• muzikleri de hans zimmer tarafindan yapilmi$tir, filmin yapimcilarinin ** the rock ve takip eden serilerin** piriltilarini ta$ir. ozellikle denizaltiya binilmeden onceki yagmur altinda yapilan toren tuyleri tiken tiken eder.
  • --- spoiler ---

    bir denizaltı ve savaş filmi olmasına rağmen neredeyse hiç savaş ve efekt yoktur filmde, ama izlerken sürekli savaşın gerilimini yansıtır bize. bu da aslında bir yönetmenlik başarısıdır.
    tüm film, kaptan ve kaptanın yanında ilk seferini yapan xo*'nun savaşa bakışlarının ne kadar farklı olması üzerine kuruludur. kaptanın bakış açısı basittir, bana hedefi söylerler ve basacak düğme verirler, amacım her koşulda hedefe gidip o düğmeye zamanında basmaktır der. ayrıca gemisini kendine ait bir mal olarak görür, tek adamım ve benim dediğim olacak der. diğer yandan yardımcısı ise, savaşın asıl düşman olduğuna inanmaktadır ve savaşsız her çözüm için elinden geleni yapmaktadır ve buna kaptana karşı gelmekte dahildir.

    iki karakterde bildiği doğrudan sapmaz ve olaylar gelişir.

    aslında film boyunca şu karakter haklı diyemezsiniz, çünkü kendi bakış açısına göre ikiside haklıdır. zaten kısa olmasına rağmen dialoglar, daha ilk sorunlar yaşanmadan, bize karakterleri çokça tanıtır. ilk izlediğimde bu dialoglar beni çok etkilemişti, yıllar sonra öğrendimki tarantino'nun parmağı varmış bu işte, helal olsun. bu olaylar olurken film, ilginç bir şekilde, bize aralarındaki gerilimin yanında as karakterlerin birbirlerine duydukları saygıyıda hissettirir.

    filmin son anında, beyazlar içerisindeki kahramanlarımızdan kaptan, sen haklıydın ben haksız der, ama ardından bunun bir espri olduğu anlaşılır, kendi bildiklerine inanmaya devam ederek yollarını ayırırlar.

    müzikleri rock filmini andırır, ve aynı onun gibi harikadır, zaten aynı kişi yapmıştır. birinde hummel roketleri çalarken burada ramsey askerlerine gaz vermektedir. filmin en güzel anlarından birisi, denizaltıya binmeden önce kaptanın yaptığı bu konuşmadır, müzik tam bir uyum içerisindedir, ve kaptan mürettebatına öyle bir gaz verirki* insan gerçekten izlerken etkilenir.

    efekt ve aksiyon sahneleri ile izleyiciyi çeken bir film olmadığı için, ben sıkılmadan tekrar tekrar izlerim, unuttuğum veya farketmediğim ufak ayrıntıları yakalarım, müziğe ve oyunculuğa tekrar hayran kalırım. biraz abarttığımı kabul etsemde, sanırım en sevdiğim filmleri sıralasam ilk beşe girecek bir filmdir bu.

    --- spoiler ---
  • filmin özeti, denizaltının kaptanını canlandıran gene hackman'ın ağzından çıkan : "we're here to preserve democracy not practice it"* repliğidir.

    * "bizim görevimiz demokrasiyi korumak, burada uygulamak değil"
  • basit film, konu kolay falan sikmiyo da insani ama bir sahnesi var ki:

    kaptan ramsey silah odasindayken; yanindaki subaylarla kilitli oldugu odadan kacip kontrol odasinda fuze anahtarini yerinden cikaran binbasi hunter in oldugu kontrol odasina geri doner:

    ramsey (kumanda odasina:kumanda bende
    ramsey (binbasi hunter a): fuze anahtarini bana ver !

    hunter tepki vermez bunun uzerine kaptan, hunter in suratina yumrugu gecirir ve

    ramsey: fuze anahtarini bana verin bay hunter

    der.

    akabinde hunter in gotune bir tabanca sokup "bana fuze anahtarini verir misiniz hasmetmeab ?" ricasinda bulunmasini beklerdim ama olmadi..
  • tony scott'ın yönettiği ortalama üstü bir film. başlarken öyle bir amerikan propagandası yapar ki bir süre sonra (tabii propagandaya alerjiniz varsa) mide bulandırır. sırf bu yüzden 30.dakikada kapatmak üzereydim şu filmi. filmin yapımcı koltuğunda jerry bruckheimer, yönetmen koltuğunda scott'ı görünce propagandaya şaşırmıyoruz tabii. çünkü iki sinemacı da amerikan ordusunu ve siyasetini parlatmaktan haz almış kişiler. bu filmin başlarında rusya'yı şeytanileştiren ikili, amerika'yı da adeta hazreti isa'ya, meleğe dönüştürür. abd'nin tek bir amacı var: rusya'nın nükleerinin önüne geçip dünyayı kurtarmak. burada rusya'yı savunmuyorum. demek istediğim abd'nin rusya'dan daha kirli ve kanlı bir tarihe sahip olduğu. dolayısıyla her yeri işgal eden abd'nin filmlerde dünyayı kurtaran bir role bürünmesi benim midemi bulandırıyor.

    evet, propaganda yapılıyor. bilhassa ilk bir saatte. sonra neyse ki scott propagandayı törpüleyip gerilime ağırlık veriyor da ortalamanın üstüne çıkıp zevk veriyor film. bilhassa sonlara doğru silahların kuşanıldığı, iki kaptanın (denzel washington ve gene hackman) karşı karşıya geldikleri sahneler bir hayli gerilimliydi. iki karakterin kendilerince haklı olması (tabii bir yere kadar, daha sonra şahsen ben frank'ten tiksinip ran'ın tarafını tuttum) filmin gerilimini artırıyor. konu iyi işlenmiş. efektleri dönemine göre iyi. zaten oscar adaylığı da gelmiş efektlere, ses kullanımına ve kurguya. yönetmenlik müthiş değil. propaganda olmasa film daha fazla zevk verebilirdi. oyunculuklarda da sorun yok ama müthiş bir performans da yok, gereği de yok. iki oyuncuyu, denzel ile gene'i izlemek güzeldi. yanlarında henüz tony soprano olamamış james gandolfini, genç viggo mortensen de yer alıyor. tek mekanın iyi kullanıldığını belirtmek gerek. müziklerse klasik hans zimmer müzikleri. bu adam gaza getiren, heyecanlandıran müziklerin ustası ama hep aynı müziklere imza atıyor sanki. bütün müziklerini arka arkaya dinlediğimde bunun farkına varmıştım. burada da sonradan imzasını atacağı müzikleri hatırlatan bir çalışmaya imzasını atmış.

    bu arada yukarıda belirtilmiş. küba krizi sırasında nükleer savaşı sona erdiren rus askerin öyküsünden araklanılmış bu film yapılırken. ama şaşırtıcı değil. hollywood, amerika'nın kaybettiği, rezil rüsva hâline geldiği savaşları bile amerika'ya kazandırtan (filmlerde tabii) bir sektör. vietnam'ı kaybettiler, ama filmlere bakarsan kazandılar. burada da rus askerin hayatından araklamalar yapmaları şaşırtıcı değil. neyse en azından bu araklamanın sonucunda ortalamanın biraz üstünde, gerilimli bir film yapabilmişler. scott'ın onca rezil filmi arasında parlayan bir kaç yapımından bir tanesi (diğerleri: spy game, the hunger, true romance)
  • ses mixaji ile de pek cok home theater sunumunda demo disk`i olarak kullanildigini belirtmekte fayda var, tony scott her$eyini inanilmaz bir ayrinti ile i$lemi$, du$unmu$ ve gercekle$tirmi$, aferim otur 9
  • bulundugun konum itibariyla senden ust makamlardakine mutlak itaat gostermek zorundaysan ve bu kisi yanlis yoldaysa neler olurdu sorusunu en gercekci sekilde cevaplamis cok guzel bi film.ozellikle gorsel efekt olayinin minumum olmasida cok guzel.
    ayrica kendisine verilen yetkileri kisisel cikarlarina ve komplekslerine yenik dusurek baskalarina baski unusuru olarak kullananlarin altinda calisanlarin ya robot modunda takilip hic biseye ses cikarmayacagini ya da isyan edip siddeti tirmandiracagini iyi anlatmis.
    gerci bu das experimentde islenmisti.
  • tartışmasız gelmiş geçmiş en iyi denizaltı filmleri arasına giren bir yapıttır. filmin başında denizaltı filmlerinin atası olan the enemy below'dan bahsedilmesi de hoştur. crimson tide üstünden yirmi yıl geçmesine rağmen geriye dönülüp rahat rahat izlenebilecek bir teknolojiyle çekilmiş olması, yönetmen tonny scott'ın başarısıdır.

    genel olarak, emir komuta zincirindeki boşluk ve bu nedenle oluşan güç kavgasının gözler önüne serildiği bir senaryoya sahiptir. bu çekişmeyi etkileyici kılınmasında, denzel washinghton ve gene hackman'in başarılı oyunculuklarının da payı büyüktür. bana göre her ikisinin de en iyi üç filmi arasına girmektedir.
  • aynı soundtracki gibi filmin kendisi de the rock'tadındadır. lezizdir.
  • tam bir denzel washingtonfilmi. bu adamın filmlerinde güzel bir sürükleyicilik var.

    amerikan ordusu filmin konusu nedeniyle pek yardımcı olmak istememiş bu sebeple fransızlar kendi denizaltıları ile yardımcı olmuşlar.

    en ilginç detay ise yönetmen herhangi bir ohio sınıfı bir denizaltı görüntülemek için pearl harbor'a gitmiş. helikoptere kamerayı falan yüklemiş bekliyormuş, sonra denizaltının kaptanı demiş bu adamlar siktirsin gitsin bizi çekiyolar falan derken iyisi mi ben kaçayım göt gibi kalsın diyerek erken şekilde dalışa geçirmiş denizaltıyı. zaten yönetmenin de elde etmek istediği görüntü buymuş. gelelim ilginç detaya, bu denizaltı hangisiymiş, tesadüfen gerçek alabama'yı çekmiş adam. ordu resmi bir protesto yayınlamış ama kamusal alan olduğu için reddedilmiş.

    --- spoiler ---

    filmin sonunda ben bir ümitle silahlar ateşlenir, dünya nükleer savaşa girer epik final olur diyordum ama klasik olarak mutlu son hadi evinize yaptı.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap