• genelde kıymeti zerre kadar bilinmeyen kadındır.

    kızların efendi adam yerine piç tercihleri konuşulur durur ama erkeklerin kendini köpek eden kadınların peşinden koşması nedense konuşulmaz.
  • güzel seven kadın bahsedildiği gibi her zorluğa göğüs geren kadın değildir. karşısındaki adam ne yaparsa yapsın kabul eden kadın da değildir ya da sürekli kıymetini bilmeyenlere sevgi veren kadın değildir. tam tersi güzel seven kadın sevginin kime ne zaman ve nasıl verileceğini bilen kadındır. beklemeyi bilen ve seveceği adamı doğru seçecek kadındır. önüne gelene sevgi dağıtan kadın değildir. sevginin değerli olduğunu ve boş yere harcanmayacağını bilen kadındır. sevildiği ve değer gördüğü yerde duran kadındır. güzel seven kadın suistimal edildiği zaman gerekirse siktiri çeken kadındır. güzel seven kadın güzel sevildiği adama sevgisini veren kadındır. kısaca güzel seven kadın çilekeş kadın değildir tam tersi verdiği ve aldığı sevgiyle parlayan kadındır.

    not: eğer tüm pisliklerine rağmen beş kuruş etmeyen bir adamı sevmeye devam ediyorsanız bu durum psikolojik bir rahatsızlıktır. çok sevmek falan değildir.

    debe editi: bu entri debeye girdiği zaman çok mesaj almıştım. kadınların çok sevdiği için kıymet görmediği izlenimi artık bırakmak gerekiyor bence. çok sevmek demek bir erkeğin peşinde köpek olmayı ve kıymet bilinmemeyi gerektirmiyor. eğer böyle bir ilişkiniz varsa o adamın hak ettiği siz değilsiniz demektir. çok sevmek bu anlama gelmiyor. lütfen ağlak bir kadın olmak yerine sizi hak eden adamı bulmaya çalışın. yaşadığınız ilişkilerden ders alın ve önünüze bakın.
  • boşuna seven kadındır. nerede çok güzel seven bir kadın varsa sevdiğinde o güzellik yoktur. haketmiyordur.
  • seviyorum, oldukça fazla.
    sabah olup da gözlerini uyku ve uyanıklık arasında açtığı o ilk anı gördüğümde günüm aydınlanıyor. beni yanında gördüğünde 5 dakika daha diye sımsıkı sarılıp da kollarının arasına aldığında, kokusunu içime çekerek uyuduğum o 5 dakika, tüm günün zorluklarına katlanabilecek kadar güç veriyor bana.

    elini yüzünü yıkamaya gittiğinde benim de yüzümü yıkamak için verdiğimiz o küçük savaş, yüzümü kaplayan avuç içlerini hissetmekle sonlanan muhteşem bir oyuna dönüşüyor.

    aynanın karşısına geçip de belimden kavradığında dişlerimi fırçalamak çok keyifli bir eyleme dönüşüyor.

    ben makyajımı yaparken yaslanıp duvara beni izlediğini aynadan göz ucuyla gördüğüm an yanaklarım zaten al al oluyor. ardından dudağıma kondurduğu öpücükle işte diyorum, çok güzel oldum.

    akşam olup da ona kavuştuğumda, duruşundan anlıyorum günün yorgunluğunu. onu görmenin heyecanıyla zaten bir çocuk kadar sevinçli halimle atlıyorum kucağına. öpüyorum yüzünü, gün boyu özleyen parmak uçlarımla dokunuyorum yüzüne.

    gözlerinin etrafındaki her bir çizgiye tek tek dokunuyorum. berbere kestirdiği kaşlarına laf ediyorum. zaten benim kadar düzgün de kesemiyor*

    zaman bedenimize acımasız davranırken onun saçında çıkan her bir tel beyazı keşfedecek kadar ezberlemiş olmak beni mutlu ediyor. eklenen her bir çizgide bizi biz yapan anılara parmak uçlarımla dokunuyorum.

    çalışırken o farkında olmadan onu izlemeye bayılıyorum. yüzündeki, bakışlarındaki ifadelerden zorlandığını ve gözlüklerini çıkartıp ne zaman gözlerini ovuşturacağını tahmin ediyorum. o an gözlüklerini temizlemek, yandan bana bakıp gülümsemesini görmek için hazırlıklı olmalıyım. çünkü parmak uçlarım, gözlerinin etrafındaki çizgileri hissetmek istiyor.

    gün içinde zorlandığım an arayıp sesini duymak yetiyor. onunla aynı tabaktan yemek yiyeceğim, aynı fincandan çay/kahve içeceğim ana kavuşmanın hayali ile saatleri geçiriyorum.

    kavga ederken bile elimi tutan elini ömür boyu her koşulda tutmaya devam etmek istiyorum. birbirimize kızgın da olsak gece olduğunda kıvrılıp koynuna uyumak istiyorum. birbirimizi yorduğumuz anlarda alıp kitabımı dizlerinde okumak istiyorum.

    dolap kapaklarını kapatmayı pek sevmez benim sevgilim, birçok insanı sinirlendirecek bu durum beni gülümsetiyor. çünkü parmak izim, parmak izine karışıyor kapatırken kapakları. bazen de tutuyorum elinden, birlikte kapatıyoruz kapakları.

    mutfakta birlikte yemek hazırlarken daracık alanda ona sokulmayı seviyorum. varsın dağılsın, pislensin mutfak. biz aynı tabaktan yiyeceğiz yaptığımızı.

    gece yatağa yattığımızda yatakta saatlerce ettiğimiz sohbet, haftasonu sabahlarında üstümüze atlayan çocuklarla kahkahalara bırakıyor yerini.

    alıp elimize kitaplarımızı sahilde yürüyüş sonrası oturup bir salaş çay bahçesine, zamanı durdurmayı seviyorum. gece olup da çocuklar uyuduğunda alıp bir kadeh şarabı onunla dans etmeyi, bağıra çağıra şarkılar söylemeyi seviyorum.

    hiç bilmediğimiz bir şehrin, hiç bilmediğimiz sokaklarında ayak izlerimizi bırakmayı seviyorum. tüm güçsüzlüğümü onun kollarına güvenle bırakmayı seviyorum.

    birbirimize ne kadar kızgın olursak olalım ortak değerlerimiz için tüm hepsini bir kenara atıp her koşulda birlikte adım atabilmeyi seviyorum.
  • asla çok güzel seven adama denk gelmeyecek kadındır.
  • kıymeti hiçbir zaman bilinmez fakat sonra nerede bu kadın diye herkes ağlanır. tabi aynı durum çok güzel seven erkek için de geçerli
  • çok güzel sikilir.

    ama cinsel anlamda degil, hayatını sikerler bacım. çok güzel sevme bu yüzden. hele kalbinin çürümüş kokusu bin metre öteden duyulan birini çok sevmeyi bırak, hiç sevme.
    git iskender sev,
    gökyüzünü sev,
    balonları sev,
    keman sesini sev,
    sabah aç karnına içtigin sigaranı sev
    ama bir adamı çok sevme.
    tamam mı?
  • değerini bilemedim kaybettim.
  • bu bendim. bir daha seveceğimi sanmıyorum. çünkü hayat çok sevince üzüleceğimi gösterdi bana.

    sorun nasıl sevdiğindir belki. her şey ayarında olacakmış. çok sevsen de belli etmeyecekmişsin. henry bana çok şey öğretti.
  • severken, sevilirken herkes güzel,
    mevzu sevmezken güzel kalabilmekte
hesabın var mı? giriş yap