• bu sabah itibariyle görmeye nail olduğum ve önceden sözlükten okuduğum yorumlarla pozitif önyargıyla gittiğim lakin aradığımı pek de bulamadığım bir garip köydür bu.. bir farketmişliğim vardır ki o da kınalı kar mıdır ne menemse o dizinin bu köye getirisi kadar götürüsü olduğudur.. çok küçük bir misal vermek isterim bu konuda mavi boncuk isimli, meşhur bir mekan var bu köyde, kahvaltısı ve gözlemesiyle bilinen, kapısında büyük harflerle ''mavi boncuk brunchc'' yazılı.. bu mudur osmanlı köyü?, bu mudur tarihten bugüne kurulmuş nostalji köprüsü.. kahvaltı'ya ''brunchc'' demekle mi modern olacak bu halk (ki brunchc yazılışındaki harf hatalarına da dikkat çekerim).. diğer taraftan ''aha cabbar ağanın evi, anne bak ali örtmenin evi, baba bak mihribanın evi..'' söylemleriyle ortalarda dolaşan bir köy dolusu eli kameralı fotoğraf makineli türk insanı ve sokaklarında dizi çekilmiş olmasının primini sittibottan küllükleri bilmem kaç milyona satarak kullanmaya kalkan yerli halkı, bayram sabahı olmasından mıdır bilinmez, kalabalıktan yürünemeyen dar sokakları, ve kapısında ''brunchc'' yazan popüler kahvaltı mekanlarıyla şahsımı hayal kırıklıklarına uğratmış bir köydür..bursa'ya yolu düşen, evde kahvaltı yapmaktan sıkılan bir osmanlı (!) köyünde ''brunchc'' (!) yemek isteyen için birebir..
  • unicef tarafından koruma altına alınmış "tarihi osmanlı evi" tabelası yazılı bir yere giriş için 5 tl para isteyen bir adama, yerli turistlerden biri makbuz kesip kesmediğini sorduğunda silahların çekildiği bir acayip bir köy (?).
    bu tarz rezaletler nereye şikayet edilir, o makamlar bu şikayetlerle neden ilgilenmez? bilinmez... sonuçta burası türkiye.
  • abartılmış yerlerden biri.
  • turistik her kasaba/köy girişinde olduğu gibi cumalıkızık’ın da girişinde sağlı sollu tezgahlar arkasında beyaz yaşmaklı teyzeler bekliyor sizi. oldukça küçük bir yer. bir yerlerde "en güzel 10 kasaba" içinde görmüşlüğüm ve kafamda daha büyük bir yer hayal etmişliğim vardı. toplam 20-25 dakikada bütün her yerini gezip bitirmiş oluyorsunuz. turistik soslu gözleme ve ezbere beğenilen ayran meraklısı değilseniz.. şehirlerin ruhu , sokakların hikayeleri peşinde koşanlardansanız, hayal kırıklığı sizi bekliyor. zira bu güzel yapılı , beyaz/kahverengi kasabanın ruhu çoktan gitmiş , sokaklar da ziyaretçilere “zeytinyağımız çok güzel” diye seslenen (eskiden evinin önüne sandalyesini atıp güneşe karşı umarsızca çayını içen , dedikodu yapan) köylülere bırakmışlar sözü, hikayeleri içlerine atmış , susmuşlar..

    not: gönül fetheden bir detay taşlarla kaplı dar sokaklardan nazlı nazlı kıvrılarak inen su iken, suyun en sonunda bir ızgaraya aktığını görmek üzücü bir detaya dönüşüyor.
  • her şey özensizce ticarete dökülmüş burada. girişte sağdaki çınaraltı kafe adındaki küçücük bir yerde 4 türk kahvesi için 40 tl hesap ödedim.

    misafirlerimi götürdüğüm için itiraz da edemedim içime oturdu. tınlayan olur mu bilmem ama şikayet olarak yazacağım bir kaç yere. çok beddua ettim umarım çıkar bir yerlerinden. size tavsiyem bir yere oturmadan önce fiyatları öğrenin muhakkak.

    otoparktan itibaren zaten söğüşlenmeye başlıyorsunuz.

    güzellik olarak da safranbolu'yu yörük köyü'nü şirince'yi gördükten sonra hiç bir şey ifade etmiyor burası zaten.

    gözlemeleri güzel ama...
  • bursa'dan gidiş için: kent meydanından dolmuşa biner gidersin.
  • her güzel belde/mekân gibi yurdum insanınca katledilen ve sömürülen yerlerden biri olmuştur diye düşünüyorum. bu öğlen yemekte güzel bir iş yapalım ve köye çıkalım dedik arkadaşlarla. öncesinde anlatıla anlatıla bitirilemediği için ve benim de oldukça merak ettiğim bir köy olmasından mütevellit, beklentimi de yüksek tuttum farkında olmadan. bunu yapmamalıydım aslında, ama insan elinde olmadan unesco tarafından dünya mirası olarak addedilen bir yer için beklentilerini yüksek tutuyor.

    gördüğüm ise; muhteşem bir dinlenme, fotoğraf çekme, kısa süreli tatil mekânı olabilecekken kısa vadeli planlar yüzünden uyduruk bir pazar kurulu eski evleri olan bir köy oldu. ne bekliyordum hiç bilmiyorum; ama bunu beklemiyordum açıkçası. madem bir pazar kurulu bari doğal ürünler, el yapımı örtüler vs bekliyorsun; ama çoğunluk fabrikasyon hep. e ne anlamı kaldı o zaman köy olmasının? tamam evler güzel, taş döşeli yollar otantik falan ama, bir daha gelme isteği uyandırmıyor ki insanın içinde. sonrasında "cumalıkızık diye bir köy varmıştı. unesco buna böyle bir şey yapmış. heh işte ben gördüm onu." demekten başka bir şey, bir tat bırakmıyor dimağda.

    bir de ilginç bir şey öğrendim, köyün dışından kimseye herhangi bir mülk satmıyorlarmış. ya da illa köyden biriyle evli olmak gerekiyormuş satın almak istiyorsanız şayet. belki aralarına yabancı almamak ve kültürü korumak namına mantıklı olabilir; yalnız uzun vadede zarar verir zannımca. en azından işletmeler dışarıya da kiralanabilir, satma olmasa bile. bu haliyle bir kısır döngü içinde, tamamen içe kapalı ve şu anki anlayış da değişmeden söner gider cumalıkızık gibi geliyor bana. doğal örtüyü ve ortamı bozmadan azıcık rekabetten zarar gelmez kanaatindeyim. öbür türlü al gülüm ver gülüm olmaz bu iş.

    benim gibi köy tutkunu bir insana bile sevdirtmediler ya, ne diyeyim onlara ben.
  • bursa ile beraber dünya miras listesi'ne girmeye hak kazanmis.
    bursa ve cevresinde 8 adet yapi degerlendirmede.

    "osmanli'nin dogum yeri" demis unesco.
    bilecik sogut'e kapak olmus...
  • yenikapı'dan bursa feribotuna binilir, indikten sonra iskele çıkışında şehir merkezine giden otobüse binilir. tek bilet 2,5 lira ama bukart alınırsa 2,3 lira oluyor, aktarma vs için de faydalı -ki ileride aktarma var. bu otobüsle yarım saat kadar süren bir yoldan sonra tramvayın ilk durağı olan emek'te otobüsten inilir, tramvaya aktarma yapılır. eğer şehir merkezinde bir iş varsa şehreküstü durağında inilir. buralar bursa'nın nispeten köklü ve eski bölgeleri. gezilesi, kebap yenilesi dükkanlar var. benim bildiğim yer küçük mavi dükkan. tek 21,5 lira, bibuçuk 29,5 lira. bu fiyata pantolon-gömlek de alınabilir ama bu yemek her yerde bulunmaz, paraya kıymanın ve kebabın kralını yemenin zamanı. pideleri gevrek istemeyi unutmayın, önemli bir detaydır. yanında da üzüm şırası çok iyi gider.

    burada işiniz bittikten sonra kent meydanı denen yerden dolmuşa binip cumalıkızık'a gidilebilir. tramway henüz arabayatağı'na kadar gidiyor. cumalıkızık hizasına kadar yollar yapılmış ama hat henüz açılmamış. zaten açılmış olsa bile oradan köye kadar en az 3km yol var ve yürünecek gibi değil. dolmuşa binmek şart. 2 lira dolmuş parasını verdin mi yaklaşık 20 dakka sonra cumalıkızık'a geliniyor. ana yoldan yukarı sapan dolmuş epeyce berbat bir şekilde yapılanmış bir mahalleden geçiyor, insan bu esnada sormadan edemiyor "acaba bu mahalleden ne zaman çıkacağız?" diye. çünkü şehir gürültüsünden ve karmaşasından iki günlüğüne kurtulup biraz kafa dinleyeceksin, iki fotoğraf çekip gözleme yiyeceksin, o değirmenönü mahallesi insanın hevesini, enerjisini hunharca emiyor. mümkünse yol bitene kadar dışarıyı pek seyretmemek lazım.

    ...ve nihayet köye gelindiğinde "ohh bee!" diyor insan. "iyi ki gelmişiz..."

    (ben istanbul'dan gelişi anlattım, diğer şehirleri de oralarda oturanlar anlatsınlar..)
  • bursa'nın yıldırım ilçesine ait bir mahalledir (köy statüsü kalkmıştır). belediye başkanı özgen keskin'in "700 yıllık tarihi ve 700 bin nüfusuyla yıldırım..." diye başlayan cümlelerinin ilk kısmına ilham verir.
hesabın var mı? giriş yap