• düzenli bir hayat yaşamak zorunda kaldıkça bu sendrom daha bir tetiklenir. özellikle her sabah gidip her akşam kadar durmanız gereken bir ofisteyseniz, burnunuza uzak denizlerin kokuları gelir, kulaklarınızda maorilerin tamtamları çalar. önünüze çıkan ilk otobüse binmek, ilk gemiye çıkıp nereye gitiğini bilmeden uzaklaşmak istersiniz. en ileri aşamalarından biri, ofise corto maltese kazağı ile gitmektir.
  • corto maltese'nin asil olayinin "geri donmek zorunda kalmamak", "hicbiryere yerlesmemek" (her ne kadar kendisinin hong kong da bir evi varsa da) ve nihayetinde "hikayesiz yasamak" oldugu gozonune alindiginda; diyar diyar turist gibi gezerek ustesinden gelinmesi mumkun olmayan sendrom. ayrica, bir zaman sonra corto maltese'nin kendisinin bile bu cins bir sendrom yasadigi (bkz: semerkant'in altin evi) unutulmamalidir.
  • corto maltese sendromu'nun temelidir "gitmek" ve iyice bakmak lazım bu sendromda "gitmek" eylemi nereye düşüyor. yaşadığınız çevre, hayat, kök salmak o kadar daraltıyordur ki sizi fırsatını bulsam da tüysem diyorsunuzdur. ne gideceğiniz yer bellidir ne de amaç. göstermelik bahanelerle düşersiniz yola varılacak yere varınca da bir sonraki güzergah çeker sizi.

    melankoli yatar temelde. gitmek için çıldırdığınız yerde bile mutlu değilsinizdir. boş boş ufuğa dikersiniz gözlerinizi. zaten aidiyet duygunuz da olmamıştır pek...

    "- ya sen corto, ne yapacaksın?
    - ben de gidiyorum, öylesine, gitmiş olmak için..."
  • bu sendrom insanda genellikle kalıcı arazlar birakmakla birlikte bazen etkisi sadece o an ve sarsici sekilde aciga cikabilir..olaylar genellikle soyle gelisir;bir adet corto maltese albumu alınır-bazen rastlanılır -göz atilir, sonra okunur...bu olaylar genelde kent insanlarinda rastlanir, album bittiginde okuyucu titrer ama kendine gelemez zira cevresinde arabalar buyuk bir hizla akarken insan kalabaligi ve gurultu de cevresini sarmistir coktan...belirtiler yasadigi bu hayata lanet ederek baslar, ardindan bu kadar bos ve siradan yasadigi icin kendine kızılır..corto, boyun bagini, ceketinin uclarını, saclarini ve sigara dumanının ruzgara savururken okuyucunun zulmunden iki sey cok ceker: ayaklarını hırsla yere vurarak yurudugu kaldırımlar ve koltuk altına sıkıstırdıgı corto maltese albumu...
  • ne oralı ne buralı kalabilmektir.

    yeri yurdu olmayan bir yudum insan...
  • sendromdur gecer demeyin. her daim kalıcıdır. kadıkoy-besiktas vapurunda donerken aksam kaptan donme sur okyanuslara kurtar bizi bu hayattan dedirten, kaptanin van golunden yeni geldim yapma etme abi demesine ragmen israr edilen durumdur.
  • bir çoğunuz yolculuk yapmayı sever. bir çoğunuz "önemli olan varmak değil, yolda olmak" da der. yalnız değilsiniz, epey var böyle...
    ama çok azınız, ister ki o yol hiç bitmesin. yani gerçekten bitmesin. mesela havaalanları güzel, sürekli oralarda takılayım ister. varacağım ya da bana ait olan bir yer olmasın ister. bana ait ufak bir bavuldan* başka bir şey olmasın ister. temple run gibi bir hayat olsun ister yani.

    işte biz buna corto maltese sendromu diyoruz...
  • hibrit sifat tamlamasi: 'kisa* maltali* sendromu'
  • hiçbir yere ait olamama sendromudur. sürekli gitmek ister. sanırım bu sendroma sahibim. ayrıca kendisi de en sevdiğim çizgi roman karakteridir.
  • gidiş'i bir mucadele yontemi olarak benimsemek ve uygulamak.
hesabın var mı? giriş yap