çocuk anne babasının yanında büyüsün ama şartlar böyle gerektiriyorsa da eğer şartları hep en iyisi olsun. çünkü her çocuk en masumu ve her şeyin en güzelini hak edeni...
  • üniversite zamanında sık sık ziyaret ederdim. marmara üniversitesi göztepe kampüsündeydim ve oraya neredeyse 5 dakika uzaklıkta semiha şakir çocuk yuvası var. o yuvada 3-6 yaş arası cocuklar vardı hala öyle mi bilmiyorum. her hafta ders programımdaki boşluklara göre randevu alırdım. randevusuz gidilemiyor. gittiginizde de çocuklar o an hangi aktiviteyi yapıyorsa ona katılıyorsunuz. yemek yiyorsa yemek yemelerine yardımcı oluyorsunuz, oyun oynuyorlarsa birlikte oyun oynuyorsunuz, kitap okuyorsunuz, ne yapıyorlarsa işte.

    çok fazla sarılmaya, kucağa almaya maalesef izin verilmiyor. ama o çocuklar da size öyle bir sarılıyorlar ki nasıl sarılma diyebilirsiniz. kahrolurdum bu duruma. ziyaretler sırasında duygulandıran o kadar çok sey olurdu ki ama en zoru her zaman ilk ziyarettir. daha içeri girer girmez bana "anne" demişlerdi, daha önce kimsenin annesi olmamıştım çok duygulandırmıştı. bir de o çocukların bakışları sizi delip geçiyor. yüz tane aile ortamında büyüyen çocukla bir araya koyun hangisinin yuvada yaşadığını o bakışlardan anlardınız. insanın içine işliyor sizden sevgi, ilgi bekleyen bakışlar.
    3 yaşlarında bir çocuk gelip "anne beni kucağına alıp, sarılıp, havaya atar mısın" demişti. artık aklında anneye, aileye dair nasıl bir sahne varsa onu canlandırmak istemişti sanırım. içime dokunmuştu, ömrüm boyunca da unutamam. o ilk ziyaretten sonra günlerce ağlamıştım, bir süre gidememiştim. ama sonra daha normalleştiriyorsunuz, alışıyorsunuz.

    bir de bu çocukların çoğunun ailesi var. bir şekilde bakamamışlar ya da bakmamışlar işte. en son pandemiden önce eyüp'teki cocuk yuvasına gitmistim ancak orayı merkeze dönüştürmüşler, ziyaret yapılamıyor. sadece aileleri ziyaret edecek çocukları yuvalardan alıp, o merkeze getiriyorlar. çocuklar aileleriyle orada görüşüyorlar. danışmada o kadar çok kimlik kartı vardı ki merak edip sordum "hepsi dışarıdan gelen ziyaretçi mi?" diye ama hayır hepsi aileleriymis...

    şu an yayınlanan masterchef programında koruyucu aileler deneyimlerini anlatırken çok duygulanıyorlar ya bu gerçekten de yıllar geçse de insanı duygulandıracak, içine dert olacak bir durum. hayat o kadar acımasız ki cocuk bile demeden kendince devam ediyor, acımasızlığını sürdürüyor. daha şanslı olanlara düşen ise o çocuklara ellerinden geldigince sahip çıkmak.
  • uzun zaman önce, afyonda üniversite okurken arkadaşlarin sayesinde ziyarete gitmiştim.

    gitmeden aradik ihtiyaçlar neyse ona göre bilgi aldik. ıslak mendil, tuvalet kağıdı, peçete vs. gibi malzemeler istediler. öğrenci durumumuzla 6 kişi olarak baya birşeyler aldik. ekstra tabi cikolatadir, kektir, abur cubur tarzi yiyecekte aldik.

    neyse içeri girdik. malzemeleri teslim ettik. yiyecek tarzi şeylerinde çoğunu yine teslim ettik. az kisminida içerde cocuklara verebilirsiniz dediler.

    cocuklarin yanına geçtik. 2 ile 5 yaş arasiydi cocuklar genelde. ama geçmez olsaydim keşke.

    hepsinin yüzünde sevgiye muhtaçlik, garip donuk bakışlar...

    bize koşa koşa gelip sarildilar. hele bir tanesi bana geldi. erkek çocuğu. 3 4 yaslarinda falandir. beni kucağına alirmisin? dedi. aldim sevdim konuştuk. inmiyor çocuk kucağımdan. birakma beni biraz daha durayim diyor..

    çok kalamadim zaten. ilk ben çıktım. indim aşağı. resmen hüngür hüngür agladim..

    üniversite ogrencisiyim. ne boş dertlerimiz varmış diye düşündüm.

    hiçbir cocuk annesiz, babasiz, sevgisiz kalmasin. cok çok kötü birşey. emin olun anne babasi olupta, kendi evlerinde kuru ekmek yemek isterlerdi hepsi.. ona sevgi göstericek, candan sarilacak, yaninda olucak bir anne ve baba..

    çocuklarınızi sevin. onlari sevgisiz birakmayin.
  • lisede arkadaşlar yardım gibi bişe yapmışlardı ve hayatımda ilk kez o zaman gitmiştim. tabi ordaki çocukların psikolojisini tahmin bile edemiyoruz. bi kaç kişi bağırmıştı biz hayvan mıyız bizi görmeye geliyorlar tarzında, çok üzülmüştüm, belki de haklıydı bilemiyorum.
    bebek yatakhaneleri beni derinden yaralamıştı.
    o zamandan beri aklımdadır evlat edinmek. çok araştırdım ama süreç çok uzun ve inanılmaz prosedürleri var.
  • yeni nesil calisanlarla daha guzel gunler gorecegine inandigim, bir ulkede olmasi gereken en yararli kurulustur.
  • erzurum kiz cocuk esirgeme kurumu,mudurun bizzat agzindan duydugum kadarıyla,unutulmaya yüz tutmuş bir kurummuş. gidelim arkadaşlar. eglendirmeye,sevindirmeye,öğretmeye ve öğrenmeye gidelim. çünkü bazılarımız şanslı doğuyoruz bazılarımızsa o şansla geç tanışıyoruz. allah herkese şanssızların şansı olanların kalbinden nasip etsin.
  • 1921 yılında ankara'da hakimiyeti milliye gazetesinde toplanan 10 arkadaşın kendi aralarında topladıkları 20 lira sermaye ile himaye-i etfal cemiyeti adıyla doğmuş.**
  • sadece tek sayfada entriler girilmiş.ama ülkede en çok ilgilenilmesi, takip edilmesi ve denetlenmesi gereken kurumların başında geliyor. öyle ki daha ufacık yaşta yaşamın tokadını yemiş yavrucakların ilgiye sevgiye çok ihtiyacı var. anne ve baba sevgisinden uzak bu masumlara keşke yeterince yakın olabilsek ve bu eksikliği hissetirmeyebilsek. yine aklıma geldiler yine hüzün kapladı içimi...
  • burda yetişenlerden birkaçıyla tanışma fırsatım oldu ve ben şokkk resmen. ne anne modeli var ne baba modeli var tanıdıklarım benden düzgün ve normal insanlardı. içlerinde evli olanları var kaldı ki evlilik yürütmek kolay iş değildir bence. dışarda görsem yurtta büyümüş asla demicem tiplerdi. o sırada yaklaşık 30 yaşlarındaydılar. bu kuruma "yurt" diyorlar kendi aralarında "sende mi yurtta kaldın, kaç yıl kaldın" gibi muhabbetler dönüyor. .çocukları var çocuk büyütüyorlar. aralarında efendi erkeler hanım kadınlar var. gözlemlediğim başka bir şey daha var davranış kopyalayacak ebeveyinleri yok ancak kesinlikle hareketleri burçlarının özelliklerini yansıtıyor. artık allah'a ve burçlara daha çok inanıyorum ve tabi genetiğe. kesinlikle onları tanımanın vizyonumu genişlettiğini düşünüyorum.
    zaten devlet düzgün olanlarına iş imkanı tanıyor devlette, bizden biriler...
hesabın var mı? giriş yap