• japonlar pearl harbor baskını sırasında 40 gemiden oluşan amerikan filosunu bir gemi dışında batırana kadar bombalarlar.bombalamadıkları tek gemi üzerinde haç olduğu için hastane görevini gördüğünü anladıkları solares tir.solares yıllar boyu savaştan sonra atıl bir şekilde kalmış ve bir savaş ayıbı olduğundan yolcu gemisi olarak satışa çıkarılmıştır.gemiyi türkiye alır ve türkiye'nin ilk yolcu gemisi olan ankara gemisi böylece ortaya çıkarılır.kaptanı ekrem korik tir.yıllar boyu yolcu taşıyan bu gemi ekrem korik in ölümünden sonra jilet olup parçalanmak amacıyla köşeye atılır.
    çorlulu ali paşa medresesinin restorasyonu yapılmaktadır.tüm işlemler bitmiş yalnız şadırvan çatısının kurşunlanması kalmıştır.ancak gerekli ödenek yoktur.ne yapılacak diye düşünülürken tersaneden bir haber gelir ve parçalanmakta olan gemilerden birinde kurşun bulunduğu söylenir.ancak restorasyonu yürüten kişiler kurşunun gemi yapımında kullanılmayan bir maden olduğunu iddia ederler.kendilerine gelip bakmaları söylenir ve giderler.
    gittiklerinde geminin bir odasının çepeçevre kurşunla döşeli olduğunu şaşkınlıkla farkederler.
    yapılan araştırma sonucu bu odanın ikinci dünya savaşındaki amerikan askerlerinin kırık kemiklerinin teşhis edildiği röntgen odası olduğu anlaşılır.kurşunlar alınır ve kullanılır.
    yani bugün çorlulu ali paşa medresesinin şadırvan çatısındaki kurşun,pearl harborda japonların bombalamadığı tek gemi olan solares hastane gemisinin röntgen odasının koruyucu kurşun bloklarıdır.
  • bu mekanda nargile icecekler icin dikkat edilmesi gereken bir iki husus, uyulmasi gereken bir kac racon vardir. mekan yasini basini almis nargilecilerle doludur ve rezil olmanin hic manasi yoktur netekim.

    kural bir: icemeyecegin seyi ismarlama.

    kural iki: marpucu toy asiklarin opustugu gibi vantuzlama. emmeyeceksin, yalnizca gerektigi kadar dokunacak, icine cekeceksin.

    kural uc: atesi asla sondurme.

    kural dort: sakin ha marpuca uflemeye kalkma. atesi sondurmenin en isabetli yolu budur. ayrica, opusmek gibidir demedik mi?

    kural bes: nargile icerken sigara yakmak da ne oluyor! hic mi ortam gormedin?

    altin kural: acele etme. nargilenin adabi budur. kimse acele etmez. icilir, konusulur, susulur, sonra yine icilir. her sey muthis bir yavaslikla yurutulur. ne olursa olsun tevekkulle karsilanir. sesler yukseltilmez. yangin bile ciksa mekan agir agir terkedilir.
  • evvelsi gün türk kahvesi ve türk kahvehaneleri hakkında belgesel çekimi için italyadan gelmiş olan ekibi, önümüze gelenin burayı tavsiye etmesi üzerine götürdüğümüz mekan. o kadar ama o kadar pişmanız ki anlatmam mümkün değil.

    sabah saat 9'da italyan çekim ekibini ve yanlarında daha evvel stajyer olarak çalışmış olan, çevirileri de yapan hanımefendiyi alarak çorlulu ali paşa medresesi'ne gittik. doğal olarak o saatte dükkan sahiplerini ve sabahın köründe nargile içen turist bir hanımı saymazsak in cin top oynuyor gibiydi. yönetmen mekanı bomboş çekmek istemediğini, türk kahvesinin hala çok ilgi gören bir içecek oldugunu vurgulamak için insanların da olması gerektiğini, bu nedenle biraz daha kalabalık bir saatte gelinip gelinemeyeceğini sordu. her mevzuda anlaşıldı, hatta kahve yaparken çekmek istediklerini söylediler ona da evet denildi ve ordan çıkılarak akşamüstü gelinmek üzre kapalıçarşı'ya geçiş yapılarak mısır çarşısına doğru ilerlendi.

    akşamüstüne kadar artık kamera önüne atlayanlar mı dersiniz, neden türk kahvesi çekiliyor sarraflar çekilmiyor, altın çekin altın diyenler mi dersiniz, 3000 küsür dükkanın olduğu kapalıçarşıda türk kahvesi yapan sadece 1 yer olması mı dersiniz (diğer yerler espresso ve espresso bazlı içecekler satıyor), her karşılaştığımız polisin kültür bakanlığından ve gerekli her yerden izin alınmış olmasına rağmen kendilerinden de bizzat izin almamızı istemeleri mi dersiniz, kapalıçarşı çıkışında 2 zabıtanın o izinlerin yetersiz ve hatta yerine göre geçersiz olduğunu iddia etmeleri ve "harç yatırmak" gerektiğinden bahsetmeleri, "isterlerse" hemen tahsil edebilecekleri mi dersiniz. hani yönetmenin bacağına yapışıp "beni de çeeek, ünlü olmak istiyorum, film yıldızı yap beni ağbeaaay" diye bağıran bir genç de vardı, hiçbir şeyimiz eksik değildi, ne hikmetse bir tek türk kahvesi yoktu ortada. ama yanılmışım çorlulu ali paşa medresesi çalışanları eksikmiş.

    medreseye varmamızla "biyrooon! biyron ifenim burdan biyron" sesleri aldı yürüdü. sabah güya orda olmayan erenler nargile çalışanlarının tamamı ordaydı (sabah da orda olanlar vardı ama ben yoktum örtmenim dediler sonra orası ayrı). bismillah çantaları yere koyduk, çekim dedik, demin biyron çeken "ne çekimi?" dedi. kahvenin ka halinden başlayarak bir daha anlattık. ilgiyle dinledi. kimle konuşmuştunuz dedi. köşeyi gostererek şurdan bir beyle, sonra şurdan bir beyle diyorduk ki, adam iki elini arkasında bağlayıp hışımla gidin orda çekin o zaman! dedi. şimdi haliyle anlamadık biz. pardon diyecek olduk, arkasında bağladığı ellerini ve o elleri üstüne oturttuğu götünü 2/3 dönerek "getordaçekh!! burda çekemezsin!!" dedi adam. yer göstericiler tarafından azarlanmaya alışkın bir bünyemiz olmadığı için, efendi gibi "e iyi madem" diyip öbür tarafa döndük. sabah konuştuklarımızdan biri de orda, "aa siz kimsiniz ayol ilk defa görüyoruz" ayağına yattı herif. oydu buydu derken birebir konuştuğum bir tanesinden dertlerinin ne olduğunu öğrendik. efenim içindeki işletmecilerin hepsi birbiri ile kavgalıymış bu bir. önce öbürü ile konuştun ilk benle konuşmadın diye "güzeller güzeli gül götünü" dönüyormuş bu iki. o sandalyeler sedirler onların ekmek kapısıymış çekim olursa para kaybedeceklermiş, halbuki daha yeni film, dizi çekimi yapılmış orda, parası neyse vermiş çekimi yapanlar. tekrar kibarca ne amaçla gelindiğini anlatıp "ben ekmeğime bakarım" yaklaşımının en rezil örneklerinden biri ile karşılaşınca yönetmene ve ekibe durumu anlatmak zorunda kaldık. bari başka bir yer önerin ricamıza karşılık bizi gönderdikleri yerde rus guzellerle oturup nargile tüttüren tombul ve palabıyıklı amcaların olduğunu, o mekanın da çekime izin vermediğini ve biz zaten turk kahvesi yapmıyoruz dediklerini, ama duvarda öküz gibi közde türk kahvesi bilmemkaç lira yazdığını da eklemek isterim. zaten onu gorunce kozde yaptıkları turk kahvesini de gostermek durumunda kaldılar, ona hiç değinmiyorum, neticede geriye dönüldü, italyan yönetmen ve şerif başaran adamlarla konuşa konuşa bir sonraki gün kimse yokken çekim yapmayı kabul ettirdi. haa çekmeyi başarmışlar mıdır orasını bilemem ama hiç zannetmiyorum.

    neticede dişlerimi sıkarak ayrıldığım bu yere bir daha asla ve asla adımımı atmayacağım gibi, tarihi bir mekanın da içine her açıdan nasıl sıçtıklarına şahit olmanın üzüntüsünü yaşıyorum. sabah saatleri hariç devamlı full çeken bir yere iki düzgün sandalye, hadi onu geçtim iki hasır iskemle de mi atamıyorsunuz? ama ben ekmeğime bakarım demeyi biliyorsunuz. ayrıca hem bizi yolladıkları yerde hem de bu mekanda kapalı alanlarda çatır çatır tütün kullanılıyordu. yasak sadece daha göze görünür yerlere mi uygulanıyor?

    ve son bir soru da bu entryden evvel yazılmış olan entrylerin sahiplerine. huzur bulup yere göğe koyamadığınız, saygılar duyup muhteşem türk kahveleri içtiğiniz yer burası mı? siz mi körsünüz yoksa buranın aşındırılıyor olması, hatta çoktan eritilmiş olması umrunuzda mı değil? siz mi daha evvel hiç düzgün türk kahvesi içmediniz yoksa ben türk kahvesine haddinden fazla mı önem veriyorum? artık bilmem hangi abinin ise o 2/3'den gördüğüm götü ve üzerinde kavuşturulmuş elleri asla unutmayacağım. iki güne bir "türk kahvemizle yurt dışına açılceez bir yardım, bir fikir paylaşımı" (elbette ücretsiz) haftada bir "cafe açacam tükan açacam fikir paylaşımı", "ilerde yurt dışına açılacaaam cafeye krups makine assam olur mu? bi fikir paylaşımı, menü paylaşımı" diye gelmeyi biliyor millet, sizler hiçbir yere açılamazsınız birader, açılmayı bırak ayağınıza geleni de kaçırırsınız.
  • mustafa abinin o kadar nargileye yetişmek için bir sanatçı misali közleri bırakışına hayran olduğum mekandır. her dilden, renkten, ırktan insanlar gelir ve hepsinin lisanından anlayan birileri vardır mutlaka. kitle olarak genellikle 30 yaş üstü bir kitle vardır ama kesinlikle kimse kimseye ne laf atar ne de karışır. herkesin tek derdi vardır burada o da ağır ağır nargile fokurdatmak ve biraz huzur...

    edit : herkesin iki derdi olmuş olmuş oluyor o zaman. biz onu iki yapalım, iki...
  • doğal rehabilitasyon merkezi.
    erenler nargile, hayata ilişkin pek çok kararın dumanüstü olarak verildiği ferahfeza bir mekandır. bir çok özelliği tercih nedenidir ki, arkadaşlar tarafından daha önce yazılmıştır. ancak eksik bir şeyler mutlaka vardır, ben yazdıktan sonra da olacaktır.
    bir defa orada içtiğiniz çayları, türk kahvelerini, sodaları, nargileleri aklınızda tutun. nitekim orada müşteriye güven aslolandır. yani adisyon vs. ot bok yoktur, tutulmaz. keyfinizi bitirip kalmak istediğinizde kalkarsınız, ismail abi hemen gülümser, ne vardı gençler der, size de abi 36 çay, 12 türk kahvesi, 6 soda, üç nargile dersiniz, o hesaplar, öder ve çıkarsınız.budur.
    türk kahvesi başkadır. özel çekimdir, incedir. telveyi de içersiniz ki asla basit ve sulu bir tadı yoktur. aksine serttir. içersiniz. kahveden alacağınız ilk yudum, nice düşlere bedeldir.garanti.
    önerim, fırsatı olanlar için tabi, hafta içi erken saatlerde gidilmesidir. eşsizdir.haftasonu akşamüstü kalabalığı yorar, çünkü artık gizli saklı değildir. oysa lise yıllarımızda ağır abiler ve müdavimleri dışında pek kimse olmazdı.
    zaman zaman eskide kalan herkes uğramalıdır, takılıp kalmalıdır.
    çoğu kez, sanat müziği eşliğinde keyifle tüttürürsünüz nargilenizi. ki esaslı fasıldır.
    kendinize yakın olmaktan çekinmiyorsanız, yalnız da gidebilirsiniz.
  • istanbul üniversitesi felsefe bölümü'nün hocasıyla, öğrencisiyle lokal gibi kullandığı medrese*. derslerde, karşılıklı olarak sizli-bizli konuşulan hocalarla karşılaşıp, amına koyim-götüne koyimli konuşulabilen bi yerden bahsediyorum, evet.
    olası muhabbetlerden:
    -ama hocam, mesela şimdi deleuze...
    -yav deleuze'ün amına koyim sana bi şey olmasın. ne zaman evleniyon olm sen?
    -...

    kış aylarında, elma çayı tercih sebebidir.
  • kanımca bu mekan namının alıp yürümesiyle "piyasa" olacak bir yer değildir. içeri dalan şuursuz gençler zeki müren'i duyunca zaten ilk anda enseleri ürperecektir. üstüne üstlük yakınlarda gidecek "sosyete" mekan olmaması da erenler'im kalender tayfası için bir artıdır. etrafta otopark olmamasını da bu listeye ekleyebilirsiniz. ayakkabı eskitmek istemeyen gençlerimizin bir inziva bölgesini daha işgal etmeleri böylece engellenmiş oluyor, ve kendileri de tophane'nin yolunu tutuyorlar. şerlok gibi adamım ulan.
  • üniversite mezunu olan çok entellektüel bir atesciye sahip,nerdeyse herkesin birbirini tanidigi,güven iliskisinin üst düzeyde oldugu,güleryüzlü çalisanlara sahip,türkiyenin en iyi nargilesine sahip,üniversite yasamim boyunca vaktigimi bol miktarda harcadigim mekan
  • en güzel saatleri sabah ve gece olan ,tek başınıza gitseniz bile asla sıkılmayacağınız ve mutlaka konuşabilecek birileri bulabileceğiniz ,içtiğinizi söyleyerek hesabı ödeyebileceğiniz,tophane ve bilimum örneklerine bin basan mekan.
  • semti hakkinda tek kelimelik bilgi veremeyecegim mekan. kapali carsinin orda iste, beyazıt olabilir. istanbulun en eski kahvelerinden. benim icin nargilemekani
hesabın var mı? giriş yap