• (bkz: canım kardeşim) filmini izlerken anlamıştım ben bunu çok küçüktüm o zamanlar.sokakta bilye oynayan kahraman arkadaşına yakında öleceğini abisi konuşurken duyduğunu söyler.psikopat arkadaşı iplemez bizim yavurcak kahramanı.it arkadaş işi daha da öteye götürüp ''sen ölürsen bilyelerine ne olacak''' diye sorar sırıtarak.kahraman üzgün bir tavırla ''bilmem'' diye cevap verir.it oğlu it arkadaş ''bana versene'' der zerre acıma duygusu taşımadan.kınalı yapıncak kahraman ''iyi ya abimden istersin'' der.tüm bu esnada oyun devam etmektedir.
  • kötülük düşündükleri ya da kötü oldukları anlamına gelmiyor. hayatı bilmedikleri için alabildiğine dürüst olmalarından ileri geliyor. kıskançlık, ispiyonculuk,yalancılık sıkça sergiledikleri davranışlar. hem de, küçük dünya'larında, küçücük şeyler için yaparlar bunları

    arkadaşına tekme tokat girişir; neden yapıyorsun deyince, hemen bir şey uyduruverir; o da bana şunu bunu yaptı. aynı anda hem döver, hem suç atar, ispiyonlar, hem de yalan söyler. ama bunun sonuçlarının kötü olabileceğini anlayacak değer yargılarından henüz yoksun olduğu için, kötülük ettiğini düşünmek hata olur.

    ya da karıncayı ezer ama ölümün anlamını bilmiyordur.

    paradan haberi yoktur çarşının ortasında bir oyuncak için yerlere yatar bağırır çağırır.

    ancak her zaman aklıma takılan bir şey olmuştur; bu kötü huylar büyüdükçe öğrenilen şeyler değil; sanki insanda ilk ortaya çıkan şeyler. yani ilkel yanımız sanki bunları barındırıyor zaten. çocukların bu durumu bunun ispatı. iyi insan olmak çabası insanları bunları bastırmaya sevk ediyor.
  • "çocuklar acımasız ve zalimdirler; her şeyi çabucak görür ve çıplak bir dille hemen söylerler, dili giydirmeyi sonradan öğrenir insan." demiş murathan mungan.
    zamanla geçecek durumdur. çocuklar insanın ilkel halidir dolayısıyla kurallar onlar için değildir.
  • doğruluğu çok yüksektir. ilk olarak beş yaşında farkına vardım. bir sabah uyandığımda her sabah olduğu gibi babaannemi uyandırmaya gittim. "babaanne" diye seslendim ama tepki vermedi. duymadı diye yanına gidip dürttüm. hayatımda hiç kimseyi kaybetmemiş, ölüm nedir bilmeyen bir çocuktum ama gözyaşlarıma hakim olamadım sebebini bilmediğim bir şekilde. o gün hep ağladım. ve ağlıyorum diye dalga geçti bütün arkadaşlarım. işte o zaman anladım acılarım sadece benim canımı yakıyor.
  • henüz hayatı tanımadıkları ve söyledikleri sözlerin neye sebep olabileceğini bilmedikleri için bir dereceye kadar normal karşılamamız gereken davranıştır. fakat bazı çocukların aileleri devamlı birilerini eleştiri adı altında aşağılayıp, bunu bir gelenek gibi içselleştirip sürdürdüğünde büyük problemler doğar.

    (bkz: siz fakirsiniz galiba)
  • ortamdaki çocuğu* oyalama görevi yine bana verilmiş. çok da kalabalık, ufaklıkla* birlikte evin içindeki merdiven inişinde karşılıklı sandalyelerde oturuyoruz, muhabbet güzel. arada merdivenden inip çıkanlar oluyor ama geçmeleri için yeterli boşluk olduğundan, rahatımızı bozmuyoruz. merdiven inişinde banyo ve tuvalet var. ortamdaki şişmanlığıyla herkesin dikkatini çeken teyze, tuvalete gitmek isteğiyle yerinden kalkıp, ufaklıkla aramızdan geçiyor. o geçerken haliyle ayaklarımızı toparlıyoruz, küçük dostum kadını şöyle bir inceledikten sonra, gözlerini açıyor, elini ağzına götürüp bi kahkaha patlattıktan sonra şu cümleyi kuruyor: ''oo o neydi! gördün mü kadın ne kadar şişkooo!''. gülsem mi ne yapsam karar veremiyorum. kadının şişmanlığına değil, tepkisine, yüzünün ifadesine gülmek istiyorum ama yaptığı yanlış. ''duyarsa çok üzülür, bir daha öyle bir şey söyleme tamam mı?'' deyip kapatmaya çalışıyorum mevzuyu. sonra kadın dönmeden kalkıyoruz oradan, ne olur ne olmaz diye.
  • «on beş yıl önce ingiltere'nin kuzeyinde on yaşında iki çocuk, bir bebeği işkence edip öldürdü. halk dehşetle ayağa kalktı. oysa bu cinayeti niye özellikle korkutucu buldukları tam açık değildi. neticede çocuklar, kimi zaman oldukça vahşice davranmaları doğal karşılanan sadece yarı ehlileşmiş yaratıklardır. eğer freud haklıysa, çocuklar büyüklerinden çok daha zayıf birer süper egoya ve ahlak duygusuna sahiptirler. bu yüzden asıl şaşırtıcı olan böyle korkunç olayların daha sık yaşanmamasıdır. belki de çocuklar sürekli birbirlerini öldürüyorlar da bunu bize çaktırmıyorlardır.»

    bu cümleler, terry eagleton'ın türkçeye iletişim yayınları tarafından "kötülük üzerine bir deneme" adıyla çevrilen "on evil" adlı makalesinin girişinden alıntıdır.

    ayrıca, geçtiğimiz temmuz ayında, eagleton'ın "on evil"ı ile thomas vinterberg'in "jagten"ını çarpıştırıp "çocukların kötülüğü" adında şöyle bir şey çıkardıydım ortaya. konuyla ilgilenenlerin ilgisini çekebilir.

    bunlara ek olarak, oyuncak arabasını yere atıp bir anlığına dark side'a geçen (sözlük videoları arasında da "saf kötülük" adıyla karşılaşılabilen) şöyle şeytani bir çocuk daha var. ki, bu çocuğu gördükten sonra bir anlığına pedofobik olmamak elde değil.
  • çocuğun büyüdükçe, çocuk parklarındaki diğer çocuklarla daha fazla haşır neşir olunca iyice anlaşılan şey.

    evet çocuklar içgüdüsel olarak, sosyal anlamda henüz biçimlenmemiş oldukları için, henüz çok saf ve dürüst oldukları için gerçekten acımasız oluyorlar. önemsememek gerekirken yine de 2 yaşındaki bebeğin daha büyük bir çocuk tarafından tartaklandıysa, oyuncak cimriliği yapıldıysa, ağlatıldıysa insanın ister istemez canı yanıyor. çünkü bebek daha ne acımasızlık biliyor ne kötülük... tamamen güzel duygularla yaklaştığı bir çocuktan ters bir tepki, şiddet vs gördüğü zaman şok oluyor, şaşırıyor, çok fena hayal kırıklığına uğruyor... bir anne olarak buna dayanmak gerçekten zor oluyor işte o zamanlar. yapacak bir şey yok, o da hayatı böyle böyle öğrenecek deniyor.

    ama istisnai bir durum var. bazı aileler gerçekten çocuklarını bile isteye tam birer despot olarak yetiştiriyor, bunda bir sakınca görmüyor. anne baba olmak gerçekten büyük bir sorumluluk. çocukken böyle zalim ve duygusuz olmayı öğrettikleri o çocuk büyüdüğünde de acaip bir insan oluyor işte.
hesabın var mı? giriş yap