• sorumluluk ile para kazanmanın birlikte artması veya azalması olarak düşünürseniz ufkunuz açılır gençler
  • emeğin birim zamandaki değeri sabit olan karşılaştırmalarda, çok çalışan çok az çalışansa az kazanır. önerme bu haliyle doğru görünmüyor.

    emeğin birim değerini ise belirleyen birden fazla faktör bulunur.

    a) işgücü piyasasında emeğe olan talebin durumu: türkiye gibi kapitalizmin çevre ülkesi olarak adlandırabileceğiniz ülkelerde, emeğin niteliği ve arzı tek başına emeğe olan talebi beliryemez. tam kapitalist diyebileceğimiz merkez ülkelerde ise belirler. işgücü piyasasının talep tarafındaki bu farklılık uzun vadede çevre ülkelerin katma değerli üretime uzak kalmalarının ardında yatan gerçektir.

    örnek vermek gerekirse, aziz sancar'ın elde ettiği başarıyı türkiye'de elde etmesinin imkansız olması ortaya konabilir. ilgili deneysel çalışmaları yapabilmek için ortaya konması gereken yatırımı mevcut sisteminde türkiye'nin gerçekleştirmesi pek mümkün görünmemektedir, ama bu durum aziz sancar profilinin ortaya koyacağı emeğin gayet yüksek nitelikte olduğunun aksini ispat edemez.

    mesela, türkiye'de niteliksiz inşaat işçisine olan talep siha tasarlayacak mühendise olan talepten çok daha yüksektir ama arz tarafında siha tasarlayacak mühendis arzı niteliksiz inşaat işçisi arzının çok çok altında kaldığından dolayı bu mühendis o işçiden daha iyi şartlarda çalışıp daha çok kazanır.

    b) işgücü piyasasında serbest piyasa kurallarının işlememesi: kapitalizmin merkez ülkelerinde serbest piyasa kuralları, çevre ülkelere göre çok daha rahat işlemektedir. özellikle nitelikli emek gerektiren işgücü piyasası çevre ülkelerde serbest piyasa kurallarından çok oligopol üzerinden şekillenmeye teşnedir. bunun nedeni bu tarz ülkelerde devletin en büyük işveren olması ve aynı zamanda kıt olan nitelikli emek ihtiyacı olan şirketlerin aralarında anlaşarak piyasada ücretleri düşürmeye çalışmasıdır.

    siyasi saiklerle, nitelikli emeğin bir devlet politikası olmaktan çıkarıldığı, yani orta gelir tuzağına saplanmış ülkelerde, yine aynı siyasi saiklerle birkaç stratejik sektörün ihtiyaçları doğrultusunda nitelikli emek ihtiyacı hasıl olabilir. buna örnek olarak, türkiye'de savunma sanayi, kuzey kore'de balistik füze geliştirme çalıştırmaları sıralanabilir.

    bu sektörler, temel bilimden ziyade uygulamalı bilim yani mühendislik uygulamaları olmakla beraber nitelikli işgücüne ihtiyaç duyarlar. öte yandan, geniş anlamda nitelikli emek talep piyasası oluşmadığından dolayı yeri geldiğinde devlet tarafından zorla*, yeri geldiğinde centilmenlik anlaşmaları adı altında çıkarına kullanan talep sahibi işverenler tarafından* örtülü şekilde emeğin piyasa değeri stratejik sektörel avantaja rağmen düşürülür/düşürülebilir.

    c) işgücü piyasasında emek arzının durumu: nitelikli emek, üretim süreci öncesinde ciddi mental, ekonomik ve psikolojik fedakarlıklar gerektirir. bu fedakarlıklar emek işgücü piyasasına girildikten sonra dahi artarak devam etmezse emeğin birim değeri yerinde saymaya veya gerilemeye mahkumdur. üniversite sınavında kastırarak hacettepe tıp'ı kazanmış bir tıp öğrencisi tus'u sallamaz ve pratisyen kalmak durumunda kalırsa emek birim niteliğini geriye götürmüş olacaktır. bu nedenle nitelikli emek için işgücünü sunacak olan tarafın biteviye fedakarlıklarda bulunması gerekir.

    orta sınıfın çocuklarında bu yönde bir momentum yakalayabilmek için ise bireylerin eğitim yoluyla sınıf atlayabileceklerine veya en azından önceki neslin standartlarının üzerine koyabileceklerine olan inancın vücut bulması şarttır. bütün ekonomik aktivitelerin devlet çevresinde döndüğü ve kapitalizmin hakim olmasına rağmen fırsat eşitliğinin yerini crony capitalism, yani ahbap çavuş kapitalizmine bıraktığı çoğu çevre ülkede bu inanç, kapsayıcı kapitalizmin hüküm sürdüğü ve nesiller boyu bu kurumlar üzerinden gelişen kapsayıcı kapital birikiminin yarattığı gelir dağılımı bozukluğunun sebep olduğu inançtan çok daha hızlı bir şekilde erozyona uğramaktadır.

    bu durum, insanları eğitim üzerinden emek harcama fikrinden uzaklaştırmakta ve niteliksiz emek harcayarak daha alt seviyede bir hayatı yaşamayı kabullenmeye zorlamaktadır. bu durum tabii ki bir günde gerçekleşemeyeceğinden dolayı, eğitim yoluyla sınıf atlama fikri için atlanması gereken eşik her geçen gün yükselir. bu nedenle, bu eşiğin altında kalan kitle giderek kalabalıklaşır. biz bugün bu durumu orta sınıfın yok olması olarak görüyoruz.

    özet: emeğin birim değeri üzerinden rahatlıkla yanlışlanabilir bir önermedir. emeğin birim değeri ise yaşanılan toplumun kapitalizm'e olan mesafesiyle ve emeğin niteliğiyle değişir. işgücü piyasasının dinamikleri serbest piyasa modelinden oligopoliye*, oligopoliden devlet totalitarizmine* kayıldıkça arz talep mantığı devre dışı kalmakta ve sonunda tamamen ortadan kalkmaktadır. bu durum orta gelir tuzağındaki ülkelerin neden orta gelir tuzağında olduklarını açıklamak için de kullanılabilir.
  • çalışmanın pek çok türü var. bunların "az" ve "çok" çalışma birimleri farklılık gösterir. elma ile armutu karıştırmamak gerekir. bir inşaat işçisi elbette bir bilim insanına göre daha fazla kas gücü harcar ve her gün hayatını ortaya koyar ama bilim insanının daha çok para kazanıyor olması "az çalışıyor" anlamına gelmez, sadece daha değerli bir iş yaptığı anlamına gelir. işin değerini ise "piyasa" ölçer. inşaat işçilerinde muazzam bir azalma olsa mesela, inşaat işçilerinin maaşı katlanarak yükselir... ayrıca iyi bir inşaat işçisi olmak ile iyi bir bilim insanı olmanın da hem zamansal hem da maddi karşılığı çok farklıdır. hadi bilim insanı fazla kaçtı, ofislerde beyaz yaka çalışanlardan örnek verelim desek yine durum pek farklı değil. işçinin kuruma veya insanlığa faydalarını karşılaştırdığımızda bariz farklar görülür, bu da ücrete yansır, hep yansıdı hep de yansayacak. yoksa kimse ağır sanayide çalışanlar az çalışıyor, ofislerde çalışanlar çok çalışıyor, ücret farkı bundandır demiyor, alakası yok. tam tersi de söz konusu olamaz o yüzden.

    burada aranacak adalet, aynı iş grubunda çalışanların denk ücret alıp almadığıdır. iki inşaat işçisinin tecrübesi de , harcadığı mesai de, uğraşı da aynı iken, aradaki ücret farkı sorgulanması gerekendir. plaza dünyasında bunlar sorgulanır mesela. göt büyüten ofis çalışanı kadar inşaat alanında göstermelik çalışan işçi sayısı da denktir bu arada. insan her yerde insan.
  • herhangi bir seyin (mal veya hizmet) degeri neden fiziksel olarak ne kadar zorlandiginla alakali olsun ki?

    bir seyin degerini belirleyen sey arz/taleptir. verilen ornekten gidersek, fiziksel bir problemi olmayan her kisi amelelik yapabilir. bu milyonlarca kisi demek. arz cok fazla. ama o milyonlarca kisiden hepsi muhendis, mimar, doktor olmuyor ve/veya insan yonetimini beceremiyor. digerine kiyasla arzi az ama talebi daha fazla ve yillar gectikce bilgi ve birikim, fiziksel emekten daha degerli hale geliyor ve gelecek de. su anda bahsedilenler oyle veya boyle bir kazanc elde ediyorlar. bundan 20 sene sonra, robotik cag ile beraber, o kafayla gidenlere karsi hicbir talep olmayacak ve hicbir ise yaramayan insanlar olacaklar. ne diyor merhum hawking usta: "intelligence is the ability to adapt to change." degisimi gorup, ona adapte olamayanlar akilli degildir ve dunya akilli olmayan biri icin cehennemdir.
  • beyin gücü büyüktür kas gücü.
    bu kadar basit bir açıklaması var ilk entry de bahsedilen durumun.

    bir de hiç çalışmayan sen çalış diye tepende duran muhtemelen senden daha eğitimsiz patronların hiç çalışmadan en çok kazananlar olması var ki o başka bir mevzu.
  • hiç çalışmayanlar var bir de, ona hiç girmeyelim.

    (bkz: baba parası yiyen)
    (bkz: doğuştan zengin)
    (bkz: kirayla geçinen)
  • reklam sektöründe çalışıyorum. dolayısıyla gün boyu kafa patlatıyorum. bazen 12 saat çalıştığım oluyor. eve gittiğim de ise 3 kat inşaata tuğla taşımış gibi yorgun oluyorum. zihinsel yorgunluğun vücuda etkisini sözüm ona "amele" dediğiniz emekçi kardeşimizden emin olun daha fazla yaşıyorum.
    sizin "amele" dediğini emekçi bir gece evde dinlendikten sonra yorgunluğu geçiyor ama benim kafa yorgunluğum genel olarak bitmiyor. evet para kazanıyorum ama bazen ben de "amele" olmak istiyorum.
  • çok çalışan dediğin kişi, gençliğinde yatmıştır, serserilik yapmıştır, belki eğlence peşinde koşmuştur yani az çalışmıştır sonuç olarak iş hayatında az üçretle çalışması gerekmiştir.

    az çalışan dediğin ise, diğerleri gibi gençliğini harcamamış en güzel yıllarını çalışmaya vermiştir, diğeri gezer, eğlenirken o okulu için ter dökmüştür, sonuç olarak iş hayatında daha az çalışarak daha fazla para kazanır.

    istisnalar hariç bu insanlar er ya da geç çalışmıştır. fakat çalışma zanamları farklıdır, biri doğrusunu yapmıştır, diğeri yapmamıştır.
  • maaşı her zaman çalışma saatleri belirlemez

    örneğin;
    bir güvenlik görevlisi konser boyunca 8 saat çalışıp günlük 20 dolar ücret alırken,konseri veren sanatçı 200 bin dolar alabilir...
    burda kriter şudur "bulunduğun bölgede o işi kaç kişi yapabiliyor"? eğer yapılması gereken işi yapabilen insanlar çok ise, az maaş alırsın

    herkes güvenlik olabilir ama sanatçı olamaz

    bilgi,tecrübe,beceri,eğitim ve çevre maaşı etkileyen faktörlerdir
  • çok okuyanın çok, az okuyanın az para alması olabilir mi?
hesabın var mı? giriş yap