• hakkındaki fikirlerimi depremden önce ve depremden sonra olarak şekillendirdiğim çocuk-yetişkin kitabı. okuduğum dönemde neler hissettiğimi hatırlayarak oğlumun ödevi olmasına rağmen ona okutmaktan çekinmiştim. ‘öğretmeni okuyun dediyse ondan iyi bilecek değilim okusun çocuk’ diye düşünsem de içim içimi kemiriyordu. bazen kendisi isyan ediyordu ‘anne yaa bıçaklandı çocuk’ diye bazen o kısımları hızlıca ben geçiveriyordum. okuma zamanları işkenceye dönüştüğünde bırak dedim bırak okuma, içimizi dışımız hüzün oldu.

    sonra işte bu hüznü aratan depremle sarsıldık hepimiz. üstelik kitap değildi bu kez sarsan, gerçeğin ta kendisiydi. çocuklar öldü, çocuklar öksüz kaldı, evleri yıkıldı, hayalleri yıkıldı, gelecekleri karardı; anneler öldü, babalar öldü, torunlar, anneanneler öldü; yaşayanlara sevinemez olduk… izlemeye dayanamadığımız, düşüncesini hızlıca zihnimizden uzaklaştırmaya çalıştığımız görüntüler, “bırak okuma onu” diyecek kadar basit değildi. ne çocukların gözlerini kapatabilirdik bu felakete, ne kendimizinkini. kapatamadık. stardi’ye ağlarken alkolik babası dövüyor diye, babasız kalan çocuklara üzülürken bulduk kendimizi. yas halini içimizin en derinlerinde hissettik. yasımızı bile ayrıştıranlara öfkelendik, sıcak yatağımızda yatıyoruz diye kendimize kızdık, yaşamaktan utandık. müzik dinleyenlere atarlandık, hayat devam ediyor diyenlerden midemiz bulandı. okuyup bitirebileceğimiz bir kitap değil ki hayat, keşke öyle olsaydı ama hiçbir kitap bu acıyı dökemez cümlelere. şimdilik 41 bin can. hangisinin hikâyesi diğerinden daha az değerli sizce?
  • ı tuoi libri son le tue armi, la tua classe é la tua squadra, il campo di battaglia é la terra intera, e la vittoria e la civilta umana.
    non essere un soldato colardo, enrico mio.
    -
    kitapların silahlarındır, sınıfın bölüğün, savaş alanı bütün dünya, zafer de insanların uygarlığıdır.
    hiçbir zaman korkak bir asker olma, benim enrico'm...
  • yaslari 6 ila 12 arasinda degisen organizmalari kan pompalamak suretiyle hayata baglayan organ.
  • kabus gibi bir şey. çocukken baya kitap okumayı severdim ve okurdum. bu kitabı ne zaman görsem ki evde vardı bir eziklik duyardım. artık kimbilir hangi çok bilmiş kuzenden kaldıysa. ve kapağındaki bu kitabı okumadıysan adam değilsin tarzındaki yazıyı görür bir eziklik duyardım. bir türlü de bitiremezdim bu kitabı. tam hatırlamıyorum da kitap okumaya meyilli benim gibi bir çocuğun okuyamayadığı bir kitapsa çok da öyle sürükleyici bir kitap olmasa gerek. yahu kitabın kapağına nasıl böyle bir cümle yazarsın. bir de kitabı fransızcaya çeviren lavuk demiş bu sözleri. tamamen bir üçkağıtçılık söz konusu.

    https://www.nadirkitap.com/…icis-kitap15828311.html

    link ölebilir yazayım:
    çocuk kalbini fransızcaya çeviren a. piazzi diyor ki:
    "bu kitabı okumayan çocuk mutsuzdur. bu kitabı çocuklarına okutmayan ana-baba ve öğretmenler sorumludur. ve bu kitabın girmediği okul okul değildir."

    sol üst köşede de "dünyanın en faydalı çocuk kitabı" yazıyor.
  • şu kitap kapağıyla bilinse de, benim çocukluğumu etkisi altına alan kapak şudur.

    güzel kitaptı aslında, zorla okutulmasaydı daha güzel gelebilirdi.
  • 4 yaşındaki bir çocuğu bir anda 24 yaş büyükmüş gibi konuşturan "şey".

    3 ayrı kente dağılmış olan aileyi bir nedenle biraraya getirmek üzere ablamı almaya gitmiş, o sıralarda 4 ve 8 yaşlarında olan yeğenlerimle birlikte yola çıkmıştık. aynı günün sabahı sudan bir nedenle enişteyle dalaşan ablanın sinirler boştadır. ön koltukta bana olan biteni anlatır ve benden yahu taktığın şey bu mu teranelerini dinlerken bir süre sonra ağlamaya başlayan ablanın boynuna arkadan bir çift kol dolanır ve küçücük parmaklar gözyaşlarını silerken, ince bir ses duyulur:

    - anne... ağlama... ben çalışır sana bakarım.

    konu aslında hiç bu değilken, 4 yaşındaki yeğen yolculuğu bir terkediş gibi algılamış ve annesiyle ablasının sorumluluğunu o dakikada üzerine almıştır.
    bundan sonrası ablanın ve benim olayı farkedişimiz, güvenlik şeridine park edişimiz, olan biteni anlayacağı şekilde yeğene anlatışımız, babasını arayıp bu bilgiyi teyit ettirişimiz ve neşe içinde yola devam edişimiz şeklindedir ancak asıl önemlisi bir çocuk kalbinin nelere kadir olduğudur.
  • çocukken pek çoğumuz gibi okuduğum bu kitap, yıllar sonra yeniden elime geçince neler varmış içinde diye bir okuyayım dedim... vay bana vaylar bana.
    ne kadar korkunç bir propaganda, beyin yıkama kitabıymış meğersem. şaştım da kaldımdı.
  • bir italyan klasigi. çocukluğumun kitabı. üstteki yazar yazmış bende de çok derin izler bıraktı bu kitap. cocuklar vicdansizdir, acimasizdir. empati yetenekleri gelismemistir çünkü. kitap bir cocugun vicdani gelisimine inanilmaz katkı sağlar. yaşınız kaç olursa olsun okuyun.

    kitabın hiç unutamadigim bir sahnesi vardı. ana karakterin arkadaşı çocuk fakirdi, sanırım boyacida çalışıyordu ve elbiseleri pisti. ana karakterin evine gelmiş, koltukta oturmuştu ve kalktığında koltuk kireç olmuştu. ana karakterin babası kirecin gitmesi için boyacı çocuğun yanında oğlunun eliyle koltuğa vurmasına izin vermemiş, bunu çok ayıp olarak görmüştü. çocuk koltuğu temizlemek için arkadasınin gitmesini beklemişti...
hesabın var mı? giriş yap