• dizinin özellikle 2002-2005 arası yayınlanan bölümlerinde aslında haluk-meltem ve selami-gönül ikilisi 2000'ler türkiyesi'nde orta-üst sınıfın halini ve idealini cizmiştir.

    o kadar cok örnek ve detay var ki buna dair, mesela dizide haluk ve selami'nin taktığı saatler genelde rolex hatta haluk tek model takıyor genelde: rolex submariner. herhalde biraz kariyerli iki mühendis bu sekilde bir hayat yasıyordu diye düşünüyorum bugün izlediğim yerden.

    meltem ve gönül özelinde bakarsak kentli, aydın ve ekonomik özgür türk kadını güzel islenmiş. burda da yine çantalar louis vuitton gibi ikonik ama okumus yazmıs beyaz yakanın ulastıgı markalar.

    meltem, gönül ve selami tam kentli beyaz yaka. sergiden sergiye, suare kokteyl ne varsa geziyorlar. geri kalan haluk olmus. o da ''anadolu'dan gelen zorluklarla okumuş ve daha iyi bir hayata kendini özünü kaybetmeden atmış adam'' profili ciziyor.

    yasım yetmiyor, belki de türkiye'de 2000'ler basında çalışan kariyerli beyaz yaka
    gercekten de böyle bir hayat sürüyordu bilemiyorum. 20 yıl sonra baktıgımız yerden ulaşılmaz görünüyor bizlere.
  • haluk'un her zaman "taş fırın" olduğu dizi.

    2002'den beri yayınlanan sezonlarda haluk yine "entel dantel" işlere karşı geleneksel ve ataerkil figürdü, zaten dizinin genel teması geleneksel haluk ve "modernleşmiş" diğerleri arasındaki kültür çatışmasıydı. peki nasıl oluyordu bu çatışma? çoğu zaman haluk geleneksel yöntem izlediği bir şeyde çuvallıyordu. sözümona trafikte kavga ettiği adamın ağzını burnunu kırıyor, daha sonra bu adamı o gün şirkette gerçekleşen toplantıda görünce ne yapacağını bilemez halde çırpınıyordu. çağın gereklerine itiraz ettiği zaman meltem, gönül ve selami'nin muhalefetiyle karşılaşıp haksız konuma düşüyordu. meltem onu evde bir şekilde yönetiyor, gönül bir "dominant teyze" olarak baskınlığını gösteriyor, selami ne kadar haluk tarafından light erkek şeklinde aşağılansa da onun arkadaşlığını kaybetmiyor, ayrıca bu haliyle modern çağa uyum sağlıyordu.

    bugünün çocuklar duymasın'ında karakterlerin profili değildir değişen. 2005'te bir bölüm açsanız haluk yine inşaatı kutsayan, yeri geldiğinde devletçi ve içi boş bir vatanseverlik profilinde olacaktır. çarpıcı olan haluk'un konumunun değişimidir. geçmişte modern hayatın kurumlarında ezilen haluk bugün bütün "ibne kılıklı gezicileri" karşısına alıp "ya sev ya terk et" edebiyatı yapabilir ve bu kişiler ona karşı ağzını açamaz, hatta "dominant teyze" gönül bile "bu konuda ben de haluk'a katılyıorum" diyerek destek verir. selami'nin haluk'un karşısında sempatik yerleştirilmesinin aksine tuna susup kalır, hiçbir cevap verememesinin ötesinde eşi bile onu desteklemez ve hatta suratından dahi acizlik akar. bir zamanlar toplumsal kurallar konusunda meltem haluk'a nerede nasıl davranmasını öğretirken bugün haluk masada oturan herkese hafriyat kamyonları geçerken onlara yol vermelerine dair nutuk çeker, çünkü artık oyunun kurallarını koyan haluk'tur ve diğerleri de nasıl davranmaları gerektiğini ondan öğreneceklerdir.

    bir zamanlar haluk'un karşısında rasyonel gösterilen ve sempati beslenen karakterler, mesela gönül ve tuna ikilisi, bugün oğullarının otobüse binmesi gibi basit bir konuda arabayla takip etme gibi ahmakça hareketler yaparak mantıktan ne kadar uzak olduklarını duyururlar. çünkü onlar hayatın gerçeklerine uzaklaşmış, kendi toplumlarına yabancılaşmış beyaz türklerdir. artık onların sözü geçmeyecektir, bunun yüzünden de karikatürize edilirler.

    özetle değişen haluk da değildir meltem de. değişen türkiye'dir: günümüz türkiye'sinde bu karakterlerin yerleştiği konumlarıdır.
  • debe'de başlığını görünce bir iki şey şey de ben söyleyeyim dedim. bu dizi, light selami'nin olduğu bölümler ve light selami'nin olmadığı bölümler olarak ikiye ayrılabilir ki verdikleri mesajlar ve güttükleri kaygılar nedeniyle iki farklı dizidirler aslında. türkiye'nin akp hükümeti altındaki siyasi ve kültürel evrimini, iki farklı dönemde çekilmiş bölümleri kıyaslayarak çok iyi analiz edebilirsiniz.

    dizinin ilk versiyonundaki bölümler, taşradan gelip sınıf atlamış taş fırın erkeği haluk ile eğitimli, orta sınıf bir aileden gelmiş meltem arasındaki sınıfsal çatışmalar üzerinden ilerler. bu çatışmaların sonunda çoğu zaman iki taraf da hatasını anlayıp uzlaşmacı bir tutum sergiler. zaman zaman haluk haklı çıkar, zaman zaman meltem... haluk bu bölümlerde, sonraki dönemlerde yayınlanacak olan haluk karakterine kıyasla daha uyumludur, hata yaptığını çoğu zaman geç fark etse de hatasını kabullenecek olgunluktadır. yine taş fırın erkeğidir, yine modern hayata entegre olmakta sıkıntılar çeker, yine anadolu köklerinden kopamamış haluk'tur fakat çoğu zaman kantarın ayarını kaçırsa da hiçbir şekilde haluk'un ayarsız taşra erkeği tavırlarına bir övgü yapılmaz. aksine bölümün sonunda haluk'un hatasını anlaması ile haluk'un kaba saba, dibine kadar ataerkil davranışları ayıplanmış olur. ayrıca ilk sezonlar boyunca haluk'un selami ve gönül'e karşı zorba davranışları olsa da yeri geldiğinde selami ve gönül çifti de haluk'un taşra erkeği tavırlarına tepki göstererek dik duruşlu tavır sergiler.

    dizinin ikinci versiyonu ise tam bir akp türkiye'si övgüsüden ibarettir. bu dönemle birlikte haluk'un milliyetçi ve geleneksel tepkileri gereksiz biçimde artmış, eski haluk'tan daha kaba saba, daha düşüncesiz, daha zorba bir haluk karakteri çizilmiştir. artık haluk ile meltem arasındaki çatışmaların sonuca bağlandığı bölümler tek taraflı, sığ bir bakış açısına sahiptir. eski dönemlerde olduğu gibi hatalarını kabul eden uzlaşmacı çift gitmiş, yerine haluk'un geleneksel, ataerkil, anadolulu düşüncelerinin, kendi ayakları üzerinde duran bilinçli modern cumhuriyet kadını meltem'in düşünceleri karşısında her zaman galip geldiği senaryo anlayışı gelmiştir. haluk bütün ailenin birlikte oturduğu yemek masasında geleneksel, anadolulu bir tirat atar ve alkış, ıslık efektleriyle bu tirata övgü yapılır. bazen haluk'un yemek masası tiratlarındaki saçmalık seviyesi o kadar yükselir ki o yıllarda istanbul caddelerinde terör estiren, birçok can ve mal kaybına yol açan şantiye kamyonlarına dahi övgüde bulunduğuna şahit oluruz. eski dönemlerde olsa kendi düşüncesini söyleyip buna karşı çıkacak olan meltem ise oturur ve bu övgüyü hayranlık içerisinde dinleyerek haluk'a hak verir. aslında dizinin dönüşümündeki en trajik kısım budur. yanlışı gördüğünde hiç çekinmeden çat çat çat haluk'un yüzüne vuran meltem, geleneksel düşünceler karşısında mağlup edile edile dibine kadar pasifize edilmiştir. tabii ki bu bölümlerde haluk'un komşularıyla olan ilişkileri de daha sorunludur. geleneksel konular üzerinden komşularına karşı yaptığı zorbalık seviyesi oldukça artmıştır. düşük profilli, haluk'un taşra erkeği tavırlarına karşı koyamayacak kadar yumuşak karakterli komşular üzerinden haluk'un geleneksel düşünceleri daha da pekiştirilir hale gelmiştir. komşuları ile arasında, selami ile arasında olduğu gibi bir dostluk ilişkisi olmadığı için daha vurdumduymaz daha rahatsız edicidir.

    kısacası bu dizi ilk yayına girdiğinde, çekirdek aile ve komşuluk ilişkileri üzerinden topluma bir şeyler anlatmaya çalışan, bunu yaparken de geleneksel ve modern değerler arasındaki dengeyi iyi koruyan bir diziydi. özellikle meltem üzerinden hür ve bağımsız modern cumhuriyet kadını portresini çok iyi çiziyordu. dizinin ara vermesi belli bir süre sonra tekrardan yayına girmesiyle geleneksel ve modern değerler arasındaki denge tamamen gelenekselin lehine döndü. ataerkil aile yapısına önceden yapmadığı kadar övgü yapmaya başladı, kadını değersizleştirdi. dönem dönem ise iktidarın o dönem gündemi meşgul eden politikaları ile paydaş düşüncelerde bulundu.
  • izleyenlere tavsiyem, önce kitabını okuyup sonra diziyi izlesinler. zaten dizi, kitaptan farklı ilerliyor. resmen sıçmışlar.*
  • bir bölümünde haluk soba üstünde kestane pişirmenin ne kadar güzel bir şey olduğundan bahsederken inanılmaz bir diyaloga sahne olmuş dizidir. yemek masasında haluk kendinden geçmiş anılarını anlatırken havuç "soba ne?" diye bombayı patlatır. ablası durur mu "gerçekten soba ne?" diye bir salvo da ondan gelir hemen. akabinde süper ebeveynlerimiz de çocuklara sobanın ne olduğunu anlatır.

    "soba ne" ne demek lan.
    (bkz: yuh)
  • sınıflararası ayrımın bu kadar iğrenç aktarıldığı bir başka dizi varsa beni uyarın.

    "evin kadını" emine'ye, taş fırın beyfendinin "sen burnunu sokma her şeye, git kapıyı aç, açlıktan geberiyorum-git yemeği getir" tadındaki söylemlerine, elitist ve sözde feminist meltem'in haluk'u onaylarcasına "evet, git hadi" tadındaki el, kol hareketi ve göz devirişlerinin eşlik ettiği ahlaksız bir dizinin bunca yıldır beynimizi düdüklüyor olmasını neye ve kime borçluyuz?
  • garip bir anım var bu salak diziyle ilgili.

    sene 2000 bilemedin 2001. tgrtden atvye yeni geçtiği zamanlardı yanılmıyorsam. kardeşim o zamanlar küçük, evde internet yok bilgisayar yok e çocuk akşama kadar buna hitap eden dizileri çizgifilmleri izliyor. ben de evde olduğum zamanlar bunun dizileri bitsin diye bekliyorum. mecbur izliyoruz yani. yok sihirli annem, tatlı cadı falan.

    neyse bir bölüm vardı. tamer olacak karadağlı odaya bir hışım giriyor (aslında tam hatırlamıyorum kimdi o giren) havuç dedikleri velete "lan havuç, yine mi klozetin kapağını açmadan işedin? bin kere dedim lan sana!" gibisinden bişiler hönkürüyordu.

    ben samatya'da doğmuş büyümüş adamım. ne okulda, ne arkadaşlarımın evinde klozet var. herkes iki mermerin arasına delinmiş deliğe sıçıyor. evlerin çoğu 150 ya da 50 yıl önce yapılmış. bir anneannemin evinde klozet vardı, onun da bildiğin görünen bir kapağı vardı. tam olayı idrak edemediğimden aklımda tamamen kapalı klozet kapağına işeyip ordan sektiren, ortalığı çişe boğan bir havuç canlandı. "vay amk" diyorum" bu ne asilik. tamer karadağlı olsam veletin kafasını klozete sokmuştum" falan diyorum.

    yıllarca aklımda kaldı o bölüm. yıllar yıllar sonra mimarı daha ölmemiş bir apartmana taşındık. bi'gün tuvalete gittim, lan bir baktım klozetin kapağını kaldırınca altındaki diğer kapağın üstüne bikaç damla çiş, üstünde de kıvırcık bir kıl.

    artık saç sakal olmuş kardeşimin odasına daldım bir hışımla "ulan klozetin kapağını kaldırmadan niye işiyon şuraya?" dedim. bir an durdum.

    artık doğruyu anlamıştım.

    bu kadar gerizekalıyım.
  • gelmiş geçmiş en başarılı, en düzgün ve en kaliteli tv dizisi. hiç unutmam rahmetli büyük babam* bu diziyi izlerken gülmekten bildiğin gebermişti. rahmetlinin karizmasını çizmemek için çevreye maç izlerken şehit düştü dediğimizi hatırlar gibiyim.
  • (eski sezonda da vardı da benim ilgimi o yaşta çekmemiş miydi, bilemiyorum ama),

    dominant teyze ve taş fırın erkeğinin arasındaki cinsel gerilimi (bkz: sexual tension) hisseden bir tek ben miyim?

    sanki kavga ederlerken bir anda, taşfırının karısının da orada olmasına bakmadan, öpüşmeye başlayacaklarmış gibi olmuyor mu?
  • meltem'in dışarda sürekli dekolteli, mini etekli gezip. yatağa boğazına kadar kapalı pijama ile girdiği dizi. sonra haluk niye sinirli.
hesabın var mı? giriş yap