• bunu yapan çiftler de resmen çocuklarını aptal zannediyorlar, ne büyük yanılgı.. emin olun, çocuk birbirini seven bir anne-baba ile birbirini öylesine idare eden, ev içinde görmezden gelerek kendi alemlerinde takılan bir anne-baba arasındaki farkı içgüdüsel olarak biliyor, anlıyor.. kayıtsız şartsız ve saf sevgiden oluşan bir varlığın, evdeki sevgi eksikliğini hissetmeyeceğini sanarak çok aldanıyorsunuz. emin olun, ikinizi bir arada ama mutsuz görmektense, ayrı ama mutlu görmeyi tercih eder; ama elbette siz artık karı-koca olmasanız bile hala o çocuğun ebeveynleri olduğunuzu unutmadığınız takdirde..

    edit: ekleme yapmadan edemeyeceğim: böyle bir aile ortamına maruz bıraktığınız çocukların zihnine "bir şekilde bağlandığın biri ile ne kadar mutsuz olursan ol, onu idare etmek gerekir" mesajını kazıyarak, onları ileride öz saygılarını yitirdikleri halde bitiremeyecekleri ilişkilere mahkum edebileceğinizi biliyor musunuz? bilmiyorsanız öğrenin. hediyelik eşyacıdan biblo almıyorsunuz, kendi içinde bir evren taşıyan bir canlı meydana getiriyorsunuz. bunun sorumluluğunu da hakkıyla taşıyıverin.
  • 6 yaşında bir çocuğa sahibim. geçen sene boşandım. evlilik öyle bir hale geliyor ki çocuğa zaman dahi ayıramıyorsun. birlikte yapılabilinen şey sadece akşam yemeğine çıkmaktan ibaret olunan, her akşam türlü nedenlerle kavganın çıktığı , akşam evde birbirine "nasılsın" dahi sormayan, sadece alışveriş vs. gibi görev icabı organize olunan bir evlilikte çocuğumun büyümesi yanlış olurdu. böyle evliliklerde büyümesi yerine, tek tek mutlu olan insanlarla olması daha iyidir bir çocuğun. aslında bu konuda doğru yoktur. her ilişkinin , her evliliğin ve her bireyin kendi iç dinamiği vardır. ve her durumda ilgili başlık konusunun düşünülüp düşünülmediği tartışmaya açıktır. her iki eylemde de çocuğa en az travma yaşatacak şekilde hareket edilmesi gerekir. tabi bütün düşüncelerin yanında insanı üzen sözler de duyuyorsun . mesela beni derinden yaraladı oğlumdan duyduğum şu söz ;

    -baba. annemle tekrar evlensen ben sevinçten böyle donar kalırım.

    bu yaralayıcıydı. evet.

    bir de naçizane bir not: boşanırken ve boşandıktan sonra size zarar vermeye çalışmayan bir eş seçin..
  • olayin cocuk tarafindan bildiriyorum, hayatiniz berbat gecer. okulda stres, evde stres, bir uyku vakti var kavganin son buldugu, onda da kabuslar..

    ogretmene, arkadaslarina anlatamazsin, cunku cevrende herkes mutlu ve mutsuz aile cocugu olarak dislanmak istemezsin. onlar haftasonu aileleri ile yaptiklari mutlu hikayeleri anlatir, sense nasi kivirsam diye dusunup konusmazsin, ya da yalan soylersin.

    keske bosansalar diye dusunursun ama dile getiremezsin, cunku onlar ailen, onlari birlikte sevmen gerekir. kavgalarda birbirlerine zarar vermesinler diye araya girmeye calisirsin, zarar gördüklerini gorursen yuregin daglanir, zarari sen goguslemeye calisir, hissettigin aciya aldirmamaya calisirsin.

    kavgalari bazen sessiz yaparlar, ama havadaki gerginligi, sevgisizligi hissedersin. cocuksun ama kör degilsin, goruyorsun iste disarida aileler birbirine nasil davraniyor, egleniyor, cocuklari nasil mutlu. 2sini bir araya getirecek biseyler yapmak istersin, ya da kendileri bi planla gelir, ama sonunda acaba ne tatsizlik cikacak diye icinde hep bi sıkıntı. hep bir yanın yarim, ama ailen tam gibi gorundugu icin mutlu olmaya calisirsin.

    cocukken buyuk gibi davranmak zorunda kalirsin, 2sine de hep anlayisli davranmaya, kizdirmamaya calisirsin. 2si birbirini yemekle oyle mesguldurki arada sana nasil davranacaklarini da unuturlar. sevgi sozcuklerinden cok nefret ve hakaret sozcugu ogrenirsin. ya da sessizdir hep ortalik, sohbetin ne oldugunu unutursun. sonra bu bir aliskanlik olur, sen asosyallesirsin ve farkedersinki gerginlik cikmasin diye hayatinda herkese karsi alttan almaya baslamissin.

    benimkiler 20 sene bosanmadigi icin uzun sure atlatamadim. sunlari yazarken bile o zamanlar yasadigim uzuntuyu yine yasadim. kimseyle yuzde yuz anlasacagimi dusunmedigim icin ileride kesin bi tatsizlik cikar, anlasamayiz ayriliriz diye evlilige yanasamadim. anlasmanin mumkun oldugunu dusunemedim. aileleri kendileri kucukken bosanmis arkadaslarim, kuzenlerim daha rahat ve mutlu büyüdü, hepsinin de uzun sureli iliskileri oldu. kucukler disinda evli olmayani da yok.

    diyecegim o ki, anlasamiyorsaniz cocugu gerizekali yerine koymayip ayrilin, 6-7 yaşında cocugun akli eriyor evde ne dondugune. sizin o mendebur hallerinizi gormekten, sozde evli kalarak, evlilik kurumunu yikan birlikte yasamanizdan ve sanki cok matah bi feragatta bulunuyormus havalarinizdan, bu yuzden bi de senin icin yaptim diye cocugunuzdan beklenti icine girmenizden gina geldi. cogu kadin, ayrilinca adam cocukla ilgilenmez hepten unutur, sorumluluk bana kalir diye evliligi surunduruyor. böyle sagliksiz bi ortamda stresli bi cocuk buyutmektense, anne ya da babasina hep ozlem duyan, eve giderken kalbi sikismak yerine huzur dolan cocuk yetistirmek yegdir.
  • uzaktan ahkam kesmek kolaymışmış da, çok kutsalmış da.
    siz anne babasınız, ben mutsuz bir karı-kocanın çocuğuyum. annem ve babam ben 25 yaşındayken boşandı. neden? çünkü kardeşim 18 oldu o yıl.

    annem her şeye bizim için katlanmışmış, babam ise evlilikten nefret ettiği halde bizi okutmak için o yüzüğü takmaya devam etmişmiş. bu iki şahıs dünyanın en iyi anne babası, ama en korkunç karı-kocasıydı.

    ben o evdeydim. ranzamda bağırma seslerini duymamak için kulaklarıma yastık kapatmaya başladığımda 7 yaşındaydım. suratlara sürekli bakmayı o zaman öğrendim ben, insanları gözlemleme, beden dili okuma her nane bende rahat olun. 200 metreden insanların ruh hallerini çözebiliyorum artık. çok küçük başlamanın artıları bunlar...
    hımmm, annem bugün mutsuz.
    hımmm, babam bugün annemle konuşmuyor.
    her an bir tedirginlik, her an bir korku ile büyüdüm.

    bir kere pikniğe gitmiştik hiç unutamıyorum o anıyı. "allah'ım ne olur bugün kavgasız eve gelelim, kavga ederlerse piknik yarım kalıyor" diye çocuk aklımla dua etmiştim.

    annem ve babam şimdi bizler için 26 yıl boyunca boşanmadıklarını söylüyorlar.

    elimizde ne var?
    kardeşim evliliğini yürütemedi, çünkü mutlu evlilik nedir bilmiyor.
    ben ise biri yanımda "evlilik" dediği an, "çocuk" dediği an kaçıyorum. ikimizin de ilişkileri yürümüyor; ben bağlanamıyorum, sürekli numara yapıyorum, dinliyor, anlıyormuş gibi.. sadece biraz et, biraz gülüşme partnerlerim benim zihnimde. kavga edemiyorum artık, azıcık ses yükselse sinir krizinin eşiğine geliyorum. kardeşim ise anne-babası gibi sürekli tartışma eğiliminde.

    aferin size.
    çocuklarınız pırlanta gibi birer psikopat olacak, maaşını da psikologlara dökecek. her şey onun için ama! lütfen!
  • gün gelir bir anlaşmazlıkta ya da çocuğunuz size karşı çıktığında şu cümleyi kuracaksanız bir an önce boşanın;

    “ben senin için babandan/annenden ayrılmadım, boşanmadım.”

    bunu söyleyeceğinize, karar verdiğiniz zaman kimseyi bahane etmeyin ve boşanın, çocuk bu süreci o cümleden daha az hasarla atlatır merak etmeyin. bir çocuğa böyle bir misyon yükleyebilecek durumda değilsiniz!
  • boşanmamış boktan bir ailede büyüdüm ve boşanın diyorum. hergün kavga hergün stres hergün gerginlik çekmek küçücük çocukların kaldırabileceği birşey ama boşanmış anne babayı kaldıramaz sanıyorsunuz dimi? çocuğun hergün maruz kaldığı psikolojik ve/veya fiziksel şiddet çok mu katlanılabilir yani?

    nerdeyse 10 yaşımdan itibaren annemle babamın boşanmasını istedim. annem çalışan, para kazanan nispeten okumuş aklı başında olduğunu sandığım bir kadındı. lise yıllarımda hergün anneme boşanmasını söylerdim ben ve kardeşim için katlanma derdim. en sonunda bir gün dilekçe vermiş mi vermeye mi gitmiş ne. bana geldi taşınalım burdan babanla boşanayım dedi. ben de o gitsin biz niye gidiyoruz ki dedim. ertesi gün gidip dilekçeyi geri almış. ve bana yıllarca 'senin yüzünden boşanmaktan vazgeçtim' dedi. 15 yaşında olan bana güvenememiş. yani yıllarımı onların kavga ve saçma sapan ilişkileriyle geçirdiğim yetmemiş gibi boşanmamasının sebebi de ben oldum. zaten şimdi anlıyorum ki herşeyin yükünü bana yüklemiş.

    aradan birkaç yıl geçti ve bunlar yine kavga etti. babam bir gece içip içip geldi ve sözde çok üzgün ağlıyor falan. ben gitcem başka şehre dedi. ben tabi oh be gidiyor diye sevinirken annem tuttu gitme dedi ve hop yine barıştılar. neymiş kedi gibi bakmış o da kıyamamış. ulan allahsız kadın, adam ağzımıza sıçıyor, sen dönüp benim ağzıma sıçıyorsun. sonra adam kedi gibi baktı diye vazgeçiyorsun. tabi babam 3 gün sonra eski performansına geri döndü. bizim hayatımız da aynı şekilde devam etti.

    şimdi gençlik yıllarımı düşünüyorum da birlikte bir akşam yemeği bile yemediğim bazen haftalarca yüzünü görmediğim bir babanın olduğu, 24 saat annemin babamı şikayet etmelerini dinlediğim, ama babam eve gelince bu sefer de ikisinin cilveleşmelerini ve kavgalarını dinlediğim, mesela mutfağa geçince annemin hemen bedduaya başladığı, ama babama asla ağzını açıp tek kelime etmediği, yani kısaca cefasını benim çektiğim saçma sapan bir evliliğin ortasında büyümüşüm.

    belki zamanında boşansalardı şimdi ikisinden de nefret etmezdim.
  • benim gördüğüm, çocuklar boşanmadan da, ebeveynin sürekli tartıştığı, mutsuz bir evde büyümekten de her halükarda olumsuz etkileniyor. biri diğerinden daha iyi değil gibi geliyor bana. al birini vur ötekine.

    bence, ortada küçük çocuk varken boşanmalarda olan kadınlara oluyor. erkekler bakmıyor çocuklara çünkü. yemesi, içmesi, giyimi, temizliği, okulu, ıvırı, zıvırı, bütün yükü yine annede kalıyor. erkek sadece çantasını alıp çıkıp gidiyor, sonra nafaka ödemekten şikayet edip, arada hafta sonları falan bir zahmet görmeye geliyor çocuğunu. ortamlarda ben babayım, benim çocuğum var diyor. oh ne ala memleket. o kadın o çocuğu tek başına büyütüyor. evliliği dağılmış, mutsuz, her zaman iki ayağı bir pabuçta, tahammül sınırları aşılmış, her daim yorgun, sinirli bir kadın nasıl sağlıklı bir şekilde çocuk yetiştirebilir? çocuk yine pert. fark etmez.

    %100 emin olmadığınız insanla, yürütemeyeceğiniz evliliğe kalkışmayın. bunun her türlüsü kötü. "olur yeaaa olmazsa o zaman düşünürüz" şeklinde evlenilmez. özellikle aldatmaya meyilli insanların hiiiiiç bu işe kalkışmaması en doğrusu.
  • bizzat yaşadığım hadisedir zamanında.

    affedilmeyecek kadar büyük bir hata... karşı taraf aksini iddia etse de çift taraflı biten sevgi... bir buçuk yaşında, sokaktaki adama karşı bile babasına olduğundan daha ilgili bir kız bebek...

    ne kolay değil mi? bütün şartlar tamam. kimse bişey diyemez. derken evde ayrılık rüzgarları esmeye başlar. kavga gürültüye tanık olmasa da o rüzgarı hisseden sıpa, pati pati yürüyerek o hiç ilgi göstermediği babanın kucağına oturup sarılarak anneye bakar. "bu iyi böyle, gitmesin" der gibi... anne ve babayı birlikte kullandığı(!) oyunlar icat eder o minnos aklıyla. gel de ayrıl di mi?

    onun hatırı için bir gün biteceği bilinerek devam edilir bir süre daha ama ne kırılan dal onarılır yürekte, ne huylu vazgeçer huyundan. sadece işte...gerçekten anlayacak yasa geldiğinde kızımın yüzüne bakacak, en azından senin için denedim diyecek yüzüm olsun diye...
  • bir yanlışın tüm doğruları götürdüğü durumdur.
    boşanmış bir aile çocuğu olarak ailemin, hayatımı etkileyen en iyi, en olumlu kararlarından birinin boşanmak olduğunu düşünüyorum. ilişkiniz kötüyse önce kendiniz, sonra çocuğunuz için boşanın. tek hayatınızı 1 yanlış seçime harcamayın.
  • yapmadığım şey.

    anne mutluysa çocuk da mutludur düşüncesiyle boşanma kararı aldım. üstelik biten 15 yıllık bir evlilikti. etrafımdaki herkes "çocuklar? onlar için dişinizi sıksaydınız" gibi saçma sapan önerilerde bulundu, ısrarla hepsine hayır dedim.

    aynı evde yaşayan iki ev arkadaşı bile değildik artık çünkü. konuşmalarımız minimuma inmişti. çocukların tüm yükü ve evin tüm sorumluluğu zaten bendeydi. o zaten son zamanlarda iyice otel gibi kullanmaya başlamıştı evi. önceki yıllarda iş yoğunluğunu bahane ederek gidemediğimiz tatillere artık onsuz çocuklarımla gidiyordum. o da memnundu hayatından, bizim evde olmayışımızdan. artık kavga dahi etmiyorduk.

    bu ortamda evli kalmanın ne anlamı vardı ki? çocuklar sanki anne ve babasıyla birlikte mutlu bir aile ortamında mı büyüyordu? her ihtiyaçlarına koşturan bir anne, okul, kurs veli toplantısı gibi her şeyde bulunan yalnız bir anne ve sadece çocukların ihtiyaçlarına, masraflarına sponsor olan bir baba... bu muydu mutlu aile ortamı?

    biz boşandıktan sonra özellikle daha çok takip ettim çocuklarımı, onların ruhsal değişimlerini. üstelik ergenliğe aday oldukları halde, çok sık iniş çıkışlar yaşanan bir dönemde oldukları halde gayet mutlu geçirdik ilk yılımızı. boşanalı 1 yıl bitti. çocukların öğretmenleri "siz boşanmadan önce daha mutsuzdu" dediler. akademik başarıları hiç düşmediği gibi çocukların okuldaki sosyal faaliyetlere katılımları da arttı. üstelik çok ilginçtir; o evi otel gibi kullanan, çocukların hangi gün saat kaçta kursu var dersi var haberi olmayan adam gitti, boşandıktan sonra ideal babaya evrildi.

    eğer bir ilişkide boşanma konusu bir kere geçtiyse er ya da geç muhakkak gerçekleşiyor bence. o yüzden çiftler olarak bu kararı aldıysanız eğer çocuklarınızın da daha fazla üzülmemesi, sizin sorunlarınızın altında ezilmemesi, ruh sağlıklarının bozulmaması ve hayatlarına mutlu birer birey olarak devam etmeleri için ertelemeyin. daha fazla çirkinleşmeden, birbirinizle yüz göz olmadan insan gibi boşanın. bu dünyadaki ilk boşanan çift siz değilsiniz, son da siz olmayacaksınız. aynı şekilde annesi babası boşanan ilk çocuk onlar değil, son da olmayacaklar.
hesabın var mı? giriş yap