çocukluğum
-
biraz kül. biraz duman.
-
maxim gorki'nin okumaya değer kitabı. elime ilk aldığımda pek okuyacakmışım gibi durmuyordum. şimdi tavsiyelerim arasında.
-
gorki' nin kaleme aldığı sürükleyici bir kitap. o günün toplumundaki sorunlara ışık tutan ,her sayfasında duyguların etkili bir şekilde hissedildiği, ataerkil zihniyetin işlediği, ailenin kadın ve çocuk kavramlarına yükledikleri olgular , cezalandırmalar insanın canını acıtsa da bu gerçekler hala daha yaşanmakta, yaşanmasına göz yumulmakta malesef.
-
özlediğimdir
-
maksim gorkinin bu romanında bana en dokunan karakter alyoşa'nın babaannesi. gerçekten de hayatta bazı insanlar var ki -tarihi ve zamansal bağlamından ayırmaksızın yani her dönemde yaşamış ve yaşayacak- iyilikleri nispetinde çevrelerinden suistimal görürler. her ne kadar bazı roman kişilikleri, hele ki bu kişilik realist bir yazarın yarattığı bir karakterse- zorlukların son kertesine kadar dayanmak zorunda bırakılsa da, bu durum onların veya onlara yakın karakterlerin var olmadığı anlamına gelmiyor. babaannenin sabır ve sebat göstermesinde dini inanışları bir sos minvalinde sadece, aslında kişilik olarak iyi bir insan bu. öyle ki dede karakterine, ipsiz sapsız çocuklarına katlanıyor. insan bu karakter hiç ölmesin ve tüm hayatı boyunca maksimilyiç'e omuz versin istiyor.
-
maksim gorki'nin bu kısa romanı, hayatının çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemini anlattığı ünlü üçlemesinin birinci kısmını oluşturur. otobiyografik anlatı türünün en beğenilen örneklerinden biri olan çocukluğum, gorki'nin rusya'nın orta kesiminde bulunan nijni şehrinde yaşadığı yılları anlatır. bir çocuğun ailesini ve insanları tanıyarak, iyiyle kötü, güzelle çirkin, şiddetle merhamet, sevgiyle nefret gibi değerlerin yaşamda, insan ilişkilerinde iç içe girdiğine tanık olarak geçirdiği bu yıllar, aynı zamanda, rusya'da sarsıcı altüst oluşların yaşandığı, 1905 ve 1917 devrimleriyle ve bütün gürültüsüyle xx. yüzyılın yaklaştığı yıllardır.
babası öldükten sonra annesi tarafından büyükbabasıyla büyükannesinin yanına bırakılan aleksey, iki ihtiyarın yanında bir yandan büyükannesinden dinî hikâyeler dinler, diğer yandan büyükbabasının ani şiddet patlamalarına tanık olur. amcaların miras çekişmeleri, doğumlar, evlilikler, müzik eşliğinde dinlenen halk efsaneleri... bir epik şiir havasıyla geçen günler aynı zamanda büyük bir yazarı ortaya çıkarmaktadır. gorki'nin olgunluk çağında anlattığı bu çocukluk hikâyesi aynı zamanda büyük bir yazarın kendi kendini tanıma çabasıdır. -
maksim gorki'nin türkiye iş bankası kültür yayınları, modern klasikler dizisi içerisinde yer alan 278 sayfalık, 5. baskısından okuduğum kendi çocukluğunu ve çevresini anlattığı romandır. roman üç kitaplık bir serinin ilk kitabı, seri ekmeğimi kazanırken ve benim üniversitelerim eserleri ile devam ediyor.
kitapta gorki'nin yaşamının çocukluk kesitlerine değiniliyor. babasının ölümünden sonra annesi ve ninesi ile beraber dedesinin ve dayılarının olduğu memlekete gidiyor ve orada yaşamaya başlıyor. despot bir dede, iş bilmez ve gaddar dayılar, yeniden evlenip duran bir anne, üvey kardeşler, zalimce yediği dayaklar, ilk okuma deneyimleri, açlık ve sefalet var.
bundan sonra sıra ekmeğimi kazanırken ve benim üniversitelerim isimli eserlerde. bakalım gorki acılarla dolu bir çocukluktan sonra hangi evrelerden geçerek maksim gorki olmuş göreceğiz.
kitapta altı çizilen birkaç yer ise şöyle;
"hasta yattığım bir kaç günün, hayatımda önemi büyük oldu. o günler içinde büyüyüverdim sanki, özel bir takım duygular gelişti içimde. o günden sonra tedirgin edici bir dikkat gelişti bende insanlara karşı; benimle ilgili olsun olmasın her tür acı, aşağılama karşısında duyarsız kalamıyordum, sanki yüreğimin derisi soyuluyordu" (syf.27)
"görüyorsunuz, yapayalnızım, hiç kimsem yok! susuyorum, susuyorum, sonra birden yüreğimde bir şeyler kaynıyor, taşıyor... taşlarla, ağaçlarla konuşacağım neredeyse..." (syf. 138)
"hayatımız bizi her türden rezil, aşağılık yanlarının bolluğu ile şaşırttığı kadar; bunca pisliğin, rezilliğin ortasında aydınlık, insancıl bir hayat yaratacağımıza ilişkin sarsılmaz bir umudu var eden ışıltı, sağlıklı, yaratıcı, insancıl, iyi bir şeylerin karşı konulmaz biçimde gelişip durmasıyla da şaşırtır" (syf. 256) -
annemi toprağa verdikten birkaç gün sonra, büyükbabam yanıma geldi ve şöyle dedi: “eh leksey, sen bir madalya değilsin, boynumda sonsuza kadar asılı kalamazsın. git, ekmeğini kazan… ve bende ekmeğimi kazanmaya gittim...
-
çocukluğum bir kiraz bahçesi, azıcık vişne, biraz da haşhaş.
-
(bkz: richard linklater)'ın 12 senede çektiği (bkz: boyhood) filmi geldi direkt aklıma
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap