• bu çağda yapılması cahillik ya da bencilliktir.

    geçen gün istanbul'un varoşlarında bir avm'ye gittim. dikkatimi çeken konu ise o kadar çok çocuk vardı ki. etraf mislina, dila, eymen kaynıyordu. her ailenin peşinde 2-3 tane koşan velet... sosyoekonomik durumu düşük olduğu her hallerinden belli. bunların hepsi büyüyünce hayat mücadelesine girecekler. %90ı istemediği işte çalışacak, önemli bir kısmı geçim sıkıntısı çekecek, bir kısmı şiddet mağduru olacak.

    düşünsene kendi halinde var olmayan bir "ruh"sun. ama sana fikrin sorulmadan durduk yere dünyaya yollanıyorsun niye? çile çek diye. çok saçma değil mi? ailen sırf sevgi duygusunu tatmak için, kendileri sana doğru dürüst imkan sağlayamadan senin bir yarışa, bir hayat mücadelesine girmeni istiyor. gerekirse aç kalmanı, kazandığın 3 kuruş maaşı kira olarak ödemeni, hatta belki ilerde içecek temiz su bulamayacak olmanı düşünmüyor bile. düşünse bile cahil olduğundan umursamıyor. varsa yoksa kendi duyguları...

    "annelik her kadının hakkıdır" he hakkı amk. kadın/erkek mutlu olsun diye, sırf bazı içgüdüleri (duygusal olan örn. annelik içgüdüsü) tatmin olsun diye, belki de kendi kültürüne göre hava atacak bir konu olduğu için hiç geleceği düşünmeden hayvanlar gibi ürüyor insanlar. bencillikten o kadar gözleri kararmış ki çocuğunun ileriki hayat projeksiyonunu yapamayacak düzeyde. ben bu bebeye imkan sağlayabilir miyim, kaliteli bir hayat yaşaması için koşullarım uygun mu, dünya onun için güvenli mi? sıfır beyin çalıştırma ile üreyerek bir insanın hayatının karartılmasının 1 numaralı sebebi oluyorlar.

    bence artık üreme olayı vize ile, ehliyet ile olmalı. çocuk refah içinde yaşayabilecekse ve anne baba ruh sağlığı yerinde insanlarsa bir (1) adet yapılmasına izin verilmeli. zaten nüfus üstel biçimde artıyor ve kıt kaynaklar tükeniyor. biz dengelemezsek doğa bunu her türlü dengeler.
  • erkegin kadini dollemesi ve kadinin bu cocugu dogurmasina halk arasinda verilen isim..

    - nedir hamit cocuk yapmayi du$unmuyor musunuz?
    - henuz degil

    toplum tarafindan gayet kabul goren bir tabirdir.. oysa ki diyalog $oyle geli$seydi ki:

    - nedir hamit siki$iyor musunuz?
    - ne? amini sikerim senin dalyarrak!
    - yarragimin dardaneltonu musun amsosyalist!?
    - vajina yumagi!!! am sik got!! (disq defense)
    - kahhhrrrraamanmara$$$$ini sikerim sikik psi$ik!!!

    ornekteki gibi istenmeyen sonuclara mahal verecekti..
  • "bir çocuk yapalım. bizim çocuğumuz. bana benzesin. ama sana daha çok benzesin. zaten gitgide birbirimize benziyoruz. bize benzesin. biz de biraz ona benzeyelim. bir aile olalım. sarılıp birbirimize, gururla bir fotoğraf çektirelim. gülümseyerek, içten. aile fotoğrafımız olsun. salonumuza koyalım güzelce çerçeveletip. bizim salonumuza, evimizin. hani şu içinde oturduğumuz. benim akşamları koltuğumda gazete okuyup senin hemen yanıbaşımda, kilometrelerce ötede televizyon izlediğin. çocuğumuza da bir oda yaparız. o da hemen salonun yanındaki kendi odasında, diyarlarca ötede yaşar. ne mutlu oluruz, biz bize. akşam işten gelir, bir iki kelime ederiz, sıradan. başkalarından bahsederiz en çok da. biz olmayanlardan. sonra çocuğumuza öğütler veririz. yemeğin ardından yine akşam ayinimizi yapmak üzere kendi dünyalarımıza çekiliriz. geceleri huzur içinde uyur, pazar geceleri sevişiriz, heyecan duymadan, çocuğa duyurmadan. dudaklarımıza birer öpücük kondurup sırtlarımızı döneriz sonra, uyumak için, sabah işe gitmek için, yorulmak için, unutmak için, günden güne ölmek için. bir çocuk yapalım. bize benzesin. herkese benzesin. bir süreliğine renk katar hayatımıza belki, sonra kendi de solar nasılsa."
  • milli piyango almak gibi bir şey. aynı mantık. ne çıkacağını bilmiyorsun. o yüzdendir ki benim gibi ne kazanacağını önceden bilmek isteyen bahis tutkunları çok sıcak bakmaz bu olaya. (sözlük sana söylüyorum anne sen anla)

    en önemli problem soyaçekim denilen nane bu çocuk yapma hadisesinde. ortaokulda öğrendiğimiz bu genetik olayı kısaca şöyle özetleyebiliriz: "oğlan dayıya, kız halaya". işte genetik bilimi bunu çözemedikçe ben çocuk yapmam arkadaş. düşünsene yahu, oğlum olacak ama bana değil o gerizekalı dayısına benzeyecek! bu ne la! resmen saçmalık.

    şimdi diyebilirsiniz ki ne malum dayısının gerizekalı olduğu. evet, haklısınız ama ben de size şunu sorabilirim: ne malum benim tanıdığım dayılarından başka bir dayısının olmadığı?! belki kayınpeder zamanında bir haltlar yedi ve bilmediğimiz bir yerde gerizekalı bir dayı var! misal, benim rahmetli dedem hakkında bu şekil zilyon efsane var. rahmetli tam bir kazanovaymış. çağının şartlarını zorlamış adam. bilmem herkesin beni dedeme benzettiğini söylememe gerek var mı ahaha. neyse işte, memduh dayısına çekse ses çıkarmam. zeki adam memduh. ama ya o gerizekalıya çekerse?! ben bu riski alamam arkadaş! bilim memduh dayıyı garanti edene kadar çocuk yapmam ben.

    hem bir de şöyle bir problem var. ya dayısı/halası yoksa?! hadi bakalım gel de çık işin içinden!
  • bazen, kendini kandırmanın en kalabalık, acımasız ve bencil hali.
  • bazı kadınlar görüyorum, sezaryen olmuş, soruyor "sonraki gebelik için ne kadar ara vermek lazım". daha yeni doğum yapmış ve şimdiden sonraki gebeliğin hesabını yapıyor. aklım almıyor. bu bir içgüdü mü, ki bende yok, yoksa hayatta başka bir amacı olmadığı için mi, yoksa dert tasa düşünmediği için mi, ne yer, ne içer, nasıl okur, nasıl yaşar, nasıl başarılı olur gibi... düşünüyorum, düşünüyorum bence hepsi.

    dün bir yerde okudum. 25 yaşında, 7. gebeliği, 6 kere sezaryen olmuş, 6 çocuğu da yaşıyor. bu bu bu nedir şimdi. nereye, ne acelen var, 25 yaşında 7 çocuk sahibi olmak ne demek? (bu arada elbette 7. gebeliğin sonunda plasenta yapışma anomalisi nedeniyle rahmi alınmak zorunda kalmış hastanın.)

    bu işin içinde olan biri olarak bunları sorgulamak da tuhaf geliyor bana. yani bu benim işim, insanlar üreyecek, ben doğurtacağım. ama nereye kadar. nasıl sonsuz bir üreme güdüsü oluyor anlayamıyorum. yarını, diğerini düşünmeden doğurmak. yaptığım işi de sorguluyorum, amacını da sorguluyorum, ne yapıyoruz, nerede eksik yapıyoruz onu da sorguluyorum.

    yani hala çözemiyorum.
  • bencilliğin önde gidenidir.

    özellikle türkiye insanı, üretebildiği en matah şey çocuk olduğu için yapar bunu. adamın yaptığı başka bir şey yoktur, başka bir hayatı yoktur çünkü. hobisi yoktur, zevkleri yoktur. yapar çocuğu, hayatını doldurur. birden bir sıfatı olur, artık "anne"dir, "baba"dır.

    çüke sürülecek kadar aklı olmayan adamın / kadının, kendinden bir tane daha yapma hakkını kendinde görmesidir. iç güdü, biyolojik saat falan demeyin bana. hayatımızı bu kadar iç güdülerimize göre yaşayacaksak, 12 yaşımızda sevişmeye başlayalım o zaman.
  • kararı verilmeyen, gelişine yapılanmış. kolay olan yapmak, asıl mesela bakmakmış.

    geçen akşam bir doğum günü partisindeyiz, artık yaşlarımız ilerlemeye başladığı için, kimse sarhoş olup, kendini sağa sola atmıyor, terastan aşağıya yarı bedenini sarkmıyor, çılgınlar gibi dans etmiyordu.
    beş yıldır defalarca bu terasta toplandık ve sanırım yaşlandığımı hissettiğim tek an dünkü dingin geceydi. aslında iyi hissettim kendimi. çiftler, evliler, bekarlar, eski sevgililer herkes ordaydı.
    farklı gruplar halinde terasın farklı yerlerine konuşlanılmış, her türden sohbet yapılıyordu. zar zor bulduğum tabureye oturmuş, birinin yeni film projesini dinliyordum. aslında konuşan adamı tanımıyordum. ama olsun, dinlemek güzeldi.

    sonra oturmaktan kıçım ağrıdı, ayağa kalktım başka birilerinin yanına gittim. buradaki konu yakında yapılacak düğün ve daralan gelin adayının sitemleriydi. dinledik, yardım etmemiz gereken şeylerin listesini tuttuk. baktım kadın nerdeyse kapıdaki değnekçiyi bile aramızdan seçecek ufak ufak yer değiştirdim.

    bir sonrakilerin kahramanı, aldatılmış bir erkekti. etrafındakilere dert yanıyordu. yorum yapmadan dinledim. baktım adamın acısı geçmiş, geriye nefret kalmış, bildiğin hırslanmış. şimdi bu tuttuğunu öper diyerek oradan da uzadım.

    iki yıl önce bir yılbaşı partisinde tanıştığım ve o zamanlar karnı burnunda olan bir kadını kestirdim gözüme, yanaştım. yanında üç-beş kadın vardı. oldukça neşeli olan bu genç anne milleti kırıp geçiriyordu. hem komik hem güzeldi. doğumdan kalan biraz fazla kilosu bile oldukça yakışmıştı. sohbete dahil olunca buradaki konunun ‘’çocuk yapmak’’ olduğunu gördüm. diğer kadınlar buna çeşitli sorular soruyor, bu da yarı şaka yarı ciddi yanıtlar veriyordu.

    ‘’bak kızım çocuk yapmanın kararı diye bir şey yok. biz dedik ki evlenelim, paramızı biriktirelim, evimizi alalım, sonra da çocuk yaparız. ama öyle bir şey yok. çocuk geldi. üstelik korunuyorduk.’’
    bu sırada kadın grubundan ‘’aaaoooaaa’’ diye bir ses yükseldi. bizimki devam etti
    ‘’hiç anırmayın, doktorun dediğine göre ona gelen hamilelerin yüzde sekseni korunarak hamile kalmışlar’’
    ben tutamadım kendimi ‘’e o zaman kimse korunmasın, salalım gitsin’’
    ‘’ne bileyim kızım, böyle işte bu işler. ama şu da var, çocuk bakmak çok zor bir şey. aklı olan yapmaz. kim ne derse inanmayın, ben hayatımda bundan daha zor bir iş yapmadım. kim lan bu, hem çocuk yapıp, hem kariyer yapıp, hem mükemmel eş olan kadınlar? böyle bir şey olamaz. mümkün değil. ‘’
    ‘’o zaman çocuk yapmayın diyorsun’’ dedim
    ‘’yok demiyorum tabi öyle bir şey. zorluklarını anlatıyorum. çünkü şöyle bir durumda var, ben 35 yaşımda bunu çekemezdim. yani eninde sonunda geleceğimiz yer burasıysa. sevdim, aldım, yattım, çocuğum oldu, yaşlandım gibi bir döngüdeysek, hemen yapıp kurtulmak lazım. diyorum ya geberik bir iş çocuk bakmak. yoksa yapmakta bir şey yok.’’

    biz, bizden farklı bir deneyimi olan birinin önüne tavuk gibi dizilmiş saçma sapan sorular sormaya başladık. kimi içkinin de etkisiyle, çocuğun nasıl yapıldığıyla ilgili pozisyonel bilgiler almaya kadar gitti. sağ olsun anne de anlattı.
    ben korunmuş olmalarına rağmen hamile kalmış olmasında takılıp kalmıştım. bu konuda bir şey yapmak gerekiyordu.
    ‘’ e sen şimdi çok zor çocuk bakmak dedin, öldüm, geberdim dedin, ama hamile kalma şekline bakılırsa hala tehlike altındasın’’
    o cin gibi kadın gitmiş, bir anda aydan düşmüş bir salak gelmişti karşıma. bana öyle boş gözlerle bakıyordu ki açıklama gereği duydum.
    ‘’yani diyorum ki, daha önce de korunmana rağmen hamile kaldıysan, bu yine başına gelebilir’’
    sudan çıkan köpek gibi tüm vücudu salladı ve ‘’neeyy’’ dedi.
    ‘’bu gerçeği iki yıldır kimse sana söylemedi mi? yani aslında bu çok zor dediğin süreci yeniden yaşayabilirsin. sakın bunu bana ilk sen söylüyorsun deme. gözümdeki tüm bilirkişiliğin yok olur.’’
    bir sessizlik oldu sonra parmaklarını kulaklarına kapatarak ‘’la la la lala la lala’’diyerek bizden uzaklaştı.
    sonradan öğrendim ki kadının en büyük korkusunu vurmuşum yüzüne. çocuk yapmak bu kadar etkili bir korku olabiliyormuş demek dedik, bir bira daha içtik.
  • çocuğun ölene kadar maddi olarak rahat yaşamasını sağlayacak gücü olmayan bireylerin çocuk yapması bana çok bencilce geliyor. şimdi kesin kötülenecek ama yazmasam olmaz. zengin,fakir olayı değil ya da fakirler anne,baba olmasın lan gibi bir trolllük de değil. bu dünyaya bir canlı getiriyosun ve onun seçme şansı yok. olm hanginiz cumartesi çalıştığınız için isyan etmiyorsunuz. ailenizi mutlaka seviyorsunuz ama bana çok acımasızca geliyor. dünyada malesef çoğu güzel şey para ile sağlanıyor. zamanını bile paran varsa satın alabilirsin. böyle bir evrende sen hangi bencillikle bunları bir canlıya yaşatabiliyorsun. hele aileler okuttum,büyüttüm falan diye tribe giriyorlar işte o zaman ana avrat küfür etmek istiyorum. arkadaşım madem bunların tribine girecektin neden çocuk yaptın? klasik savunma argümanıysa hepimizi biri bu dünyaya getirdi. ee amına koyim ben bunu kabul etmek zorunda mıyım? bugüne kadar biz sana baktık sıra sende lafı kadar sikik bir cümle yok. sırf bu çocuk meselesi yüzünden büyük ihtimalle evlenmem ya da benim gibi düşünen birini bulucam. zengin ailelerin çocuklarını da görüyoruz demeyin o farklı bir olay. illa zengin diye mutlu olacak değil. kimse çocuk yapmazsa dünyada insan kalmaz demeyin o da saçma bir savunma. kısaca çocuk yapmak gerçekten bencilliğin en büyüğü.

    edit: fikrim değişebilir... sonra bilgilendiricem sizi.

    edit 2: 2021 yılından selam. 10 sene geçti fikrim değişmedi. bundan sonra da değişmesi artık imkansız. ama 2031 yılında hayatta olursam pek sanmıyorum ama editlerim yine
  • çok değişkenli rastgelelikler silsilesi

    "bilinçli çift" in, "ideal çocuk" a ulaşmak için verdikleri bir karar (herkes en başta "benim çocuğum muhteşem olacak" tadında başlar)

    böyle bir şey için gereklilikler nedir peki?
    bu çocuğun doğana kadar herhangi bir negatif dış etkenden arınması, en az 12 yaşına kadar huzurlu bir ortamda büyümesi, büyürken beslenmesinde ve eğitiminde herhangi bir güçlük çekmemesi diye başlayıp milyonlara uzatılabilecek bir liste var bu konuyla ilgili.
    ve yaşam kendi içerisinde o kadar değişken ki, şu an bunların hepsine bakıp "ohooo kralını yaparım" derken, iki gün sonra "nannamnıskiym?" diyebilirsiniz.

    bunlar çocuğun yalnızca "bilimsel" gelişimi için gerekli olanlar elbette. bunun dışında çocuğun karakteri üzerinde etkisi olacak trilyonlarca hadise vardır. misal şimdi tamam bu sizin çocuğunuz ve fakat 'size ait' bir nesne mi? değil sanırım. demek ki kendisine ait bir karakteri olmalı. o zaman ne yapacaksınız? evet serbest bırakacaksınız çocuğu, ama nereye kadar? kendi karakteri oturacak diye bıraktığınız çocuk 13 yaşında bi kenarda kolunda şırıngayla ölü bulunabilir meselab ("e bana ne? kendi hayatı" diyenleriniz olacaktır, çocuk sahibi olduğunuzda yeniden bekleriz demek isterim) . bunun olmaması için yaptıklarına yapmak istediklerine karışacaksınız ve bir yerde yine 'sizin istediğiniz insan' olmak yolunda ilerleyecek demektir ki bu da çocuğun tamamen kendi karakterine sahip olmasına engeldir. ve bu ortaya çıkabilecek binlerce çelişkiden yalnızca biridir.

    böyle paradoksal bişey işte.
    ha diyenleriniz olacak "gençsin güzelsin niye takıyorsun kafana bunları, siktireeet" diye, "haklısın ağabey" diyeceğim o olacak.
hesabın var mı? giriş yap