• (bkz: saf)
    (bkz: temiz)
    (bkz: şirin)
    (bkz: tatlı)
    (bkz: şeker)
  • yaslari 6 ila 12 arasinda degisen organizmalari kan pompalamak suretiyle hayata baglayan organ.
  • henüz üzerinden hayat geçmediğinden çabuk incinip, ağlamaklı dudak büktürüp, göz dolduran organ.
  • modokoda bulunan cocuk ve bebek mobilyasi yapip satan bir magaza.

    calisanlari ve sahipleri musteri memnuniyeti kavramlari hakkinda hic bir fikre sahip olmayip gelenlere veya telefonla arayanlara dover gibi muamele ederler. mobilyalari disaridan oldukca guzel gorunur ama mobilya teslim edilene kadar cektiklerinizi bir siz bilirsiniz. iki magazalari vardir ama eger magazada bir kisi izindeyse hic bir konu hakkinda bilgi alamazsaniz cunku telefonlari acan diger kisi birsey bilmez.
  • (bkz: cuore)
  • büyümemek için direnen yumak.

    bu kadar hassas olmasının ve bu kadar sancımasının sebebidir bu direniş. oysa keşke nasırlaşsa, taş kesse ister insan. vücut gibi eşşek kadar olsa, uslansa böyle acımaz, saçma sapan şeylere kırılmaz, siki taşağına denk gezdirirdi sahibini.

    minik kalbinizin kanayan yerlerine biraz zaman basınız, yara kabuklarının kendi kendine düşmesini bekleyiniz. zira kalbiniz çocuk kalbi olsa da yaşınızı başınızı aldınız, çocuk gibi yolup tekrar tekrar kanatmayın yaralarınızı.

    ve gün gelip de büyümek, nasır bağlamak isterse de izin vermeyin.. her şeye rağmen hissedebilmek, o yangını içinizde duymak güzel şey.

    (bkz: acı çekmekten zevk alan insan modeli)

    not:
    yaranızı tek başınıza sarın
    başka eller deyince mikrop kapabilir.
  • 4 yaşındaki bir çocuğu bir anda 24 yaş büyükmüş gibi konuşturan "şey".

    3 ayrı kente dağılmış olan aileyi bir nedenle biraraya getirmek üzere ablamı almaya gitmiş, o sıralarda 4 ve 8 yaşlarında olan yeğenlerimle birlikte yola çıkmıştık. aynı günün sabahı sudan bir nedenle enişteyle dalaşan ablanın sinirler boştadır. ön koltukta bana olan biteni anlatır ve benden yahu taktığın şey bu mu teranelerini dinlerken bir süre sonra ağlamaya başlayan ablanın boynuna arkadan bir çift kol dolanır ve küçücük parmaklar gözyaşlarını silerken, ince bir ses duyulur:

    - anne... ağlama... ben çalışır sana bakarım.

    konu aslında hiç bu değilken, 4 yaşındaki yeğen yolculuğu bir terkediş gibi algılamış ve annesiyle ablasının sorumluluğunu o dakikada üzerine almıştır.
    bundan sonrası ablanın ve benim olayı farkedişimiz, güvenlik şeridine park edişimiz, olan biteni anlayacağı şekilde yeğene anlatışımız, babasını arayıp bu bilgiyi teyit ettirişimiz ve neşe içinde yola devam edişimiz şeklindedir ancak asıl önemlisi bir çocuk kalbinin nelere kadir olduğudur.
  • ihtiyarlamaz.
  • (bkz: emo kid)
hesabın var mı? giriş yap