• - avm ve cafelere girme yasağı
    - şehirler arası ulaşım yasağı
    - daha fazla vergi vermeleri
  • bilimkurgu filmlerinde teknolojiyi dışlamış eski usüllerle yaşayan bir mahalle olur, şehrin geri kalanı da yeniliklere ayak uydurmuştur ya bence olay oraya gidiyor. kısa vadede değil ama uzun vadede genetik mühendislik vb. şeylerle bir grup daha ileriye gidecek ve birlikte yaşamaya başlayacak (çünkü diğer 'doğalcı/kaderci' insanları toplum açısından tehlikeli görecekler) aynı şekilde o insanlar da her şeyini teknoloji ile geliştiren/manipüle eden insanlara karşı bilenecek ve iki ayrı dünya oluşacak. hani şimdi bile "sen aşı oluyorsan korunuyorsan olmayana neden karışıyorsun" diyorlar ya, güzel kardeşim türkiye'de tüm çocuklar çocuk felci aşısı oldu hastalık bitti sonra saçma sapan göç politikaları sonucu aşısız insanlar hastalığı geri getirdi. aşıların koruma oranı da %100 olmadığı için bazı çocuklar risk altında mesela. covid'de de aynısı olabilir.

    ben toplum sağlığı açısından herkesin (en azından büyük çoğunluğun) aşı olması ve hayatın normale dönmesi gerektiğini düşünüyorum fakat sosyal bilimci olarak da bu işin ilginç yerlere gittiğini ve önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. (bazı aşı tekniklerinin dünyanın belli yerlerinde geçmesi ve aşı pasaportu işi, pcr testleri) toplumsal yapıda ilginç değişiklikler olabilir.

    gelecekte crispr ile zenginlerin çocukları daha temiz genlere sahip olacak pozitif olarak ayrışacak derken şimdi aşıyla bile başlamış olabilir bu. fakat sonuç hangi tarafın lehine olur o belirsiz, atıyorum hindistan'da her şeyden habersiz doğal olarak hayatta kalabilen biri çok daha 'sağlıklı' olabilir ama burada da şu nokta önemli, tıp zaten güçsüzü yaşatabildiği için bir çoğumuz ölmedik. mesela diyorlar ya neden yaşlılar daha sağlıklıydı şimdi gençler bla bla, e anneannen dedenler büyük ihtimalle çok kardeşti ve bir kısmı sarılıktan başka şeylerden öldüler. sağlam olanlar seçilip senin ailen oldu. ama sağlıksız doğan sen, tıp sayesinde yaşatılabildin. louis c.k. bir standup'ında diyordu, eğer bir fıstığa dokunmak seni öldürüyorsa belki de... veya astımın var ilaç sayesinde mi nefes alabiliyorsun, belki de şehirler ve bu yaşam sana göre değil... mi? şu dünyada bu da acımasız geliyor değil mi? o zaman bilimin verdiği çözümleri takip edip hayatımıza devam etmeliyiz. diğer türlü, bırakalım dünyanın %5'i ölsün kalanlar devam etsin gibi bir yere gidiyor iş.
  • belli bir süre sonra vadan hayını, pkk, fetöcü ve ermeni çeteden biri olarak ilan edilecek kişilerdir.
  • çok bilmiş mal ekşiciler kusura bakmasın ama isteyen aşı olur, isteyen olmaz.

    kötünün iyisi diyerek ben aşıyı tercih ettim, aşıya güvenmeyip kaçınanları da haklı buluyorum. ne olduğu belli olmayan bir madde ve koruyuculuğu da 6 ay.

    olana aferin, olmayana sen bilirsin.
  • 20 senedir maruz kalınan yönetim şekline göre ortaya çıkan bu zihniyet şaşırtmıyor. engizisyon mahkemeleri yeninden kurulsun, cadı diye yakın hepimizi. böyle bir mantalitenin ürünü orta çağdan ileri gidemez zaten. istediğiniz yaptırımla tehdit edin sizi gerikafalı faşist mal sürüsü. ben olmayacağım aşı.
  • bir süreci yönetemeyen yöneticilerin herkesin cehaleti de eklenince ortaya çıkan tabloyu kendi beceriksizlikleri değil de aşı tek careymis gibi yanlış yönlendirmelerinin son uygulaması, hezimetle sonuçlanmaya mahkum yersiz girişimleri. polarizasyon ve insan hakları ihlalleri de yanında bedava.
  • fahrettin koca'nın açıklamasına göre aşı olmayandan pcr testi istenecek

    "bazı alanlarda dünyada da yer yer uygulandığı şekliyle vatandaşımızı korumak için aşı olanın yanında aynı uçakta, aynı otobüste, aynı sinemada ya da tiyatroda oturacak olan kişinin o virüsü taşıyıp taşımadığını öğrenmek için pcr testi isteyebiliriz. çünkü o vatandaşımızın sağlık hakkını da korumak anlamında önemli bazı alanlarda bu uygulama başlanabilir. bunu tartışıyoruz.

    yeme içme alanlarında değil. özellikle esnafın işyerine dönük bir kısıtlama düşünülmüyor. ama yan yana oturulacak yerlerde aşı olmayanlardan pcr testi istenebilecek. sinemaya, tiyatroya gitmek istiyorum, uçağa, şehirlerarası otobüse bineceğim diyorsanız... aynı zamanda aşınızı da yaptırmadıysanız, pcr testi yaptıracaksınız. test ücretsiz olacak. fakat öyle hızlı kitlerle yapılan testlerden de olmayacak. hayat devam edeceği için aşı olmamakta direnenler iki gün arayla devlet hastanelerinde ücretsiz pcr testi yaptırabilecek. amaç, aşısını olup, sosyal hayatını sürdürmek isteyenleri korumak"
  • herhangi bir yere giriş yasağına gerek yok bence.

    aşılanmayanların tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanmayacağının açıklanması bence yeterli olacaktır.

    “eğer hastalanırsan ne ilacını, ne hastane masraflarını ödemem sevgili vatandaş” diye belirtirse birçok kişi hemen ikna olacaktır.

    basında açıklanan bilgilere göre serviste yatış maliyeti 5000tl, yoğun bakımda yatış maliyeti 15000tl imiş.

    bu bedeller aşı olmayan birçok kişiyi ikna eder.
  • insanları eğitmeden, bilgilendirmeden, aşının gerekliliğini, aşı olmazlarsa doğabilecek sonuçları anlatmadan ve konunun toplumsal boyutunu açıklamadan dilediğiniz kadar yasak koyun, sonuç hep hüsran olacaktır.
  • aşı olmayanların sağlık masrafları devletçe ödenmesin gibi abuk yaptırımlar önerilen başlık.

    o masrafları devlet ödemek zorunda çünkü her ay sgk sı ayrı kesiliyor maaştan, vergisi ayrı kesiliyor. şimdi al bu abuk fikrini yallah... yallah tazyik.

    ha şu da var... tamam devlet ödemesin. o zaman sigara içip kanser olanların masraflarını da ödemesin. sağlıksız beslenip kalp krizi geçirenlerin masraflarını da ödemesin. misal, adam emniyet kemeri takmamışsa ve kaza yapmışsa, tedavi bile edilmesin. amına kodumun çocuğu zaten kemer takmamış. sen kim köpeksin lan, hem kemer takmıyorsun hem de kaza yapıyorsun. bir de üzerine tedavi mi edileceksin.

    3 kuruşluk aklınızla burada fikir sıçıyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap