• güldü, verecek düşüncesinin temelinde yatan ön yargı.
  • cognitive biaslardan biridir. kisinin kendi inanc ve hipotezlerini dogrulayacak sekilde bilgi arastirmasi ve sonuc cikarmasidir. sosyal bir ornekle, ornegin, yeni tanistigim bir kisinin aldatmaya meyili var mi yok mu bir an once anlamak istiyorum. konuyu belli sorulara cekiyorum ve bu onceden belirledigim sorulara aldigimi sandigim tepkilere gore evet meyili var sonucu cikariyorum. halbuki benim gecmisten gelen deneyimlerim hipotezimi objektif olarak dogrulamama engel olmus olabilir. diger muhtemel aciklamalari gozden kacirmis olabilirim. belki de kisi komikli tepkiler vermek adina oyle konustu, olamaz mi? olabilir.

    frequency illusion da confirmation bias'la iliskilidir. yeni bir duruma gecildiginde, ornegin yeni bir kelime ogrenildiginde, yeni bir sarki duyuldugunda ya da yeni bir esya alindiginda, bir anda normalde olmadigi kadar siklikla bu durumun tekerrur ettigi hissiyati olusur. ornegin, yeni bir araba aldiginizda bir anda o arabayi baskalarinda siklikla gormeye baslarsiniz. bu ne yahu herkeste aynisi varmis diyebilirsiniz. ya da, mesela ben terkedildim diyelim. birden etrafimda elele tutusan, mutlu, sevimli, mic mic ciflerin sayinda bir artis olduguna yemin edebilirim. ha bu aslinda bu bir illüzyon iste. bias bunlar hep.

    ısbu entry de birtakim biaslar icermis olabilir.
  • bana yıllarca confirmation-bias ve gas lighting tipi, kendimden şüphe edeyim, karşımdakilere muhtaç olduğumu (?) düşünüp onlara mecbur kalayım diye sosyopat işi manipülasyonlar uygulanmış olm -hala da uygulanmıyor değil- işin tuhaf kısmı, onlar bu deli saçması uygulamaları yaptıklarının farkında olmayabiliyorlar, kurbanın olayı ilk fark eden olması da şansının veya zekasının kıyağı herhalde.
  • görüşümüzü destekleyen kanıtlara yanlılığımızdır. insanların, seçim zamanı destek verdiği siyasetçilerin, partilerin olumlu özelliklerini daha çok görüp olumsuz özelliklerine daha az dikkat etmeleri, bu eğilimimizin toplumsal etkisi olduğunu gösteren bir örneğidir. bu eğilimimiz yüzündendir ki siyasette kötü gidişleri gözden kaçırıp objektif olamayız. bu eğilimimiz yüzündendir ki inandığımız dinin, inanışın veya tezin doğruluğu hakkında bulduğumuz kanıtları abartıp yanlışlığını gösteren kanıtları göz ardı ederiz. bu eğilimimizin etkisi bilimsel çalışmalarda da hazırlanış aşamasında mikro ölçekte görülebilse de; bu etki bilimin tanımı gereği makro ölçekte sıfırlanır. çünkü bilimsel tezler kendini yanlışlamaya veya doğrulamaya çalışan diğer araştırmacılara karşı tarafsızdır.
  • islam açıklanırken en çok başvurulan mantık hatası. mantıklı insanların daha çok inanmamaktan yana olmalarının yegane sebebi.
  • " “doğrulama yanlılığı” olarak bilinen şeyi düşünün. insanların kendi kanaatlerini destekleyen bilgileri benimseme ve çelişenleri reddetme eğilimi. tanımlanmış onca kusurlu düşünce tarzı arasında doğrulama yanlılığı en iyi kataloglanmış olanı, ve tüm ders kitaplarındaki deneylerin ana konusu. bu deneyler arasında en meşhur olanı yine stanford’da yapılmıştı. bu deneyde araştırmacılar, idam cezası hakkında birbirine zıt görüşleri olan bir grup öğrenciyi bir araya toplamıştı. öğrencilerin yarısı, suç işlemeyi caydırdığı düşüncesiyle cezadan yana olduklarını savunurken, diğer yarısı suç üzerinde hiçbir etkisi olmadığını düşünerek cezaya karşı çıkmıştı.

    öğrencilerden iki çalışmaya karşılık vermeleri istendi. bir veri, cezaya karşı çıkan argümanı destekleyecek, diğeri ise kafalarda soru işareti bırakacak biçimde sunulmuştu. ancak iki çalışma da (tahmin ettiğiniz gibi) uydurmaydı ve etkili istatistikler sunacak biçimde tasarlanmıştı. idam cezasını savunmuş öğrenciler, suçu caydırma oranları yüksek olan verileri güvenilir bulurken, düşük verileri ikna edici bulmamıştı. cezaya karşı çıkmış öğrenciler de güvenilir olan veriler konusunda tam tersi fikirdeydi. deneyin sonunda öğrencilere yeniden görüşleri soruldu ve öğrenciler baştaki görüşlerine daha da bağlı hâle gelmişlerdi. "

    yazının tamamı:
    https://vesaire.org/…r-neden-fikrimizi-degistirmez/
  • herkes politik, sosyal, subjektif mevzulardaki görüşlerle ilgili bir yanlılık, "herkes kendine yontuyör", olarak açıklamış. oysa daha genel, ideolojik olarak nötr konularda da kafamız böyle çalışıyor, o yüzden (bkz: bilimsel yöntem) bununla mücadele etmek için birçok kural prensip geliştirmiş.

    bilimsel yöntem ve bilim felsefesi diyor ki sen "bütün kuğular beyazdır" diyorsan, yapman gereken daha önce beyaz kuğuları gördüğün parka gidip, "bak bu beyaz, bu da beyaz, hepsi beyaz" demek değildir. beyaz olmayan, misal "siyah bir kuğu" varsa nerde olabilir, onu bulmak için nasıl bir çaba gösterilebilir diye düşünmen, bunu kontrol etmen ve bütün bu çabana rağmen, hep beyaz kuğu ile karşılaşırsan "şu şu yöntemle sağa sola iyice baktık, "şu ana kadar beyaz olmayan kuğu göremedik" diyebilirsin. eldeki deliller çerçevesinde de "karşımıza çıkacak bir sonraki kuğunun beyaz olmaması için bir sebep yok" deriz biz de. hem makul hem de ahlaklı olmak bunu bu şekilde söylemeyi gerektirir, aksi, daha iddialı ve bilgiş doğruluk ilanı ("kesin olarak ispatladım", "buldum", "tespit ettim" tarzı ifadeler) kendini ve başkalarını kandırmaktır. bunun ötesinde mutlak doğru ve hakikat iddiası olamaz kimsenin. bu alanda en dürüstü güveniliri, en iyisi bilimdir, onun da bu kadardır.

    veya kuğu yerine başka bir önerme için düşünelim. mesela, x yerine herhangi bir sayı koyabileceğimiz bir `x için 2x+1 (herhangi bir sayının iki katının bir fazlası) her zaman tek sayıdır` diyorsak, x yerine birkaç (veya bir milyar değişik) sayı koyup bakıp "evet hep tek çıkıyor" demek yerine, bunun çift olduğu durumları varsayıp onu araştırmak mesela "2x+1=2k şeklinde çift sayı" olsaydı diye aksini var sayıp ona göre bakmak seni yanlışlayacak şeyin mümkün olup olmadığına bakman gerekir. bir nevi tersini ispatlamaya çalışıp ispatlanamayacağını göstermek. o zaman doğrunu ispatlamış olursun. (sadece matematikte mümkün ispat).

    kısacası kafanda bir doğru varken, onu doğrulayacak delile değil, hangi delili bulursam iddiam, bu doğrum aslında yanlışmış derim/ diyebilirim diye kriterler oluşturacaksın, onları (da) arayacaksın.
  • sanırım bazı tartışmalarda "onu bilmiyorum" şeklinde karşımıza çıkan durum da budur. mesela biriyle ahmet iyi bir insan mı, kötü mü tartışmaktasınızdır. karşıdaki der ki:

    - ahmet dün sokakta dilenciye para verdi, oradan geçiyordum, kendim gördüm, bence çok iyi bir insan.

    siz dersiniz ki:

    - ahmet dün sokakta dilenciye para vermiş, 10 dk sonra geri dönmüş, silahını çıkarıp dilencinin kafasına sıkmış, bütün gazetelere haber oldu, bütün tv'lerde çıktı. peki buna ne diyorsun?

    - onu bilmiyorum. yapmışsa yanlış yapmış, ama haber yalan olabilir, değilse de bir sebebi olabilir, bence iyi bir insan, kafaya sıkma olayını bilmiyorum.
  • insanların birbirine gönderdiği bir alıntı vardı vaktiyle. aradım mamafih kaynağını bulamadım. yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir şeydi:

    if god answers your prayers, he is increasing your faith
    if he delays, he’s increasing your patience
    and if he doesn’t answer, he knows you can handle it

    ne güzel değil mi?

    bir konuda bir görüş oluşturmuşsak ya da bir inanca sahipsek, karşımıza çıkan her veriyi o görüşü ya da inancı beslemek için kullanır, onunla çelişenleri görmezden geliriz. bu seçici geçirgen filtreleme sistemi o kadar derine yerleşmiştir ki bizi yanlış yönlendirdiğinin farkına bile varmayız.

    “research in psychology: methods and design” adlı kitabında c. james goodwin bu önyargının güzel bir örneğini verir. duyuötesi algının varlığına inananlar bu inançlarını destekleyecek tecrübelerin çetelesini tutarlar. “tam annemi düşünüyordum, birden telefon çaldı ve bilin bakalım arayan kimdi? annem!” peki anneyi düşünmediğimiz ama annenin yine de aradığı zamanları ne yapacağız? ya da anneyi düşündüğümüz ama annenin aramadığı zamanları?

    haklı olmaya o kadar odaklanırız ki gerçekten önemli olan bazı bilgileri gözden kaçırırız. gördüğümüz sadece gerçeğin çarpıtılmış bir versiyonu olur. varsayımlarımızın tutsağı haline geliriz ve bunu fark etmeyiz bile. hatta fark etmeyi bırakın, inançlarımız/görüşlerimiz doğrultusunda kanıt toplamak çok da tatlı gelir bize. ne demiş voltaire: ilüzyon tüm zevklerin ilkidir.
hesabın var mı? giriş yap