• 2. bölümle geri döndüm. hayal gücümün yüksek olduğunu başta not olarak belirteyim.

    her şeyin bakterilere ve mutasyonlara bağlı olması fikri beni rahatsız etmiyor. zaten bir anda bir yaratıcı tarafından yaratıldığımız fikri bana daha saçma geliyor. çünkü hücrelerdeki mitokondrinin bir bakterinin bir hücreye girişi ve evrimleşmesi sonucu ortaya çıktığı bir gerçek. aynı şekilde ecel dediğimiz şeyin de aslında mitokondrinin sızdırma yapması sonucu ortaya çıkan bir şey olduğu da bir başka gerçek. yani atalarımız bakteriler olabilir neden olmasın?

    onun dışında açıkçası ben tek bir hücrenin mitoz bölünmelerle, mutasyonlarla bir şekilde bir araya gelip büyüyüp canlılığı oluşturduğu fikrine ucundan kıyısından katılıyorum. tabi o tek hücrenin nasıl ortaya çıktığı bi muamma ama enerjinin yapamayacağı şey olmadığına inandığım için o muamma beni çok rahatsız etmiyor. yeryüzü üzerindeki çok fazla gaz taş cansız madde yıldız tozu hepsi bir araya gelip bi hücre yaratmış olabilir dünyada her şey mümkün.

    evrim konusunda hala şüpheleri olan, maymundan geldiysek maymunlar neden hala maymun tarzı fikirleri olan insanları zaten anlamıyorum. tüm canlılarla ortak atalarımızın olması, benzer yanlarımızın bulunması bile evrimin basitçe kanıtıyken hala evrime inanmayanlar olması bariz garip. yani canlıların birbirlerinin dnasıyla ortak noktalarının bulunması tanrı'nın üşengeç olmasının sebebi mi? hmm bu canlılarda şunu aynı yapayım da çok uğraşmayayım mı dedi?

    doğal seleksiyon şu dünyadaki en sevdiğim şeylerden biri sanırım. yani çok büyük bir mucize. doğanın neler yapabileceğini, basit bir mutasyonun nelere mal olabileceğini gösteriyor. işte doğa böyle bir yerken biz insanlar olarak hala kendimizi özel sanıyoruz o aşırı saçma.

    titan olayı benim hayallerimde olan bir şey. çünkü yaşamı direkt dünya yaşamı olarak algılıyoruz ama tyson'ın da dediği gibi hidrojen soluyan canlılar da olabilir bilebilir misiniz bilemezsiniz. en azından şu an için bilmiyoruz. bilmememiz var olmadıkları anlamına gelmez. titan ayrıca dünya'nın geçtiği evreden de geçiyor olabilir. canlılık da ilk bölümde anlatıldığı gibi son saniyelerde yaratıldı evren dünya daha eski yani titan hala gelişimini tamamlamamış olabilir. bu başka bi yaşam mümkün değildir anlamına gelmez ama.

    dünya'da 5 kere kıyametin kopmuş olması çok korkunç ve heyecanlı. çünkü bu doğanın kendini temizlediği anlamına gelir. bu da bir gün yine aynı şeyin olabileceği ve belki de bambaşka türlerin ortaya çıkacağı fikri beni gerçekten heyecanlandırıyor. belki insan ırkı kaybolur ve biz göremeyiz ama yine de hayal etmek bile güzel.

    tardigrad ise bir başka mucize. bu canlının da bakterilerden gelmesi yine beni atalarımız bakteriler mi ulan fikrine götürüyor. ayrıca 5 kıyametten de sağ çıkmış olması kendisini yaşamın kodu bile yapabilir. fosilleşmiyor olmaları gerçekten üzücü. yoksa kendilerinden çok fazla şey öğrenilebilirdi. belki de bu da doğanın kendini koruma şeklidir. kendi sırrını saklıyordur.

    gidiyorum 3. bölümle geri döneceğim.

    darwin'e ve tardigrad'a selam olsun.
  • 3. bölümle geri döndüm.

    şimdi tyson diyor ki kuyrukluyıldızlar üzerindeki ufacık bir çekim değişimi bile onun serbest düşüş yapmasına sebep olabilir. bu ufacık bir çekim değişikliğinin ya da gezegenlerin açı değişikliğinin bizi etkileyebileceği anlamına da gelir o zaman. ama anlamadığım bir şey var. kuyrukluyıldızlar eriyerek geçiyorlar güneşin önünden ve arkalarında biz toz bulutu bırakıyorlar. tamam bıraktılar diyelim nasıl halley sürekli aynı yerden geçebiliyor? çünkü bu toz bulutu bir şekilde kütle azalmasına yol açmaz mı? her seferinde 76 sene boyunca aynı kütleye mi geliyor? her seferinde aynı kütleyi mi kaybediyor? o kütlede değişiklik oluyorsa bu onu etkileyecek çekimi de etkiler bu da yolunu değiştirir hatta bi süre sonra dünya'ya ya da başka bir gezegene çarpmasına bile sebep olabilir.

    kuyrukluyıldızların felaketlerle adlandırılmasının sebebi hem psikolojik hem de öyle bir enerjinin değişim yaratmaması beklenemez bence. bu kötü anlamda da olabilir neden olmasın? sürekli felaketlere denk gelmesi tesadüf olabilir evet dünya'da zaten sürekli felaketler oluyor ama yarattığı enerji değişimi doğanın dengesini de bozuyor olabilir. doğanın bir düzeni var ve doğa bu düzeni korumak için 2. bölümde de anlatıldığı gibi kıyamet bile yaratabiliyor çünkü doğa yine kendi kendini yeniliyor iyileştiriyor. o yüzden kuyrukluyıldızların bir felakete sebep olması fikri o kadar batıl inanç değil bence. gerçi ben enerjiye inandığım için bana göre böyle. tabi ki bilimsel açıklaması yok.

    neyse asıl adamımız edmond halley imiş haberimiz yoksun. halley'e selam olsun diyip gidiyorum.
  • 4. bölümle geri döndüm.

    korktuğumuz karadeliklerin yeni bir dünyanın habercisi olabilme ihtimali çok güzel evet. zaten interstellar diye bir filmimiz de var bununla ilgili ama sonu sadece boşluk da olabilir. yani ciddi anlamda boşluk. tamamen karanlık. gerçi içinde big bang'e benzer patlamalar olması umut verici ama yine de gerçekten büyük bir risk. yine de bir gün ne olacağını kimse bilemez. ışık hızının geçilememesinin dengeyi koruduğu fikri varsa bu denge bozula da bilir. bir gün biri bambaşka bir formül bulup ışık hızını geçip ne olduğuna baka da bilir.

    sonuçta her şeyin teorisi hala bulunamadı. fakat bir teori varsa bir şekilde ya çürütülür ya da ispatlanır. şimdilik çürütülemiyor da . o zaman hala umut var demektir.

    evrenin mükemmel gizemli olması gerçekten heyecan verici.

    herschellere selam çakıp gidiyorum.
  • ikinci sezonunu heyecanla beklediğim. 2019’daki sezonu niye şimdiden duyurdu anlamıyorum. 1 seneden fazla zaman var, bekle bekleyebilirsen.
  • 2019 ilkbaharında: possible teaser
  • 6. bölüm ile geri döndüm. 5. bölümle alakalı söylenecek pek bir şey yok zaten.

    klorofil evrimi ve mitokondri evrimi bilimin en çok merak ettiği şeyler zaten. çünkü mitokondri yerine geçebilecek herhangi bir şey daha bulunamadı/yapılamadı. hatta eceli ile ölmek olayının mitokondrinin sızdırmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorlar bu da mitokondrinin işini yapan bir şey bulsanız sağlıklı bir insanının şimdi olduğundan çok daha uzun yaşayabileceği anlamına gelir.

    klorofil evrimi de aynı şekilde sırrı çözülemiyor. gerçekten çözülse dünyanın dengeleri değişir. enerji kaynağının değişmesi demek her şey demek. aslında bir süredir düşündüğüm bir şey de bu. bizim gibi tarım ülkelerinin, her yeri yeşil olan ülkelerin bitkisel biyoteknolojiye odaklanması lazım. öyle gdo falan değil. baya bitki ve enerji konusuna odaklanıp yeni enerji kaynakları bulması lazım. hatta sanayide de gelişmek istiyorlarsa gelişsinler tamam ama sanayinin doğaya verdiği zararı da maya biyoteknolojisi ile örtmeye çalışmaları lazım. mayalar müthiş çevre dostu canlılar. ama işte biz anca evrimi falan yasaklayalım böyle şeylerle uğraşmayalım. mayaları ülke güvenliğinde bile kullanabilecek aselsan hiç biyolog çalıştırma gereği duymasın falan. (evet bu konu içinde ukde)

    koku bölgesinin amigdala ve hipotalamus yanında evrimleşmesi de insan evrimin büyük bir olayı. çünkü evet önce ses gelir ama hiç ses duyamadığınız bir yerde sizi kurtaracak şey kokudur. koku duyusunun güvenlik açısından önemli bir duyu olması onun beynin hafıza/anı bölümüne yakın evrimleşmesini sağlamış. zaten biliyorsunuz ki sadece koku merkezi diğer duyu organlarından farklı yerde.

    atomik reenkarnasyon olayı bana üniversitedeki bir hocamı hatırlattı. atomların hafızası üzerine bir çalışma yapıyordu. yani ona göre atomlar asla unutmazlar. her şeyi saklarlar. atomik reenkarnasyon da bunun bir ürünü. ayrıca ben bilinç dediğimiz şeyin de bu sayede oluştuğuna inanıyorum. yani bilincin reenkarne olabileceğine inanıyorum çünkü hani hep denir ya şuna çekmiş diye ya da deja vu yaşarız falan yani bunun bir sebebi olmalı. bu da bence oluşumumuzdan kaynaklı. yani sonuçta enerji sayesinde doğru atomların bir araya gelmesiyle oluşuyoruz. enerji dediğimiz şey yoktan var edilemez vardan yok edilemez. eh atomlar bu evrenin yapıtaşı hep vardılar. bizden önce de vardılar. ölen insanlar öldükten sonra atomlarına ayrılıyor. ve biz de atomlardan oluşuyoruz. aynı atomların bir araya gelip bizi oluşturma şansı var. atomların hafızası varsa eğer böyle bir şey mümkün. bu sayede biri gibi davranıyor ya da deja vu yaşıyoruz bence. yani bilinç dediğimiz şey aslında atomik bir reenkarnasyon ürünü olabilir.

    nötrinolar olayı hakkında çok fazla şey bilmiyordum. hala da bilmiyorum ama adamlar bunda bir ışık görmüşler ki cern'de big bang'i yeniden yapıp tanrı parçacağını buldular. bu tarz evren kadar eski moleküllerin ileride bize daha çok şey anlatacağına inanıyorum. sadece şu an eksik bilgiler biliyoruz ya da herhangi gerekli bir şey daha geliştirilmedi. bilim böyledir çünkü. birikimli ilerler. nötrinolar üzerinden doğru sonucu almak için de gereken şeyler ileride gelecektir.

    7. bölümle geri dönmek üzere gidiyorum. thales'e selam olsun.
  • 2019 ne ya.
  • 8. bölümü izleyip geldim.
    ama önce

    6. bölümdeki atom çekirdekleri asla birbirine değmez bu yüzden birine dokunduğumuzda aslında ona dokunmuyoruz olayı beni gerçekten üzdü. benim gibi dokunmayı çok seven biri için bu büyük hayalkırıklığı gerçekten.

    7. bölümdeki bilim insanlarının para için yanlış beyan verebileceği olayı bugün bilimsel bir şey olduğunda neden sorgulamamız gerektiğinin kanıtı. yazdığım şeylerle alakalı bazen böyle bir şey imkansız çünkü bilimsel olarak şöyle şöyle diye mesajlar alıyorum. bilim de artık kapitalizmin bir kolu ve bize kendilerine yarayacak kadarını veriyorlar. bazı şeyler imkansız olabilir evet ama bilimsel bir şeyi sorgulamadan kabul etmek saçmalıktır.

    8. bölümdeki kadın ve bilim konusu bugün hala devam etmekte. türkiye'de scientist'in türkçe karşılığı bilim adamı. ben kendime neden bilim adamı diyeyim ki? dünyada kadınların bilim yapması artık yasak olmasa da hala erkek egemen bir durum var. çünkü bir kadın bilimsel bir çalışma yaptığında bu olay oluyor oha bu bir kadın moduna giriyor herkes ve bu aşırı saçma bir şey.

    onun dışında resmen geçmişte yaşıyoruz. yani uzayda şu an farklı şeyler oluyor ve biz bilmiyoruz. 7500 ışık yılı uzaktaki bir yıldızın patlamasının dünya'da gerçekten ne yapacağını bilmiyoruz çünkü 7500 yıl gerideyiz. ve güneş'in de bir gün ölecek olması evrimin devam edeceğini de gösteriyor. gerçi güneş ölmeden andromeda ile çarpışırsak yine evrim devam eder çünkü doğal seçilim hep var. koşullar değiştiğinde biz de değişeceğiz. uyum sağlayanlar ve sağlayamayanlar olacak ve bir şekilde homo sapiens'ten başka bir şeye evrileceğiz. bunu göremeyecek olmak gerçekten çok üzücü.

    cecilia payne'e selam edip gideyim.
  • bitirdim be. müthiş ötesiydi. gerçekten müthişti.

    şunları yazıp gidiyorum.

    question authority
    think yourself
    question yourself
    dont believe anything just because you want to
    test ideas

    you could be wrong

    ayrıca voyager'in son dünya fotoğrafı gerçekten aşırı etkileyici. hala karanlığın sınırının bile bilinmediği evrende sadece bizim yaşadığımızı düşünen insanlar varsa ağır salaktır.

    gidiyorum bye.
hesabın var mı? giriş yap