• arasında çok fark olan önerme.

    insanların üzerinde ciddi ciddi düşünmesi gereken bir şey bu. başlığın açılma sebebi de bu.

    bir fikir belirtmekten ziyade insanlar bu konu üstünde tartışıp kendileri bulmalı sonuçlarını.
  • bunun farkını analiz edebilmek için iki konuda da tecrübeli olmak gerekir. o yüzden saçma bir başlık olmuş.
  • çocuğum olmasa dahi evlatlık çocuk almak yapabileceğim bir şey değil. çocuk büyütmek çok zor bir iş, inanılmaz derecede insanın kendinden bir şeyler vermesi gereken, müthiş özen ve dikkat isteyen bir iş. saksıda çiçek yetiştirmiyorsun, sıfırdan bir birey yaratıyorsun.

    kendi çocuğum değilse bu topa girmeye asla cesaret edemem. yapabileceğimi de sanmıyorum. bu yüzden evlatlık çocuk alıp, kendi çocuğu yerine koyan insanların kocaman kalpleri var. dünya onların sayesinde dönüyor.
  • birini karnında büyütürsün, diğerini yüreğinde.

    ikisini de içindeki sonsuz sevgiyle doğurursun. ikisinde de aynı sancıyı çekersin aslında. aynı endişeleri yaşarsın, aynı sevinçleri...

    yani hiçbir fark yoktur. ikisinde de kucağında el kadar bir bebek/çocuk olur ve onun iyi bir insan olma ihtimali de senin elindedir, kaybolup gitme ihtimali de...

    (bkz: evlat edinme de bir doğum şeklidir ve yüksek sesle konuşulmalıdır)
  • kimilerine göre çok kimilerine göre yok olan farklar.

    anne değilim. sadece evde olduğum bir süre içersinde çok sevdiğim bir bebeğe ablalık yaptım, çocukların muhteşemliğini az çok biliyorum.

    bu konuda iki tarafın da karşıdakini farklı yönlerden eleştirmelerini doğru bulmuyorum. çünkü insan gerçekten sıkıştığı noktada hatayı kendinden çok çevrede arayan bir varlık. eş olarak seçtiğiniz kişinin ve sizin genlerinizin toplamından oluşmuş bir canlının sorumluluğunu almak çok daha kolay. bu yüzden tercih edilme yoğunluğu da fazla.
    genetik faktörler de çevresel faktörler kadar etkili çünkü. öğrenme sürecinde çocuğa çok fazla şey verebilirsiniz fakat bazı karakter özelliklerini değiştiremezsiniz. genetik şanssızlıkları saymıyorum bile.

    evet kendi çocuğuna sahip olmak isteyenler de bizim genlerimiz sorunsuz önkabulü ile pırtlatmıyorlar ama evlat edindiğiniz bir çocuğun genetik problemiyle baş etmenin, kendi çocuğunuzunkinden zor gelmesi çok olası. hepimiz kendi ebeveynlerimizden biliyoruz, sinirlendikleri bir olayda kendi eşlerinde beğenmedikleri bir huyun yansımasını görünce "aynı anana/babana çekmişsin işte" cümlesini sık sık duyarız. evlat edindiğiniz çocuk için böyle düşünmeniz ya da öfkenizi dindirmeniz pek mümkün değil malum. ya da gurur duyulacak herhangi bir davranışında "aynı benim gibi" veya "aynı anası/babası gibi" cümlesi de pek kolay dökülmez ağzınızdan.

    evlat edinilen çocukların psikolojisi de kendi çocuğunuzdan çok farklı olacaktır. bilimsel araştırmalar yenidoğanlarda anne ile temasın ciddi bir sevgi ve güven bağı oluşturduğunu ve bunun sağlıklı bir şekilde koparılması gerektiğini ispatlıyor. evlat edinilen çocuk, bu süreci de hasarlı bir biçimde geçirmek durumunda kaldığı için, erken yaşlardan itibaren erişkinliğindeki tüm sosyal ilişkilerine dek yaşayacağı özgüven/güven sorunu aşılması gereken bir problem olarak karşınızda duracak. tüm bu bahsettiğim kabullenme süreciyle ilgili durumları kendi içinde çözebilecek bireyler, başta bahsettiğim yok olan farklar grubunda olacaktır zaten. aksi durumda ise fark çok keskin bir şekilde var oluyor haliyle. işin vicdani boyutunu bir kenara bırakırsak, farkında olmak ve kabullenmek temel fark oluyor aslında.

    işin asıl ilginç tarafı, bu kabullenmenin zekası gelişkin olan insan türünde hayvanlara nazaran daha zor oluşu. başka bir çiftin yavrusuna annelik/babalık yapan birçok hayvan var. bildiğim en uç ve cesur olanı ise timsah. izlediğim bir belgeselde bir anne timsah, kendi yavrusuyla beraber 60 küsür yavruyu suyun azlığından ve yem olmaktan korumak için, yavrulara epey uzun gelen kurak bir araziden geçirip bir su birikintisinde koruyordu. yavruların biraz güçlenerek geçirdiği günlerden sonra aynı istikamette gerisin geri büyüklerin yaşadığı yere götürdü. ya da benzer olarak süt annelik yaptırdığımız anne kediler de aynı şekilde. kabullenmeme durumları da var fakat insanlara göre düşük bir yüzde sanırım. bu bana epey ilginç geliyor.

    en sağlıklı değerlendirmeyi hem evlat edinmiş hem de kendi çocuğuna sahip aileler yapar tabii ki. bu temel farklılıklardan ötürü kendi çocuğuna sahip olmak istemek akla daha yatkın. bu noktadan itibaren işin içine vicdani boyut ve kişisel yetkinlik, sabır, zaman gibi faktörler girer. bunları karşılayabileceğini düşünen çiftler evlat edinir, düşünmeyenler de doğurur herhalde. ve tabii ki bu tercih statü ve hayat şartlarına bağlı olarak değişeceği için kimse kimseyi vicdani anlamda töhmet altında bırakamaz diyerek eyyorlamamı sonlandırıyorum.
  • farkı yoktur mu ? birader nasıl bir mantaliten var ?
    bakalım şimdi şunu düşünelim olan kötü bir düzene yeni bir şey getirip iyileştirmeye çalışmayı tercih etmeyip, kötü düzende olan bir şeyi iyileştirmektir. çocuk yapmanın ve evlatlık edinmemin farkı budur.
hesabın var mı? giriş yap